7 Nisan 2024 Pazar

Sandık Kurulunda Bir Partili Üye

Sandık kurulu kurulur kurulmaz sabahtan problem olacağının ipuçlarını verdi.

Kendisini tanıtırken Milli Eğitimde hangi okullarda çalıştığını hep iyi okullarda görev yaptığını, kötü okullarda çalışmadığını anlattı durdu. 

Partisi başka, üye olarak görev aldığı partisi başka idi. Bakmayın ben bu partiden geldiğime, ben şu partiliyim dedi durdu.

Hiç çenesi durmadı. Sabahtan akşama konuştu durdu. Sadra şifa bir iş yapmadı. 

Zarflar ve oy pusulaları sayıldı o oturdu. Oturmakla kalmadı. Sayanın yanlış sayması için elinden geleni ardına koymadı. Bu adam zarf ve pusula sayıyor. Konuşursam şaşırır demedi. Allah çene namına, boş söz namına ne vermişse kurulun ortasına boşalttı. Bizi görev değil, onun çenesi yordu desem, yanlış olmaz.

Günahını almayalım. Yaptığı bir iş vardı. Kendisi sandıktan çıkan zarfların üç defa sayılmasının mimarı oldu. Her sayışta bir zarf eksik çıktı. Sonunda sayın hocam, senin zarfları bir de ben sayayım deyip elindeki zarfları bir de ben sayınca eksik bir zarfın kendisinin saydığı zarflardan olduğu ortaya çıktı. Sorun çözüldü ama bir pardon bile demedi.

Sabahtan itibaren her üye kendine bir iş bularak hummalı bir şekilde çalıştı. O ise şu işi de ben yapayım demediği gibi her ne yapmak istersen "Ne gerek var? Bunca yıl her sandıkta görev aldım. Böylesini ilk defa duydum" itirazını yaptı. Hocam, yorum yapmayalım dedim birkaç defa. Hepsine de alındı. Şu evrakı kabinlere asın dedim. İlk defa duydum dedi. Tutanaklardan bir tane okul müdürüne vereceğiz dedim. Ne yapacakmış? Vermeye gerek yok dedi. Şu kabinleri bozalım dedim. Okul ne iş yapacak dedi. Hocam, şu pusula ve zarfları torbaya koyar mısın dedim. Torba orada dedi. Kalkar mısın deyince lütfedip koydu.

Üyeler çalışırken ben de tutanakların altına yazılması gereken üye isimlerini açtım. Doldurulması gereken ne kadar evrak varsa yazdım. Ücret bordrosunu hazırladım. Tutanak defterini doldurup üye isimlerini açtım.

Ücret bordrosuna isim ve TC numaralarını yazmaları için sırayla her üyeye evrakı uzattım. İmzayı akşam iş bittikten sonra atalım dedim. Tüm üyeler buna uyarken yaşını başını almış, emekli öğretmen partili üye ise hemen imzasını çaktı. Hocam, akşam atacaktık. Belki iş bitmeden çekip giden olur dedim. Olur mu öyle şey? Kim gidecek dedi. Bilin bakalım, iş bitmeden ben gidiyorum demeden kim arazi oldu? Görmüş geçirmiş, emekli öğretmenimiz maalesef. Geri çağırmak için telefon açtım. Beyefendi, akıllı. Ulaşamasınlar ve rahatsız etmesinler diye telefonunu da kapatmış.

Hazırladığım ne kadar evrak varsa yanı başıma koydum. Ben bir iş yaparken, hangisini nereye koymuşsam bir yolunu bulup imzasını attı. Bunu yaparken hocam, imzalayabilir miyim bile demedi.

Kısaca seçim günü sandık kurulunda görev yaparken tüm sandık kurulu üyelerinin imtihanı idi. Dişlerimi sıksam da sabır demekten öte bir şey yapmadım. Ne yapabilirdim ki haddini bilmez böyle densize.

O kadar seçimlerde sandık başkanı olarak görev yaptım. Böylesini ne duydum ne gördüm ne de çalıştım. Ama 31 Mart günü benim başıma ekşidi. Kendisiyle çalışma bahtsızlığına nail oldum ve hakkal yakin çalıştım.

Beyefendinin o kadar iyi okulda defalarca niçin soruşturma geçirip o okuldan bu okula gittiği sanırım anlaşılmıştır. Allah çalıştığı okulun idarecilerine yardım etsin. Kim dayanmışsa cennetliktir diyebilirim.

Hasılı seçim günü tüm sandık başkanları seçim iş ve işleyişiyle uğraşırken ben ise artı bu akıllı ile çalışarak iki işi birden yaptım. Allah böylesini ne dostuma versin ne de düşmanıma.

Renklerin Mesajı

Yandaki harita 31 Mart mahalli seçimleri sonrası oluşan tablo. Tabanı olan her partinin rengi yedi bölgemize serpiştirilmiş durumda. Tamı tamına 14 renk var. Bu demektir ki çoğunluğu kırmızı ve sarı renkten oluşan parti dağılımı 14'e çıkmış. 

Bir zamanlar bu haritanın, sahilleri kırmızı; İç ve Doğu Anadolu sarı, Güney Doğu ise mor renkten ibaretti. 

Mor renk belirli bir bölgenin, kırmızı renk ise sahillerin, geriye kalan yerler ise sarı rengin kalesi mesabesindeydi. Bu durum 2002'den 2024 seçimlerine kadar böyleydi. Ağırlıklı olarak sarı rengin baskınlığı söz konusu idi.

2024 mahalli seçimler sonrası mor rengin kaleleri pek değişmese de araya bazı renkler girse de kırmızı rengin sarı renge göre hakimiyetini genişlettiği bir gerçek. 

Haritanın bu görünümü bölünmüşlük ve parçalanmışlığın bir göstergesi olarak görülse de tam yerleşmemiş demokrasimiz adına ümit verici.

İzlediği politika yönüyle Türkiye partisi olması mümkün olmayan mor rengi saymazsak, seçmen 2024 seçimlerine gelinceye kadar iki renge mahkum kalmıştı. Bu seçimde seçmen Türkiye'nin değişik bölgelerinde çok sayıda renge şans vererek 2028'e doğru giderken alternatif sayısını çeşitlendirdi. 14 partiye az veya çok il, ilçe ve büyükşehir vererek buyurun yarışın, kendinizi hizmette gösterin. Yerelde başarılı olanı 2028'de görüp gözeteceğim mesajı verdi.

2023 seçimlerinin ardından seçmen, iki parti veya iki ittifakın Türk siyasetine bir şey katamadığını ve sıkışmışlığı gördü. Bu iki renge mahkum değilim. Haydin partiler, alın size ev ödevi. Kendinizi gösterin. Çalışmanıza göre büyüğü küçülteceğim, küçüğü büyülteceğim mesajı verdi.

Bu durumda partilere düşen, seçmenin emaneten verdiği il ve büyükşehirlerde hizmette yarışmalarıdır. Kim ideolojik davranmadan şehrine hizmet ederse seçmen onu iktidara taşıyacaktır.

Eğer bir parti, ben şu kadar belediye kazandım şımarıklığına gider, gününü gün eder, vatandaşa hizmet etmez, emanete hıyanet ederse vatandaş o partiyi sandığa gömmede kararlı. 

14 rengin yer aldığı haritaya tekrar bakarsak, şu iller şu partilerin kalesi anlayışının çöpe gittiği anlaşılır. 

Yine bu tablo Türk seçmeninin feraset ve basiretinin aynı zamanda iyi hakem olduğunun bir göstergesidir. Bugüne kadar sonsuz kredi verdiği partiye, kendine çekidüzen ver, alternatifin yok sanma dedi. Bugüne kadar sahillere hapsettiği partiye ise "Dün altı parti bir araya gelerek iktidar olmak istediniz. Ama güven vermediğiniz için şans vermedim. Bugün tek başına sana bu şansı veriyorum. İktidara hazır ol" emrini verdi. 

Kısaca seçmen çok sağduyulu. Belki ağır hareket ediyor ama sağlıklı karar veriyor.

Hasılı 2028’e giderken seçmenin mesajını okuyan ve gereğini yapan ayakta kalacak. Diğeri yok olup gidecek.

6 Nisan 2024 Cumartesi

Nice Şekersiz Bayramlara...

Sizi gelecekmiş gibi şeker lokum telaşına kapıldım bugün. Yenilebilecek şeker ortalaması 400 ila 600 arasında değişiyor. 300 lira civarında olanlar da var ama onlar fındıklıymış. Neymiş de şekerimiz Antep fıstıklı olmalıymış. Zira itibardan tasarruf edilmezmiş.

Lokum fiyatları ise 250-300 aralığında.

Bir ona bir buna baktım. Şunu mu, bunu mu alayım derken hangisinin iyi olup olmadığına karar vermek için tadına bakayım diyemedim. Çünkü bazı marketlerde "Tadına bakmak yasaktır. Anlayışınız için teşekkürler" uyarısını görmüştüm geçen bayram. Bu bayram da bazıları yine yazmış. Geçen bayram bir de şeker reyonunun etrafı müşterinin eli ulaşamayacak şekilde naylon şeritlerle çevrilmişti.

Uzaktan bakmakla yetindim. Çünkü ağzımın tadı kaçtı. 

Nasıl kaçmasın ki. Geçen bayrama göre şeker fiyatları katlamış. Bu katlamayı da eleştiremiyorum. Sadece kendi kendime buğzediyorum. Çünkü her eleştiri nankörlüktür birilerine göre. Fiyatlardan zaten ağzım kaçmış. Bunu konu edinip de nankör damgası yiyerek niye huzurumu kaçırayım değil mi? Nasılsa bugün bakakalıp almasam da yarın alacağım bayramlık şeker ve lokumumu. Bir de şeker lokumla olmaz, bir de tatlı siparişi verelim denirse bilin ki yandığımın resmidir.

Neyse emir demiri keser misali aile saadetimin bozulmaması için taşın altına elimi koyup ben bu şeker ve lokumdan alacağım. Tatlı için merhamete gelip insaf bekliyorum.

Sizden ne mi istiyorum? Güzel soru. En iyisi sadede geleyim. Ben nasıl taşın altına elimi koyuyorsam, sizden de taşın altına elinizi koymanızı bekliyorum. Yanlış anlamayın. Bohça sizden, bahçe bizden misali bayram ziyaretine gelirken ikram sizden, ev bizden demeyeceğim. Kürt getirdiğini yer hesabı tatlı tatlı yiyelim hiç  demeyeceğim. Bu arada eliniz boş gelmese fena olmaz.

En iyisi gelmemeniz kısaca. Uzaktan online bayramlaşabiliriz. Telefon veya mesaj yoluyla.

Bu önerime, gelmezsek olmaz, ayıp olur dediniz ve gelmeye kalktınız. Kapımız açık bilesiniz.

Geldiniz. Ben de şeker tuttum. Teşekkür ederim. Almış gibi oldum diyebilirsiniz. Hatta şeker zararlı. Bu bayram, Canan Karatay‘ın sünnetini işleyelim demeniz pek makbule geçer. Karatay Hoca zamanı değil demeyin. Görmüyor musunuz ne kadar zinde. Bir gram yağ yok. 18’inde genç gibi. Bugüne kadar şeker yemediği için ölmediği gibi sağlıklı bir vücuda sahip.

Gelen ikram küser, almazsak olmaz dediniz. İyi bildiniz. Bir tane alın bir tane. Öyle her renkten bir tane almaya kalkmayın. Rengi farklı olsa da şeker. Hele bir de Allah tek deyip tekli sayıya denklemeyin. Hem Allah bir olduğuna göre ben ne kadar alsaydın diye ısrar etsem de bir tane ile yetinmeniz yeter de artar bile. Kazara, buyurun lütfen deyip ortaya koyarsam, Abbas’ın kör kazı gibi güzelmiş şeker deyip midenize götürmeyin. Bilin ki ısrarım şehir teklifidir.

Bu ciddiyetime, ne kafası taşıyorsun. Şu yaptığın hesaba bak diyerek lütfen beni ayıplamayın. Çünkü ayıbı yapan ben değilim. Ayrıca paraya para demeyen, günlük para basan koskoca zincir marketler tattırmazken ve kaz gelecek yerden tavuğu bile esirgerken bu garibandan ağalık beklemeniz adalete sığar mı? Buldunuz bir gariban. Lütfen vurmayın.

Sanırım ne demek istediğim anlaşıldı. Fazlasını yazmaya gerek yok. Zira lafın fazlası ahmağa söylenir.

Böyle böyle şeker tadında olmasını dilediğimiz bayramlarımız şekersiz bayramlara doğru ilerlesin. Yoksa tek başına şeker iflahımızı kesecek.

Nice şekersiz bayramlara...

4 Nisan 2024 Perşembe

Okullar Ertelensin!

Ömrüm ve gücüm olur da bu yıl eğitim ve öğretimin birikmiş sorunlarını çözüme kavuşturmak ve bir yol haritası oluşturmak üzere tüm öğretmenleri Konya Büyükşehir Belediye Stadında olağanüstü toplamayı düşünüyorum. 

Toplantıda şu gündem maddelerini gündeme getireceğim:

1.Okullarda yerli müdür ve yardımcı istemiyoruz. Bizi yönetmek üzere yabancı müdür ve yardımcı görevlendirilsin istiyoruz. 

2.Okulların açılış kapanış tarihlerini öğretmenler belirlesin. Milli Eğitim Bakanlığı bu işe karışmasın. Biz istediğimiz zaman okula gidelim. İstemediğimiz zaman gitmeyelim. 

3.Ramazan ayında ders ve seçim görevinde yorgun düşen öğretmenleri dinlendirmek için okullar ileri bir tarihe kadar ertelensin. 

4.Bu istekler yerine getirilmediği takdirde öğretmenler okullardan çekilsin istiyoruz. 

5.Okullara yabancı idareci atanmadığı ve okullar ileri bir tarihe ertelenmediği takdirde eğitim ve öğretimin sekteye uğramaması için öğretmenlerin okullardan çekilme talebini 14 Haziran 2024 tarihine kadar ertelensin isteğini 14 Haziran 2024 günü yapacakları olağanüstü toplantıda ele alsın.

6.Bu zaman zarfında derslere U18 yani 18 yaşına girmiş son sınıf öğrencileri girsin. 

7.Bu öğrenciler dersleri işlesin. Sınavları hazırlama, sınavlarda gözetmenlik yapma ve okuma görevlerini yerine getirsin. 

8.Önümüzdeki eğitim ve öğretim yıllarında derslere girip girmeyeceğimizin kararını 14 Hazirandaki toplantıda ele alacağız. 

9.Lütfen ne karar alıp almadığımızı öğrenmeden otobüs bileti falan almaya kalkmayın. 

 Yetkililer ve kamuoyuna duyurulur. 

Dip Dalga

Her seçimde seçmen sandıkta mesaj verir. Sandığın dili yoktur ama sonuçtan hisse çıkarılır. Sonucu okuyan ve gereğini yapan bu piyasada var olmaya devam eder. Sonucu okuyamaz, okusa da gereğini yapmaz, tespit ettiğiyle kalırsa mevcudu koruyamadığı gibi bazen hızlı bazen de yavaş yavaş erir ve yok olur gider.

Bu kısa açıklamadan sonra seçmenin vermek istediği mesajın ne olduğu üzerine kafa yormak istiyorum. 

Herkes hemfikir ki seçmen üç dönem belediyeleri ve iktidarı verdiği partiye 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde ilk sarı kartını göstermişti ve AK Partiye üç dönem verdiği kredi notunu düşürmüştü. Hükümet kurulamayınca ve muhalefet koalisyon kuracak iradeyi göstermeyince, 7 Haziranda gösterdiği sarı kartı üç ay sonra yenilenen seçimde kaldırarak yeniden tek başına iktidara taşıdı.

AK Parti 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde elliye yakın oyla iktidar olsa da erimeye devam etti. Parti alacağı tedbirlerle erimeyi önleyeceği yerde her seçime yanına yeni ortaklar alarak iktidarda kalmaya devam etti. Halkın bu partiyi iktidarda tutmasında en büyük etmen bu partiye alternatif olmamasıdır. Alternatif olmadığı için seçmen 2024 mahalli seçimlerine kadar sabretti. O kadar seçimde verdiği destek bir çaresizliğin sonucu idi. Bir umut belki düzeltir dedi ve hiçbir partiye bugüne kadar vermediği desteği verdi. 

2024'e gelince seçmen dedi ki:

Görüyorum ki senin kendini ve ülkeyi düzeltecek çapın kalmadı. Artık bıçak kemiğe dayandı. Biz kaht-ı ricalden dolayı sana ardı arkasına yüz verdikçe astar istemeye devam ediyorsun. Yetti artık buraya kadar dedi ve ikinci sarı kartını gösterdi.

Sen sandın ki alternatifim yok. Bunların eli mahkum bana dedin. Hop bakalım. Dur orada. Kim demiş alternatifin yok diye. Unutma ki alternatifi biz çıkarırız dedi ve alternatifimiz CHP dedi. Hem öyle destek veriyorum ki 2019 yılında vermediğim meclis çoğunluğunu bu sefer veriyorum dedi. 

Seçmen CHP'ye; bak, 89 yılında verdiğim şansı değerlendiremedin. Bundan dolayı seni bir otuz beş yıl kızağa çektim. Yani cezalandırdım. An itibariyle cezanı kaldırıyorum. Çünkü her insan ikinci bir şansı hak eder. Değerlendirdin değerlendirdin. O zaman 2028'de başımın tacısın. Değerlendiremezsen, üçüncü bir şansı rüyanda bile göremezsin dedi. 

Yüzde altılık bir oran hiçbirinize güvenmiyorum diyerek sandığa gitmedi. 

Sandığa giden yüzde yetmiş sekizin önemli bir oranı içine sinerek bir partiye oy vermedi. Seçimden bir beklentisi de yoktu. 

Sandığa giden seçmen 2023 genel seçimleriyle birlikte içine kapanmış, siyaset konuşmaz olmuştu. Şu partiye, bu partiye oy vereceğim demedi. Önemli bir kesimi seçim geçmiş olmasına rağmen oy verdiği partiyi izhar etmedi. Çünkü AK Partiye verirken de utandı, CHP'ye verirken de utandı. Çünkü kime dese, verecek parti bulamadın mı endişesini taşıdı. Kabine giren, bu Allah ile benim aramda dedi ve eveti CHP'ye bastı. Bunu yaparken de seçmenler birbirleriyle kavilleşmedi ve çoğunluğun beklemediği bir sonuç ortaya çıktı. Herkes sonuca şaşırdı. Bunun adı dip dalga idi. 

Bu seçimde ceketimizi koysak kazanırız denilen kaleler el değiştirdi. AK Partinin kaleleri bir bir CHP'nin eline geçti. 

Seçmen AK Partiye sabrımızı çok zorladın. Sabır sabır nereye kadar dedi. O kadar kredinin bedeli bu ağır tablo olmamalıydı dedi ve cezasını kesti. 

Şimdi hakem rolünü yerine getiren seçmen CHP'yi izlemeye koyuldu. Bu krediyi iyi kullanırsan, 2028'de ülkeyi teslim ederim, AK Partiye de güle güle derim dedi. 

Gecikmiş Yüzleşmenin Telafisi Yoktur

Hata ve yanlış kelimelerini birlikte aynı anlamda kullansak da elde olmadan ve farkına varmadan kişinin işlediği kusura hata denirken bile bile yapılan hataya ise yanlış diyoruz. Birinde kasıt yok, diğerinde var.

İnsan olup da hata ve yanlış yapmayanımız yoktur. Çünkü hatasız insan olmaz. Ne kadar mükemmel olsa da insanın gündelik hayatında ve hayatın evrelerinde hata yapmaması mümkün değildir. Çünkü hata yapacak bir fıtratta yaratılmışız. Hatasız biri varsa o da hiç eksikliği olmayan Allah'tır. 

Elhasıl bilerek veya bilmeyerek hata ve yanlış yaparız. Hata ve yanlışı masum ve makul hale dönüştüren ise hata ve yanlışın farkına varıldığı zaman bundan hızlıca vazgeçmektir, U dönüşü yapmaktır ve her hata ve yanlışın sonucunda da taraflardan özür dilemek, hata ve yanlıştan vazgeçmek ve doğrusunu yapmaktır. Bu bir erdemdir. Bunu da en kısa zamanda yerine getirmek gerekir. 

Hata ve yanlıştan vazgeçmek aynı zamanda kişinin kendisiyle yüzleşmesi demektir. Bir daha bunu yapmayacağım sözüdür ve yaptığından pişmanlık duymak demektir. Aynı zamanda verdiği zarar var ise zararı tazmin etmektir. Eğer hata ve yanlış yapan kişi, telafisi zor ve ağır bedeller gerektiren bir hata ve yanlış yapmış ve de etkili bir makamda ise görevinden istifa etmek suretiyle köşesine çekilip yerini taze kana teslim etmesidir. İlgili kişi aynı zamanda yapılan eleştirilere de açık olmalıdır. 

Hata ve yanlışların mimarı ilgili kişi, zamanında hatasıyla yüzleşmez, hatadan kurtulma yollarını aramaz, hata ve yanlışları halının altına süpürerek görmezden gelir, hata ve yanlışında ısrar eder, düzeltmeyi ihmal eder, geçen zaman diliminde zamanında önlem almadığı için girdiği maceralardan ve inadından dolayı ceremesini sessiz yığınlar çekiyor, bu çekilen sıkıntıyı görmezden gelmeye devam eder, uzun süre körler ve sağırlara oynadıktan sonra o kadar başarının ardından bir mağlubiyet gelir ve hata ve yanlışları masaya yatırmaya kalkarsa buna badü harab'il Basra denir. Çünkü Basra harap olduktan sonra o yıkılıp dökülen Basra sittin sene kendine gelmez. Düzelse de orası Basra olmaz.

Basra nasıl düzelsin ki? Halbuki bunun yolu sıcağı sıcağına hatayla yüzleşmektir. Soğumuş ve kangren olmuş sorunların içinden çıkmak ve eski günlerdeki gibi başarı çıtasını yükseltmeye çalışmak beyhude çaba olur. Çünkü ardı arkasına yapılan hata ve yanlışlar birike birike sorunlar çözülemeyecek kadar büyümüştür.

Nerede hata ve yanlış yaptık üzerine istediği kadar kafa yorsun, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Çünkü kokuşma ve yozlaşma başlamıştır. Kokuşma ve yozlaşmanın ise tedavisi ve telafisi yoktur. Bu badireden ne kadar kurtulmaya çalışsa da eski görkemin yakalayamadığı gibi küçülen küşüle yok olmaya mahkumdur. 

İktidara Giden Yol

Türkiye seçmeni; milliyetçi, muhafazakar, İslamcı, laik-seküler, merkez sağ ve merkez sol diye genel hatlarıyla ayrılsa da

Seçmen analizi yapılırken futbol takımı tutar gibi parti taassubu var dense de

Bazı il, ilçe ve bölgeler bazı partilerin kalesi olma özelliğini kaybetmiyor şeklinde bir genel kanaat olsa da

Genel ve mahalli seçimlerde iktidar ve muhalefet pek değişmiyor, Türkiye yönetiminde ağırlıklı olarak merkez sağ iktidar oluyor dense de

Türkiye seçmeni sağduyulu bir seçmendir. Düşünür, taşınır, önünü ve arkasını hesaplar. Sandığa gider ve hakemlik rolünü en güzel şekilde yerine getirir. 

Vatandaşın genel temayülü milliyetçi, muhafazakar, İslamcı, merkez sağ olsa da her önüne geleni iktidara taşımaz. İktidara getirmek istediğini önce yerel yönetimlerde teste tabi tutar. Belediyelerde hizmeti görürse o partiyi iktidara taşır. İktidara getirdiği, ülke yönetimini çeker çevirir, ağzına yüzüne bulaştırmaz, yolsuzluğa bulaşmaz, sorunları çözer ve yönetim zaafı göstermezse o partiyi tekrar tekrar iktidara taşır. Baktı ki iktidardaki tökezlemeye başlarsa futbol maçındaki teknik direktörlerin oyuncu değişikliği için yedek futbolcuya ısınma emri verdiği gibi vatandaş da yedeğinde tuttuğu partiyi yerel yönetimlere getirerek ülke yönetimine hazırlar.

Ne demek istediğimi örneklerle açıklayayım. 

80 ihtilalinin ardından, 83 yılında yapılan genel seçimlerde, Turgut Özal'ın ANAP'ı tek başına iktidar oldu. Ardından 84 yılında yapılan mahalli seçimlerde illerin çoğunu yine ANAP kazandı. 88 yılındaki genel seçimleri yine ANAP aldı. İlk dönemdeki hizmeti göremeyen vatandaş 89 yılında ANAP'a sarı kart gösterdi ve belediyelerin çoğunu SHP'ye verdi. SHP vatandaşın bu kredisini hoyratça kullandı. Başta İstanbul olmak üzere yolsuzluk ayyuka çıktı. 91 yılında yapılan genel seçimlerde ANAP yeterli çoğunluğu alamadı. DYP ile SHP hükümeti kurarak ülkede koalisyon hükümetleri dönemi başladı. 

94 yılına gelindiğinde, yapılan mahalli seçimlerde, 91 yılında yüzde 10 barajını MÇP ve IDP ile birlikte seçime RP listelerinden seçime girerek barajı alan RP'i, çoğu il belediyelerini alarak yerel yönetimlerde iktidar oldu. Belediyelerde kendini gösteren RP'i, yapılan genel seçimlerde birinci parti oldu. Kısa süreliğine de olsa kurulan hükümetin büyük ortağı oldu ve ülkeyi yönetti. 

2000'li yıllar ülkede tek parti hükümetlerinin kurulduğu yıllar. 2001 krizinin ardından tek başına iktidara gelen AK Parti 2002, 2007, 2011, 2015, 2018 ve 2023 seçimlerini alarak ülkeyi tek başına yönetti. Bu uzun zaman aralığında yapılan mahalli seçimlerde de AK Parti belediyelerin çoğunu alarak yerel yönetimlerde iktidar oldu. 

AK Parti'nin bu kadar yıl genel ve yerel seçim kazanmasında başka sebepler olsa da milli görüş ve AK Parti belediyeciliğinin katkısı büyüktür. Bir de 89 yılında yerel yönetimlerde iyi bir performans göstermeyen SHP'nin de imajı önemli bir etmendir. 

2023 seçimlerine, 2018 seçimleri gibi ittifakla giren AK Parti, genel seçimleri kazanmada zorlansa da CHP'nin başını çektiği ittifak güven vermediği için yarışı önde tamamladı. Daha önceki seçimleri kazanmada hiç zorlanmayan AK Partinin bu seçimlerde zorlanmasında enflasyon, hayat pahalılığı önemli bir etken oldu. 

2024 mahalli seçimlere gelindiğinde, hayat pahalılığından iyice bezen halk daha önceki seçimlerde verdiği desteğini çekti ve belediyelerin çoğunu tıpkı 89 yılında olduğu gibi CHP'ye verdi. 

Seçmen, 2024 mahalli seçimlerinde verdiği destekle, CHP'yi yerel yönetimlerde test edecek. Başarılı bulursa 2028 yılında ülke yönetimini CHP'den bir Cumhurbaşkanına teslim edecek. Başarılı olamazsa, ideolojik davranırsa, 89 yılından 2024 yılına kadar 35 yıl iktidarı ve doğru dürüst belediye vermediyse yine iktidarı vermeyecek ve teslim ettiği belediyeleri de geri alacaktır. 

Kısaca halk CHP'yi yerel yönetimlerde getirerek teste tabi tutuyor. Çünkü iktidara giden yol yerel yönetimlerden geçiyor. Geçmiş siyasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Bekleyip göreceğiz.