Ana içeriğe atla

Kırık Bardakla Çay İçebilmek

Gördüğünüz çay bardağının kırık olduğunu çayı yarıladıktan sonra dudağım marifetiyle farkına varabildim. Demek ki dudağım hala fonksiyonunu kaybetmemiş. Gözlerde sorun var diyebilirsiniz. Doğrudur. Küçüklüğümden beri uzakla, kırkından sonra da yakınla sorunu var gözlerimin. Ama hala bir yazı okumak için yakın gözlüğü kullanmadığımı da ifade etmek isterim.

Ben olayın oluşunu anlatayım da siz hakkımda ne derseniz deyin. Sabah ilk dersin bitiminde öğretmenler odasındaki ters kapatılmış çay bardağının bir tanesini çevirip alelacele çayı döküp bardağı elime aldıktan sonra nöbetimi tutmak üzere görevlendirildiğim katıma çıktım. Bir taraftan öğrencileri gözlemlerken diğer taraftan çayımı yudumladım. Bardağı yarılamıştım ki dudağıma gelen temas sonucu bardağın kırık olduğunu görebildim. Kalorifer peteğinin üzerine bardağı koyduktan sonra fotoğrafını çektim. Ardından bardağın sağlam yerinden geri kalan çayı yudumladım ve bir başkası mağduriyet yaşamasın  diye bardağı çöp kutusuna attım. Tüm olay bundan ibaret. Şimdi gelelim bu olayın analizine.

1. Okul bardak alamayacak kadar fakir, tıpkı benim gibi. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. Bu yazıyı okuyanlardan okulum ve benim sağlığım için bir koli büyük boy çay bardağı göndermelerini bekliyorum. Olmaz ya bir beklenti benimki. Umut dünyası ne de olsa.
2. Kırık olduğunu görmediğim çay bardağını, bana göre genç olan görevli arkadaş da görememiş. Demek ki bardağın kırık olup olmadığı görüp görmemenin yaşla ve gözle bir alakası yok. Görmeyince görünmüyor. Kınamayın başınıza gelir.
3. Bu kırık bardakla çay içmek benim kulağıma küpe olsun. Bundan sonra "Acele işe şeytan karışır" sözü gereği herhangi bir işte acele etmemem gerektiğini, bardağı elime alıp çay dökmeden önce alıcı gözle bakmam ve yoğurdu üfleyerek yemem gerektiğini anladım.
4. Kırık bardakla çay içmek cahil cesareti olsa da bir cesaret olduğu aşikardır. Sağlam bardakla herkes çay içer. Önemli olan kırığından içmek. Verilmiş sadakam varmış. Ki dudağımı ve elimi yaralamadım.
5. Kırık bardakla kendimi yaralamadan çay içmek ayrıca bir maharettir.
6. Sağlam bir dudak yapısına sahip olduğum ortaya çıktı. Şekil A'da görüldüğü gibi.
7. Kötüye bir şey olmaz sözünün doğruluğu bir kere daha ortaya çıktı. 11.10.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde