3 Ocak 2025 Cuma
Sigaranın Teki
2 Ocak 2025 Perşembe
Suya Ayar Vakti
Yakışıyor
Ramazanın İşaret Fişeği Recep
Recep,
Aylardan bir ay demeyin.
Aynı zamanda erkeklere verilen bir isim demeyin.
Farklı aylardan biridir.
Üç ayların başlangıcı ve başıdır.
Ramazanın işaret fişeğidir.
Geldi mi recep.
Ramazana sayılı günler kalmıştır.
Bir bakmışsınız şaban, ardından ramazan.
Ramazan deyip de geçmeyin.
On bir ayın sultanı kabul edilir.
Bir ay boyunca oruca niyet edilir.
Oruç fobisi olanlara düşer bir kabus.
Sanırsın ki Karadeniz'de gemileri battı.
Nasılsa bir ay değil mi demeyin.
Recep, şaban geçmişse, bu da geçer demeyin.
Bilin ki recep ve şabandaki hız ramazanda yok.
Görünce ilgiyi ramazan. Yavaştan alır gitmeyi.
Gitmeye hiç niyeti olmaz.
Madem beni seviyor ve gitmemi istemiyorsunuz,
O zaman ağırdan alayım der.
Durur da durur.
Durmakla da kalmaz. Dilini damağını kurutur.
Akşamı iple çekersin.
İftarla beraber sofraya verirsin kendini.
Üzerine bir çay içeyim keyif atayım dersin.
Gevşeme, bırakma kendini. Daha var 20 rekat teravih var der.
Teravihin ardından şöyle uzun oturayım dersin.
Gözünü önüne gece vakti yapılan sahur gelir.
Sabaha dinç kalkmak için sahura kalkmak gerek.
Sahuru yapmayınca psikolojik yönden çöküyor insan. Sahura da kalkamadım dedirtir insana.
Hasılı uzun oturtmaz seni. Elin mahkum yatacaksın.
Uykulu uykulu sahura kalkar, atıştırırsın.
Gözünden uyku akıyor.
Yatayım diyorsun.
Sabah namazı var.
Ezanla birlikte kılıp yatayım zira sabah mesai var diyorsun.
Süleymaniye'den bir ses: Daha imsak başlamadı. Sabah namazı vakti girmedi. Bekleyeceksin. Değilse namazın olmaz diyor.
Diyanet ise boş ver sen Süleymaniye'yi. Bal gibi olur namazın. Aha bu da ezanı diyor.
Haliyle kafan karışıyor.
Bir de iş var sabah sabah.
Ya alternatif imsak vaktini bekliyorsun ya da bobalı boynuna Diyanet'in diyorsun.
Bu durum bir ay boyunca mütemadiyen böyle devam eder.
Memurun pazartesi sendromu gibi oruçta zorlananlar, ramazanın çıkmasını iple çekerken, devreye, olsa da daha tutsak, ne zaman geldi, ne zaman bitiyor diyenler giriyor.
Pazartesi sendromu gibi oruç tutanlar neyse de olsa da tutsak diyenlere, madem öyle. Yılın diğer günlerini de oruçlu geçirin, elinizden alan mı var demek lazım.
Bir de ramazan yaklaşırken şu orucu nasıl yırtarım deyip doktor doktor dolaşanlar var. Çünkü hasta bunlar. Bir doktor dese ki oruç tutamazsın. Dünyalar onların olur. Gelir yanına. Doktor yasakladı. Tutamıyorum der. Oruç oruç onları teselli etmek de sana düşer.
Hasılı ramazanın işaret fişeği üç ayların başlangıcı recep, bana bu gözlemleri gözümün önüne serdi.
Benden aktarması. Gerisi size kalmış.
1 Ocak 2025 Çarşamba
Sınırımızdaki Mayınlar
Misafir Yazarın Kaleminden Dökülenler
Kendisi de “Değirmenden Mektup Var” başlıklı (http://degirmendenmektupvar.blogspot.com/" başlıklı bloğa sahip.
Kalemi kuvvetli, okuyucusu bol, yazıları çokça yorum alan bir yazar. Onca işinin arasında sağ olsun benim yazılarımı da okur. Çoğu yazıma da yorum yazarak yazılarıma katkı sunar. Bu vefalı okuyucum aynı zamanda ülkesini dert edinmiş, ülke meselelerine kafa yoran ve öneriler sunan biri.
