18 Mayıs 2024 Cumartesi

Genelgesiz İlk Tasarruf Uygulamalarım

Gecikmiş tasarruf genelgesi yayımlanınca bir lisede çalışırken kendimce uyguladığım genelgesiz tasarruf uygulamam aklıma geldi. Paylaşmak isterim:

Lisede çalışırken okulu denetlemeye gelen bir Bakanlık başmüfettişi bana "Tasarruf senin neyine? Tasarruf senin işin mi? Sonra bununla mı tasarruf edeceksin" demişti.

Mesele de öğretmen ek ders defterinde çıkmıştı. Şimdi var mı bilmiyorum. Eskiden kırtasiyelerde satılan ek ders defteri vardı. Bu defterler ciltli ve kalın idi. Pahalıydı da üstelik.

Her ay devam ve devamsızlık defterine personelin girdiği ders ve tahakkuk edilen ek ders elle yazılırdı.

Her bir öğretmene iki sütun ayrılırdı. İlk sütuna girdiği ders yükü, ikinci sütuna da hak edilen ücret saati yazılırdı.

Bu öğretmen devam devamsızlık defterine her ay iki sayfa giderdi.

Defter birden bitmesin diye tek sütuna indirerek her ay tek sayfa kullanıyordum. Niye böyle yaptın dedi. Hocam, ek ders hesabında yanlışlık var mı dedim. Yok da iki sütun ayrılması gerekirdi her bir öğretmene. Tek sütunda verilen ücret ve girdiği ders yükü anlaşılıyor mu dedim. Evet anlaşılıyor. Sen niçin tek sütuna indirdin, onu söyle dedi. Tasarruf olsun diye dedim.

Demez olaydım. Yukarıda dediklerini saydı. Takdir beklerken tekdir yedim Bakanlık başmüfettişinden.

Yine de ikna etmek ve yaptığımın haklılığını göstermek için efendim, biz tasarrufa önem veririz. Müsvedde kağıtları atmayıp arkasını da kullanıyoruz dedim. Bir de kağıtları gösterdim.

Demez olaydım. Şom ağzım işte.

Peh peh peh. Kağıtla mı tasarruf sağlayacaksın dedi. Biz okul müdürleri hep böyle yapıyoruz, yanlış mı dedim. Dedim ama gel bunu o kafaya anlat.

Sonra kafayı benim açık bilgisayara taktı. Bu niye açık dedi. Biz çalışırken yanımızda bilgisayar olmaz dedi. İlçeden gelecek Gmail yazılarını takip için açık dedim.

Peki, Messenger niye açık. Çok da arkadaşın varmış. Durmadan çetleşir misiniz dedi. Kaç gündür buradasınız. Kimse sizin okulumu denetimde olduğunuzu bilmiyor. Hep bu koltukta bilgisayar ve Messenger açık iken çalışırken hiç çetleşmek için yazan oldu mu dedim. Hayır olmadı dedi.

Sen boş ver bunları. Bu Messenger niye açık dedi. O Messenger’da kayıtlı olanların çoğu aynı ilçede görev yaptığımız okul müdürleri. İlçeden gelen çoğu telefon zincirlerini okul müdürlerine buradan paylaşıyoruz. Kısaca biz bu teknolojik iletişimi çoğunlukla telefon zinciri için kullanıyoruz, çetleşmek için değil dedim.

Adı üzerinde telefon zinciri. Niçin telefonu kullanmıyorsun dedi. Tasarruf için efendim dedim. Vara demez olaydım. Bunun tasarrufla ne alakası var dedi. Olmaz olur mu efendim. Sabit telefondan her konuştuğumuza fatura geliyor. Ödenekler kısıtlı. Bedava iletişim varken niçin telefonu kullanayım dedim.

Sonra homurdandı durdu. Tasarruf tasarruf. Bozmuşsun kafayı tasarrufla dedi.

Sözün özü, gördüğünüz gibi devlette ilk tasarrufa uyanlardanım. Çoğu okul müdürü de böyle. Gördüğünüz gibi tasarruftan bazı başmüfettişler pek hoşlanmıyor. Onlar için kural tasarruftan önce gelir. Nasılsa devletin malı deniz...

FB, Başkanlarına Meze Edilmemeli

Futbol günümüzün gündem oluşturan ve hep gündemde kalan bir sektörü. Bu sektörde büyük paralar dönüyor. 

Pek az ilgisizin dışında büyük bir çoğunluk futbol ile yatıp kalkıyor. Süper ligi takip ediyor ama maça giderek ama TV'den izleyerek ama benim gibi skor ve sıralama takip ederek. 

Bir seyir zevki olması gereken futbolda ayak oyunları da eksik değil. Bu da futbolu çirkinleştiren yönüdür.

Süper ligde oynayan 20 takımın her birinin yeri ayrı olsa da dört büyükler dediğimiz FB, GS, BJK ve TS'nin ligde ayrı bir yeri var. Bu dört takımın ölüsü bile her yıl ilk beşte yer bulur. Diğerleri ise çoğunluğu asansör takımı gibidir ve dengesiz. Bir bakarsın bir sezon şampiyonluğa oynuyor. Bir bakmışsın ertesi yıl küme düşüyor. Bunlar Anadolu takımları.

Bu yazımda FB'yi ele almak istiyorum. Bu kulüp GS ve BJK gibi ezeli kulüp. Geçmişleri başarılarla dolu. Türkiye futbolu dendiği zaman da bu kulüpler akla gelir. Aralarında özellikle FB-GS derbi maçları nefes nefese geçen ve rekabetin dorukta olduğu maçlardır. Bu üç takım birbirini çekemese de ezeli rakip olmaları yönüyle bunlarsız ligin tadı olmaz.

Gelelim FB'ye. Bu kulüp GS ve BJK'den ayrı olarak adeta bir başkan kulübü. Diğer iki kulüpte kulüp ön planda iken FB'de başkanlar ön planda ve başkanlarıyla anılır. Olağan seçimleri de tıpkı Türkiye siyaseti gibi aylarca gündem oluşturur. Bu kulüp siyasetimize benzeyince başkanları da siyasetçilerimiz gibi başarılı olsun veya olmasın, hep FB'de başkanlığa devam etmek istiyor. 20 yıl FB'de başkanlık yapan Aziz Yıldırım buna bir örnektir. Aynı şekilde 6 yıldır FB'nin başında olan Ali Koç da bir başarısı olmamasına rağmen kulübe yeniden başkan adaylığını açıklıyor.

GS'de başkanlık yapanlar bir ya da iki dönem sonucunda başkanlığı başkasına devrederken FB'de ise sanki bir devlet gibi bir FB cumhuriyeti söz konusu. FB'den daha fazla şampiyon olan GS için bir cumhuriyetten söz edilemez iken FB'de ise adeta bir cumhuriyet ya da bize özgü yani Doğu toplumlarına ait bir yönetim anlayışı söz konusu. Aynı tarihi geçmişe sahip GS, değerine değer katıp kurumsallaşma yolunda ilerlerken FB'de ise başkanlarına dayalı kişiye özgü bir yönetim anlayışı söz konusu. 

Ne demek istediğimi çok eskiye gitmeden FB başkalarına bakarak daha iyi anlayabiliriz. Efsane başkan dedikleri Ali Şen, uzun süre başkanlık yapıp şimdi yeniden aday olan Aziz yıldırım ve halihazırdaki başkanları Ali Koç'un izlediği yönetim anlayışları evlere şenlik. Tam bir Türk usulü.

Bu başkanlar, takımlarının oyunundan ve sıralamadaki yerinden ziyade başkanlarının refleksleriyle hep gündemde. Hepsi de gerilim üzerine kurulu. Baskı uygulamada üzerlerine yok. Genelde hep zenginlerin başkan olduğu bu kulüp adeta başkanların şamar oğlanı. Kulüp başkanların elinde adeta bir oyuncak. Bir zengin şımarıklığı söz konusu. Kulübe para verince adeta kulüp bu başkanların malı oluyor. Kulübü arkalarına alarak adeta kulübü maceradan maceraya sürüklüyorlar. İşin ilginci, başkanların bu serüvenlerine inanan arkalarında milyonlar var. Ne demek istediğimi son aylarda Ali Koç'un izlediği yolu gözümüzün önüne getirirsek daha iyi anlarız. Kulübü sudan çıkmış balığa döndürdü. 

Bu zengin şımarıklığının en büyük zararı da kulüplerinedir. Bilerek veya bilmeyerek ülkenin bu köklü kulübüne kötülük yapıyorlar. Parayı bastıran bu kulübü emellerine alet ediyor.

Şu örneği verirsem, bu başkanların FB'yi yönetim tarzı daha iyi anlaşılacak. Malumunuz GS'de olduğu gibi FB'de de yakında başkan seçimi var. Şampiyonluğa yakın GS'de başkanlık seçimleri sessiz sedasız ve kendilerine yakışır vaziyette sürerken, şampiyon olması rakibinin tökezlemesine bağlı FB'de ise adeta kılıçlar çekildi. Takımı emanet ettikleri teknik direktöre bile saygı göstermiyorlar. Adam daha takımın başında ve takımın moral ve motiveye ihtiyaç varken başkan adayları seçildikleri takdirde kulübün başına hangi teknik direktörü getireceklerinin açıklamasını yapıyorlar. Kendi evlatları olan, gel deyince gelen, git deyince gidecek olan halihazırdaki teknik direktörleri İsmail Kartal'a bile saygıları yok. İnanın, çocuk yapmaz yaptıklarını.

Tarihi geçmişe sahip, geçmişi başarılarla dolu FB, kendine gelmek ve bundan sonra Türk futbolunda etkin olmak istiyorsa, bu kulübün esas sahiplerinin yapacağı, ilk önce bu başkan adaylarına hadlerini bildirmeli. FB sizden büyük, alın paranızı başınıza çalın demeli. Değilse FB bu başkanların elinde oyuncak olur, gittikçe küçülür.

Unutmayalım ki FB bu ülkeye lazımdır. Centilmence rekabet ve futbolun gelişmesi için bu başkanlar elinde FB’nin şamar oğlanı olma sorunu acilen çözüm bekliyor. Bu kulüp Başkanlarına meze edilmemeli. Başkanlar kulüple kedinin fare ile oynamaması için bu kulüp kurumsallaşmalı. İlgilisine ve yetkilisine duyurulur.

İtibar Ne Olacak Ya?

Hazine ve Maliye Bakanlığının yayımladığı tasarruf genelgesinin ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı da bir basın açıklaması yayımlayarak tasarruf yönünde bir dizi tedbir aldığını duyurdu. Alınan tedbirler arasında en dikkat çeken de hakkında epey yorum yapılan ve tenkit edilen, Başkanlığın il dışı seyahatlerinde kullanılmak üzere kiralanan Audi A8 aracının da geri verildiği idi.

Bir diğer dikkat çeken tasarruf tedbiri ise "tüm hizmet içi eğitimlerin eğitim merkezlerinde ve Başkanlığımıza ait diğer mekanlarda yapılması" idi.

Diğer tasarruf tedbirleri ise toplantı, görüşme ve uygun hizmet içi eğitimlerinin çevrim içi yapılması yönünde.

Bu tasarruf tedbirlerini okuyunca muzipliğim tuttu. Nerede kaldı itibar ya demek geldi içimden. Öyle ya son yıllarda tasarruf tasarruf diyenlere karşı "İtibardan tasarruf yapılmaz" sözü baya moda idi. 

Koskoca Diyanet İşleri Başkanı'na ortalığı velveleye vererek bir A8'i çok görmüştük. Halbuki ne de yakışırdı etkin ve yetkin ve de sorumlu makam sahiplerine Audi marka A8. Makamın itibarı için masraftan kısılmamalıydı. 

A8 geri verildiğine göre inşallah araç sahibi, tasarrufa boynum kıldan ince deyip arabasını alıp gitmiştir. Sözleşme gereği teknik direktörlerin işine son verildiğinde olduğu gibi kiralanan aracın belli bir miktarını almaya kalkmaz. 

Şimdi ortada yoğun il dışı programlarda kullanılmak üzere kiralanan bu A8 olmadığına göre Sayın DİB Başkanı yoğun programlara nasıl gidecek? Beni düşündüren de bu. 

