İyice hissedilmeye başladı ki ekonomimiz iyiye gitmiyor.
Dövizin ateşi söndürülemezse felaket kapıda demektir. Her şeye gelen ardı
ardına zam duracağa benzemiyor. Çünkü yeniden çift haneli enflasyonlu hayata
döndük. Altı sıfır attığımız paramız eriyor. Freni patlamış kamyon gibi
ekonomimiz.
Birçok
icraatlara imzasını atan hükümet, çift haneli enflasyona da dur demişti. Güven
gelmişti ekonomimize. İç ve dış etkenlerden pek etkilemiyordu. 2009 küresel
kriz bile bizi teğet geçmişti. Orta ve dar gelirli vatandaş rahat bir nefes
almıştı. 17-25 Aralıkta bile bu kadar etkilenmemişti piyasa. 2000 öncesi birçok
ocağı söndüren, esnafa kepenk kapattıran rutin krizler geride kalmıştı.
Fiyatlar
durmuyor, uçuyor neredeyse. Birçok ürüne son 1,5 yıl içinde yüzde yüzün
üzerinde zam geldi. Sanki otomatiğe bağlanmış gibi. Hükümetlerin genel
politikası olan "Memur ve işçiyi enflasyona ezdirmeyeceğiz"
politikası 'ezdireceğiz'e dönüştü. Kriz dönemlerinde memurun maaşı
verilemeyebilir endişesi yok ama alım gücü azaldığı gibi bundan sonra geçim
derdi başlayacak. Kiralar uçuyor, satılık ev ganimet gibi fakat yüzüne bakan
yok. İşsizlik had safhada, özellikle üniversite mezunları arasında.
Ekonomi
Bakanına göre ekonomimiz yılsonunda yüzde 5'in üzerinde büyüyecekmiş. Vatandaşa
yansımayan büyüme ne işe yarar? Böyle giderse vatandaş ekonomik
darboğazın altında boğulacak.
Geldiği
andan itibaren ekonomiyi rayına oturtan ve bütçe disiplininden hiç ödün
vermeyen hükümet, şimdilerde freni patlamış kamyonu andıran ekonomiye kalıcı
çözüm bulmuyor/bulamıyor, ya da önemsemiyor. İşin ciddiyeti görülmez ve tedbir
alınmazsa dört dönemdir rakiplerine karşı açık ara önde olan hükümet ekonomik
sıkıntının altında boğulur ve iktidarı kaybeder, millet de ağır bedeller öder.
Hükümeti
yönetenler ekonomi ile ilgili hamasi duyguları bir tarafa bırakıp önce
ekonominin mevcut durumunu masaya yatırmalı, krizin altından nasıl kalkılır
sorusuna cevap aramalı. Ekonominin düze çıkmasının yolu acı reçete ise toplumun
tüm kesimine yansıtılmalı ve bu, topluma izah edilmeli. Başta kamu kaynakları
olmak üzere azami bir tasarrufa gidilmeli. İhracat ve ithalat dengesinin
korunması için devletlerle kazan kazan politikası izlenmeli. Üretime ağırlık
verilmeli, pazar bulunması için ikili diyalog kapısı hep açık tutulmalı.
Bu
iş ciddiye alınmazsa hepimiz altında kalırız. Çünkü nice yıllar zamsız yaşayan
bizler rahat yaşamaya ve harcamaya alıştık. Bugünkü nesil yoklukla
büyüyen kuşağa pek benzemez. Yoktan ve kemer sıkmadan anlamaz. 30.10.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder