Ana içeriğe atla

Benim Sırtımdan Cömertlik Yapma Devlet! *


MEB'in yaptığı açıklamaya göre 2019-2020 eğitim ve öğretim yılından itibaren temel liseler ve geçmişin dershane görevini ifa eden özel kurs merkezleri olmayacakmış. Yani kapatılacak. Kurslar bitecek mi? Bitmeyecekse yerine ne konacak?

Yerine ne konacak derseniz, başka bir alternatif düşünmez ise lise mezunları için halk eğitim merkezleri, halen devam eden öğrenciler için örgün eğitim kurumları "Takviye ve Yetiştirme" adı altında okullarında kurs açacaklar. Yani önümüzdeki öğretim yılından itibaren HEM ve okullar özel sektör gibi dershanecilik yapacaklar. Tek farkı, özel kurslar ve temel liseler ücretli iken buralar ücretsiz. Okul ve hak eğitimlerde verilecek bu kurslara özel kurslarda derse giren öğretmenler de ücret karşılığı ders verebilecek. 

Öğrencinin para vermeden faydalanacağı bu kursların ücretini kim karşılayacak? Devlet elbet! Devlet bunu nereden karşılayacak? Senin, benim verdiğim vergilerden. Devlet bu masrafı hizmet alanlardan alacağı yerde vatandaşın tümünün sırtına yıkıyor. Yani devlet benim sırtımdan başkasına ağalık, cömertlik yapacak.

MEB'in kurs merkezlerine alternatif olarak sunacağı bu hizmet(!) yeni değil, kaç yıldır okullarda ders bitimi veya hafta sonu ücretsiz kurs açmak suretiyle yerine getiriyor. Daha doğrusu yerine getirir gibi yapıyor, dostlar alışverişte görsün misali. Niçin böyle düşünüyorum? Okullarda açılan bu kurslar faydalı değil mi? Maalesef faydası yok. Aklı başında bir kişi çıkıp bu kurslar faydalı, verimli desin, bin kere özür dilemeye hazırım. Bu kurslarda devlet sadece masraf ediyor. Sonuç, kellim kellim la yenfeu. Bunu öğrenci, öğretmen, veli, çevre, milli eğitim yetkililerinin bildiği gibi devlet de biliyor ama bilmiyormuş gibi davranıyor. Devlet "Kurs merkezlerini kapatıyorsunuz, benim çocuğum nerede sınava hazırlanacak" diyen/diyecek velilere "Aha işte okullar! Çocuğun oraya gitsin, üstelik bedava!" demek için bu kursları açıyor.

Merak ettiğim bu kurslar illaki olmak zorunda mı? Olmazsa olmaz mı? Mademki ihtiyaç, açılacak. Eğer MEB, bu işte samimi ise bu kursları maliyetine ücretli yapar. Bu şekilde nispeten verim alınabilir. Çünkü para birçok işi düzene koyar. Öğrenci devam eder; derse, ders dinlemeye ve ders çalışmaya özen gösterir; veli çocuğunu takip eder, öğretmen anlattığı derse dört elle sarılır. Burada parası olmayan ne yapacak denebilir. Bunu çözmek zor değil. Maddi imkanı olmayan öğrencinin velisi "Çocuğumu kurs bitinceye kadar kursa göndereceğime, göndermediğim takdirde  çocuğumun kurs masrafını karşılayacağıma söz veriyorum" şeklinde bir taahhütname imzalayarak kursa çocuğunu ücretsiz  kayıt yaptırabilir. Bu yol ile en azından "Kursa katılmak istiyorum" diye beyanda bulunanların kurslara devamı sağlanabilir.

Şimdi gelelim bu kursların verimliliğine... Bu kurslardan öğrenci, veli ve öğretmen için bir fayda haiz olur mu? Tecrübeme dayanarak söylüyorum, çok az istisna hariç bu kurslardan verim alınamaz. Niçin demeden ben sebebini size bir soru sorarak söyleyeyim. Hafta içi bir öğrenci -ortaokulda- Fen, İngilizceden dört, Türkçe ve Matematikten 5-6 saat ders görüyor. Hafta sonu açılacak kursta bu derslerden ikişer saat ders görecek öğrenci. Burada soralım, hafta içi 5-6 saatte bir dersten bir şey öğrenemeyen bir öğrenci veya bu kadar ders yükünde bir şey öğretemeyen bir öğretmen, hafta sonunda göreceği/vereceği iki saatlik bir takviyeden ne alabilir/ne verebilir? Sanırım elde var, sıfır olur sonuç.

Yazımı uzattım ama bu kurslara bir de öğrenci gözüyle bakalım. Bir ortaokulda 35, lisede 40 saat ders gören bir öğrencinin üzerine hafta sonu tekrar ders gördürmek suretiyle ilave yük yüklemek hiç pedagojik değildir. Bu, çocuklara eziyetten başka bir şey değildir. Bırakalım çocuklar hafta sonunu doya doya yaşasınlar. Çocukluklarını yok etmeyelim.

*09/02/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

  1. Bu ilelebet böyle devam etmeyecek. Dersaneri kapatmış olmanın bir alternatifi. İlerde bir iki seneye kurs işini bitirir. Şimdilik veliye söyleyecek bir şeylerin olması gerekiyor vya en azından ben öyle tahmin ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Keşke dediğimiz gibi bir iki seneye kadar çözülebilecek geçici bir sorun olsa ve kurs merkezleri kapatılacak olsa okullardaki takviye kurslarına sıcak bakar, devletin benim sırtımdan cömertlik yapmasına sesimi çıkarmazdım. Türkiye'de dershaneciliğin tartışma konusu olduğu yıllar 2013 yılında başladı. Yıl oldu 2019. Özel okula geçiş için özel sektöre temel liseye dönüşme imkanı verdi, kurs merkezlerine izin verdi. Bugün kurs merkezleri dershanecilikten daha yüksek fiyatlara öğrenci kaydı yapıyor. Güya ortaokullar için kurs ve etüt açmak yasak. Yüm illerde denetlemekle görevli kişilerin gözü önünde halen devam ediyor. Üstüne üstlük okullar da birer dershane oldu. Okullardaki kurslar verimli olsa benim sırtımdan da olsa harcanan para helâli hoş olsun diyeceğim. Okullar devamı sağlayamıyor ki verim gelsin. Buralarda belli öğretmen grubu sanırım 31 lira ücretle derse girerek faydalanıyor. Bugün MEB'in verdiği bu ücreti kurs ve etüt merkezleri orada çalışanların çoğuna vermiyor. Yazımda da belirttiğim gibi hafta içi 6 saatlik bir derste bir şey öğrenemeyen çocuk hafta sonu iki saat göreceği bir dersten hiçbir şey öğrenemez. Farz edelim ki kursları kapatmak için okulları geçici olarak dershaneye çevirdiler diyelim. Velide ve öğrencide okulların verdiği bilginin yeterli olmayacağı kanaati var. Bu yıkılmadan veli ve öğrenci okul dışında bir arayışa girecektir. Kayıt dışı özel ders vermeler daha da artacaktır. Üstelik devlet bunlardan vergi de alamayacaktır. Hasılı bizde bugün kurs merkezleri kapatılsa da biz alternatif yollar bulacağız. Ama resmi ama gayri resmi. Durumumuz bu.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde