9 Haziran 2025 Pazartesi

Kafa Ütülemede Bazıları

Hastaneden çıktım. Epey bir otobüs bekledikten sonra küçük otobüslerden biri geldi. Bu kadar bekleyeceğimi bilseydim, eve yürürdüm dedim ama iş işten geçti.

Otobüs dolu idi. Yol boyunca da her durakta durup yolcu aldı. Aralar ayakta yolcu ile doldu.

Orta kapının önünde bulduğum bir boşluğa sırtımı verdim. Bir elimle de tutundum. Çünkü her dur kalk da otobüs sendeledi durdu. Boş bulunursan bir başkasının üzerine düşmemen mümkün değil.

Bu esnada telefonum çaldı. Oğlandı arayan. Tahlil ve tetkik sonuçlarını sordu. Sorun yok. Raporlu ilacımın dozunu yükseltti doktor deyip telefonu kapattım.

Ardından bir telefon daha geldi. Oğlan bir şey soracak sandım. Telefonu açtım. Arayanın 850'li bir numara olduğunu öğrendim ama iş içten geçti. Çünkü normal şartlarda 850'li hiçbir numarayı açmıyorum. Açmadığım gibi engelle butonuna basarak engelleme yoluna gidiyorum. Arayan maaşımı aldığım banka idi. Gereksiz bir telefondu ama açmış bulundum. Bu tür gereksiz telefonlara müsait değilim diyerek kapatırdım. Yine boş bulunmuş olmalıyım ki müsaidim dedim.

"Bankamızdan memnun musunuz" sorusuna da boşta bulunmam devam ediyor olmalı ki memnunum deyiverdim. Bu memnuniyeti alan görevli "Kredi kartınız bulunmamakta. Size kredi kartı gönderelim. Kart açılır açılmaz kartınıza 500 puan yüklüyoruz. 600 küsur kart bedeli var. Bunu da ilk 6 ay (bir yıl da demiş olabilir) almıyoruz. Kartımız çok fonksiyonlu. Petrollerde (bilmem nerelerde) alışveriş yaptığınızda taksit imkanı veriyor. Çok avantajlı. Gönderelim mi" dedi. İstemiyorum. Elimde birkaç kredi kartı var. İhtiyacım yok dedim ise de bu kartın bitmez tükenmez nimetlerini saymaya devam etti. Kurumum yeni maaş anlaşmasını başka banka ile yaptı. Hesabı da kapatacağım. Ayrıca diğer kullandığım kartlara kart ücreti ödemiyorum. Sizin kredi kartında üyelik aidatı varmış. Düşünmüyorum dedim. "O zaman üyelik aidatı olmayan şu kartı gönderelim" dedi. Bunu da düşünmüyorum dedim. "Konuşmayı sonlandırmadan yasal bir dinleme yaptıracağım. Bu esnada herhangi bir tuşa basmayalım. Ardından memnuniyet anketi gelecek. Ankete katılmak ister misiniz" dedi. Ben size müsaidim dedim ama bulunduğum ortam hiç uygun değil dedim. Yasal dinleme ile konuşmayı sonlandırdık.

Güç bela tutunarak yaptığım bu görüşme kafamı ütülemeye ütüledi. Ama kafamı esas ütüleyen karşımdaki yolcu idi. Bu telefonu açar açmaz banka görevlisinden daha fazla konuşan biri idi. "Kapat kapat. Dolandırıcı bunlar. İnanma söylediklerine..." türünden konuştu durdu. Haliyle bir kulağımı banka görevlisi, diğer kulağımı da karşımdaki yolcu ütüledi. Telefon görüşmesi bittikten sonra da devam etti emekli olduğunu söyleyen tanımadığım bu kişi. "Emekli imiş ama hala çalışmaya devam ediyorum. Mecburum. Görmüyor musun piyasayı" dedi. Ben bu tür telefonları açmıyorum. Dolandırıcı bunlar. Bana gelen bu türden telefon ve mesajları oğlana gösteriyorum. Açma bunları diyor. En iyisini benim oğlan yapıyor. Onun telefonu farklı. Engelliyor bu tür telefonları" dedi. Arayan çalıştığım banka dedim ise de "İnanma. Ne belli bankacı oldukları. Bizim mahallede 13 kişiyi dolandırdılar. Bende o göz var mı baksana" dedi Doğru dürüst cevap vermedim ama devam etti yine bu telefon görüşmesi üzerine. Hem konuştu hem el kol işaretleri yaptı hem kırk yıllık arkadaşlarımın yapmadığı kadar dirseği ile beni dürttü. Hasılı durmadı çenesi. Tamam, geçti gitti dedim ise de bıkıp usanmadan bana akıl vermeye devam etti. Ya sabır çektim çokça. Nihayet ondan önce indim de kafamın ütülemesi bitti. Bitti ama ben de bittim. İndiğim zaman otobüste iken başlayan baş ağrım artarak devam etti.

Ne densiz, görgüsüz, geveze, haddini bilmeyen, nerede kime ne konuşacağını bilmeyen, doğru dürüst cevap vermemene rağmen susayım bu adam benden haz almıyor demeyen bu tür tipler var bu ülkede. Yeter ki kaşın yeter ki malzeme ver ona. Hemen başında ekşir. Sanki arkadaşın ya da dert ortağın gibi iyilik meleği kesiliveriyor. Fazla aklını sana satıyor da satıyor.

Böylelerine, neredesin izan neredesin ey edep? Ne zaman bitecek bu haddini bilmez cahilin konuşması dercesine hayıflanıyorsun. Ama hayıflanmakla kalıyorsun. Çünkü faydası yok.

8 Haziran 2025 Pazar

Radara Gel Radara!

Araban varsa şayet
Basacaksın tüm gaza, 
Atacaksın vitesi,
Yolların hakkını vereceksin. 

Allah devlete zeval vermesin. 
Ne güzel yol yapmış de. 
Allah ne verdiyse
Bastıkça basacaksın. 

Araban fazla yakarsa yaksın. 
Yolun hakkı basmaktır. 
Radara yakalanırsan yakalan. 
Çünkü devletin hakkı radardır. 

Bittikçe yakıtın, doldur deponu
Öde devlete ÖTV ve KDV'ni. 
Devlete görevimi yaptım deme, 
Radara da gir ki bütçe düzelsin. 

Radara girip ceza yedim diye üzülme. 
Çünkü yolun zekatı radar cezası,
Arabana basmak da arabanın zekatı. 
Unutma, ceza vatandaşlık görevidir. 

Bu cezalar sana yol, su olarak dönecek. 
Yeter ki sık sık radara gir, ceza ye. 
Çok ceza geldi deyip hayıflanma. 
Erken ödeme indiriminden yararlan. 

Devlet vatandaşına kumpas kurdu deme. 
Çünkü devlet asla ve kat'a kumpas kurmaz. 
Tüm bu cezalar senin güvenliğin içindir. 
Güvenliğini düşünenden de üçü, beşi esirgeme. 

Bu cezalar gelmeye devam ettikçe
Ver kendini şiir yazmaya. 
Varsın olmamış desinler şiirine, 
Çünkü dertler seni şair yapar. 

Sevsinler Bu Tür Demlenmeyi

Demlenmek denince, çayın renginin ve kokusunun suya geçmesi, çayın çökmesi ve dinlenmesi akla gelir.

Ayrıca pilav için piştikten sonra bir süre bekletilerek kıvamını bulması anlamında da kullanılır.

Argoda içki içmek demektir. Eksi sözlüğe göre Sivas yöresinde sigara içmeye de bu tabir kullanılıyormuş. Olgunlaşma anlamına da geliyor. İçki içip sarhoş olan için de demlenmiş deniyor.

Bir de 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde bazılarını suçlamak için siyaseten demlenmek kullanıldı. Şimdilerde pek değil, hiç kullanılmıyor artık. Çünkü roller, bakış açısı ve zihniyet, daha doğrusu konjonktür değişti.

Neyse biz gelelim demlenmeye. Her ne kadar demlenmek denince, sigara, içki içmek ve sarhoş olmak akla gelse de de dendi mi bu toplumun aklına çayın demi gelir. Tavşan kanı gibi tabiri de kullanılır. Çayın dinlenmesi demektir.

Demlenen çay kişiyi dinlendirir, susuzluğu giderir, uykusunu açar, çoğu zaman da uykusunu kaçırır. Çayı bu şekil kıvamında içince içtikçe içeriz. Bir daha bir daha deriz. Çay bitince ya da yeterli içmenin ardından ziyade olsun deriz. Bir çaydanlık çayı içsek bile tekrar içesimiz gelir.

Bazımız imamın abdest suyu gibi açık çay içer bazımız normal deminde içer bazımız da tam dem içer. Tam dem içenler bir, iki, bilemedin üç bardakla yetinir.

Milli içeceğimiz olan çay konusunda millet olarak uzmanı. Hepimizin bildik söyleyecekleri vardır. Bu kadarla yetinip biraz da siyaseten demlenmeye gelelim.

Siyaseten demlenme, çayın demi ya da demlenme gibi müspet değil. Bu tür demlenme kimine göre hem kötü hem iyi. Bu tür demlenen bir başkası olursa, “Bak bak demleniyor. İyi demleniyorlar. Şunlara bakın ey millet” demek suretiyle onları hedef tahtasına koyuyor.

Başkasının demlenmesini ayıplayıp bunu oya tahvil edenler aradan fazla zaman geçmeden bir bakmışsın, ayıpladıklarını yapmaya başlıyorlar. Yani demleniyorlar. Akşam sabah birbirlerini ziyaret ediyor, birbirlerini övücü sözler söylüyorlar. Saygı ve sevgide kusur etmiyorlar, kırıcı olmuyorlar. Adeta kırk yıllık arkadaş gibi olup çıkıveriyorlar.

Burada, bu ikilemi gösterenlere ya da dün kara dediğine ak diyenlere, bu ne yaman çelişki demek lazım. Yaptığınızın hangisi doğru? Dünkü mü, bugünkü mü? Sizin kaç yüzünüz var demeli? Öyle ya bu işi başkası yaparken kötü, kendileri yaparken iyi.

Bu durum, sigara içen babanın oğluna, “Sigara içtiğini görmeyeyim” demesine benzer. Oğluna yasaklıyor ama kendisi içiyor. Çünkü haspaya yakışır. Öyle ya oğlan demlenmeyecek ama kendisi demlenecek. Kendisine caiz ama evladına caiz değil.

Sevsinler bu tür anlayışı, bu tür demlenmeyi...