Sevgili öğrencim!
Dersi dinlemediğin zaman uyardım, geç geldiğin zaman hesap
sordum, veli toplantılarında “Ders çalışmıyor” diye seni ailene şikayet ettim.
Sana not verirken cevap anahtarına göre okudum. Performansını değerlendirirken
derse katılımını ve sınıf içi davranışını göz önünde bulundurdum. Tüm
öğretmenlerin verdiği notlarla senin karnen ortaya çıktı.
Alışmıştım böylesi duruma. Ne bilirdim işlerin tersine
dönüp rüzgarın ters edeceğini. Görüyorum ki sen de bana not vereceksin bundan
sonra. Yani benim performansımı bundan sonra sen değerlendireceksin. Bakanlık
zaman zaman diyordu böyle bir sistemi getireceğini. Ama şaka yapıyor sandım.
Gördüm ki Bakanlık ciddi mi ciddi! Hasılı ocağına düştüm. Ben seni terbiye
etmek için uğraşırken Bakanlık beni seninle terbiye edecek. Yılsonunda senin
verdiğin notla boyumun ölçüsünü alacağım. Bu işler parayla değil, sırayla imiş
meğer. İpim senin elinde anlayacağın. Bileydim sana gramla puan verir miydim?
Bol kepçe dağıtırdım.
Sana bundan önce verdiğim puanları ne yazık ki değiştiremem.
Çünkü geçti artık. Sana getirdiğim eleştiriler de geçti gitti. Çünkü yaşandı
bir kere. Geriye dönüş yok, zamanı döndüremeyiz. İş, işten geçti mi bilmem ama
bundan sonra geçmişte yaptığım hataları bundan sonra telafi etmek için
uğraşacağım, bir defa notun sınırı yok. Hiçbir şeyine karışmayacağım. İster
benden sonra gel, ister sınavlarda boş kağıt ver, ister ders çalış, ister
çalışma. Ödevini yapsan da olur, yapmasan da. Her ne yaparsan yap, istersen
başıma çık, sınıfın altını üstüne getir...sana bundan sonra gözünün üstünde
kaşın var demeyeceğim. Sana 'yaramaz' diyen dilimi eşek arıları sokaydı, sana
'Hakkın bu kadar' diyerek düşük not veren klavyem ve elim kırılaydı. Hiç bu
kadar düşeceğimi düşünememiştim. Ne edersin ki öngörüm bu kadarmış.
Hasılı ocağına düştüm öğrencim! Ben zaten düşmüşüm. Düşene
bir tekme de sen vurma. Velinle bir araya gelip ardımdan iş çevirme. Ben yaptım
bir hata, sen benim gibi davranarak ikinci bir hata yapma. Bak, ben pişmanlık
duyuyorum sana yaptığıma. Sen not verme konusunda benim gibi cimri olma, tıpkı
baba parasıyla kantinden alışveriş yaptığın gibi bana not verirken bonkör ol.
Ben eşekten düştüm bir kere. Bu işin ne olduğunu en iyi ben bilirim. Bundan
sonra ben sana, sen bana iyice kenetlenelim. Bir araya gelip iyi bir sinerji
meydana getirelim. Ne şiş yansın, ne de kebap. Her ikimizin de performansı hiç
olmadığı kadar tavan yapsın.
Bizim kültürümüzde aman dileyene kılıç kalkmaz. Şu ana
kadar benim kılıcım kalemdi, bundan sonra bir kalem de senin eline verildi.
Biliyorum, bundan önce benim dediklerimi yapmadığın gibi bu son söylediklerimi
de yapmayacaksın. Belki de budayacaksın. Yine de ben söylemiş olayım. Ben
ettim, sen etme! Ne olur? Fırsat elime geçti, ben bu fırsatı bir daha elime
geçiremem diyerek bu işi ganimete çevireceksin belki de. Bana acımayacaksın
biliyorum, bari çocuklarımı düşün.
Ömrün uzun, notun bol olsun. Seni hiç olmadığı kadar seven
öğretmenin! 28/10/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder