Ana içeriğe atla

Bir Garip Geldi Geçti Bu Dünyadan!


Bugün 03 Şubat 2019. Bundan 12 yıl önce yıllardır yağmayan beyaz bereketin bol miktarda kirlerimizi örttüğü, yolların kapandığı cumayı cumartesiye bağlayan gece, takvimler 03.02.2007'yi gösterdiği bir tarihte iki göz bir evde hayatı boyunca yüzü gülmemiş, bahtı açık olmamış bir piri faninin sekerat haline aynel yakin şahitlik yaptım. Bu esnada yaptığım tek şey ölmek üzere olan birine telkin vermek ve Kur'an'dan ayetler okumak oldu. 

Gecenin bir karanlığında ruhunu teslim etti. Hiç dökülmeyen gözlerimden yağmur gibi yaşlar döküldü. İçim boşaldı birden. Yaşayan en büyük amcama durumu haber verdim. O gelinceye kadar aşağıya sarkan çenesini başından bir bezle bağladım, açık olan gözlerini kapattım. Mevtanın üzerindeki elbiseleri çıkarmaya çalışan anneme makas marifetiyle elbiseyi keserek yardımcı oldum. Ardından kollarını hazır ol vaziyetinde olacak şekilde vücuduna paralel hale getirdim. Şişmesin diye karnına bir bıçak koydum. 

Yanmakta olan sobayı soğumaya bıraktık, pencereyi açtık. Bu arada amcam geldi. Odayı kapatarak diğer odaya geçtik. Elimden başka da bir şey gelmedi. Zira ondan geldik, yine ona gidecektik.

Amcam, ben ve annem diğer odada beklerken gece gece belediye başkanını aradım, evin önündeki karları bir temizletsin diye. Belediye görevlileri sabah erkenden gelerek karları temizlediler.

Vefat haberini verdiğim kardeşlerim, işten izin alıp Karaman otobüsleri vasıtasıyla geceleyin eve gelebildiler.

Sabah ezanıyla birlikte camiye giderek âdet olduğu üzere salâ verdim. Salanın bitiminde vefat edenin duyurusunu yaptım. Bu iş bana düştü. Çünkü cumartesi, cami görevlisinin izin günüymüş. Gelmek istese de gelemezdi zaten. Çünkü yollar kapalıydı.

Camiden dönüşte geceden yakılan ateşin üzerine konan kazanlar kaynamıştı. Sıra mevtayı yıkamaya gelmişti. Camiden getirilen teneşir tahtasının üzerine mevta uzatıldı. Mevtayı yıkamak üzere Rahmi Hoca geçti, beni de geç karşıma deyip cenazenin soluna geçirtti. Birlikte mevtayı yıkadık. 

Cenaze kefenlenirken cenaze kaldırılacak duyurusu yapmak üzere tekrar sala vermeye gittim. Ardımdan sala konan cenaze, eş-dost ve komşuların omuzları üzerinde defnedilmek üzere taşınmış. Ben mezarlığın önündeki cenaze kılınan yere geldiğimde musalla taşına konan mevtanın cenaze namazı kılınmıştı. Ardından mezarlığa götürerek öğleden önce defnettik. 

Normal şartlarda doğum ve vefat günlerini takip etmediğim gibi çok da sıcak görmem. Bugün duygulanıp hüzünlendim. Bahardan kalma güneşli havayı görünce kardan yolların kapandığı, yağan karın ardından dondurucu ayazın olduğu bir ortamda ölümüne şahitlik yaptığım babam, gözümün önüne geldi. Hüzünlendim yeniden. 

Kimsenin tavuğuna kış demedi. Kendi halinde bir Müslüman idi. Açlığa dayanamamasına rağmen oruç tutmaktan geri kalmadı. Bir manisi olmadıkça tüm namazlarını camide cemaatle ifa etti. Çünkü namaz aşığı bir Müslüman idi. Namaz kılmayanlara "Yiğidin alnı secdeye mi gider" diyerek buğzederdi.

Yedikardeşli kalabalık bir ailenin en büyüğü olarak geride yedi çocuk bıraktı. Sosyal güvencesi ve parası olmadan hayata tutunmaya çalışan ender kişilerden biri idi. Elinden geldiği kadar çalışıp çabaladı. Fakir geldi, fakir gitti. 

Bu dünyada yüzü gülmedi ne para yönünden ne de sağlık yönünden. Çünkü sağ ayak diz kapağının altında avuç içi kadar olan bir tür deri hastalığı var idi. (Bowen adı verilen bir kanser çeşidi.) Önceleri kaşındıran, kabuk bağlayan ve sulanan bu hastalık, her geçen gün sağ ayağını divelendirmeyecek şekilde kütük gibi yaptı. Rahmetli, bu ayağından çok çekti ama inşallah öbür dünyada yüzü güler;  bu ayak, varsa günahlarına keffaret olur inşallah. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah! 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde