Ülke
hem orman yangınlarıyla hem de sel baskınlarıyla boğuşuyor. Bunlar yetmezmiş
gibi gündemde Afgan göçü var. Bunların arasında devlet, toplu sözleşme gereği
işçilerle masaya oturdu ve işçilerle anlaştı. Şimdi de memurlarla ilgili iki
yıllık zam görüşmesi yapıyor.
Ülke
felaket ve doğal afetlere boğuşurken zam konusunu yazı konusu edinmeyi doğru
bulmuyorum ama bu görüşmeler yapıldığına göre bu konuda birkaç kelam etmek
isterim.
Devletle
işçi sendikaları, zam konusunda anlaştı. Anlaşılan rakam ilk altı ay için yüzde
12, ikinci altı ay için yüzde 5 ve enflasyon farkı. Ayrıntıya girmiyorum.
Devlet
şu anda memur sendikasıyla masada. Devletin telaffuz ettiği ilk yıl için 5+6 ve
enflasyon farkı, ikinci yıl ise 6+6 ve enflasyon farkı.
Bu
konuda değerlendirme yapmadan önce şunu söyleyeyim: Devletin verdiği zam azdır,
çoktur, yeterlidir hesabı yapmam. İşçi ile memurun aldığı zammı da kıyaslamam.
Fakat işçiye verilen yüzde ile memura teklif edilen rakamlar arasında uçurumlar
var. Hepimiz biliyoruz ki devlet, hedeflediği enflasyon kadar zam veriyor.
Hedefi tutturamadığı zaman enflasyon farkını veriyor. Zam masasına oturduğu
zaman da işçi ve memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz diyor. Durum bu iken, bir
işçiye verilen rakama bakıyorum bir de memura teklif edilen rakama. Sözel zeka
olduğumdan mıdır, bu uçurumun içinden çıkamıyorum. Acaba işçi ile memurun maruz
kaldığı enflasyon, işçiyi ayrı, memuru ayrı mı etkiliyor? İşçi ile memur aynı
ülkede yaşamıyor mu? Bunların alışveriş yerleri, temel ihtiyaçları farklı mı?
Devlet
bunu ilk defa yapmıyor. Önceki yıllarda da aynı yaptı. İşçiye veriyor, memura
kısıyor. Bu da devletin çalışanlar arasında ayrım yaptığının, memura zerre
değer vermediğinin bir göstergesi. Halbuki işçiye verilen rakamdan sonra zam
oranı belli oldu, işçiye verdiğimiz rakam sizin için de emsal olsun deyip
memurla masaya oturmaya bile gerek yoktu. Maalesef bu durumu çözemedim.
Tamam,
işçinin çalışma şartları farklıdır, riskli alanlarda çalışıyor, çalışırken
bedenleri terliyor. Emeklerinin karşılığını alsınlar. Memur, işçi kadar riskli
alanlarda çalışmıyor, masa başı çalıştığı için vücudu terlemiyor olabilir. Bu
böyle deyip memura cimri davranmanın ne alemi var. Devlet şöyle mi düşünüyor
acaba? İşçinin grev hakkı var. Vermezsek, greve giderler. Bir de başımıza iş
açmayalım diye mi düşünüyor? Nasılsa memurun grev hakkı yok. Ne verirsek bir
iki mızmızlanır, basın açıklaması yaparlar, sonra seslerini keserler şeklinde
mi düşünüyor?
Niyetim
işçi-memur kıyası değil idiyse de devletin memur aleyhine yaptığı bu ayrımcılık
ister istemez beni işçi-memur kıyasına götürdü. Sözlerim işçi kardeşlerime
değil. Aldıkları zam, onlara helali hoş olsun. Benim serzenişim, devletin çifte
standardına. Sorumluluk verdiği memuruna üvey evlat muamelesi yapmasına.
Devlet
herhalde "Benim memurum işini bilir", işini çıkarır, nasılsa çoğu
memurun evine çift maaş giriyor, böylece geçinip giderler diye düşünüyor olmalı
ya da memurlar üst kurullarda görev alabiliyor, bunun karşılığında katmerli
maaş alıyor diye düşünüyor olmalı. Devlet bilsin ki böylesi katmerli üst
kurullar özel kişiler için. Daha o kadar ayağa düşmedi. Memurlar öyle
kurullarda görev yapabilmesi için çok fırın ekmeği yemesi gerekiyor.
Devletin
anlamsız bu çifte standardına bakarak herhalde bugün birçok memur, ne
diplomamın karşılığı var ne de yaptığım iş göze görünüyor. Bu durumda ben
yıllar yılı niye okudum? Bileydim, okumaz, kısa yoldan iş hayatına atılırdım
diyordur. Gerçekten okuduğu için memur kesim çalışmaya geç başlıyor, geç
evleniyor. Emekliliği gelse de emekliliği düşünmüyor. Çünkü daha evlenecek
çocuğu vardır. Bilir ki emekli olduğunda bugün enflasyona ezdirilen maaşını
bile alamayacak. Alacağı avans ise bir çocuğunu evlendirmeye bile yetmiyor. Bu durumda,
mecburen 65 yaşını bekleyecek. İşçiye gelince, primini ve gününü dolduran işçi
aynı gün emekli oluyor. Çünkü aldığı maaşta azalma olmuyor, aldığı avansla da
iyisinden bir daire bile alabiliyor. Gerçekten memur, işçi olmaya özenmesinde
kime özensin. Sözüm, özel sektörde asgari ücretle çalışan işçiye değil. Aslında
devletin kamuda çalışan işçi ve memurdan önce işçi işverenleriyle bir yolunu
bulup esas asgari ücretle çalışanların maaşını yükseltmesi gerek. Çünkü esas
sıkıntıyı çeken bu kesim. Çoğu, geçinebilmek için eşini ve çocuklarını da
çalıştırmak zorunda kalıyor. Bu da bu ülkenin maalesef kanayan bir
yarası.
Daldan
dala atladım, konuyu da uzattım. Sözlerime son verirken görünen o ki devlet
memuruna sadra şifa bir zam vermeyecek. Kendisinin atadığı hakem heyetinden de
bir şey çıkmaz. Bu durumda, memur adına zam görüşmesi yapan yetkili
konfederasyonun, bu teklifin konuşulacak bir yanı yok. Biz zam falan
istemiyoruz. Biraz ciddiyet lütfen, deyip masayı terk etmesidir. Devlet adına
toplu sözleşme imzalayacaklar da kendileri çalıp kendileri oynasınlar.
*16/08/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.