17 Ekim 2024 Perşembe
Aynı Şeyden Farklı Sonuç Beklemek
Sosyal Medya Vergisi
Açığı kapatmak ve yeni kaynak bulmak amacıyla devlet yetkilileri nereden, nasıl vergi alabilirim diye düşünüp taşınıyor. Zaman zaman absürt vergi aldıkları da oluyor ama olsun.
Devletin işi bu. Zira vergiyle yaşıyor.
Belli ki ihtiyaç var.
Bir vatandaş olarak devlet yetkililerinin bu zor durumunda yanlarında olmak vatandaşlık görevi. Ben de bir şeyler yapmak ve çorbada tuzum olsun isterim. Bugüne kadar kimsenin aklına gelmeyen bir vergi türü önermek istiyorum.
Vergimin adı sosyal medya ve sanal âlem vergisi.
Bence devlet bu vergi türünü düşünmeli. Hemen yürürlüğe koymalı.
Bu vergiyi koyduğu takdirde hazinenin dolacağını düşünüyorum. Üstelik sürekli olacağı için cari fazlası vermeye başlayacaktır.
Nasıl olacak bu derseniz, adından da anlaşılacağı üzere bu vergiyi almak kolay. Yeter ki devlet bu vergiyi koysun.
Sosyal medya hesabı olan herkes bu vergiyi ödemekle yükümlü olacak. Kişinin kaç hesabı varsa o kadar vergi ödeyecek.
Ayrıca her sosyal medyaya girişte giriş vergisi adı altında bir miktar vergi alınabilir.
Sosyal medyada eğleştiği süre boyunca günlük, aylık vergi miktarı belirlenebilir.
Paylaşım yapandan her paylaşım başına, okuyup beğenenden beğeni başına, yorum yapandan yaptığı yorum sayısınca vergi düşünülebilir.
Sosyal medyaya girdiği halde hiç paylaşım yapmayan, yorum yazmayan, beğeni işareti bırakmayan, kısaca renk vermeyen ve iz bırakmayandan faydalanma vergisi alınabilir.
Cuma mesajı paylaşanlardan resim formatında paylaşana ayrı, yazıyla paylaşana ayrı olacak şekilde mesaj vergisi konabilir.
Bir partinin, bir ideolojinin trolü olanlardan trol vergisi alınabilir.
Devlet memuru olduğu halde mesai saatleri içerisinde paylaşım yapandan kallavi vergi alınabilir.
WhatsApp aracılığıyla durmadan yazı gönderen, mesaj gönderenlerden rahatsız etme vergisi alınabilir. İletişim aracını boş yere meşgul ettiğinden dolayı daha fazla vergi konabilir.
Dijital ortamda yazı okuyandan okuma vergisi düşünülebilir.
Arama motorlarından herhangi bir konuda arama yapandan arama vergisi alınabilir.
İnternet üzerinden döviz ve altın fiyatlarına bakanlardan servet vergisi alınabilir.
Sanal aleme reklam verenden reklam vergisi alınabilir.
Sanal oyun oynayandan dijital oyun vergisi alınabilir.
Bir Web sayfasına girildiği zaman çerezleri kabul et diyenden çerez vergisi alınabilir.
Daha neler neler...
Kısaca, devlet bu konuda kafa yorsun. Devlet ihya olur. Paraya para demez.
Burada herkes sosyal medya hesabını kapatır denebilir. Devlet her 18 yaşını doldurandan sosyal medya hesabı açmasını zorunlu kılabilir.
Hesap açmak istemeyene vatan haini, terörist muamelesi yapılabilir. Kanına baktır denebilir.
Bu vergi türünde vergi kaçırma durumu da olmaz. Çünkü kimin ne zaman girdiği, ne kadar bu alemde durduğu, ne yazıp çizdiği belli. O yüzden kimse vergi kaçıramaz.
Gördüğünüz gibi çözüm çok kolay. Yeter ki istensin.
Bu konuda, vekillerden biri destek isterse kanun teklifi hazırlamada yardımcı olurum.
İki Eleştiriye Cevap
Blogumda “Ya Vatan Ya Büyük Rakı" başlıklı bir yazı kaleme alıp bu yazıyı sosyal medyada da paylaşmıştım. Yazıdan haberi olmayanlar için bu yazımı buraya kopyalıyorum: https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/10/ya-vatan-ya-buyuk-rak.html
Yazı bir parti genel başkanının düzenlediği bir basın toplantısı üzerine daha doğrusu genel başkanın Meclise verilen yeni vergi paketini Eleştirenlere dair sarf ettiği sözler ve benzetmesi üzerine bir hiciv yazısı idi.
Yazı takipçilerim tarafından -iki kişi dışında- epey bir beğeni aldı ve yorum yazıldı. Mizahın bolca kullanıldığı bu yazım okuyucuyu hem güldürürken hem de düşündüren cinsten idi.
Yorumlar arasında şahsına büyük saygı duyduğum bir meslek büyüğümüz bir yorumu dikkatimi çekti. Belli ki bir hiciv yazısı olan yazı üslubumu beğenmemiş. Güzel bir üslupla bana yorum yazmış. Hem yazdığı yorumu hem de bu yoruma yazdığım cevabı buraya alıyorum:
"Doğrusu Allah kalplerde olanı bilendir" hiciv edebiyatını ve sanatını da herkes yapamıyor veya yapmıyor. Sosyal medya konuşma gibi değil çok farklı bir alan yanlış anlamalara sebep olabiliyor belki bazı usulleri kullanma yerine başka metod olabilir mi veya bazı kişiler için daha açıklayıcı şerhli girmek gerekebilir mi diye düşünülebilir.“
Elbette kalplerde olanı Allah dışında kimse bilemez. Yazmaya sosyal medyada çalakalem başladım. Daha sonra bu yazıları blogta topladım. Yazarken de şu usulle yazayım gibi bir çabam olmadı. Hala da öyleyim. Hiciv veya başka tür yazıların kurallarını da bilmiyorum. Benim yazılarım birer deneme ve uzun. Sosyal medyaya çok uygun değil. Zira bu alemde uzun yazılara pek yer yoktur. Bu tür konuların yeri müsait oturma ortamları. Şimdi o tür ortamlar da pek kalmadı. Herkes derdini, düşüncesini uygun veya değil bu alemde dile getiriyor.
Beş bine yaklaşan yazım var. Her yazım hiciv yazısı değil. Yazarken de şöyle bir üslup kullanayım demem. Bazen sosyal medyada bazen de blogta giriş, gelişme ve sonuç bölümünü düşünmeden yazarım.
Hiciv, mizah, taşlama, dokundurma, anekdotlu anlatım, her ne ise yazılarımda amacım, güldürmek, güldürürken düşündürmek. Zaten mizahta istenen de budur.
Yer ve şahıs ismine yer vermeden bahsettiğim hususlarda kastım, kişiden ziyade söz ve hareketin ince bir dil ile eleştirilmesinden ibarettir. Kişilerle işim olmaz.
Eleştirir gibi yaptığım ama sövdüğüm, över gibi yaptığım ama eleştirdiğim yönüm de vardır. İnce ve kinayeli konuşma çocukluğumdan beri vardır. Huylu huyundan pek vazgeçmez.
Ayrıca düz ve açıklayıcı o kadar yazı var. Birbirinin aynısının tıpkısı. Yazılar ve yazıyı yazanlar da farklı üslubuyla bilinir. Çok kişiden biri olmaktansa nevi şahsına münhasır olmayı yeğlerim. Ne edersin ki buyum.
Bir zamanlar kol kırılsın yen içinde kalsın isterdim. İşler sağır sultana sirayet edince bunun bir anlamı kalmadı.
Bir zamanlar sırtımda yumurta küfesi vardı. Onu da atalı çok oldu.
Bu yazıda yaptığım da herkesin eleştirdiği bu konuyu irdelemek oldu. Yazıda bahsedilen kişi, izaha muhtaç değil, herkes biliyor. Konuşması da tepki çekti. Kardeşlerim, biz şu kadar bu fona destek vereceğiz, teşkilatımızdan başlıyoruz. Bu devlet bu savunma sanayii bizim diyeceğine, yeni vergi türüne tepki gösterenleri rakıya yönlendirmesi, demlenmeden bahsetme benzetmesi yakışmadı. Ki aynı şekilde Meclise personel alımında herkes bu usulle giriyor. Maalesef biz de bu kervana katıldık diyeceği yerde, başka yerde daha yüksek maaşlı iş bulabilirdim. Biz daha düşüğünü seçtik demesi de tepki çekti.
Ayrıca bu süreçte demlilere el uzatılırken kesmeye yönelik bu benzetme zannımca olmadı.
Yapılan basın toplantısına gelen tepkilerden dolayı dozajı azaltacağı yerde bu tiplerin kredi kartı iptalini istemesi evlere şenlik. Artık hamaset ve birileriyle korkutmaktan vazgeçmek gerek. Zaten tepkilerden dolayı teklif geri çekildi.
Bence yazım yanlış anlamaya müsait değil, az buçuk beni takip eden vermek istediğim mesajı anlar.
Benim yazı türü ve üslubumdan ziyade hayal kırıklığı yaşatanlara gittiğiniz yol yol değil, açıklamanız iş değil denmeli. Çünkü mızrak çuvala sığmıyor artık. Kimsenin kendilerini sevenleri hayal kırıklığı yaşatmaya hakkı yoktur.
İnce ince dokundurmam da kırıp dökmeden bunu yapma amacını güdüyor.
Derdim var ki ince ince dokunduruyorum. Gerekirse bu uğurda mimleniyorum. Çoğunun yaptığı gibi renk vermeden duramıyorum.
Şu var ki yaşadığımız devir yazı yazmanın, konuşmanın, izahın zamanı değil, en iyisi susmaktır.
Hasılı ince ince dokunduruyorum vesselam.
“Adamı kızdıracak açıklamalar sözler yazma. Maksadını bilmiyorum ama ben bu işten hiç mi hiç hoşlanmadım”.
Birileri eline mikrofonu alıp istediği şekilde konuşacak. Olur olmaz kıyas yapacak. Karşı çıkanlara ağzına geleni sayacak. Limit düşürenlerin kartını iptalini isteyecek, gitsin içki alsın diyecek. Tepki çeken bu açıklamalara müsaadenizle iki sözümüz olsun. Kendi üslubumla üç beş kelam edeyim. Zaten tepkilerden dolayı yasa teklifi de detaylı görüşülmek üzere geri çekildi. Bir eksiklik var ki bu yapıldı. Bence her şeyi olura bırakıp tepkisiz kalmak bizim işimiz olmamalı. Bu konuyu ele alırken hem güldürüp hem de düşündürmek amacım. Adı geçen kişiyle işim olmaz. Bir de bu teklifi veren savunmasını yapsın, gerekçesini açıklasın. Mesele memleket ise adı geçen paranın daha fazlası da verilir. Bu memleket onun olduğu kadar bizim de.
Bir Bankadan Öte Her Şey
Bir bankam var maaşımı aldığım. Bu banka gibisini daha önce hiç görmedim. Acil nakit ihtiyacım olduğunu günlük sorar. Hiç unutmaz mesaj göndermeyi. Kah ek hesap yanınızda der kah size özel ihtiyaç krediniz hazır der.
Gözlerimin yaşarmaması mümkün değil. Çünkü bana bugüne kadar kimse özel muamele yapmadı. Üstelik çekeceğim ek hesaba on taksit yapıyor.
Baba oğluna sormaz, baba oğluna taksit yapmaz. Ben çekeceğim topluca. Ona ise çerez parası gibi aylık ödeyeceğim.
16 Ekim 2024 Çarşamba
Sosyal Medya Mücahitlerinin Dikkatine!
İş Bitirici Bir MESEM Öğrencisi
15 Ekim 2024 Salı
İyi Polis Daima Kazanır
Kulakları çınlasın. Tanıdığım bir müdür vardı. Bir öğretmene bir tavrı yüzünden inceleme ve soruşturma başlatmak istedi. Dedim, bence soruşturmaya, işi resmiyete dökmeye gerek yok. Öğretmen gelince görüşüp bir dinleyelim. Diyalog yoluyla bu sorunu çözmeyi deneyelim.
Dedi, sen istersen konuş. Ben soruşturma açacağım.
İlgili personeli çağırarak soruşturma talimatı için onay yazısı hazırlamasını, muhakkikler olarak da falan müdürü yazmasını söyledi.
Onay alınıp muhakkik işe başlayınca, hakkında inceleme başlatıldığını öğrenen öğretmen hem durumunu anlatmak hem kastının olmadığını belirtmek hem de özür dilemek için müdürün makamına gelir.
Öğretmen gelince beni de çağırdı müdür. Soruşturma açtığımız öğretmen geldi diye.
Odaya girdim müdür ve öğretmen oturuyorlar.
Selam verip yanlarına oturdum. Müdür bana öğretmeni tanıttı. Hoş geldin dedim.
Ardından müdür sözü aldı. Hocam, ben soruşturma açmayalım dedim ama Ramazan Hocam açalım dedi.
Ne ben yanlış duydum ne de siz yanlış okudunuz. Durum aynen böyle oldu.
Şaşırdım doğrusu. Ama hiç bozuntuya vermedim. Sanki inceleme ve soruşturma açılmasını isteyen benmişim gibi öğretmene yüklendim. Durum şöyle şöyle. Belki bir kastın yok ama biz kasıt gördük. Keşke böyle olmasaydı, yaptığın hareketi yapmadan önce durum böyle böyle diye bir haber verseydin. Hakkında inceleme başlatılması, suçlu olduğun, mutlaka ceza alacağın anlamına gelmez. Muhakkiki ikna edecek şekilde güzelce ifadeni ver. Belki ceza teklif etmeyecek, inceleme boyutunda kalıp dosya kapanacak. Ceza teklif etse bile bitince disiplin amiri olarak dosyan müdür beyin önüne gelecek. Müdür bey cezayı vermeyebilir veya bir altını verebilir meyanında bir şeyler söyledim.
Bir taraftan da çaylarımızı yudumluyoruz. Artık ne dedim ise çayını içse de ilk defa soruşturma geçiren öğretmenimiz baya bir tedirgin oldu.
Öğretmene aba altından sopa gösteriyorum ama aklımın bir köşesinde soruşturma açılmasını ben mi istedim yoksa müdür bey mi, acaba ben istedim de unutmuş olabilir miyim vardı.
Öğretmen iyi dilek temennisi ile yanımızdan ayrıldı.
Öğretmen gittikten sonra ben de bir dışarı çıkıp tekrar müdür beyin yanına geldim. Sayın hocam, bu öğretmene soruşturma açalım diye ben mi söyledim yoksa siz mi söylediniz ya da ben mi yanlış anladım. Şunu bir daha duyabilir miyim sizden der demez müdür gülmeye başladı. Ben istedim dedi.
Eee dedim.
Birimiz iyi polis, birimiz de kötü polis olacak. Ben iyi polis olacağıma göre sen de kötü polis olacaksın. Beğenmedin mi rolünü yoksa dedi. Hem de nasıl beğendim. Varsın ben kötü polis siz de iyi polis olun. Çünkü kötülük bana iyilik de size yakışır dedim.
Öğretmen hakkında kanaatin ne? Bir ceza düşünüyor musun dedim.
Yok. Sadece gözü biraz korksun dedi.
Muhakkik soruşturma dosyasını kısa zamanda hazırlayıp teslim etti. Yanlış hatırlamıyorsam, kınama ya da uyarı teklif edilmişti.
Öğretmeni yanıma çağırıp önüne boş kağıt verdim. Hocam, son savunmanı yazıp ver şöyle güzel ve ikna edici cümlelerinle dedim.
Otururken yazıp verdi.
Geçmiş başarıları göz önünde bulundurulduğundan ve verilen savunma yeterli görüldüğünden, cezaya gerek olmadığına yazısını yazdırıp öğretmene tebliğ ve tebellüğ ettik.
Şubat ayında açılmıştı bu soruşturma.
Yıl sonunda başarı belgesi verilecek öğretmenler arasında bu öğretmeni de teklif ettik.
Başarı belgesini alınca yanıma uğradı. Hocam, ben bu işi anlamadım. Hem soruşturma açıyorsunuz hem de başarı belgesi veriyorsunuz dedi. Biz hem soruşturma açarız hem de ödüllendiririz. Biz önce döveriz sonra da severiz dedim. Aynı soruyu başarı belgesi teklifinde bu öğretmenin ismini gören şef de söylemişti.
Önce soruşturma açtığımız sonra da ödüllendirdiğimiz öğretmen kötü polis rolüme rağmen her daireye uğradığında odama uğrar, çayımızı yudumlar, laflardık. Laf arasında, hocam bana soruşturma açtınız, hiç unutamıyorum, çok zoruma gitti derdi hep.
Gördüğünüz gibi karşınızda bir kötü polis duruyor.
Soruşturma emrini veren müdür mü? O hep iyi polis rolü oynadı. Bu rolünden dolayı o hep kazandı. Çünkü iyiler kazanır. Beni sormayın, ben hep kaybedenlerden oldum.
Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nu desteklemek amacıyla 100 bin limitli kredi kartlarından alınması düşünülen 750 lira içerikli kanun teklifi, görüşmenin ardından detaylı incelenmesi gerekçe gösterilerek Mecliste geri çekilince -kimseyi iyi/kötü polis olarak töhmet altında bırakmadan- nedense bu anekdot aklıma geldi. Evet, iyiler özellikle iyi polisler daima kazanır. Siz siz olun, hep iyi polis olun. Nasılsa kötü polis her daim bulunur. Bulamazsanız, emrinize amadeyim.