Soyadı kanunundan beri kullandığımız Yüce soyadımızın Yuca şekline
dönüştürülmesi sadece benim aileye mahsus değildi.
Bizimle akraba olmayan, Türkiye’de Yüce soyadını taşıyan ne
kadar aile varsa nüfus müdürlükleri bir işgüzarlık yapmış. Kimine sizin soyadınız
bizde olduğu gibi Yuca demiş, kimine Yüca demiş.
Sonradan karşılaştığım bu soyadlı kişilerin hepsi dert yandı
bundan.
Bu yanlışlık nereden kaynaklanabilir? Aklıma şu geldi. Soyadı
kanunuyla birlikte her aileye bir soyadı verildiğinde, öyle zannediyorum, kütüklere
isim ve soy adları Osmanlıca yazıldı. Nüfus müdürlüklerinde o zamanlar çalışanlar
Osmanlıca biliyordu.
Yüce soyadını yazarken Arapça ye, vav, cım ve eliften ibaret يوجا
şeklinde yazdılar. Çünkü Arapçada olduğu gibi Arap harfleriyle yazılan Osmanlıcada
da sesli harfler yoktu. Ü sesli harfi için ye’den sonra yü okunsun diye vav, ‘ce’
için de cim harfinden sonra e sesi çıkarsın diye elif desteğiyle yazdılar. Ki olmadı
gereken de bu idi.
O zamanın Osmanlıca bilen memurları يوجا şeklinde yazdıklarını
Yüce şeklinde okuyordu.
Gel zaman git zaman aramızda pek Osmanlıca yazıp okuyan kalmadı.
Şimdilerde kurslarla biraz yaygınlaştığına bakmayın.
Eski nüfus memurlarının yerine Osmanlıca bilmeyen, birazcık
Arapça bilen memurlar alındı.
Kütükler bir ilçeden diğer ilçeye aktarılırken yarım yamalak
Arapça bilen memurlara iş düştü. Çünkü eski Osmanlıca kütükler Latin harfleriyle
yazılan yeni Türkçeye aktarılması gerekiyordu. Bizim Arapça bilenler, biz bunları
okur, Türkçeye aktarırız dedi. İşte benim soyadı onlardan böyle bir tipin önüne
düştü. Osmanlıca bilse Yüce diyecek. Arapça bildiği için يوجا şeklinde yazılanı
kah Yuca okudu kah Yüca şeklinde.
Niçin böyle? Çünkü Türkler tecvit kuralına göre Arapça ye harfi
ince harf olduğu için yü diye okudu. İş cimin önündeki elifi okumak isterken câ
diye uzatarak çekti. Çünkü Arapçada bir harften sonra harekesiz bir uzatma harfi
gelirse o harf â şeklinde bir elif miktarı uzatılır. Şimdilerde uzatma işareti (^)
pek konmadığı için a yazmakla yetinmiş.
Yuca şeklinde okuma icat eden nüfuz memuruna gelince, bu yarım
yamalak Arapça bilen de Araplara özenmiş. Çünkü Araplarda ü harfi yok. Onlar ye’nin
önünde harekesiz bir vav olunca yu şeklinde okurlar. Yani kalın okurlar. Hasılı
bizim daha doğrusu Yüce soyadını taşıyanların başına gelen yanlışın sebebi bu olsa
gerek. Yani nüfuz memuru mağduruyuz.
Kısaca, bir akıllının attığı taşı kırk akıllı zor çıkardık.
Ben uğraşıp didinip çıkardım ama bu soyadı taşıyanın önemli bir kısmı ben Yuca değilim,
Yüce’yim dese de Yüca veya Yuca soyadını taşımaya devam ediyor. Çünkü 18 yaşını
dolduran herkes soyadı değişikliği için kendisi bizzat mahkemeye gitmesi gerekiyordu.
Ailelerden mahkeme kararıyla değiştiren olduğu gibi çoğu da diplomam, ehliyetim
hep Yuca. Şimdi soyadımı değiştirirsem onlar da değişmesi gerekecek deyip mahkemeye
gitmedi. Halen benim ailemde Yuca soyadını taşıyan var, Yüce soyadına dönen var.
Şimdi mahkemeye gitmeden düzeltme imkanı olmasına rağmen aman
boş ver deyip içine sinmeyen bu iğreti soyadı kullanmaya devam eden çok.
Hasılı resmi soyadım Yüce olsa da Yüce de biziz, Yuca da. Mesela
annem hala Yuca soyadını taşıyor. Babamın üzerinde olan tapuların bir kısmı Yuca,
bir kısmı Yüce. Rahmetli Yuca olarak gitti.
Gördüğünüz gibi kendini akıllı sanan bir veya birkaç delinin
attığı taşı kaç kırk aile olarak hala kuyudan çıkaramadık.
Yazımın bundan sonraki kısmında da amcaoğlumun hem çocuklarının
hem de anne babasının soyadını değiştirmek için başvurduğu mahkemenin sürecini ve
evlere şenlik hikayesini anlatacağım.