Ana içeriğe atla

Dünya Mülteciler Günü de varmış!

Dünya Mülteciler Günü de varmış. 2001 yılından beri anlıyormuş Haziran'ın 20'sinde. Daha bu gidişle ne günlerle karşılaşacağız kim bilir?

Dünyada 65 milyondan fazla insan mülteci durumunda imiş. En fazla mülteci de Suriye, Afganistan ve Somali'denmiş. Yani sömürgecilerin ülkelerini yerle bir ettiği ülkelerin insanı kendi ülkelerinden uzak bir şekilde yaşıyor. Öyle zannediyorum bu günü ilan edenler aynı zamanda bu insanların mülteci olmalarına sebep olanlardır. Oh ne ala dünya! Önce bir ülkede savaş çıkaracaksın, o ülkeyi yerle bir edeceksin, o ülkede iç savaş çıkaracaksın, insanlar işini-gücünü kaybedecek, sonra  birbirini öldürecek, kalan sağlar ülkesini terk edip bir başka ülkeye sığınacaklar. Sonra da onların sıkıntılarını anlatmak için bir gün ilan edeceksin. Buna özrü kabahatinden büyük denir bizde. Önce sorunu çıkaracaksın, oradaki kirli savaşın içerisinde yer almak istemeyenleri komşu ülkelere  iskana mecbur bırakacaksın, sonra hamasi duygularla o insanların dertlerini paylaşıyor görüneceksin. Yesinler sizin hayvandan bozma insanlığınızı! Yazıklar olsun sizin   iki ayaklı halinize!

Bitmek tükenmek bilmeyen menfaatiniz yüzünden dünyayı kana bulayan, insanları birbirine düşüren, ülkelerini yaşanmaz kılan siz sömürgeciler, dünyada barışsever görünen kabadayılığınıza devam edin bakalım. Bu dünyanın üstü varsa bir de altı var. O mazlumların ahı inşallah sizin sonunuzu getirecek, şimdi gülen sizler acınacak halde olacaksınız ve hayatınız boyunca bu rezilliği çekeceksiniz.

Açık konuşun ne kadar kan istiyorsanız o kadar kan verelim size, ne kadar para, yeraltı ve yer üstü zenginlik isterseniz verelim size. Söyleyin ne doyurur sizin o midenizi. Söyleyin de hepsini hazır edelim, yeter ki elinizi çekin dünya mazlumlarının üzerinden. Çatlayıncaya kadar yiyin durmadan bu dünyada. Dünya sizin olsun ahiret ise o mazlumların olsun. Bize ahiret yeter. Siz gülmeye devam edin ama unutmayın ki son gülen iyi güler...

Biliniz ki 20 Haziran mültecilerin günü falan değil. Bugün olsa olsa sizin gününüz olur. Gününüz ve eseriniz kutlu olsun! 20/06/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde