24 Temmuz 2025 Perşembe

Parkur Kültürümüz

Pandemide başladığım hızlı, tempolu ve uzun mesafeli yürüyüşlerim sayesinde fazla kilo ve göbekten kurtulmuştum. Bu şekil tempolu yürüyüşlerim için tercihim genelde şehir dışı ve rampa yerler olmuştu.

Günlük yine yürüyorum ama bu sefer şehir içinde ve tempo düşürerek yürüyorum. Terlemeden yürüyüşlerimi de 8-12 bin adımla sınırlandırdım. İki yıldır böyleyim.

Gel gör ki dört günlük yarım pansiyon kaplıca seyahatim hem kilomu artırdı hem de göbeğimi çıkardı.

Göbekteki anormalliği gördüm. Tartıya bir çıkayım dedim. Ne zamandır 74-75 bandında olan ben terazide kendimi 78,80 gördüm. Yanlışlık olmalı deyip inip inip çıktım. Yanlışlık yoktu. Basbayağı kilo almıştım.

Ne yapayım ne edeyim, bu kilo ve göbekten nasıl kurtulayım demedim. Çünkü ne yapacağımı biliyordum.

Hemen o günün akşamında eşofmanımı giyip çıktım evden. En yakın Evliya Çelebi Parkı parkuruna yöneldim. Yürümüyorum. Adeta koşuyorum. Tıpkı eski günlerdeki gibi.

2000 adımlık mesafeyi kısa zamanda aldım. Park, akşamın serinliğinde kalabalıktı. Hiç oyalanmadan parkura attım kendimi. Hem öyle böyle yürümüyorum. Tempo namına Allah ne verdiyse tepiyorum. 800 metrelik parkuru bir turladıktan sonra ikinci tura başlarken turu kaç dakikada tamamlayacağımı öğrenmek için kronometreyi çalıştırdım. 6 dakika 50 saniye sürdü. 2,5 yıldır hamlığa rağmen iyi sayılırdı bu tempo. Gördüm ki eski tempodan bir şey kaybetmemişim. Bu da benim adıma sevindiriciydi. Az daha gayret edersem ayaklar açıldıkça eski tempomu yakalamam an meselesiydi.

Üçüncü turu yürürken ikinci süremi egale etmek gerekir deyip iştaha geldim. Ama bir önceki altı dakika elli saniyeyi yakalamak ve bu süreyi egale etmek ne mümkündü. Çünkü genişliği dar parkurda yok yoktu. Yürüyüşünü ters yapanı mı ararsın, köpeğini gezdireni mi, ağır ağır yürüyeni mi, mesire yeri gibi volta atanı mı, yolun ortasında dikilip sohbet yapanı mı, senin hızlı hızlı geçtiğini gördüğü halde önünden yavaş yavaş dikey geçeni mi, bisiklet ve BinBin süreni mi, çocuğunu o kadar boşlukta çocuk arabasına yerleştirmeyip yürüyüş yolunun ortasında bindireni mi, dört kişinin yürüyebileceği yolu iki kişinin, yanından ve arasından kimseyi geçirmeyecek şekilde parkura yayıldığını mı ararsın. İnan yok yoktu. Tam önünde yürüyenleri sollayıp gitmek istiyorsun. Karşıdan ters gelenler ve anlattığım örnekler ister istemez tempomu düşürdüğü için 3.4. ve 5. turlarımda ilk süreyi yakalayamadım. Ya bekledim ya parkurda çıkıp çimlerin üzerine basarak kah solladım kah sağladım. Şu var ki eski zamanlardaki gibi bir iyi terledim. Yalnız gördüm ki bizim insanımızda parkur kültürü yok. Her yürüyüş yapan kendi kural, kuralsızlık, kültür ve kültürsüzlüğünü parkurda sergiliyor. Hoş, hangi alanda oturmuş kültürümüz var ki parkur kültürümüz olsun. Benimki de laf yani. Hakkını yemeyeyim. Bir hızla geldiğini gören ve hisseden yürüyüş severler de vardı. Hemen çekidüzen verip ya da yanındakini kendine doğru çekerek yol açanlar vardı. Ama sayıları azdı.

Güzel ve yürümeye elverişli parkurdaki onca olumsuzluğa rağmen parkurun bir iyi yönü vardı. Hızlı ve tempolu yürümeye trafik cezası yoktu. Çünkü hız limiti konmamış. Araç trafiğinde ben böyle araç sürseydim, azami hızdan dünyanın cezasını öderdim. Çünkü her yerde radar, her yerde TEDES ölçümü var.

Beş turun ardından sırılsıklam olup aynı tempo eve gelirken tempomdan hiçbir kaybetmediğimi hissedince kendime öz güvenim geldi. Benim Hakan Çalhanoğlu ve İlkay Gündoğdu'dan nerem eksik dedim. Onların jübile öncesi çocukluk aşkı olan Galatasaray'da top koşturma özlemi depreşti ise ben ne güne duruyorum. Bende de var GS aşkı. Üstelik ben Hakan ve İlkay gibi transfer ücreti falan istemem. Fahri olarak GS'de top koşturmak isterim. Her ne kadar yaşım onlardan biraz fazla olsa da gençlere taş çıkartacak şekilde tempoma güveniyorum. Yeter ki sarı kırmızı formayı giyeyim. Yeter ki bana top şu desinler. Top nere, ben ora koşar dururum. Barış Alper bile hızıma yetişemez. Bakmayın yaşımın 62 olduğuna dedim durdum kendi kendime yol boyunca. Bu arada formayı İlkay'dan da Hakan'dan da kapacağıma inancım tam. Bildiğim kadarıyla yaş sınırı da yok. Bu durumda çocukluk aşkım GS'de oynamamam için hiçbir sebep yok. Belki futbolcu lisansım eksik olabilir. Onu da köklü kulübüm halleder diye düşünüyorum.

Gülmeyin bana. Bu kadar da değil demeyin. Yarın yaşını, başını almış kişileri ilk on birde gördüğünüz zaman bizim Ramazan bunlardan iyiydi dersiniz de iş işten geçmiş olur. Çünkü alındıktan sonra çıkmam sahaya.

Derdim parkur kültürüne değinmekti. Gördüğünüz gibi nerelere girip çıktım. Kimlere göz kırptım. Ne diyeyim, huyum kurusun. Bir de parkurlara parkur kültürü gelsin. Hele herkes bir yöne yürürken o tersinden gelenleri ve bunda inat edenleri Allah bildiği gibi yapsın.

Bu arada parkurlarda parkur kültürü yok diye köşeme çekilmeyeceğim. Göbekteki bu arızi durumu gidermek için ben yine yürümeye devam edeceğim. Ama parkurlarda ama başka sokak ve caddelerde.

23 Temmuz 2025 Çarşamba

Market Önündeki Dondurmacılar Niçin Yok?

Büyük marketlerin önünde Kahramanmaraş'ın farklı dondurmalarını satan sezonluk dondurmacılar vardı.

Gecenin geç vaktine kadar kiloyla ya da külahla dondurma satardı bunlar.

Evinde, gecenin sıcağında bunalmış, serinlemek isteyen insanımız evine yakın marketlerin önüne giderek dondurma alırdı.

Marketler önünde satılan bu dondurmalar gördüğüm kadarıyla ağzı kapalı dolaplarda satılıyor. Satış yapanlar da işinin ehli. Temizlik ve hijyene de azami gayret gösteriyordu.

Buralarda satılan dondurmalar merdiven altı üretim de değil. Kahramanmaraş’ın marka ürünleri. Pastanelere göre kilo satış fiyatları da makul seviyedeydi.

Buralarda çalışanlar da büyük ihtimalle sezonluk iş yapan insanımızdan başkası değildi. Sezonu değerlendirip evine üç beş kuruş katkı olsun diyen insanlardı. Belki de ek iş yapıyorlardı.

Marketler 23.00'de kapanmasına rağmen bu dondurmacılar geç vakte kadar insanımızın dondurma ihtiyacını gideriyordu.

Hangi marketin önünde tezgah açıyorlarsa büyük ihtimalle market sahiplerine bir miktar işgaliye veriyor olsalar gerek.

İnsanımızın işini gören bu market önündeki dondurmacıları bu sezon göremedim. Belki bizim marketin önündeki dondurmacı bu sezon açmamıştır diye daha önce başka yerde satış yapan yere baktım. Orada da yoktu aradığım dondurmacılar.

Nereden dondurma alayım derken bir ekmek fırınının önündeki kapalı yerde dondurma satışı yapan dondurmacı aklıma geldi. Oraya doğru giderken bir marketin önünde bekleşen market çalışanlarını gördüm. Belli ki marketi kapatmışlar. Kendilerini gelip götürecek bir akrabalarını bekliyor bu kız çalışanları.

Selam verip, hanım kızlar burada sizin marketin önünde geçen yıl dondurma satan biri vardı. Göremiyorum. Neden dedim. "Yasaklandı amca. Sattırmıyorlar artık. Burada satış yapana geçen sene kaç defa ceza yazdılar" dedi bir tanesi. Kim yasakladı? Valilik mi, belediye mi dedim. "Belediye" dedi. Sebep dedim. "Bilmiyoruz. Bundan sonra marketlerin içinde satış yapılacak. Bizim marketin içinde yer olmadığı için bizde satış yok" dedi.

Belediye dışarıda market önünde dondurma satışını niçin yasakladı?

Kaldırım ve yer işgali gerekçe gösterilmiş olabilir mi?

Dışarıda yapılan dondurma satışı temiz, hijyen ve sağlıklı görülmediğinden olabilir mi?

Belediye kaldırım işgaliye parası istedi de vermediler mi?

Bu dondurma satışından dolayı devlete vergi ödemedikleri için mi?

Marketler bu durumdan rahatsız olduğu için mi?

Gelip geleni rahatsız edecek şekilde kaldırım işgali ise çoğu marketlerin önü geniş. Hiçbiri gelip geçeni rahatsız etmiyor.

Temizlik ve hijyen yönünden sokakta satılan dondurmalar gibi değildi bu dondurmacılar. Temizliğe azami gayret sarf ettiklerini düşünüyorum.

Devletten vergi kaçıran kimseler de değil. Hepsinde nakit satışın yanında post makinesi de vardı.

Önünde satış yaptıkları marketlerin bu dondurmacılardan rahatsız olduklarını düşünmüyorum.

Eğer kaldırım ve yer işgali ise belediye, dükkan dışında kaldırıma sarkmış hiçbir ürünün teşhir edilmesine izin vermemeli. Bunu sadece dondurmacılara değil, her esnafa uygulamalı.

Dışarıdaki dondurma satışları mikrop riskini barındırıyorsa, belediye dışarıda hiçbir ürünün satışına izin vermemeli. Mesela cadde, sokak, park, bahçe ve cami önlerinde aşure ikram edenlere de izin vermemeli. Öyle ya madem halkın sağlığı düşünülüyor. Pekala aşure ikramları da temiz ve hijyen olmayabilir.

Her ne sebeple yasaklandı ise sebep ve gerekçesini bilmiyorum. Yasağı da çok mantıklı görmüyorum. Belediyenin bu yasağı gözden geçirmesinde yarar görüyorum.

22 Temmuz 2025 Salı

Nasıl Poz Vereceğinizi Görün!

Kaplıcasıyla ünlü bir belde belediye başkanı hiç otobüsün geçtiğini görmediğim yol kenarına bir otobüs durağı yaptırmış. Durağın iki tarafına da bu şekil poz vererek "Termal bölgemize hoşgeldiniz" yazısı yazdırmış. En alt tarafa da ismini, altına da ... Belediye Başkanı yazdırmış.

Eller cepte verdiği bu poz dikkatimi çekti.

Bu görüntüsüyle başkan daha dün ben de sizin gibiydim. Başkan olun siz de böyle yapın, böyle poz verin der gibi. 

Bir poz nasıl verilir, görmedi iseniz görün diye sizler için bu fotoğrafı seçtim. Olur ya bir gün belediye başkanı olursunuz, nasıl poz vereceğinizi bilemezseniz, acemilik çekmeyesiniz diye sizler için fotoğrafladım. Unutmayın, ellerin cepte olmasına dikkat edin.

Bir de belde belediye başkanı olduğunuz zaman böyle eller cepte poz vereceksiniz. Bir ilçeye, ile veya büyük şehire belediye başkanı seçilirseniz, inan nasıl poz verilir, bunu şimdiden kestiremiyorum. Sadece sizler için yorum yapabilirim. Bir belde başkanı böyle eller cepte poz veriyorsa, diğer başkanlıklarda yine eller cepte bir iyi gamıdır mısınız, ayakkabıların arkasına mı basarsınız, ceketi omzunuza mı atarsınız, onu siz daha iyi bilirsiniz. Ama nasıl poz verileceğini bence en iyi bu başkan bilir. Bunu bilmek için de bu genç başkanı bir büyük şehire başkan yapmak lazım. 

Bu arada pozu veren vermiş, fotoğrafı çeken çekmiş, otobüs durağına yapıştıran yapıştırmış. Bu muhteşem üçlüyü (çekinen, çeken ve yapıştıran) tebrik etmek lazım.

Belediye başkanı olursak böyle poz güzel ama daha farklı poz vermek isterim derseniz, bir zaman Isparta'ya giderken Eğirdir Gölünün önünde küçüklük özlemim bir poza sembolik olarak yer vermiştim. Size böyle bir poz öneririm. Bu iyiliğimi de unutmayın. Hava kapalı, kameram da iyi olmadığı için fotom net çıkmamış ama yine de size fikir verir düşüncesindeyim.

Bir de belediye başkanı olursanız, pozdan sonra fotoğrafınızı yapıştırdıttığınızda "Hoşgeldiniz" derken bunun " Hoş geldiniz" şeklinde ayrı yazılmasına dikkat edin. Lütfen Türkçemizi katletmeyin.