11 Şubat 2025 Salı

Kovboy Yine İşbaşında *

"Kanada'nın ABD'den istifade ettiğini, bu ülkenin ABD'nin eyaleti olması gerektiğini" söylüyor.

"Gazze'yi devralacağını, yeniden inşa edeceğini, Filistinlilerin geri dönme hakkının olmayacağını, Gazze'nin sahibinin kendisi olacağını, Gazzelilerin Mısır ve Ürdün'e gideceğini, bu ülke başkalarıyla görüşeceğini" söylüyor.

"İran'a maksimum baskı politikasını hayata geçireceğini" söylüyor.

Bilmem şu ülkeye şunu yapacağım, bu ülkeye bunu yapacağım. Şu ülke ürünlerine şu kadar vergi koyacağım gibi tehditleri de eksik değil.

Bu sözler ve daha fazlası ABD başkanı Trump'a ait. Yarın ne tür bir herze yumurtlar, belirsiz.

Bunları söyleyenin söyledikleri kendi ülkesiyle sınırlı olsa, seçen ABD halkı. Ne halleri varsa görsün. Alan razı, veren razı dersin. Gel gör ki dünyaya hükmediyor. Dedikleri her şeyi etkiliyor. Ceremesini dünya çekiyor.

Herze diyorum. Çünkü ne diplomatik dil var ne de muhatabına saygı. Bir büyüklük paranoyasına tutulduğu belli. Şımarıklığı da bundan. Nasılsa dur diyen de yok. Meydanı boş bulunca, orman kanununa göre egosunu tatmin ediyor, kovboyluk yapıyor.

Normal ve sağlıklı bir kafa yapısına sahip bir insan olmadığı aşikar.

Görünen o ki dünya bir deliye bir dengesize bir ne oldu delisine bir meczuba bir şımarığa emanet.

Bundan ne dost olur ne fayda gelir. Ancak zarar gelir. Dost edinenlerin muhabbetleri bol olsun. Gücün yetiyorsa dur diyeceksin. Değilse çalıyı dolanacaksın. Aslında yeri Beyaz Saray falan değil. Neresi derseniz? Yeri Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi. Ama biz orayı kapattık maalesef.

Belli ki ABD halkı, beyni sulanmışı seçtik. Çekilecek gibi değildi. Bari deli yönetsin dedi. Maceralarından çok hoşnut olmalılar ki ikinci defa seçtiler. Nasılsa dünyayı yönetiyor. Biz değil, dünya düşünsün diye seçmiş olmalılar. Çünkü dünya, delidir, ne yapsa yeridir deyip sesini çıkarmayacak, sonuçta yine biz kazanacağız demiş olmalılar.

Belki de birçok ülkede olduğu gibi ABD halkı da kaht-ı rical yaşıyor. Alternatifi olmayınca bulunmaz Hint kumaşı oluyor nasılsa.

Belki de dünyaya yön veren ve vermeye devam eden para babaları, yapamayacakları muhal şeyleri bir deli eliyle yaptırmayı yeğlediler.

Sebep her ne ise dünyanın çekeceği var bu kabadayı ağzıyla konuşan deliden. Ne laftan anlar ne sözden ne de efendilikten. Ancak güçten anlar ama dünyanın bu parçalanmışlığında, karşısında duracak bir güç de yok. Velhasılıkelam, dünya bir deliye emanet. Deliden ise edep ve insaf beklenmez. Nezaket zaten olmaz.

Yine de biz edep ya hu diyelim.

*17.02.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

10 Şubat 2025 Pazartesi

Uzun Yaşamak İsteyenlere!

Hayatta canı tez olmayacaksın.

Ağırdan alacaksın.

Yavaş hareket edeceksin.

Hiç sorumluluk almayacaksın.

Hep geri duracaksın.

İşini düzgün yapmayacaksın.

Bir şeyler ortada mı kalacak sanki? Nasılsa canı tez biri yapıverir. Sen de nimete konacaksın.

Hayat denilen şey böyle bir şeydir işte. Birileri sorumluluk alıp yapacak. Gerekirse burnundan soluyacak. Gerekirse dişlerini sıkmaktan dişlerini kıracak. Sen de hiç kılını kıpırdatmadan yoluna devam edeceksin. No problem. Çünkü bu, senin değil, onların problemidir. Öyle ya sen mi dedin onlara, dişinizi kırın diye.

Bu demek değildir ki hayattan el etek çekeceksin. Tam hayatın içinde yer alacaksın.

Ama dediğim gibi işe geç geleceksin.

İş zamanı arazi olacaksın. Görünüp kaybolacaksın. İş yapar gibi görüneceksin. İş kalmaz merak etme. Nasılsa bir meslektaşın yapar. Çünkü bu ülkede hamaldan çok ne var. İyi ki var böyleleri. Değilse sen ne yapacaksın? Zaten onlar hızlı, sen yavaş olarak dünyanın dengesi böyle sağlanır.

Sonra hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi arzı endam edeceksin. Merakını da burnundan soluyan meslektaşına sorarak giderirsin. Çünkü meslektaşın senin görevini sırtladığı gibi senin merakını da gidermekle yükümlü.

Normal hava da bile üşüyeceksin. Havadan dert yanacaksın. Soğukluğu, boş bulduğun her arada biriyle telefonla konuşarak gidereceksin. Unutma. O telefonu kulağından hiç indirmeyeceksin. Bu arada telefonla konuşmada, Avrupa ülkeleri arasında birinci olmamızda payın yüksektir. Bu katma değerden dolayı ülke sana minnettardır.

Fırsat buldukça güz bülüçleri gibi büzüşeceksin. Kendini sıcak yere atacaksın. Birileri kapıyı açık bırakırsa kapıyı örtmek için harekete geçme. Hatta içinden bile geçirme. Nasılsa az sonra biri çıkar. Ona kapıyı örter misin diyebilirsin. Unutma, hasta gibi olacaksın, pek hastalıktan kurtulmayacaksın.

İşten erken ayrılacaksın.

Hayatta hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi davranacaksın. Sahici olması bakımından bön bön bakacaksın.

Bu dediklerimi yaparsan ne olur biliyor musun? Başkasına hayatı cehennem yapsan da sen hep cenneti yaşarsın. Bir de o canı tez, sorumluluk sahipleri senden önce bir bir giderken, geride senin kalman yüksek ihtimal. Daha uzun yaşamayı kim istemez değil mi?

Haydi göreyim seni. Dediklerimi ve daha fazlasını harfiyen yerine getir. Unutma, bu hayata bir daha gelmeyeceksin. O yüzden hayatın tadını çıkar. O canı tezler senin bu davranış ve duruşuna kızsa da aslında seni çekemiyorlar. Kıskaçlıklarından bu. Varsın çatlasınlar! 

Futbol Kulüplerine Kayyum

Kayyum mu dersiniz yoksa kayyım mı bilmem. Bildiğim, halk kayyum dese de TDK'nin kayyım yerine kayyımı tercih ettiği. Halk olarak ben de kayyum diyeceğim.
Türkiye'de son yıllarda bir kayyum gerçeği ortaya çıktı. Terörle iltisaklı olan belediye başkanları görevinden el çektirilmek suretiyle yerine o ilçenin kaymakam veya o ilin valisi kayyum olarak atanıyor.
Bu kayyum gerçeğini doğru bulur veya bulmazsınız. Bunun üzerinde durmayacağım. Yalnız seçilen bir belediye başkanı mahkeme kararıyla alınmalı. Yerine de belediye meclisi üyelerden birini başkan seçmeli ya da o ilçe, il belediyesinde yeniden seçim yoluyla yeni başkan seçilmeli. Düşüncesi ne olursa olsun seçilen birinin yerine atanmış birinin belediye başkanı olarak kayyum atanmasını doğru bulmuyorum. Kayyum konusunda bu kadar değerlendirmeyle yetineyim.
Doğu ya da yanlış bu ülkede bir kayyum atama gerçeği varsa bu uygulamayı sadece belediyelerde değil, işini doğru dürüst yapmayan kamu adına iş yapan her bir yer için bu uygulamayı düşünmek gerek. Mesela futbol kulüpleri çok düzgün yönetilmiyor.
Ucundan kıyısından futbol ile ilgilenenimiz varsa bilir ki kulüplerin durumu içler acısı.
Hiçbirinin ülke sınırları dışında gözle görülür ve istikrarı yakalamış bir başarısı yok.
Her sezon şampiyonluğa oynayacak takımlar belli, küme düşmemek için oynayacak takımlar belli.
Kendi ligimizde çekişip duruyorlar.
Çekişmelerinden taraftarın da etkilenmemesi mümkün değil. Ortamı da geriyorlar.
Oynanan maçı konuşmaktan ziyade maç bitiminde hakem konuşmayı, hakemle oynamayı iyi beceriyoruz.
Hepsinden geçtim. Tüm kulüplerimiz borç batağı içerisinde.
Aldıkları futbolcular başka ülkelerin kulüpleri için adeta ıskartaya çıkarılmak üzere olanlar.
Kulüpler alt yapıyı pek önemsemiyor. Her kulüp kendi alt yapısından futbolcu yetiştirmiyor.
Ülkemiz yabancı futbolcuların para kazandığı bir futbol cenneti.
Özellikle Süper Ligde yabancı futbolcu çok olunca milli takım yerli futbolcu bulmada zorlanıyor.
Futbolumuz iyi olmadığı gibi hakemlerimiz de iyi değil. Mevcut hakemleri beğenmeyerek yabancı VAR’a dünya para harcıyoruz.
Ülkenin futbolunu yönetecek hakem de çıkaramıyorsak, dışarıdan adil diye hakem getiriyorsak, vay halimize. Maçlarımızı bile yönetemiyorsak, merak ediyorum bu futbolu biz niye oynuyoruz?
Belli ki kulüplerimiz iyi yönetilmiyor, Federasyon da iyi yönetilmiyor.
Böyle giderse kulüplerin bu borç yükünü çevirebilmesi mümkün değil.
En iyisi, çıkarılacak bir kanunla, şu kriterleri yerine getirmeyen kulüpler kayyuma devredilir denmelidir. Kulüplere, kendilerini, yönetim anlayışlarını ve bütçelerini düzeltmesi için süre verilmeli. Süresi içinde gözle görülür bir düzelme emaresi göstermeyen kulüplere kayyum atanmalıdır. Aynı şekilde bu kulüpleri yönetemeyen Federasyona da kayyum atanmalıdır.