Recep Altun isimli bu kardeşimiz, yılın son günü (31.12.2024) “Yabancılar Sorunu” (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/12/yabanclar-sorunu.html) başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıma da üşenmeyip yorum yazmış. Yazıma yazdığı yorumu buraya aynen alıyorum:
“Kim ne derse desin, ben ülkemize böyle gelişi güzel yabancı sığınmacı ya da göçmen alınmasına karşıyım.
Ülkemiz içinde zaten birbirimizle yeteri kadar sorunumuz var. Bu göçmen ya da sığınmacıların ihtiyaçları nasıl gideriliyor? Bunlar ülkemizin ekonomisine yük olmuyor mu? Ekonomimize yüklenen bu yükü kim taşıyor? Bizler taşımıyor muyuz?
Almanya'ya, Hollanda'ya, Fransa'ya giderek orada çalışan Türkler var. Ama onlar Suriyeliler gibi sığınmacı olmadılar oraya. O devletler Türkleri ülkelerinde misafir işçi olarak çalıştırmak üzere bizzat çağırdılar, bizler de gittik. Bizi onlar çağırdılar.
Biz Suriyelileri, Afganlıları çağırdık mı? Hayır! O halde, Türkiye'de ne kadar yabancı sığınmacı, göçmen varsa ülkemi terk etsinler, ülkelerine dönsünler. Ben onlara ne merhamet ederim ne de acırım.
Avrupa neden Suriyeli, Afganlı, Somalili, Sudanlı göçmenleri ülkelerine kabul etmiyor? Akılsız olanlar onlar da akıllı olanlar bizler miyiz? Yapmayın Allah aşkına! Ülkemde hiçbir yabancı sığınmacı, göçmen, statüsü ne olursa olsun görmek istemiyorum.
Bakın Ben Kırşehirliyim. Bizim yöremizde o kadar çok Kürt kardeşlerimiz var ki daha bugüne kadar onlarla bizim aramızda hiçbir sorun olmadı ve yaşanmadı. Onlar daha çok hayvancılıkla uğraştıkları için maddi açıdan çok da zenginler. Yani durumları iyi.
Ülkemizde kaşınacak çok yumuşak karınlar var iken, neden bir de Suriye, Afgan, Pakistan, Somali, Sudan gibi ülkelerin insanları ile demografik yapımızın bozulmasına müsaade edelim.
Bakın ülkemizde şu anda olabilecek çok kötü şeylerin temeli atılıyor. Bahçeli denen zat-ı muhterem de bu işlere alet oluyor. Yazıklar olsun!
İsrail kendi güvenliği, huzur ve mutluluğu için etrafındaki tüm ülkelere saldırıyor, ha bire insan öldürüyor, cinayetlerine devam ediyor, kimsenin gıkı bile çıkmıyor.
Şu anda Galata köprüsünde Filistin yürüyüşü yapılıyormuş. Arkadaş kendi sorunlarımızı hallettik, sesimizi duyurduk da Filistin mi eksik kaldı? Ne oluyoruz böyle? Ahır sekisinde oturuyoruz, İstanbul türküsü çağırıyoruz.
Ben ülkenin gidişatından hiç memnun değilim. İktidar, hırsı ve saltanatı uğruna, vatandaşını ve ülkesini satacak duruma gelmiştir. Bu gidişata dur demenin vakti geldi de geçiyor bile. Eğer, hala başımızı kuma gömmeye devam edeceksek, bu çanların kimin için çalındığını daha sonra kulaklarımızı sağır edecek şekilde duyacağız ama iş işten geçmiş olacak.
Ülkeme zarar veren herkese yazıklar olsun, lanetler olsun, Allah'ın gazabı üzerlerine olsun!..
Yeni yılınızı tebrik ederim. Yeni yılın ülkeme, sağlık, sevgi, kardeşlik, barış, huzur, güven, istikrar ve mutluluklar getirmesini diliyorum.
Yorumumu yayımlamak zorunda değilsiniz. Okuduktan sonra kaldırabilirsiniz. Çünkü çok öfkeliyim ve yorumum öfke dolu. Anlayışla karşılarım”. (Recep ALTUN)