Ana içeriğe atla

PKK ve FETÖ'nün benzerlikleri

Her ikisi de:
-80'den önce MİT tarafından kurdurulmuştur.
-80 ihtilaliyle birlikte neşvünema bulmuştur.
-Derin devlet tarafından korunmuş ve kollanmıştır.
-Dış güçlerin içimizdeki maşalarıdır.
-Üniversite terkin eline silah, ilkokul mezunu birinin eline ise Kur'an verilmiş.
-Dağdakine: Sen, zulüm gören Kürt'ün hakkını savunur görüneceksin. Şehirdekine de: Sen, dinini yaşayamayan, kamusal alanda sıkıntı çeken mütedeyyin insanların hamisi görünümünde olacaksın denmiş.
-Birinin karargahı Kandil, diğerininki Pensilvanya'dır.
-Her ikisi de adanmışlarına aklını kullanmamayı, emirlerine mutlak itaat etmeyi öğretmede çok başarılıdır.
-Biri dağları mesken edinmiş, inleridir barınakları.  Diğeri ise şehirleri hücre edinmiş.
-Dağdaki,  vur-kaç taktiği uygulayarak başta polis ve asker olmak üzere  önüne engel olan herkesi öldürür: Kah silah,   kah bomba, kah mayın ile. Hep pusuya yatar. Gerekirse canlı bomba ile masumların içine militanlarını göndererek ülkeyi kana bular. Öbürü ise eğitim gönüllüsü, barış havarisi görünümlü, dişini göstermeden insanların yüzüne gülen biri. Hep namazında, niyazında sanırsın. Dağdaki gibi bombayla, yıldırmayla uğraşmaz. Top, tank ve F16 ile halka bomba yağdırır.
-Biri gönüllü militan bulamazsa gerekirse, tehdit, şantaj ve yıldırma ile örgüte eleman kazandırır. Öbürü ise, adanmışlarına makam ve mevki verir, sınavlarda başarılı olmalarını sağlar, maddi ve manevi menfaat temin eder. Sonucunda da sevenleri minnet altında kalır.
-Biri teröristlerin başıdır. Hep tehdit savurur, zaman zaman kendi kendine ateşkes ilan eder.  Öbürünün dünya ile bir işi yok sanırsın. Tek amacı 'kıtmîr' olmak. Lakabı: 'Hocaefendi'dir.
-Her ikisi de gücünü dışarıdan alır. Emperyalist ve sömürgeciler en büyük destekçisidir.
-Her ikisinin nihai hedefi Türkiye'ye diz çöktürmektir. Dışarının maşasıdır. Emir eridir. Dış güçlerin uşağıdır.
-Biri hep kandan beslenir, diğeri ise mürekkep görünümlü kandan. Biri silaha sarılır, diğeri kaleme.
-Her ikisi de haindir. Efendileri için ihanette sınır tanımazlar. Akrep ve yılan bunların yanında çok masum kalır. Şeytansa yunmuş ve yıkanmıştır.

Benzerlikleri say say bitmez. Sadece çalışma alanları farklıdır. Batıla giderken farklı yollar kullanır. Yoksa nihai hedefleri tıpa tıp aynıdır. Yok aslında birbirinden farkları.  10/11/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde