—Üstat! Büyüyünce hangi işi yapayım?
—Senin önün açık, hangisini yaparsan yap.
—Yuvarlak bir laf oldu. Sahi hangi işi yapayım?
—Kendini verip yapabileceğin, ibadet aşkıyla
çalışabileceğin, sevdiğin ve faydalı olabileceğin bir iş!
—Anladım da. Ne işi? Dünya kadar iş ve meslek var
biliyorsun.
—Delikanlı, ben ne dediğimi biliyorum. Seni de anlıyorum.
Öyle yuvarlak laf falan etmiyorum. Şunu unutma ki bu ülkede halen mevcut
işkollarının çoğu, sen büyüdüğün zaman olmayacak. Çoğu yerini başka mesleklere
bırakacak. Kafanı çevir, geriye bir bak! Bu ülke eski mesleklerle dolu. Çoğu
yok olup gitti. Sadece bir mesleğe odaklanırsan kendini, ufkunu
daraltmış, hayata dar bir pencereden bakmış olursun. Her meslek kutsaldır.
Hangi mesleği yaparsan o işi en iyi yapan olmak için çaba sarf edeceksin.
Tuvalet bekçisi bile olsan en iyisi olacaksın. Çünkü en büyük hizmet insanlara
ve insanlığa hizmettir. Gittiğin her yerde, girdiğin her işte kaliteni
konuşturmanı istiyorum. Terini verip yediğini ve içtiğini helal ettireceksin.
Her nerede çalışırsan kaliteni konuşturur, bir farkındalık oluşturursan senin
için yükselmenin ve yapacağın hizmetin sınırı yoktur. Bu millet seni bulunduğun
yerden alır, zirveye taşır.
—Sizi geç de olsa çok iyi anladım efendim. Bu süreçte olur
ya Allah yürü ya kulum der, çalışa çalışa, hizmet ede ede zirveye
çıkarsam neye dikkat edeyim?
—Burası önemli işte! Çünkü zirveye çıkmak önemli ise de
esas önemli olan zirvede tutunmaktır. Bir defa zirveye çıktım diye işi
yavaşlatmayacaksın, yaptığım hizmet yeter demeyeceksin. Kendini sürekli
yenileyerek hizmet yapmaya devam edeceksin. Yani hizmete doymayacaksın. Çünkü
bu millet her türlü hizmete layıktır. Seni de bunun için getirmiştir zirveye.
Zirvede kendini tekrarlamayacak, bugününle yarının birbirine müsavi
olmayacak.
—Başka neye dikkat edeyim?
—İş ve hizmet yaparken asla şımarmayacak, kibirlenmeyecek
ve başa kakmayacaksın.
—Ama efendim, yaptığım hizmetler takdir edilmezse...
—Merak etme, bu millet yapılan iyiliği unutmaz. Mutlaka
takdir eder. Sonra sen bir hizmeti ifa ederken balık bilmez ise Halik bilir
felsefesi çerçevesinde yapacaksın. Görsünler, takdir etsinler diye neler
yaptığını sürekli anlatmaya kalkarsan bu millet bunu başa kakma olarak
değerlendirir. Bu demek değildir ki yaptığın hizmetleri hiç anlatmayacaksın.
Anlatacaksın, ama tadında bırakmak şartıyla. Öyle iki lafından biri
yaptıklarını anlatmak olursa bu iş Nasrettin Hocanın şemsiye fıkrasına, Ömer
Seyfettin'in diyet hikayesine döner. Unutma ki bu millet her şeye tahammül eder
ama yapılan hizmetleri sık sık tekrarı kabullenmez. Ayrıca zirvede daha yapacak
işin var iken geçmişi anlatmaya, geçmiş yaptıklarını anlatmaya kalktığın an bil
ki yapacağın hizmet bitmiş, kendini tekrarlamaya başlamışsın demektir. Bu da
yavaş yavaş seni zirveden indirmeye başlar. Çünkü sen geçmişi hatırlattıkça
halk, "Yaptıysan yaptın" deme noktasına gelir, soğumaya başlar ve
alternatif arayışına koyulur.
—Anladım efendim! Başka neye dikkat edeyim?
—Ekibini iyi seçeceksin. Seçerken ehliyet ve liyakate azami
önem ver. Alımlarda ve yargılamalarda hiç adaletten ayrılma. İş kendi
işin ise işinin içine oğlunu, kızını, damadını kat. Çünkü aile şirketi
yönetiyorsun. Ama kamu işi yapıyorsan çok ehil olsalar bile oğlunu, kızını,
eşini, damadını, kardeşini işin başına getirme. Onlara kamuda görev verme.
Düşman ve rakiplerin bile senden güven duysun. Çünkü bir toplumda adalet ve
güven tartışma konusu yapılırsa gidişat toplumsal çöküntüye gider. Bu, Allah'ın
değişmez kanunudur.
—Başka efendim?
—Başta rakiplerin olmak üzere kimsenin kalbini kırma,
onların onuruyla oynama. Kimseyi küçümseme, hakaret etme. Nezaketi hiç elden
bırakma.
—Efendim, çok teşekkür ediyorum.
—Allah yolunu açık etsin.
—Amin.
***12/02/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.