2014
yılında bir ilimizde okul yöneticiliğinden elendikten sonra okulunda öğretmen
olarak görevlendirilen bir eski müdür, hiç de uygun olmayan bir zamanda (eğitim
ve öğretimin açık olduğu bir dönemde) iki aylık yıllık iznini kullanır. İzni
bitmeden bir başka okula öğretmen olarak verilmesi için il milli eğitim
müdürlüğüne dilekçe verir. Dilekçesine bir türlü cevap verilmez, herhangi bir
yere de ataması yapılmaz.
Atama
durumunun akıbetini öğrenmek ve durumunu anlatmak il milli eğitim müdürlüğünde
atama işlerine bakan şube müdürü/müdür yardımcısının kapısını çalar. Kendisini
tanıtır, ardından bir yere öğretmen olarak verilmesini ister. Yetkili kişi: “Hocam
okullarda boş yer yok.” cevabı verir. Sabık müdür: “Hocam falan okulun ...
derslerine ücretliler giriyor, nasıl boş yer olmaz” der. Yetkili, “Senin dediğin
okul, Anadolu Lisesi mi? diye sorar.
Sabık
müdür kendisiyle ilgilenildiğini ve işinin olacağını düşünerek sevinir ve cevap
verir:
-Evet
hocam Anadolu Lisesi.
Yetkili:
-Hocam sen Anadolu Lisesi Öğretmeni misin?” deyince bu nizami, nezih ve enfes
cevap karşısında cehaletinin yüzüne vurulmasından dolayı sabık müdürün nutku
tutulur, cevap veremez ve arkasına bakmadan çıkar gider ve içinden "Keşke
bir Anadolu Lisesi öğretmeni olsaydım" diye hayıflanır kendi kendine.
Not: 1. Bu olayın geçtiği yıldan çok önce tüm okullar Anadolu Lisesine dönüşmüş, orta
yerde düz lise kalmamıştı. Liselerde görev yapan her öğretmen istediği liselere atanabilitor ve çalışabiliyordu. İlde görev yapan bu şube müdürü/müdür yardımcısı
kendisini bu şekil nasıl yetiştirdi? Meraklanmamak elde değil. Ya da böylesi
bir cahilin idareci veya öğretmen atamada ne işi var? Düşünmeden edemiyor
insan. Yıl 2017 olmuş, ilgili yönetici hala ilde müdür yardımcılığına devam
ediyor. İşinin zırcahili yani. Hem cahil, hem de aynı işinde. Çalışana da, çalıştırana da helal olsun!
2. 29/10/2014 tarihinde yazılarak sosyal medyada paylaşılan bu yazıya not eklenmiştir. 29/10/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder