-Yavrum! 16 yaşına
geldin, şurada lisenin bitmesine ne kaldı? Doğru dürüst kendini derslerine
vermiyorsun? Sen, hep dijital oyunlarla vakit geçiriyorsun. Görüyorum ki sen
hala sorumluluğunu üstlenemedin. Sen bu temponla üniversitede iyi bir bölüm
kazanacağına inanıyor musun?
-Elimden geleni
yapıyorum baba. Kendimi daha fazla zorlayamam. Günde birkaç saat bilgisayar
oyunu oynuyorum, tüm arkadaşlarım oynuyor. Ben oynamayayım mı? Çocukluğumu
yaşamayayım mı?
-Çocukluğunu yaşa
yaşamaya. Ama derslerini de ihmal etme. Benim senden istediğim gönlümden geçen
iyi bir bölüm değil. Unutma ki kazandığın bölümü değil, ben senin çabanı takdir
edeceğim. Önce bir hedef koymalısın kendine.
-Hedefim var benim
baba!
-Neymiş hedefin? Bir de
ben duyayım.
-Milletvekili olmayı
düşünüyorum. Hem kendimi hem de sizi kurtarmış olurum.
-Bu yaşta…Güldürme
beni!
-Gülmeni gerektiren bir
durum yok. Sen bana hedef koy demedin mi. Al sana hedef.
-Oğlum 16 yaşındasın
daha. Milletvekili olmak demek, sorumluluğunu üstlenmen demektir. Haydi bundan
geçtim, para demektir. Seçim çalışması yapman için parayı nereden bulacaksın?
-Ne varmış yaşımda? Anayasa
referandumuyla birlikte 18 yaşını dolduran vekil olabiliyor. Kalmadan
bitirebilirsem lise biter bitmez,
vekilliğe adaylığımı koyacağım. Üstelik sorumluluğumun da farkındayım.
-Oğlum! Adamın canını
sıkıma! Ne sorumluluğundan bahsediyorsun? Daha sen doğru dürüst ekmek almaya
bile gitmiyorsun, gelen misafire izzet-ikram yapmıyorsun. Üstelik misafir
gelince fellik fellik kendine yer arıyor, odandan dışarı çıkmıyorsun.
-Böyle deyip de
moralimi bozma. Hedef dedin ben hedefimi koydum, saygı duymanı istiyorum. Sonra
oğlun vekil olacak, sevinmelisin buna.
-Oğlum macera ve
serüvene kapılma. Sen vekil olmayı kolay mı sanıyorsun? Bu evde macera
istemiyorum. Hele hayal hiç!
-Denemekten zarar
gelmez baba! Sen demiyor muydun inanmak başarmanın yarısı diye. Bu işler,
hayalle başlar…
-Oğlum! Beni el aleme,
eşe-dosta rezil etme. Böyle havada uçma, ben senin çok para kazanmanı, şöhret
olmanı değil, elinin ekmeğini yiyeceğin bir işin, bir mesleğin olsun istiyorum.
-Eve çok paranın
girmesi, oğlunun itibar sahibi olması fena mı? Kendin olamamışsın, bari bana
engel olma!
-Oğlum, her şeyden
geçtim. Vekil aday adaylığı için müracaat parasını nereden bulacaksın? Daha
harçlığını benden alıyorsun.
-Sen bana vekillik
müracaat paramı ver, propaganda için de biraz para ayır, şansımı deneyeyim. Bu
işler denemeyince olmuyor biliyorsun.
-Oğlum! 18 yaşında
vekilliğe müracaat edince el, adama ne der? Ayıplamaz mı bizi.
-Niye ayıplayacak baba!
Devlet 18 yaşını dolduran vatandaşlara önce seçme, şimdi de seçilme hakkı
verdi. Bu şans bir daha elime geçmez. Benim için bir fırsat bu.
-İyi de milyonlarca 18
yaşını dolduran gençler arasında nasıl vekil seçileceksin? Bizim etimiz ne, budumuz
ne?
-Baba! Tüm siyasi
partiler aday belirlerken nasılsa en genç vekil adayı bizde diye caka
satmayacak mı? Bu ne demek? Hepsi az da olsa 18’ini yeni bitirmiş kişilerden
aday gösterecek. Bu şans niye bana gülmesin. Sonra olan anasının karnında mı vekil
oluyor? Oturduğum yerden bana vekillik vereceklerini mi sanıyorsun? Bunun için “Ya
çıkarsa” demek gerekmiyor mu? Senin hesabına göre bu işlere çok kişi müracaat
edecek, bize çıkmaz, diyorsun. Bu milletin büyük bir çoğunluğu para verip
piyango bileti almıyor mu? Yine toto ve loto adı verilen şans oyunlarına bel
bağlamıyor mu? Sanki bu şans oyunları her oynayana çıkıyor mu? Herkes “Ya
çıkarsa” deyip oynuyor, sonunda birkaç kişi gülüyor. Ben de şansımı deneyip “Ya
çıkarsa” deyip vekillik düşünüyorum. Lütfen önümü kesme. İşin başında da
moralimi bozma.
-Üniversite ne olacak?
Okumayacak mısın? Ya askerliğin?
-Hepsini yapacağım.
Vekil olduktan sonra hedeflerimde hem üniversite okumak var, hem de askere
gitmek.
-Nasıl olacak bu?
-Nasıl, nasıl olacak?
Sen Meclisi okul gibi ya da devlet memuru gibi günlük yoklama yapılan yer mi
sanıyorsun? Vekil seçildikten sonra kazandığım okula arada bir giderim, önemli
oylamalarda liderimin talimatıyla Meclisteki yerimi alır, liderim nereye
diyorsa ona göre parmak kaldırır, sonra işime bakarım. Askerlik için de
bedellilik düşünüyorum. Bunun için Meclise vereceğim ilk önerge, “Askerliğini
yapmamış vekiller, askerlik yükümlülüğünü hiç askere gitmeden bedelli olarak
yapar. Bedeli de Meclisin bütçesinden karşılanır.” şeklinde olacaktır.
-Git oğlum! Senin aklın
bir karış havada. Ortada fol yok, yumurta yok, sen daha şimdiden uçuyor,
Meclise önerge bile veriyorsun. Ayakların yere bassın artık. Sen daha lisede
okuyan, liseyi bitirememiş bir çocuksun.
-Bana niye kızıyorsun
ki? Bana kızacağına bana seçilme hakkını verenlere bir şey söyle o zaman. Onlar
bunu çıkarmışsa demek ki bana güveniyorlar, mutlaka bir bildikleri vardır.
-Git ne halin varsa
gör. Ama bu işler senin hayal ettiğin gibi olmaz. Kendini şimdiden darı
ambarında görmesen iyi olur. Yoksa hayat çekilmez olur.
-Senin oğlunum, ama gördüğüm
kadarıyla benim hayallerimle başa çıkamıyorsun. Unutma ki benim hayallerimin
ulaştığı yere senin gerçekliğin asla ulaşamaz. Oğluna, haydi oğlum diye moral
vereceğine şimdiden demoralize ediyorsun. Vekil olursam hatırlatırım bunları
sana.
-Şimdiden hayırlı olsun
o zaman, ne diyeyim? 04/02/2018, Ramazan Yüce, Konya
*** 04/02/2018 günü haberladik'te yayımlanmıştır.