Bilim
baş döndürecek şekilde gelişti. Sürekli yeni icatlara imza attı ve atmaya devam
ediyor.
Bilime
paralel olarak teknoloji de gelişti. Aldı başını gidiyor. Yetişebilene ve takip
edene aşk olsun. Robot ve dijital çağa geçmeye hazırlanıyor.
Tıp
ilmi de bilimsel gelişmelerden nasibini alanlardan. Yeni alet ve edevatla
muayene teknikleri geliştirdi, teşhis ve tedavide büyük mesafe kat etti. Büyük
büyük hastaneler kuruldu.
Bilim
ve teknoloji ışığında insanoğlu devasa binalar yaptı, fabrikalar kurdu, üç
vardiya birden seri üretime geçti. Üretim, pazarlama, ithalat ve ihracat tam
gaz gidiyor.
İnsanoğlu
dün hayal bile edemediği emellerine bir bir ulaştı; güç, kuvvet, zenginlik,
şöhret, makam ve mevkie kondu.
Seçimler
kazandı, savaşlar kazandı; para, şan ve şöhret kazandı. Gücü ele geçiren
dünyaya ayar vermeye kalktı, veriyor da. Kim ne diyebilirdi bu güce…Kim karşı
çıkabilirdi bu ulaşılmaz güce sonra…
Bilim
ve teknolojide bunca ilerlemesine rağmen insanoğlunun tek eksikliği, huzur ve
mutluluktu. Parayla alınıp satılmayan bu huzur da gelecekti elbet bir gün. Tüm
arayış, tüm hırs ve güç-kuvvet gösterisi bunun için değil miydi ayrıca…
Baş
döndüren bilim ve teknoloji daha nelere imza atacak diye beklerken Çin’in Wuhan
kentinde ortaya çıkan bir virüs, üç ay gibi bir zaman zarfında dünyayı esir
aldı, şehirleri hayalet şehre döndürdü, iş ve sosyal hayatı bitirdi ve bizleri
evlerimize kapattı. Gözle görünmeyen, hangi hayvandan geçtiği dahi tespit
edilemeyen, doğru dürüst tedavisi bilinemeyen, ölümlere sebebiyet veren, daha
nicelerini öldüreceği kestirilemeyen ve adına Kovit-19 denen virüs gösterdi ki;
onca icat ve baş döndüren gelişmişliğe imza atan bilim, robot teknolojisine
geçmeye hazırlanan teknoloji, modern hastanelerde hastaları modern aletlerle
tedavi etmeye çalışan tıp, her kapıyı açar denen para, zenginlik, şöhret, makamlar,
güç, kuvvet, devletler, kısaca dijital çağa hazırlanan dünya, bu koronavirüs
karşısında çaresiz ve aciz. Tıp, salgınla mücadele için 1,5 yıldan önce aşıyı
bulamam diyor. Maske bulmakta zorlanan koca koca devletler “Evde kalın, evden
çıkmayın” demekten başka bir şey yapamıyor. Görünmeyen, nereden bize vurup yere
yıkacağını kestiremediğimiz, bulaşıcı özelliği olan bir virüsün verdiği korku bize
yetti de arttı bile. Ölmeden öldürdü bizi.
Hasılı bir virüse teslim
oldu dünya. Hepimiz evlerimizde esiriz şimdi. Bir umutla çekip gitmesini
bekliyoruz. Demek ki baş döndüren gelişmişliğiyle dünyanın, bir virüslük kadar
canı varmış. Dünyanın bu acizliğini görünce örümcek ağı aklıma geldi. Demek ki övündüğümüz
tüm gücümüz bir örümcek ağı kadarmış. “Örümcekler günümüz teknolojisinin
bile çözemediği inanılmaz canlılardır. Örümcek ağının çok özel
nitelikleri olan sağlamlık ve esneklik bugüne kadar taklit edilemedi. Aynı
çaptaki bir çelik telden iki kat daha güçlü olan bu doku ne kadar çekilirse
çekilsin orijinal durumuna dönecek kadar esnektir.”
Gerçekten virüse teslim
olan, onunla nasıl mücadele edeceğini dahi bile bilmeyen dünya, bu aşamadan
sonra benim nazarımda örümcek ağı kadardır, hatta ondan da zayıf: “Allah’tan
başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer:
Örümcek, (ağını) kendine bir yuva yapar, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin
yuvasıdır. Keşke bilselerdi! (Ankebut Süresi, 41.ayet)
***16/04/2020 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.