4 Ocak 2025 Cumartesi

Umut Hakkı (2)

Bir önceki yazımda, Bahçeli'nin grup toplantısında Öcalan'la ilgili "terörü bitirsin, örgütü lağvetsin, umut hakkından yararlansın" konuşmasının ardından, umut hakkı süreci başlatıldı. DEM'den oluşan heyet İmralı'ya gidip geldi.

Bu görüşmenin ardından DEM heyeti TBMM başkanı Kurtulmuş ve Bahçeli ile ayrı ayrı görüştü.

Şu anda olumlu bir hava var. Bu olumlu havanın ne şekilde gelişeceği, süreçte tıkanma olursa nereden kaynaklandığını zaman gösterecek.

Yine bir önceki yazımda, terörün bitmesine karşılık Öcalan'ın yararlanacağı umut hakkının ne olduğu hakkında kısaca bilgi vermiştim.

Bu yazımda ise adına umut hakkı denen bu süreci değerlendireceğimi ifade etmiştim.

Kısaca umut hakkı demek, yeni bir yasak düzenleme ile hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası olan, bu cezasını 25 yıldır çeken ve 40 bin kişinin katili görülen, adına terörist başı denen Öcalan'ın salıverilmesi demektir.

45 yıldır 40 binden fazla insanımızın ölümüne sebep olan terörün bitmesi, terör örgütünün lağvedilmesi tüm toplumun ortak dileği desek yanlış olmaz. Ki bu süreç çok uzadı. Çoktan bitirilmesi gerekirdi.

Yalnız toplumun kahir ekseriyetinin Öcalan'ın serbest bırakılmasına çok sıcak bakacağını sanmıyorum. Bu konuda toplumun ikna edilmesi gerekir. Çünkü Öcalan gibi ağırlaştırılmış müebbede mahkum olan birinin cezaevinden çıkması demek aynı zamanda bir genel affı beraberinde getirir. Bu affın başta PKK'liler olmak üzere diğer mahkumları da kapsaması kaçınılmaz. Toplumun buna da hazır olduğunu düşünmüyorum.

Farz edelim ki gelecek tepkiler göğüslenecek, gerekirse bedel ödenecek, kızılcık şerbeti içilecek, bir şekilde halk ikna edilecek. Eğer böyle bir şey göze alınacaksa, yani Öcalan ve içerideki terör suçluları bir şekilde dışarı çıkarılacaksa, bunun için yasal düzenleme yetmez. "Öcalan ve terör suçlularını affediyorum ve affetmiyorum" referandumu yapılmalı. Bu referanduma PKK örgütü eliyle şehit düşen; polis, asker, sivil, öğretmen vs. mağdurların yakınları katılmalıdır. Aynı şekilde köyü yakılan; malını, mülkünü kaybeden, memleketini terk etmek zorunda kalan, PKK'nin mağdur ettiği Kürtler, işkence çeken insanımız ve yakınları da oy vermelidir. PKK ile mücadele ederken gazi olan, operasyonlara katılan, ölümün nefesini arkasında hisseden kişiler de katılmalıdır. Kısaca terör mağdurları bu referanduma katılmalıdır. Onların verdiği oy sandıktan ne şekilde çıkarsa, bu sonuca uygun mevzuat çıkarılmalıdır. İpe un sermek değil benim önerim. Asıl olan ve adaletin gereği, suçluyu ancak mağdur affeder. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar ve yanmışlardır. Devletin, siyasi partilerin, Meclisin kaldıracağı elle suçlular affedilmemeli. Devlet ancak kendisine karşı işlenen suçluları affedebilir. İşin taraflarını işin içine katmadan çıkarılacak umut hakkı adalet anlayışını zedeler. Bu karar kamu vicdanında makes bulmaz.

Diyelim ki terörün bitmesi için Öcalan'la görüşmeye ve örgüt lağvedildiği takdirde umut hakkı vermeyi göze aldık. Burada düşünmek lazım. Öcalan örgüte ne kadar hakim? Kandil Öcalan'ı dinleyecek mi? Bu teröre destek veren dış güçler buna rıza gösterip örgütün lağvedilmesine izin verecek mi? Çünkü Öcalan, örgüt üyeleri tarafından ne kadar sevilirse sevilsin, Öcalan ne derse desin, örgüt üyelerinin diyeceği, "Öcalan baskı altında. Dedikleri bizim görüşümüzü tam yansıtmıyor. Çünkü devletin baskısı var" diyecek ve Öcalan'ı dinlemeyecek.

Diyelim ki PKK'nin liderleri Öcalan'ın sesine kulak verdi. "Liderin emrindeyiz. Dediğini yapıyoruz. Silahları bırakıyoruz ve örgütü lağvediyoruz" dedi. Meclis, Öcalan'ı ve hapistekileri umut hakkından yararlandırdı. Bir müddet sonra örgütün başka bir isim adı altında yeniden örgütlenip Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yeniden teröre kalkışmayacağının garantisi var mı elimizde? Bu konuda örgütün samimiyetine ne derece güvenebiliriz?

Bence ilk önce yapılması gereken, teröre ve örgüte destek veren dış destek ve kaynağı kesmek gerek. Bu yapılmadan başlatılan hiçbir süreç başarıya ulaşmaz. Devlet dış desteği kesti de sıra örgütle görüşmeye kalmışsa buna sözüm olmaz. Çünkü bu süreç ancak böyle başarıya ulaşır. Böyle bir görüşmenin yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz.

Bir sonraki yazımda umut hakkı üzerinden düştüğümüz çelişkilere değineceğim.

Umut Hakkı (1)

Bir umut hakkıdır gidiyor bugünlerde. Fitili de siyasetin duayeni Meclis grup toplantısında ateşledi: "Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de, DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” dedi.
Hiç beklenmeyen bu ifadeler ne zamandır Türkiye gündeminde. Yerinde bir çıkış deyip destek veren kadar olmaz deyip tepki gösterenler de var. Sessiz çoğunluk pek sesini çıkarmasa da bu umut hakkını pek içine sindirmişe benzemiyor.
Bu çağrının ardından uzun bir bekleyiş sonrası Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk'ten oluşan DEM heyeti İmralı'ya giderek terörist başı ile görüştü. Görüşmenin ardından terörist başının sözleri yazılı olarak kamuoyuna duyuruldu.
Adına barış süresi, demokratik açılım denmese de bir süreç başladı. Büyük çoğunluk endişeli gözlerle bu sürecin akıbetini merak ederken bir kısım insanımız da siyaset büyüğünün bir bildiği var, iyi şeyler olacak, terör bitecek umudunu taşıyor.
Halkın hepsi 80'den bu yana devam eden terörün bitmesini istiyor. Çünkü 40 binden fazla insanın canına mal oldu bu terör süreci. Halkın endişesi, umut hakkı diye başlatılan bu sürecin, önceki demokratik açılım veya çözüm süreci gibi akim kalmasıdır. Değilse herkes bu konuda çözüm bekliyor.
Umut hakkı nedir bir hatırlayalım.
“Umut hakkı, ceza hukukunda, hapis cezasına mahkûm edilen bireylerin belirli süreler boyunca gösterdikleri iyi hal ve davranışları göz önünde bulundurularak, suçluların cezasının bir kısmını çektikten sonra kanunla belirlenmiş şartlar dahilinde koşullu salıverilme olasılıklarının değerlendirilmesi ve suçlunun geri kalan suçunu dışarıda tamamlama imkânı sunulması demektir.
Suçlunun umut hakkından yararlanabilmesi için “belli bir süre cezaevinde kalması (toplam mahkûmiyetin üçte ikisi veya dörtte birini yatması), bu süreçte iyi hal davranışları göstermesi (disiplin cezası almamış olması, sosyal rehabilitasyonlar süreçlerine katılması) önemli kriterlerdendir.
Ağır suçlar nedeniyle bazı mahkûmlar umut hakkından yararlanamazlar.
25 yıldır içeride olan ve İmralı’da tutulan Öcalan, adı üzerinde terörist başı. 40 bin kişinin katili olarak görülüyor. Aldığı ceza ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Böyle ağır ceza alan birinin bahsedilen umut hakkından, halihazırdaki ceza kanununa göre yararlandırılması mümkün değildir. Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği gibi bunun için kanuni düzenleme gerekir. Bu düzenleme için de Öcalan’ın terörün bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklaması gerekiyor.
Buna karşılık DEM’in veya Öcalan’ın, hapisteki 8 binin üzerindeki PKK’li suçlunun salıverilmesi ve genel af çıkarılması gibi şartlar dillendirdiği yazılıp çiziliyor.
Bir sonraki yazımda da bu umut hakkı sürecine dair değerlendirmeme yer vereceğim.

3 Ocak 2025 Cuma

Sigaranın Teki

Dediler ki sigaraya zam gelmiş. Daha önce kaç imiş ki şimdi kaç olmuş fiyatı dedim. Adını sanını bilmediğim markaların yeni zamlı fiyatları döküldü önüme.
Yanlış görmedim ise en düşüğü 66 lira, en yükseği 81 lira olmuş paketi.
Adeti kaça geliyor diye hesap makinesini açtım. 81/20= dedim. 4,05 TL çıktı sonuç. Bu demektir ki 05 kuruşu yuvarlarsam en pahalı sigaranın tanesi 4 liraya geliyor.
Sigaranın beherinin 4 lira olduğunu öğrenince, benim öğrenciler beni ayakta uyutmuş dedim. Zam gelmeden önce en pahalı sigara kaç lira idi bilmiyorum ama gençler, zil çaldı. Haydin derse dediğimde, elinde sigara olan çocuk, "Hocam, şunun tanesi 4,5 liraya geliyor. Atılır mı hiç dedi ve istifini bozmadan içmeye devam etmişti.
Gördüğünüz gibi zamlısı bile daha 4,5'u bulmamış. Zamane gençliği. Sanki sordum teki kaça diye.
Öğrenci karşında sigara mı içiyor demeyin. Hem de nasıl?
Çünkü zamane öğrencisi bunlar.
Biz içemezdik hiç demeyin. Dedim ya zamane nesli bunlar.
Giderekten sigara ve çakmak isterlerse veya uzatırlarsa hiç şaşırmayacağım. Siz de buna alışsanız iyi olacak.
Ben buna alıştım. Sadece tanesi 4,5 demelerine takıldım.
Bu arada pahalı sigara içiyorlar. Benden zenginler hani.
Sen yapabilir misin, hocalarının karşısında içebilir misiniz derseniz, derim ki bu nesildeki özgüven bende yoktu. Bugün bile eski hocalarımdan birini görsem, yanlarında içmediğim gibi elimde varsa da atarım.
*
Fakülte son sınıfta iken stajımı yapmak üzere mezun olduğum okula görevlendirildim.
Danışman öğretmen nezaretinde derslere girip çıkıyoruz bir arkadaşla birlikte.
Aradan beş yıl geçmesine rağmen hepsi dersime giren ve beni tanıyan öğretmenlerimdi.
Saygıda kusur etmedim hiçbirine.
Öğrenciliğimde hiç gitmediğim gibi stajyer öğretmenken de öğretmenler odasına girmedim. Teneffüsleri bahçede adımlayarak geçirdim.
Boş derslerde, okulun dışına çıkarak binaların arasına girdim. O zıkkıma olan ihtiyacımı orada sote yerlerde giderdim.
Bugün bile karşılaşsam, birlikte otursak, yanlarında asla içmem. Siz ne derseniz deyin. Adına saygı veya korkaklık deyin, böyle gördüm, böyle uyguluyorum.