Ana içeriğe atla

Güya Pisipisine Gitmiş Niyazi!

“Almanya'da Hans 18 yaşında işe başlıyor  aynı gün Türkiye'de  Niyazi de 18 yaşında işe başlıyor.

Hans 65 yaşına kadar durmadan çalışıyor, prim ödüyor. 

Niyazi ise 20 sene çalışıyor prim ödüyor.

Niyazi 38 yaşında emekli oluyor. Hans emekli olana kadar Niyazi 27 sene emekli maaşı alıyor. 

Hans uzun çalıştığı için işinde ustalaşıyor, kıdem kazanıyor,   aldığı yüksek tazminatla da ev araba alıyor. 

Niyazi 38 yaşında emekli olduğu için rahat, canı isterse çalışmaya  devam eder, canı istemese  çalışmaz. 

Sonuçta öğrendiği tek meslek ise  kahvede okey tahtasına taş dizmek, iskambil kağıtları dağıtmak.

Niyazi kahvede öyle ustalaşıyor ki gözü kapalı taşları tanıyor, iskambil kağıtları  hangisi olduğunu bir dokunuşta anlıyor.

Türkiye'de  çok emekli olduğu için emeklilere hizmet için her 50 metrede bir kahvehane var. Gidin dışarıdan içeriye doğru şöyle bir bakın hepsi dolu. Hans tatile çıkabiliyor, Niyazi kahveden çıkamıyor.

 Sonra Niyazi çıkıp, emekli maaşım yetmiyor. Hans gibi tatillerde fink atamıyorum diye avaz avaz bağırıyor. Hans 47 yıl prim ödediği için yüksek emekli maaşı alıyor ve tatile çıkabiliyor.

Niyazi bu gerçeği duymak istemiyor”.

Bu yazı, sosyal medyada troller tarafından paylaşılan bir alıntı. Güya Almanya’daki Hans ile Türkiye’deki Niyazi’nin emekliliğini kıyaslıyor. Hans yıllar yılı çalışmış da bunun karşılığında yüksek emekli maaşını hak etmiş de bizim Niyazi ne kadar çalışmış da yüksek emekli maaşı istiyormuş da emekli maaşından dert yanıyormuş... Halbuki bir Hans’a bakın ne kadar prim ödemiş, bir bizim Niyazi’ye bakın ne kadar prim ödemiş? Bu kadar çalışmaya bu emekli maaşı çok bile demeye getiriyor.

Bu alıntıya diyeceğim, Allah kimseyi trol yapmasın, savunulamayacak durumu savunmak için kırk takla attırmasın.

İnanın, hükümet Almanya’daki emeklinin maaşı ile Türkiye’deki emeklinin maaşını kıyaslayarak Türkiye’deki emekli maaşını laf ebeliğine getirecek paralı birini arasa bu trolün yaptığını yapmaz. Efendim, yapamayacağım, paranızı geri iade ediyorum der.

Alıntı sahibinin Türkçede o kadar isim varken Niyazi ismini seçmesi de bilinçli olsa gerek. Aklı sıra “Ne şehittir ne gazi. Pisipisine gitti bizim Niyazi” demeye getiriyor. Bunu yani az prim ödeyerek genç yaşta emekli olmayı kendi istedi Türk milleti diyor Niyazi ismiyle. (İsmi Niyazi olanlar kusura bakmasın).

Bir defa bu trol bilsin ki kişiler kendi kendini emekli edemez. Bunu devlet belirler. Devlet de düzen, tertip, plan, hesap, bir işin eksi ve artısı demektir. Almanya’daki işçiye de bırakırsan, oradaki de erken emekli olmak ister. 65 yaşına kadar çalışmayı istemez. İster Türk ister Alman olsun her insan hiç çalışmadan para gelsin ister. Yani bu işler, emeklilik ve emeklilik yaşı vatandaşın isteğine göre düzenlenmez. Bunu devlet belirler. Belirlerken de hesap kitap yapar. Seçim ekonomisi uygulamaz. Siyasi iktidarlar bu kapıyı açmışsa hiçbir insan; yok, ben emekli olmayacağım, prim yatırmaya devam edeceğim demez. Derse aklından zoru var. Böylesi ömürde bir çıkar denir.

Sen emekli vatandaş Niyazi’ye kızmayı bırak da eğer kızacaksan, Niyazi’ye erkenden emeklilik hakkı verenlere kız. Çünkü esas suçlu onlar. Onlar ülkeyi değil, seçimi garantilemek için kendi geleceklerini düşündüler. Ama sen erken emeklilik yolunu açanlara kızamazsın. Çünkü bir trolsün. Trollerin ise gözleri kördür, idrakleri de bir o kadar körelmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde