İki gün önce Seyir Terasına gittim. Hatta orada çay bile içmişliğim var. Bildiğiniz çay bahçesi dedim. Meğer gittiğim yer Seyir Terası değilmiş. Peki, o levha neydi kapıdaki?
Kafamda bir soru işareti belirdi. Gidip görmem lazımdı neresi ise.
Çıktım yola. İki bin adım gitmiştim ki Kütahya plakalı bir araç durdu. Nereye gidiyorsun, buyur dedi. Yürüyüş yapıyorum. Teşekkür ediyorum dedim.
Araç önden uçtu gitti, bense ardından yürümeye devam ettim.
Adamın durup tanımadığı birini, hele benim gibi birini aracına alıp götürmek istemesi hoşuma gitti. Duygulandım. Ben de duran, yürüyen birini gördüm mü, almak için dururum. Yurdumun insanı hep böyle demek ki dedim. Ayrı illerden olsak da hepimiz yolda kalmış kucak açarız. Konyalısı da böyle Kütahyalısı da böyle dedim. Nasıl bir hamursa aynı şekilde bozulmadan devam etmesini isterim.
Kütahya hemşerimin verdiği moralle iki gün önce Seyir Terası diye oturup çay içtiğim yere kadar geldim. Dikkatli bir şekilde baktım.
Çay bahçesinin girişine "Seyir Terası" yazmışlar. İki tarafına da "böyle gideceksin" anlamında ok işareti koymuşlar. Alacağın olsun Simav dedim. Bir de terasta çay içtim havasını atmak için iki bardak birden çay içmiştim.
İş başa düştü. Verdim tekrar kendimi yola. Oku takip etmedim. Kestirmeden tırmandım. Yönlendirici levhaları olmadığı bu yoldan gittim de gittim. Bir baktım, Seyir Tepesine gider levhası önümde. Levhayı takip ederek birkaç yüz metre sonrası Terasa vardım. Taksimetreye baktım, 9 bin adım gelmişim. Adıma değermiş meğer. Simav ayağımın altındaydı.
Simav'ı temaşa ettim. Geri gideceğim Çitgöl yolunu gördüm. Birkaç önce gittiğim dağın yamacındaki Eynal'ı da. Birkaç foto çektim. Bir bardak da çay içtim. Az önce gördüğüm uzun, ince yol beni bekliyor dedim. Oyalanmadan kalktım. Zira bir 9 bin adım daha beni bekliyordu.
Nihayet bugünkü güzergahım toplamda 2.5 saatlik sürdü.
Başka gidecek yer de kalmadı. Bu durumda görevim de bittiğine göre Abbas yarın yolcu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder