Ana içeriğe atla

Camileri "Kerhaneye döndürecekler" diyen zihniyetle aynı familyadan bu adam!

Kadir ve kıymeti bilinsin, bir güne hasredilmesin, insanlar kurtuluş umuduyla arayış içerisinde olsun, her günü kadir bilsin diye Kur'an'ın indirilmeye başlandığı gece olan Kadir gecesini Allah, bin aydan daha hayırlı kılmıştır. Peygamberimizin buyurduğu üzere  Allah, Kadir Gecesini ramazan ayının içerisine gizlemiştir. 'Son on gün içerisinde arayın, tekli günlerde arayın, kuvvetle muhtemel 27.gecesinde arayın' şeklinde belirtir Peygamber Efendimiz. 

Kuvvetle muhtemeldir diyerek ramazanın 26'sını 27.gecesine bağlayan gece ülkemizde resmi Kadir Gecesi olarak kutlanır. Gündüzünde sms ve whatsapp mesajlarıyla kutlanmaya başlanan gecenin akşamında teravih namazı kılmak için camilerimiz  teravih vaktinde tıklım tıklım dolar. Sair günlerde camiye, cemaate sürekli gelmeyen devamsızlarımız da camilerimizde boy gösterir. 

Gecenin bu mana ve ehemmiyetiyle mahalle camimize gittim. Her zaman dört saflık müdavimi olan camimiz gece dolayısıyla iyice dolmuştu. On saflık caminin dokuzuncusunda yer bulabildim kendime. En son saf ise 8-10 yaş arası çocuklarla süslenmişti camimiz. Yatsının ilk sünnetini kılarken arka safta bulunan çocuklar konuşmaya ve gülüşmeye başladılar. Yanımda namaz kılan 55-60 yaşlarındaki ihtiyar namazını bitirir bitirmez hemen çocuklara müdahale etti: "Konuşmayın, gülüşmeyin, eğer konuşup gülecekseniz dışarıya çıkın," şeklinde çocuklara müdahale etmeye başladı. Diğerlerine göre biraz daha sorumluluğunu hisseden bir çocuğun, "Ben konuşmuyorum" demesine aldırmadan, "Kalkın namaz kılın, burası konuşma yeri değil" diyerek uyarısına devam etti bey amcamız. Yatsının farzını kılarken  çocuklar biraz kikirdemeye, pıskırmaya devam ettiler. Beyefendi yine her defasında arkasına dönerek çocukları azarladı durdu. Olmadı önümüzdeki saftan biri elini dudaklarına götürerek susun şeklinde ikaz etti çocukları. Nihayet ikisinin yaptığı uyarılar meyvesini verdi. Az sonra arkamızdaki saftan hiçbir çocuk kalmadı içeride. Kendilerini dışarıya attılar. Babaları namazdan çıkıncaya kadar doyasıya sesleri içeriye gelircesine eğlenmeye, koşmaya devam ettiler. Bizimki dışarıya çıkıp çocukları uyarmadı bereket! Çünkü amacı çocukları dışarıya atmaktı. Bunda da başarıya ulaştı ihtiyar adam.

Caminin en arkasında kendisine yer bulan benim gibi sürekli caminin müdavimlerinden olmayan yanımdaki kişinin çocuklara karşı bu davranışı hoşuma gitmedi, uyarmak istedim, değmez dedim kendi kendime. Küçük, masum, camiye bir heves gelen çocukların sevinçlerini kursağında bıraktı bu gece. Adam sanki namaz kılmak için değil, çocukları susturmak ve onları camiden kovmak için gelmiş camiye. Diyanet İşleri Başkanı istediği kadar proje geliştirsin. "Camiler çocuk sesinden mahrum kalmasın" diyerek camilere çocukları çekmek için oyun alanı oluşturmaya kalksın...bizimki büyüklerinden gördüğünü uyguluyordu kendince. Güya iyi bir iş yaptığına inanıyor. Bu adam Diyanetin bazı camilerde pilot uygulama olarak başlattığı camilerde oyun alanını görse, oradaki çocukların sesini duysa ne yapardı merak ediyorum. Nihayet camilerdeki oyun alanına karşı çıkarak camileri kerhaneye çevireceksiniz diyen zihniyetle bu adam aynı familyadan. Hiçbir farkı yok. Adam çocuk değil, camide evliya arıyor. 

Yazık! Bu gece çocukları yine memnun edemedik içimizdeki bu şekil yol bilmez, yordam bilmez tipler yüzünden. Peygamber kalkıp gelse, çocuklara karışmayın, onları kendi haline bırakın dese bu tipler öyle zannediyorum, Peygambere de karşı çıkarlar. Çocuğun çocukça yaptığı şeylere katlanılır da yaşını başını almış bu tiplerin kendi doğruları üzerine bu şekilde inat etmelerine asla tahammül edilmez. Ama ne edeceksin, camilerimiz böyle tiplerle dolu.

Geceniz mübarek olsun! 22/06/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde