18 Ocak 2024 Perşembe

Bilin İstedim

Trafikte bir kişiye çarpıp ölümüne sebebiyet verdiniz. Korkmayın dünyanın sonu değil. Ölenle ölecek değilsiniz. Öyle karalar bağlayıp öldüm bittim demeyeceksiniz. Mutlaka vardır bir çaresi. 

Şayet bir kişiye trafikte çarpar, asli kusurlu olursanız, cezası üç yıldır. Üzülmeyin.

Çünkü "geçmişiniz, sosyal ilişkileriniz, fiilden sonraki ve yargılama sonrasındaki davranışlarınız ve cezanın üzerinizdeki olası etkisi” mahkeme tarafından tespit edilirse cezanız 2 yıl 6 aya iniyor.

Bir kişinin ölümüne sebebiyet verince bu kadar yatılır mı, fazla değil mi, ölenle ölünür mü demeyin. Burada mahkemedeki haliniz de önemli.

Şayet mahkeme, "kişiliğiniz, sosyal ve ekonomik durumunuz, yargılama sürecinde duyduğunuz pişmanlığı” tespit ederse, 2 yıl 6 aylık hapis cezanız, 27.300 liraya çevriliyor.

Bunun için hakim karşısında pişmanım diyeceksiniz. Unutmayın, bugün olsa yine çarparım demeyeceksiniz.

Kişilik, statünüz ve pişmanlığınıza rağmen bu para cezası sizin için fazla biliyorum. Ne edersiniz ki adalet bu cezayı gerektiriyor.

İçeride yatmamak için bu parayı hemen öderseniz belki erken ödeme indiriminden de yararlanabilirsiniz.

Yok ödemem derseniz, belki size taksit imkanı bile sunulur.

Kısaca içeride yatmayacaksınız.

Biz buna adalet diyoruz efendim.

Oldu olacak bir de askerliği bedelli yapayım dediniz. At mı, deve mi demeyin. Taksirle ölüme sebebiyet verme karşılığında 2 yıl 6 ay ceza için 27.300 ödedim. Bunu da öderim dediniz.

Hiç tavsiye etmem. Çünkü 1 aylık bedelli askerliğin bedeli öyle hapishane bedeline benzemez. Tamı tamına 182.608 lira ödemeniz gerekecek. Yani günlüğünüz 6 bin liraya gelir. Halbuki hapsin günlüğü 30 liradır. Seç beğen.

Bu arada yukarı da taksirli ölüme neden olma cezası olan 2 yıl 6 aylık hapis cezasını küçümseyip herhangi birini öldürmeye, bunun için silah ve bıçak kullanmaya kalkmayın. Öldürür, yatarım demeyin. Çünkü bu ceza sadece trafikte öldürmeyle alakalı. Değilse bir otuz yıl yatarsınız. Ayrıca bu ceza ve indirimden yararlanmak için arkanız kalın olmalı. Mesela babanız Cumhurbaşkanı olabilir.

Taksirli Ölüme Neden Olmak İstemez miydiniz? *

Somali Cumhurbaşkanının oğlu 30 Kasım 2023 tarihinde Fatih’te 38 yaşındaki motosikletli kuryeye çarpmış, ağır yaralanan kurye hastanede vefat etmişti.

Gazetelerin yazdığına göre bilirkişinin verdiği raporda ölüme sebebiyet veren kişi, asli kusurlu bulunmuş. Motosikleti süren sürücünün ise kusuru bulunamamıştır.

Ölüme sebebiyet vermesi dolayısıyla Cumhurbaşkanının oğlu yargılanmış. Taksirle ölüme sebep olma nedeniyle mahkeme zanlıyı önce üç yıl hapis cezasına çarptırmış. Ardından “Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sonrasındaki davranışları ve cezanın fail üzerindeki olası etkisini” dikkate alan mahkeme, TCK'nın 62. maddesi gereğince indirim uygulayarak verilen cezayı 2 yıl 6 aya düşürmüş.

Mahkeme bununla da yetinmemiş. “Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığı” göz önünde bulundurarak sanığa verilen hapis cezasının 27 bin 300 lira adli para cezasına çevrilmesi hükmünü vermiş.

Mahkemenin bir buçuk ay gibi bir sürede jet hızıyla sonuçlanması takdire şayan. Çünkü bazı davalar yıllar yılı sürebiliyordu. O zaman da geciken adalet, adalet değildir derdik. Fakat çok erken biten bu yargılama, adalet burada nerede dedirtiyor insana. Çünkü verilen ceza çok komik olmuş. Maşeri vicdanda karşılık bulmamıştır. Ölüme sebebiyet verilen sanık için mahkemenin bulduğu gerekçeleri ise çok komik. Ceza yasamız mı böyle ya da yargılanan sanığın yok denecek bu indirimli cezayı almasında Cumhurbaşkanının oğlu olması mı etkili oldu? İşte burası düşündürücü. Ceza yasamız böyle ise yandık. Yok, sanık itibarlı birinin oğlu olduğu için bu cezayı almışsa vay halimize. Eğer trafik kazalarında ölüme sebebiyet vermenin cezası bu ise bu ceza, ölüme teşvik olur. Öldüreceğin kişi için silah, bıçak kullanmaya gerek yok. Git arkasından çarp. Ver 27 bin üç yüz lira. Hiçbir şey yokmuş gibi elini kolunu sallayarak çık gel, gez dolaş. Olacak şey değil gerçekten.

Hasılı olay daha soğumaya yüz tutmadan verilen bu komik ceza kamu vicdanını yaralamıştır. Böyle ceza verileceğine, bu dava yıllar yılı devam etseydi, en azından unutulmaya yüz tutar, şimdiki derin acı hissedilmezdi.

Diyelim ki ölüme sebebiyet veren trafik kazaları paraya çevriliyor. Beyefendiye, takdir edilen 2 yıl, 6 ay hapsi güne çevirsek, 910 gün yapar. Verilen para cezasını da güne bölersek (27.300/910=30 TL), hapiste yatılacak her günün cezası 30 lira imiş. Halbuki hapiste yatılacak her günün ağır bir para cezası olması gerekmez mi? Bir insan hayatı bu kadar ucuz mu gerçekten?

Olaya bir de maktulün yaşı üzerinden bakalım. 38 yaşındaki maktul için verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasını maktulün yaşına bölersek (27.300/38=718, 42), ölen kimsenin her bir yılına 718 lira düşüyor. 38 yılı güne vurursak (27.300/13.870=1,968), günlüğü yaklaşık 2 liraya geliyor. Tamam, bu kan bedeli değil. Belki Sayın Cumhurbaşkanı kan bedeli olarak kesenin ağzını açacaktır. Ama hapis cezasının karşılığı da bu kadar düşük bedel olmamalıydı.

Anladığım kadarıyla ceza yasasının para cezaları güncel değil, güncel ise de günümüz parasıyla çok komik. En azından bazı güncellenen rakamlardan çok uzak. Belki yeri değil, belki kıyas kabul edilmez ama mesela bedelli askerliği ele alalım:

2023 Temmuz-Aralık bedelli askerlik bedeli 122 bin 351 lira iken 2024 Ocak-Temmuz arasını kapsayan bedelli askerlik bedeli % 49,25’lik artışla 182 bin 608 liraya yükseldi. Bedelli askerin bir aylık askerlik bedelinin günlüğü (182.608/30=6.086,93), 6.087 liraya gelirken bir günlük hapis yatmanın bedeli 30 lira.

Gördüğünüz gibi sözün bittiği yerdeyiz. Böyle adalet düşman başına diyeceğim ama bu tür adalet hep düşmanın işine yarar. En iyisi bizden ırak olsun diyelim.

*22/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

17 Ocak 2024 Çarşamba

Emekli Olasıca!

Göreve yeni başlamış bir fizik öğretmenimiz vardı. Sınıf hakimiyetini sağlamada zorluk çekerdi. Bir gün içini döktü: Öğretmenlik benim 18.tercihim yani son tercihim idi. Öğretmenliği hiç istemiyordum. Hele fizik öğretmenliğini asla. Öğretmenimizin biri "İnşallah öğretmen olursunuz" demişti. Yani beddua etmişti. Gördüğünüz gibi öğretmenimin bedduası geçti. Karşınızda öğretmenim. Şimdi siz bana çektiriyorsunuz. İnşallah siz de öğretmen olursunuz”  şeklinde dert yanmıştı.

Bu öğretmen öğretmenliğe devam etti mi, etti ise şimdiye çoktan emekli olmuştur. Belki de hiç istemediği öğretmenliği bırakıp başka bir alanda emekli olmuştur.

*

2002-2005 yıllarında Adana'da yaşarken üst katta oturan bir okul müdürü vardı. Ben orada iken emekli olmuştu.

Günlük gazete gelirdi evime. Girişe bırakır giderdi. Bazı günler gazeteyi yerinde bulamazdım. Çünkü bazen gelmezdi. Çünkü dağıtıcıda sorun vardı. En son Adana gazete bayii ile görüştüğümde, yeni bir dağıtıcı bulduk. Bomba gibi demişti. Dikkat edin de elinizde patlamasın bu bomba demiştim. 

Ara ara yine gazetenin dağıtımında aksaklık oldu.

Yine bir gün gazeteci yerinde bulamayınca gazetenin İstanbul merkezini arayarak Adana temsilciliğini şikayet ettim. 

Az sonra döndüler, beyefendi bırakmışlar diye. Defalarca baktım. Yoktu yerinde. 

Nice sonra benim gazete emekli üst komşuda çıktı. Okumak için almış.

Çalışırken ben de gazete alırdım. Şimdi alamıyorum diye dert yanmıştı. 

Aynı emekli ile elimde market alışverişi ile sitenin bahçesinde karşılaşınca "Alın bakalım. Poşet poşet çekin gelin. Bir zamanlar ben de böyle çeker gelirdim. Emekli ol da gör gününü" derdi. Bunu bir değil, kaç defa söyledi. Önceleri şaka yapar sandım. Sonra iyice anladım ki adam ciddi ciddi söylüyor. Üstelik evi de kira değildi. Ne vardı bu emeklilikte derdim içimden. Meğer geçinemiyormuş hocamız.

*

Amcam da 2000 öncesi emekli idi. Emekli zam oranları açıklanınca gazete alır. Gazeteyi yere serer. Ne kadar zam vermişler diye dikkatli bir şekilde incelerdi. Yine iyi zam vermediler derdi Rahmetli. Ardından derin bir düşünceye dalardı.

*

2000 öncesi emekliliği gelen memurlar gün ve yıl sektirmeden emekli olurlardı.

Emeklilik yaşı 65'e çıkarılınca, mezarda emekliliğe hayır diyenlerin emekliliği geldi halde emekli olmamak için çalışmaya devam ettiğini son yıllarda daha sık görür oldum.

Belli ki geçmişten günümüze emeklinin yüzü, aldığı emekli maaşından dolayı hiç gülmemiş.

Yalnız emekli maaşı ne kadar hep düşük olsa da en düşük emekli aylığı alanların maaşı hep asgari ücretin üzerinde imiş.

2023 yılının ikinci yarısında asgari ücret 11.400 lira iken en düşük emekli maaşı 7.500'de kaldı. Yıl boyunca da böyle devam etti.

2024 yılında asgari ücret 17.000'e çıkarken en düşük emekli maaşı 10 bine yükseldi ama asgari ücretli ile arasındaki makas daha da açıldı.

Emeklinin fazla değil, bir asgari ücretli kadar maaş verin isteği kulak ardı edildi. 

Anladığım kadarıyla geçmişten günümüze emekliler hep kıt kanaat ve beklenti üzerine ömürlerini tüketmiş. 

Onlar için hayat ne kadar zor olsa da hiçbir zaman kiralar onların maaşını sollayıp geçmemişti. Emeklilerin içinde bulunduğu hali pürmelali anlatmak için 2023-2024 yıllarında emeklinin aldığı maaşın bir kira parası etmeyecek kadar olduğunu söylersek işin vahameti daha iyi anlaşılmış olur. 

Öyle zannediyorum, bu emekli enflasyonunda emeklinin çilesi hiçbir zaman bitmeyecek. 

Öyle görünüyor ki beddualar da değişecek. Eskiden "Öğretmen Olasıca! " bedduaları, "Emekli Olasıca!" şekline dönüşürse hiç şaşırmam. 

Belki de özellikle en düşük emekli maaşı alanlar için en güzel temenni, "Emekli olmadan ölesin" olacaktır. Acı bir temenni ve ölüm hiçbir zaman temenni edilmez ama durum maalesef budur. 

Emekliler Yılında Emekliler için Neler Yapılabilir?

365 günden ibaret koca bir yılın 16 milyon emekliye Emekli yılı ilan edilmesi kıskanılası bir durum olsa gerek.

Yalnız emekli olmadığım için bu duyguyu yaşayamıyorum.

Emeklilerden nasıl bir duygu hali yaşadıklarını öğrenmek isterim.

Bu yıl sizin yıl olunca, kendinizi nasıl hissettiniz?

Hayatınızda önceki yıllara göre ne gibi bir değişiklik olmuştur?

İnsanlar size nasıl davranıyor?

Sizi görünce emeklisin, bu yıl bendensin mi deniyor?

Alışveriş yaptığınız yerler sizden para alıyor mu? Yoksa sizin paranız burada geçmez mi deniyor?

Eşiniz ve çocuklarınız elinizi sıcak sudan soğuk suya değdirmiyor. Başımızın tacısın. Lütfen otur şurada mı diyor?

Önümüzdeki yılların da sizin yılınız olsun ister misiniz?

Sahi nasıl bir haletiruhiye yaşıyorsunuz?

Bu yıl sizin yılınız olması hasebiyle bizlerden ne bekliyorsunuz?

Merak ettim doğrusu. Lütfen izah eder misiniz?

Türünden yazı yazdım. Gördüm ki emekliler her şeyi bizden bekliyor. Yılları ya. Kıllarını kıpırdamadı hiçbiri. Nasıl bir haletiruhiye taşıdıkları bu bilmiyorum. Çünkü bunu ancak yalatan bilir. Ben ancak bu emekliler yılında onlar için neler yapılabilir sorusuna cevap arayacağım:

Her şehirde olmasa bile Ankara'daki bir meydana emekli anıtı yapılabilir.

Meydana emekli meydanı denebilir.

Aziz hatıraları için çelenk ve saygı duruşu yapılabilir.

Yıl boyunca okullarda emeklinin önemi başlıklı konuşmalar yapılabilir.

Her emekli yıl boyunca evinde yemek yemeyecek şekilde emekli olmayanlar tarafından yemeğe misafir edilir.

Yıl boyunca lokantalar açık büfe yemek verir, parası ödenmiştir denir.

Market alışverişlerinde poşet parası alınmaz.

Adlarına özel poşet bastırılabilir. Poşetin üzerine parayla satılmaz. Parası emekliler yılı dolayısıyla devlet tarafından ödenmiştir yazdırılır.

Faturaların küsuratları kendilerinden alınmaz.

Yıl boyunca emekli tüketim vergisi (ETV) adı altında ÖTV'ye benzer bir vergi konabilir.

Bayramlarda vali, kaymakam, belediye başkanlarının koltuğu a emekli oturtulur.

Her emekli yıl boyunca Beştepe'de sırayla misafir edilir.

Öldükleri zaman her emeklinin mezar taşı ETV kaleminden yaptırılır.

Belediyeler şehrin billboardlarına, Emekliler bizim canımız", "Emekliler bizim baş tacımız", "Emeklilerin gönlümüzde ayrı bir yeri vardır" türünden yazılar yazdırır. Emekliler bu yazıları okudukça vay be biz ne imişiz der... 

Aklıma gelenler bunlar.

Emekliler Partisi

Hepsi olmasa da emeklinin çoğu 2023 yılını 7.500 lira ile geçirdi. Bu para yetmez denince defaten her emekliye bir 5 bin verildi.

2024 yılında telafi ederiz derken en düşük emekli maaşı 10 bine çıkarıldı. Üzerine de bu yıl kendilerine emekli yılı ilan edildi. Koca bir yıl kendilerine bahşedilmesine rağmen emekliler bundan hoşnut olmadı. Çünkü onlara göre dağ fare doğurdu.

Yeterdi, yetmezdi. Zaten bu düşük alanlar fazla prim yatırmadan emekli oldular diyenlere kulak vermeyeceğim. Yetip yetmediğini bugün kiraların en düşük emekli maaşı seviyesinde hatta daha üstünde olduğunu söylemem yeterli. Bu paranın bu enflasyonist ortamda yetmeyeceği aşikar.

Açıkçası, 2024 yılının emekli yılı ilan edilmesi de şu anlama gelir:

Başımızın üstünde yeriniz var ama yok. Olsa dükkan sizin demektir.

Bir diğeri de bir seçimi kaybeden bir kimseye moral vermek için siz bizim gönlümüzün sultanı, gönlümüzün birincisisin denir ya işte öyle bir şey.

Neyse geçelim emekli maaşlarının yetip yetmediğini. Emekliler sadece 2023 ve 2024 yılında değil, ben bildim bileli hep mağdurlar.

Emekliler geçen yıldan beri sosyal medya üzerinden mağduriyetlerini duyurmaya çalıştı ama sadra şifa olacak şekilde seslerine kulak veren olmadı.

Burada emeklimiz çok. Bütçe imkanları bu kadara imkan veriyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar emekli yok diyenimiz çıkar. Haklılar da. Gerçekten bu ülke emekli cenneti diyeceğim ama emeklilik ile cennet bir arada tezat teşkil eder. Emekli ve cehennem daha uygun düşer. Çünkü emeklilik insanımıza cehennem hayatı yaşatıyor. En doğrusu bu ülkede emekli enflasyonu yaşanıyor demek daha doğru olur.

Yalnız bu emekli enflasyonunun yaşanmasının bilfiil sorumlusu emekliler değil. Bunlara kapı yaralayan, çanak tutan, oy kaygısıyla SGK sistemiyle oynayan gelmiş geçmiş siyasi iradelerdir.

Geleyim, yanlarında sadra şifa olacak kimseyi bulamayan emeklilere.

Gazetelerin yazdığına göre ülkemizde 16 milyona yakın emekli var. Bu rakamda ne cemaat ne tarikat ne STK ne ordu ne de siyasi parti var. Birçok ülkenin nüfusundan da çoklar.

Emekliler çok fakat emekliler çokluklarını değerlendiremiyorlar. Eş ve çocuklarıyla birlikte emeklilerin bileğini kimse bükemez. Ne yapıp ne edip parti kurmalarında fayda var. Türkiye’nin en büyük partisi olurlar. Yüzde birlik bir partinin bile desteğini almak için büyük partiler ne tavizler veriyor. Adını da ben koyuvereyim: Emekliler Partisi (EP).

Diyelim ki emeklilerin bir kısmı yüksek maaş aldıkları ve de çalışmaya devam ettikleri için emeklilerin yanında yer almayabilir. Bu türden emekli yoktur da varsın beş milyon olsun. Geriye kalan 10-11 milyon emekli bir güçtür. Ve emekliler bu güç olduklarının farkında değiller. Bunun için bir araya gelip organize olmalılar ve partileşmeliler. Öyle sosyal medya üzerinden istekte bulunmakla olmaz. EYT adı verilen emeklilikte yaşa takılanlar eylem yaparak, protesto ederek, basın açıklaması yaparak, siyasilerin kapılarını aşındırarak nasıl sonuç aldılarsa emekliler de sonuç alır.

Parti kurmak maliyet. Emekliler bunun nasıl altından kalkabilir denebilir. İnanın çok fazla para harcamalarına gerek yok. Emekliler konağına giderek orada partilerini kurabilirler. Bunun için ağzı laf yapan ve iş bilen bir emeklinin başı çekmesi yeter. Mecliste birinci parti olurlar. Olamasalar bile birinci gelen parti bunları yok kabul edemez. Burada haklarını savunurlar ve haklarını söke söke alırlar.

Güya Pisipisine Gitmiş Niyazi! *

“Almanya'da Hans 18 yaşında işe başlıyor  aynı gün Türkiye'de  Niyazi de 18 yaşında işe başlıyor.

Hans 65 yaşına kadar durmadan çalışıyor, prim ödüyor. 

Niyazi ise 20 sene çalışıyor prim ödüyor.

Niyazi 38 yaşında emekli oluyor. Hans emekli olana kadar Niyazi 27 sene emekli maaşı alıyor. 

Hans uzun çalıştığı için işinde ustalaşıyor, kıdem kazanıyor,   aldığı yüksek tazminatla da ev araba alıyor. 

Niyazi 38 yaşında emekli olduğu için rahat, canı isterse çalışmaya  devam eder, canı istemese  çalışmaz. 

Sonuçta öğrendiği tek meslek ise  kahvede okey tahtasına taş dizmek, iskambil kağıtları dağıtmak.

Niyazi kahvede öyle ustalaşıyor ki gözü kapalı taşları tanıyor, iskambil kağıtları  hangisi olduğunu bir dokunuşta anlıyor.

Türkiye'de  çok emekli olduğu için emeklilere hizmet için her 50 metrede bir kahvehane var. Gidin dışarıdan içeriye doğru şöyle bir bakın hepsi dolu. Hans tatile çıkabiliyor, Niyazi kahveden çıkamıyor.

 Sonra Niyazi çıkıp, emekli maaşım yetmiyor. Hans gibi tatillerde fink atamıyorum diye avaz avaz bağırıyor. Hans 47 yıl prim ödediği için yüksek emekli maaşı alıyor ve tatile çıkabiliyor.

Niyazi bu gerçeği duymak istemiyor”.

Bu yazı, sosyal medyada troller tarafından paylaşılan bir alıntı. Güya Almanya’daki Hans ile Türkiye’deki Niyazi’nin emekliliğini kıyaslıyor. Hans yıllar yılı çalışmış da bunun karşılığında yüksek emekli maaşını hak etmiş de bizim Niyazi ne kadar çalışmış da yüksek emekli maaşı istiyormuş da emekli maaşından dert yanıyormuş... Halbuki bir Hans’a bakın ne kadar prim ödemiş, bir bizim Niyazi’ye bakın ne kadar prim ödemiş? Bu kadar çalışmaya bu emekli maaşı çok bile demeye getiriyor.

Bu alıntıya diyeceğim, Allah kimseyi trol yapmasın, savunulamayacak durumu savunmak için kırk takla attırmasın.

İnanın, hükümet Almanya’daki emeklinin maaşı ile Türkiye’deki emeklinin maaşını kıyaslayarak Türkiye’deki emekli maaşını laf ebeliğine getirecek paralı birini arasa bu trolün yaptığını yapmaz. Efendim, yapamayacağım, paranızı geri iade ediyorum der.

Alıntı sahibinin Türkçede o kadar isim varken Niyazi ismini seçmesi de bilinçli olsa gerek. Aklı sıra “Ne şehittir ne gazi. Pisipisine gitti bizim Niyazi” demeye getiriyor. Bunu yani az prim ödeyerek genç yaşta emekli olmayı kendi istedi Türk milleti diyor Niyazi ismiyle. (İsmi Niyazi olanlar kusura bakmasın).

Bir defa bu trol bilsin ki kişiler kendi kendini emekli edemez. Bunu devlet belirler. Devlet de düzen, tertip, plan, hesap, bir işin eksi ve artısı demektir. Almanya’daki işçiye de bırakırsan, oradaki de erken emekli olmak ister. 65 yaşına kadar çalışmayı istemez. İster Türk ister Alman olsun her insan hiç çalışmadan para gelsin ister. Yani bu işler, emeklilik ve emeklilik yaşı vatandaşın isteğine göre düzenlenmez. Bunu devlet belirler. Belirlerken de hesap kitap yapar. Seçim ekonomisi uygulamaz. Siyasi iktidarlar bu kapıyı açmışsa hiçbir insan; yok, ben emekli olmayacağım, prim yatırmaya devam edeceğim demez. Derse aklından zoru var. Böylesi ömürde bir çıkar denir.

Sen emekli vatandaş Niyazi’ye kızmayı bırak da eğer kızacaksan, Niyazi’ye erkenden emeklilik hakkı verenlere kız. Çünkü esas suçlu onlar. Onlar ülkeyi değil, seçimi garantilemek için kendi geleceklerini düşündüler. Ama sen erken emeklilik yolunu açanlara kızamazsın. Çünkü bir trolsün. Trollerin ise gözleri kördür, idrakleri de bir o kadar körelmiştir.

*19/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

16 Ocak 2024 Salı

Emeklim Emeklim!

Yedi bin beş yüz liraydı maaşın, 

Verdik otuz yedi, altılık oran. 

Üzerine ekledik bir beş daha

Etti mi maaşın düz hesap on bin. 


Kim verir bu devirde bu parayı? 

Allah lillah için söyleyin haydi. 

Sadece bu fani verir değil mi?

Üstelik vermeye de doymuyor. 


Dedi bir de her şey emekli için

Gönlümde ayrı yeri var onların. 

Olsun onlara iki bin yirmi dört

Unutamayacakları yıl olsun. 


Ne iki bin yirmi dördü ne beni

Ne de balta kürek yaktıran martı. 

Hesap kitap yapsınlar tüm yıl artı, 

Hesapsız yaşanmaz bu sene çünkü. 


Unutmayın başımın tacısınız, 

Koca bir yılınız hayırlı olsun. 

İstemeyin benden çok fazlasını, 

Zira bir sonrası kara topraktır.