Acaba diğer birçok toplantı için çevrim içi yapılacak dediğine göre kendisi de il dışı programlarına çevrim içi mi katılacak? 

Haydi gitti diyelim. Altında A8 olmayınca belki de karşılamaya gelecekler, o araç yoksa biz de karşılaşmayız mı diyecek? Der mi derler. Nerede kaldı Başkan'ın itibarı bile derler belki de. 

Eldeki diğer külüstür ve 2023 model TOGG ile mi gidecek programlara? Haydi hayrola deyip çıktı yola. Yolda araç arızalanınca tamirci mi çağıracak? O zaman gel de çık işin içinden. Tamirci bir de aracı çekmemiz gerekecek derse o zaman Başkan ne yapacak? 

Bir diğer seçenek de yol diye bir program varmış. Bu programa girip gideceğin yer ve saati yazıyormuşsun. Oraya giden biri de çok cüzi bir miktar seni oraya kadar götürüyormuş. Ali Bey de böyle bir yol denese, aracın yakıt parasına küçük bir katkı sunsa hem adamı memnun eder hem de tasarruf tedbirlerine azami derecede uymuş olur. Belki de elinde kılıç, aracına binenin Başkan olduğunu gören araç sahibi, hocam bendensin, valla olmaz, senin paran burada geçmez diyecek. Bir Başkan'a otostop öneriyorsun. Bu, Başkan'a yakışmaz diyebilirsiniz. Derim ki bu önerim bir otostop değil.  

Farz edin ki otostop. Siz istemediniz mi tasarruf tasarruf diye adamın kafasının etini yiyen. Tasarrufsa tasarruf işte. 

Sonra otostop niye ayıp olsun. Mesela Konya'ya gelecek diyelim. Gölbaşı çıkışına kadar il içi hizmetlerde kullandığı 2023 model TOGG ile gelse, arkasında da hazirun onu uğurlamaya gelse, Konya'ya giden her bir araca -ki A8'de geçebilir- el kaldırsa, şöyle baş parmağıyla Konya'ya işaret etse, aracı müsait olan kim durmaz? Bakarlar ki DİB Başkanı. Sıraya girer yoldaki araçlar. Benim arabaya bin benim arabaya diye. Araç sahiplerinin kavga yapmasını önlemek amacıyla, oraya Ankara Emniyeti bir güvenlik ordusu gönderebilir. Başkan seçtiği bir araca bindikten sonra araç sahibine emri bil maruf, nehyi anil münkerde bulunsa, alın size irşat görevi. 

Haydi A8'i geçtim. Koskoca Başkan il dışı programlarına gitmek için elindeki birçok alternatifi değerlendirebilir. Hatta gideceği yerde havaalanı varsa özel ya da tarifeli uçakla gider. Oradan da müftülük alır. Belki müftülük bir hacı amcanın A8'i bile gelebilir almaya. Yeter ki Başkan yoğun il dışı programlarını askıya almasın, çevrim içi yapmaya kalkmasın. Sonra her iş çevrim içi ile olmaz. Haydi diğerlerini çevrim içi halletti. Gittiği yerde namaz kıldıracaksa bunu da çevrim içi yapacak değil. Cemaat uydum çevrim içi imama mı diyecek? 

Gözlerden kaçan bir tasarruf maddesi daha var. Bundan sonraki hizmet içi programları Başkanlığa ait yerlerde yapılacakmış. Yani beş yıldızlı otellere gitmeyin deniyor. Bu madde olacak şey değil. Yıllardır beş yıldızlı otellerde toplantı ve seminer yapan kamu görevlileri için bu, çok zor olacak çok. Demedi demeyin. O karanlık mahzenlerde çekilmez maazallah.

Neyse böyle ciddi bir meselede bile sulandırmada üstüme yok. Huyum kurusun. 

Görünen o ki tasarruf tedbirlerine tüm kamu kurumları uyacak. Hayırlı olsun demek isterim bu tasarruf genelgesine. İnşallah sonuç alınır. Yalnız gecikmiş bir tasarruf genelgesi bu. Böyle kaç genelge kaç yıl boyunca çoktan yayımlanmalıydı ve de uyulmalıydı. Heyhat ki heyhat...