Son günlerde yeni müfredat
taslağı üzerine tartışmalar eksik değil. Bu da doğaldır. Çünkü bu kadar
birbirine yabancı, birbirini düşman gören, değerlerini bilmeyen insanlarla aynı
ülkede yaşıyoruz. Kimi Atatürkçülük konularının azaltıldığını, hatta kaldırıldığını,
yerine cihat konusunun girdiğini, kimi müfredatın çok iyi olduğunu, kimi
yeterli değil ama müspet değişikliklerin olduğunu ifade etmektedir.
Gördüğüm kadarıyla her kesim
kendi çerçevesinden bakıyor değişikliğe. Yani ideolojik yaklaşıyor. Halbuki
müfredat gibi önemli değişikliklere pedagojik bakmamızda fayda vardır. Hangi
konunun hangi sınıf seviyesinde anlatılmasıyla ilgili tartışmaların olmasını
isterdim. Ki az da olsa “Şu konu 7.sınıflara alınmış çocukların seviyelerinin
üstünde olur, daha anlayamazlar” şeklinde işin mutfağında olanlar kendi
aralarında tartışıyor. Müfredatta birlik
sağlanır mı? Mümkün değil. Burada mevzubahis olan Türkiye’dir. Biz aynı kazana
atılsak kaynamayan insanlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz bu ülkede.
Müfredatta şu konu olmamalı
şeklindeki tartışma bir defa yanlış. Niçin müfredatta olmasın. Üzerine
tartışmaların yapıldığı konu, cihat konusu. Cihat olmamalı deniyor. Tabii
adamların kafasında cihat algısı öyle zannediyorum kelle koparmak anlamına
geliyor olmalı ki var gücüyle kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Burada cihat
kelimesine takılı kalmaktan ziyade cihadın ne şekilde anlatıldığı, işlendiğiyle
ilgili içerik üzerinde bir tartışma yapılsa anlarım.
Dinin umdelerinden olan cihat
sonra niçin müfredatta yer almasın. Ön yargısız bir şekilde müfredatı inceleyen
kimse başta cihat olmak üzere toplumumuzda tartışma konusu olan her konunun
sınıf seviyesine göre okullarımızda yer almalı gerektiğini bilir. Akıl da bunu
gerektirir. Cihat konusunu müfredata almayarak yok mu kabul edeceğiz? Ya da yok
mu oluyor? Biz ayıptır, günahtır, tartışmalıdır, netamelidir vb niyetlerle okul
müfredatlarına almadığımız her konu toplumumuzda konuşuluyor. Okullarda
öğretilmeyen bu gibi şeyler ehil veya değil başkalarından özellikle merdiven
altında öğretiliyor. Sorarım size hangisi daha tehlikeli? Bir konunun okullarda
öğretilmesi mi, yoksa aynı konunun merdiven altında öğretilmesi mi daha tehlikeli?
İşin mutfağında olanlar
bilir. Müfredatta olmasa bile öğrenci merak ettiği, öğrenmek istediği (cihat,
huri, kıyametin alametleri, cin, peri vb) konuları derste bir yolunu bulup
öğretmenine soruyor. Konular müfredatta olmadığı için öğretmen kendi bildiği
kadarıyla cevaplandırmaktadır. Halbuki müfredatta yeterince yer verilmiş olsa
öğretmen kitabi bilgi vermiş olacaktır. Mesela ‘Ahirete iman’ ünitesinde
kıyamet sahnesine yer verilmiş. Burada öğrenci parmağını kaldırarak kıyametin
alametlerini sormaya başlıyor. Halbuki müfredatta kıyametin alametleri diye bir
bölüm yoktur. Var mı-yok mu tartışmasında değilim. Ama ahirete iman ünitesinde
mutlaka kıyametin alametleri vardır; şunlardır, veya yoktur; şundan dolayı gibi
açıklamalara yer verilmelidir. Bizim müfredatta yer vermediğimiz kıyametin
alametleri konusu halk arasında, yazılı ve görsel medyada veya sosyal medyada
uzun uzadıya yer bulabilmektedir. Öğrenci dışarıdan öğrendiği bilgileri teyit
veya öğretmenini test için gelip soruyor. Çocuğun dışarıdan öğrendiği bu
bilgiyi(algıyı) bu güne kadar değiştirebilen öğretmen yoktur. Varsa da elini
öperim. Hatta okullarda, toplumda yanlış bilinen konuların mutlaka
müfredatımıza girmesinde fayda vardır. Öğrenci kimi seçerse seçsin ama mutlaka
okulda öğrensin bir bilginin ne olduğunu.
Hayatın içinde var olan bir
konunun mutlaka müfredatımızda yeri olmalıdır. Okulları hayattan kopuk
yetiştirmemek lazım. Okullarda vermekten esirgediğimiz bilgileri çocuk
dışarıdan duyunca doğru kabul etmeye başlıyor. Ondan sonra uğraş
uğraşabilirsen. Ama nafile!
Müfredatı
tartışacaksak adam gibi tartışalım. Sadece karşı çıkmış olmak için
konuşmuş-yazmış olmayalım! 27/07/2017
* 29/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 29/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder