8 Haziran 2025 Pazar

Sevsinler Bu Tür Demlenmeyi

Demlenmek denince, çayın renginin ve kokusunun suya geçmesi, çayın çökmesi ve dinlenmesi akla gelir.

Ayrıca pilav için piştikten sonra bir süre bekletilerek kıvamını bulması anlamında da kullanılır.

Argoda içki içmek demektir. Eksi sözlüğe göre Sivas yöresinde sigara içmeye de bu tabir kullanılıyormuş. Olgunlaşma anlamına da geliyor. İçki içip sarhoş olan için de demlenmiş deniyor.

Bir de 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde bazılarını suçlamak için siyaseten demlenmek kullanıldı. Şimdilerde pek değil, hiç kullanılmıyor artık. Çünkü roller, bakış açısı ve zihniyet, daha doğrusu konjonktür değişti.

Neyse biz gelelim demlenmeye. Her ne kadar demlenmek denince, sigara, içki içmek ve sarhoş olmak akla gelse de de dendi mi bu toplumun aklına çayın demi gelir. Tavşan kanı gibi tabiri de kullanılır. Çayın dinlenmesi demektir.

Demlenen çay kişiyi dinlendirir, susuzluğu giderir, uykusunu açar, çoğu zaman da uykusunu kaçırır. Çayı bu şekil kıvamında içince içtikçe içeriz. Bir daha bir daha deriz. Çay bitince ya da yeterli içmenin ardından ziyade olsun deriz. Bir çaydanlık çayı içsek bile tekrar içesimiz gelir.

Bazımız imamın abdest suyu gibi açık çay içer bazımız normal deminde içer bazımız da tam dem içer. Tam dem içenler bir, iki, bilemedin üç bardakla yetinir.

Milli içeceğimiz olan çay konusunda millet olarak uzmanı. Hepimizin bildik söyleyecekleri vardır. Bu kadarla yetinip biraz da siyaseten demlenmeye gelelim.

Siyaseten demlenme, çayın demi ya da demlenme gibi müspet değil. Bu tür demlenme kimine göre hem kötü hem iyi. Bu tür demlenen bir başkası olursa, “Bak bak demleniyor. İyi demleniyorlar. Şunlara bakın ey millet” demek suretiyle onları hedef tahtasına koyuyor.

Başkasının demlenmesini ayıplayıp bunu oya tahvil edenler aradan fazla zaman geçmeden bir bakmışsın, ayıpladıklarını yapmaya başlıyorlar. Yani demleniyorlar. Akşam sabah birbirlerini ziyaret ediyor, birbirlerini övücü sözler söylüyorlar. Saygı ve sevgide kusur etmiyorlar, kırıcı olmuyorlar. Adeta kırk yıllık arkadaş gibi olup çıkıveriyorlar.

Burada, bu ikilemi gösterenlere ya da dün kara dediğine ak diyenlere, bu ne yaman çelişki demek lazım. Yaptığınızın hangisi doğru? Dünkü mü, bugünkü mü? Sizin kaç yüzünüz var demeli? Öyle ya bu işi başkası yaparken kötü, kendileri yaparken iyi.

Bu durum, sigara içen babanın oğluna, “Sigara içtiğini görmeyeyim” demesine benzer. Oğluna yasaklıyor ama kendisi içiyor. Çünkü haspaya yakışır. Öyle ya oğlan demlenmeyecek ama kendisi demlenecek. Kendisine caiz ama evladına caiz değil.

Sevsinler bu tür anlayışı, bu tür demlenmeyi...

Elkızı mısın, Eloğlu mu?

Elkızı mısın, eloğlu mu ya da yöresel ağza göre ilkızı mısın, iloğlu mu?

Bekarsan evin bir ferdisin. Daha eloğlu ya da el kızı değilsin. Tabi aileden birisin.

Ne zaman ki evlendin. Bir haneye gelin gittin. Olursun elkızı. Oğlansan bir eve damat olunca, olursun eloğlu.

Elbette gelin eve dışarıdan gelir. Elkızıdır. Oğlan bir evin damadı olur. Eloğludur. Çünkü aileye dışarıdan gelmiştir. Bu durum hayatın bir gerçeği olsa da elkızı veya eloğlu tabirini hiç tasvip etmiyorum. Çünkü itici bir kelime olup insanı ajite etme durumu söz konusu.

Eve dışarıdan gelen biri anlamına gelen bu ifade hayatın gerçeği olsa da kendisine elkızı veya eloğlu dendiğini duyan bir insanın başından kaynar sular dökülür.

Hakkını yemeyelim, bazı ailelerde gelin evi bir ferdi olur. Aynı şekilde damat da aileden biri kabul edilir.

Haydi diyelim ki bir haneye gelin gelen veya bir eve damat olan biri için ilk başlarda bu ifade kullanılsın. Ama torun torba sahibi de olsa o evden cenazesi de çıksa, toplumun her kesiminde olmasa da bazı kesimlerde gelin-damat hala elkızı ve eloğludur. Bazı yörelerde damat için dış kapının mandalı ifadesi kullanılır.
Bu tabir her zaman için kullanılmasa da genellikle kızgınlık ve dargınlık halinde ilinoğlu, ilinkızı değil mi diye bilinçaltındaki bu ifade ağızdan çıkıverir.

Özellikle Anadolu’nun birçok yöresinde anne baba bakıma muhtaç hale gelmişse anne babaya oğlan bakar anlayışı ile anne baba oğlunun evine sığınır. Kızın evi pek düşünülmez.

Mesela oğlanlarının yanında kalan bir anneyi kızı evine çağırsa veya kızının evinde kalmak zorunda kalırsa, çoğu eski kadınların "Ne işim var iloğlunun yanında. Adı üzerinde ilin oğlu. Öyle değil mi" dediğini duyabilirsiniz. Bu bakış açısına göre oğlanın yanında kalsa da gelin de elkızı olsa da gelin elkızından ziyade evin kızı kabul edilir ya da gelin elkızı olsa da anne ya da baba oğlanın yanında daha rahat edebiliyor. Nasılsa oğlumuz var bu evde diyebiliyor.

Bir başka örnek daha. Bir ara evime kayınvalide geldi. Bana bakarak “Ben burada kalacağım” dedi. Gülerek dilediğin kadar kal kalmaya. Yalnız damadın evinde kalmayı bizim köyde pek iyi karşılaşmazlar dedim. Kayınvalide de güldü.

Benim bu anlattığımı kayınvalide bir başka zaman bizim bir köylü kadına “Bizim damat böyle dedi” diye anlatmış. Bizim köylü de “Doğru söylemiş. Bizim köyde iyi karşılaşmazlar” demiş.
Böylece köyün adetini bilmeden benim şakasına söylediğim gerçeğe binmiş oldu.

Hakkını yemeyeyim. Aynı toplum içinde bazı aileler kız, erkek fark etmeden kayınvalidesi ya da anneleri sırayla evlerine götürülmekte ise de toplumu büyük çoğunluğunda oğlan bakar anlayışı hakim. Bu anlayıştan hareketle kız çocukları da “Biz iloğlunun yanındayız. Bizim evde sözümüz geçmez. Anneye oğlanlar bakar” deyip kenara çekiliveriyor. Kızlarda olan bu anlayış aynı şekilde damatlarda da var. Bu yönüyle senin evden çıkan kız kardeşin de o kız kardeşinin kocası da olup çıkıyor elkızı ve eloğlu.
Anneye ya da babaya yıllar yılı bakarken kazara bir hastalık ya da özel durum olsa “Yahu bunlar hasta. Şu ata biraz da bizim evde kalsın” denmez. Kazara kızların evinde biraz kalsa “Buraya atıverdiler gittiler” türünden laf ve söz eksik olmaz. Çünkü ataya bakmak oğlanın görevi. Bu tür ailelerde kızların görevi, annelerini üç dört günde bir telefonla arayıp hal hatır sormaktan, emir ve talimat yağdırmaktan ibaret. Bu durumda oğlan çocuğunun canı çıksın. Böyle bir durum söz konusu olduğu zaman kimse tasvip etmese de çocukların arasına kırgınlık ve dargınlık girebiliyor.

Bu işler anlayış kadar biraz da variyetle ilgili. Eğer bakıma muhtaç kişinin geride bırakacağı mirası ya da maaş türünden biraz imkan ve geliri varsa bu durumda kimse elkızıyım, eloğluyum demiyor. Gelin, damat kayınvalide ve anneye bakmak için sıraya giriyor. Kimse sen bakacaksın demiyor. Bu dediğime bir örnek vermek istiyorum:

“Hocam, kayınpeder öleli çok oldu. Kayınvalidem bir başına evinde kalıyor. Kayınvalidem hem kocasından hem de babasından iki maaş alır. Düşündük taşındık. Kayınvalideyi yanımıza alalım. Birer ay birer ay sırayla ona bakalım. Oturduğu evi de kiraya verip kirasını alalım dedik.

Kayınvalide çocuklarından kimin evine giderse iki maaş kartını ve evin kirasını çocuğuna veriyor. Yani bize kalıyor. Şimdi kayınvalide çocuklarının arasında aylık dolaşıyor. Dört gözle kayınvalide sırasının bize gelmesini bekliyoruz. Çünkü iki maaş + kiranın getirisi baya iyi”.

Uzattığımın farkındayım. Elkızı ya da eloğlu fark etmiyor. Allah kimseyi yatağa bağlı olarak yıllar yılı yatmayı nasip etmesin. Bakıma muhtaç hale getirmesin. Herkese hayırlı, bereketli ve sağlıklı ömür versin. Kız olsun, oğlan olsun, gelin ve damat olsun kimsenin eline düşürmesin. Fazla bakım ve yatağa muhtaç olmadan ölümün hayırlısını versin.

7 Haziran 2025 Cumartesi

GSM Operatörleri Bildiğiniz Gibi

GSM operatörlerini sormayın. Zira bildiğiniz gibi. Bir istikrar abidesi olarak bir arpa boyu yol almadan gerisin geriye patinaj yapmak suretiyle yerlerinde saymaya devam ediyorlar. Kendilerini geliştirme ve değiştirme gibi bir dertleri yok. Müşteri memnuniyeti ise zaten lügatlerinde olmaz.

Haksızlık yapmayayım. Mevcut müşteriden esirgedikleri memnuniyeti yeni hat alandan ve hattını taşıyandan esirgemiyorlar. Gören de operatörden ziyade yeni hat satma ve hat taşıma görevleri var sanır. Ama öyle. Çünkü GSM operatörlerinin hizmette sınır tanımadığı tek hizmetleri bu. Hepsi tıpkısının, aynısının ta kendisi. İsimleri farklı olsa da yok aslında birbirimizden farkımız modundalar. Yine her depremde alt yapıları çökme yönünden de birbirlerini aratmazlar.

Ne demek istediğimi anladınız ise de yine de kısaca değinmek isterim. Taahhüdü biten eski müşterilerine ne kadar indirim yapıyoruz deseler de yüksek fiyat çekiyorlar. Hattını taşımak isteyenlere de kampanya adı altında düşük ücret veriyorlar. İşleri, güçleri hat taşımak. Nedense "Biz önce mevcut müşterimizi memnun edelim. Onlar vefalı. Onlara normal fiyat verelim. Eski müşteriyi koruyalım. Ardından yeni müşteri gelsin" düşünceleri hiç olmadı.

Hattını taşıyacak yeni müşteriye kolaylık sağlarlarken eski müşteriye sundukları teklifle zorluk üstüne zorluk çıkartıyorlar. Adeta yersen bu. Yemezsen güle güle. Pek de lazım değilsin. Sen bizi beğenmezsin ama elimizi sallasak ellisi" dercesine kapıyı gösteriyorlar.

İstenmediğim yerde durmam. Başka bir GSM'ye geçeyim diyorsun. Taahhüt sürenin bitmesini bekliyorsun. Taahhüdün bitmesine kaç gün kala geçersem, cayma bedeli ödemem diye bir bayiye soruyorsun. "4 gün kala" dedi adı Kadir olan görevli. Delikanlı, emin misin? Beni yakma diyorsun. "Yok amca. İçin rahat olsun" diyerek seni rahatlatıyor. İyi, dört gün kala geçeyim diyorsun. Yeni bir operatör bayiine giderken gördüğün mevcut hat bayii gözüne ilişiyor. Bir de buraya sorayım. Garanti olsun diyorsun. Kızım, taahhüt sürem, 9'unda sona eriyor. Mobil şubede dört gün kaldı bitime yazıyor. Başka bir operatöre geçiş için başvurursam, ceza yer miyim diyorsun. "Amca, bizde sizin faturanız gözükmüyor. Yalnız ceza çıkabilir. En iyisi müşteri hizmetlerini arayarak doğrusunu öğren" diyor.

Haliyle kafan karışıyor. Arayayım bari diyorsun. Aramaya arıyorsun ama müşteri hizmetlerine bağlanmak mesele. Sana otomatik olarak sayıyorlar. Sen de dinliyorsun ve ne zaman sadede gelecekler diye bekliyorsun. İşlem yapmadınız diyor. Sadra şifa bir şey söylemediniz ki işlem yapayım. İstediğim müşteri hizmetleri. Ona da bir türlü sıra gelmiyor.

Nihayet müşteri hizmetlerini telaffuz ediyor. Tuşlayınca müşteri hizmetlerine bağlanacaksınız diyor. Ama gel de bağlan. Onca işinin arasında müzik dinliyorsun. TC numaranı giriyorsun. Gün, ay, yıl olarak doğum gününü istiyorlar. Ardından "Annenizin baş harfini söylemek için ilk harfi kodlayın diyor. Yani A ile başlıyorsa soyadı, Adana diye kodlatıyor. Çankırı diyorsun, o ise Çanakkale aşığı çıkıyor. Çanakkale'nin "Ç"si teyidi yapıyor. Derdini anlatıyorsun. Seni taahhüt birimine aktarıyor. Bu arada yine bekletiliyorsun müzik eşliğinde. Taahhüt birimi ise "9'unda gece 00.00 itibariyle fatura kesilir. O zamana kadar GSM değiştirdiğin takdirde cayma bedeli ödersiniz" diyor. Gece 00.00'da başka GSM'ye nasıl geçebilirim" diyorsun. "Birkaç gün sonra geçebilirsiniz. Sadece kullanmanıza bağlı olarak taahhütsüz fiyattan cüzi bir miktar ücret ödersiniz" diyor. İyi de ben ne anladım bu işten diyorsun. "Durum böyle" diyor. Ardından "Efendim, niye GSM değiştirmek istiyorsunuz" sorusuna, doğru dürüst telefon konuşmam yok. İnterneti ise fazla kullanmıyorum. Sizin taahhüt sonrası verdiğiniz rakamlar yüksek. Nedense kendi müşterinizden indirimi esirgiyorsunuz. Başka GSM'ler de aynı sizin yaptığınızı yapıyor. Kısaca onların kampanyaları daha cazip. Sizin bana önerebileceğiniz bir teklifiniz var mı dedim. "Beyefendi! Telefon ve İnterneti fazla kullanmadığınız görülüyor. Haklısınız. Niye fazla ödeyeceksiniz? Başka GSM'ye geçmektense bizde faturasız uygun kampanyalar var. İsterseniz, arkadaşlar teklif versin. Sizi o birime aktarayım" diyor. İyi olur dedim. Yine müzik ve bekleme. Sonrasında bir kızımız muhatabım oldu. Ona, 9'unda taahhüdüm bitiyor. Şu anda faturasıza geçersem cayma bedeli alınıyor mu dedim. "Evet alınıyor" dedi. İyi de başka bir operatöre geçmiyorum. Yine sizde kalıyorum dedim ise de "Efendim, sözünüzde durmamış olacağınızdan yine cayma bedeli alınır" demez mi. Peki, ayın 9'u kurban bayramının 4. gününe tekabül ediyor. Resmi tatilde faturasıza geçmek için muhatap bulabilecek miyim diyorsun. "Elbette bulursunuz. Bizi arayabilirsiniz" dedi. Sonrasında herhangi bir işlem yapmadan iyi günler diyerek telefonları karşılıklı olarak sonlandırıyorsunuz.

Bir sonuç alamadığım, bekleme, müzik, kampanyaları dinleme, şunun için buna, bunun için şu rakama basma, üç ayrı birimin temsilcisi ile görüşme toplamı, 19 dakika 22 saniye sürmüş.

Sözün özü taahhüdümün sonuna kadar beklemezsen, cayma bedeli çıkacak. Taahhüt bitimi başka bir GSM'ye veya mevcut operatörümün faturasına geçersem cüzi bir miktar ödeme yapacağım. Yani rahat durmadığım için her halükarda operatörüm benden para alacak. Taahhüt bitimi son faturanın 00.00'da bitimi ile birlikte gece gece faturasıza geçeceğim diye müşteri hizmetlerine bağlansam, "Amca, sabahı bekleyemedin mi? Gece gece yatamadın mı” cevabı alırsam hiç şaşırmayacağım.

Kısaca faturalı hattın mı var. Derdin var. Çıkmak istiyorsun, çıkamıyorsun. Çünkü cayma bedeli var deniyor. Kalayım diyorsun, yüksek fatura öneriliyor. Faturasıza geçeyim desem, bu da sözümde durmama anlamına geliyormuş.

Bu durumda en iyisi bir daha faturalı olmamak. Paketini peşin ödersin. Başka GSM'ye geçersen de "Sakın ha cayma bedeli ödersin" tehdidi olmaz. Bakalım günler ne gösterecek.

Yalnız GSM operatörlerine elini kaptırdın mı kurtulamıyorsun. Beni bırak diyorsun. Ne mümkün. Ben sizi bırakıyorum desen, onlar seni bırakmıyor. Hırsız misali. Hani oğul hırsızı yakalamış. Baba, buraya getir demiş. Ama hırsız gelmiyor demiş oğul babasına. O zaman bırak gitsin demiş baba. Gitmiyor demiş evlat. O hesap ne seni kendi haline bırakıyor ne de kendisi çekip gidiyor.

Yazım uzadı biliyorum. Ama kısa kısa birkaç hususa daha değinmek isterim. GSM operatörleri kayıt altına aldıkları görüşmelerde güvenlik için anamın kılık soyadını sormaktan hiç vazgeçmedi. Varsa yoksa anamın kızlık soyadı. Anam öldü gitti. Ama kızlık soyadı baki. Bayatladı artık bu kızlık soyadı. Büyüyün ve geliştirin kendinizi. Anamı da bu işe karıştırmayın. Bırakın da anam mezarında rahat uyusun. Bir de bu soru eskiden bir anlam ifade ederdi. Çünkü adınlar evlendikleri zaman ailesinin soyadını almazlardı. Şimdi kocasının soyadı ile birlikte aile soyadını da alenen kullanıyor kadınlar. Buna rağmen kılık soyadı güvenlik yönünden bir anlam ifade etmiyor.

Hülasa GSM operatörleri kırk dereden su getirme yönüyle büyümek istemeyen küçük esnaflara çok benziyor. Bu tür küçük esnafın küçük kalmasında çoğunun müşteri memnuniyetini esas almaması yatıyor. Hani küçük esnaf dükkanının görünür yerine "Satılan mal geri alınmaz, değiştirilmez" yazdırıp asar ya. bizim GSM operatörleri de öyle.

Büyüyüp gelişmek istemeyen bizim GSM operatörleri, küçük esnaf olarak kalmaya devam edecek. Ne diyeyim, Allah topunu bildiği gibi yapsın.