Ana içeriğe atla

Bugünlerde Yolunuz MTF’ye Düştü mü? *

Hastalıkların gittikçe arttığı günümüzde hastaneler çoğumuzun uğrak yerleridir, olmazsa olmazımızdır. Allah ne hastalık verip hastaneye düşürsün, ne de hastaneleri eksik etsin. Yolu hastaneye düşenlere Allah şifa versin. 

Benim duama bakarak hastalık bana uğramaz demeyin, benim merhemim olsa başıma sürerdim. Zira bugün yolum NEÜ Meram Tıp Fakültesi Hastanesine düştü. Ama hastaneye girmek ne mümkün! Çünkü hastaneye giden yol kapalı. Vatandaşın özel mülküymüş. Asfaltı kazmış, molozlarını da araç ve yaya geçmesin diye bölünmüş yolun hem giriş, hem de çıkışına dökmüş. Etrafını da tel ile çevirmiş. Gören, burada ne oluyor demesin diye mülk sahibi bir beze "ÖZEL MÜLK GİRİLMEZ" yazdırarak herkesin göreceği şekilde afişi asmış. Gördüğünüz gibi hizmette sınır yok.

Hastaneye giriş ve çıkış yolunun kapalılık durumu üç-beş günlük değil, bir aydır bu şekildeymiş. Yetkililer bakarlar ki bu iş böyle olmayacak, adam ciddi mi ciddi! Yan taraftan dar bir servis yolu açmış. Bu servis yolundan girebilmek için sadece çarşı tarafından gelmen gerekiyor, diğer yönlerden girmen mümkün değil. Çünkü ters yola girmiş oluyorsun. Girip çıkanlar birbirlerine centilmenlik yapıp yol vermese servis yolu tıkanır, hiç işlemez.


7/24 hastanın giriş-çıkış yaptığı ve çevre illere de hizmet veren bu hastaneye giden yolun, bu şekil nahoş görüntüsüyle ne kadar daha kapalı kalacağı belli değil. Mülk sahibi, yolun trafiğe açılmaması için elinden gelen her şeyi yaptığına göre bu sorun kısa sürede bitecek gibi görünmüyor. Yolun kapatılacak kadar orta yerde ne sorunu var derseniz, mülk sahibinin iddiasına göre "Daha önce yaptıkları protokole Belediye uymamış." Zaten yolun kapatılmasına bugüne kadar polis bir şey denemişse demek ki mülk sahibinin elinde haklı gerekçeler var görünüyor. 

Vatandaş olarak niyetimiz özel mülkün sahibi veya Belediye'yi haklı-haksız bulmak değil. Çünkü mesele haklı-haksız durumunu çoktan geçmiş. İş cebelleşmeye varmış. İstediğimiz, aradaki bu sorunun kısa zamanda çözülerek yolun trafiğe açılmasıdır. Ayakta tedavi gören hastalar için servis yolundan girip çıkmak aksamalara sebebiyet verse de çok önemli görülmeyebilir. Ama günde kaç defa ambulansın acil hasta girişi yaptığı bu yolda meydana gelebilecek birkaç dakikalık aksama, acil hastalar için önem arz eder diye düşünüyorum. Mesele insan sağlığı olunca protokolün ayrıntısı çok da önemli değildir. Üstelik bu görüntü çok hoş görünmüyor.

Yetkililere duyurulur!

Not: Güya şifa bulmak için hastaneye gitmiştim. Ama girişte bu garipliği görünce bu durum benim hastalığımdan daha önemli dedim, bu yolu konu edindim. Bu arada muayenemi de oldum. Meraklıları, "Madem muayene oldun! Nerede muayene olurken çekindiğin foto ve sargılı yerinin fotoğrafı, niçin sosyal medyada paylaşmadın, nereden belli hastaneye gittiğin?" derlerse haklılar elbet! Ama malum yol, aklımı başımdan aldı. Haydi yol beni etkiledi, doktorlar da "Dur amca! Bir fotoğrafını çekelim, malum yerde kullanırsın"  diye niye söylemediler? Alacakları olsun! Bilmiyorlar tabi! Bu işi, hastaya iyi davranıp ilgi-alaka göstermek ve muayene etmekten ibaret sanıyor bu doktorlar! Birileri, özellikle sosyal medyada sargılı fotoğraflarını "üzgün hissediyor" şeklinde paylaşım yapan sosyal medya fenomenleri, bu işin vahametini doktorlara hatırlatmalı. Lütfen bu uyarıyı doktorlar "Bizim görevimiz insan sağlığı" deyip küçümsemesinler. 

*04/02/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde