16 Mayıs 2024 Perşembe

Ülkenin FETÖ ile Sınavı (3)

FETÖ mağdurlarının ne kadarı mağdur ne kadarı mağdur değil, bunu kimsenin bilme imkanı yok. Bilinen bir gerçek var ki ateş düştüğü yeri yakar. Kanaatimce FETÖ’nün içinde cemaat boyutunda yer alan, ibadet kesimi dediğimiz kişiler içerisinde yapının gerçek yüzünü bilmeyen, kanmış, kandırılmış, pişmanlık duyan yüzbinlerce mağdur var. Her türlü imkan ve yetkiye sahip devlet bile bu yapının sinsiliğini ve gerçek yüzünü iş işten geçtikten sonra farkına vardı ise elinde devletin imkan ve gücün olmayan ibadet kesimi bu yapıyı nasıl tanısın zamanında. Atladığımız nokta burası. Çünkü vatandaş uyuyabilir, kanabilir ve gerçeği göremeyebilir. Devletin ise bunlara lüksü yoktur. Devlet göremeyerek ihmal içinde ise vatandaş hayli hayli ihmal eder. İnsanları FETÖ’cülükle yargılarken bu noktayı da göz önünde bulundurmak gerek.

Burada devlete yön verenlerin de vatandaşı fişlerken kendisini sorgulamadı gerekir. Biz niçin bu yapıyı bu kadar güçlendirdik? Bu yapıyı daha önce niye tanıyamadık? Devletin önemli noktalarını niçin bu yapı ile doldurduk? Niçin bunlarla iş tuttuk? Bu yapı devletin her yerini ahtapot gibi sararken ve tek güç olurken devlete yön verenlerin eli armut mu topluyordu? Vatandaşı suçlarken devlet ne kadar masum gibi.

Bu kadar açıklamanın ardından şunlar FETÖ’cü demeyeceğim. Çünkü gerçeği, sahtesi, mağduru hangisi tam tespit etmek mümkün değil. Üstelik bu yapı 1960’lardan beri kurulup gelişip büyümüş ve büyütülmüş. Eğitim görünümlü tavrıyla özel okullar açarak ideolojisini tabana yaymış bir yapıdır. Toplumsal bir olay olmuştur. Toplumsal olaylarda ise bu şöyledir diye kesip atamazsın.

Gerçek FETÖ’cülerin kim olduğu tam tespit edilmese de burada kanaatimi yazacağım.

Bir defa FETÖ korunup kollanan ve gizli gizli devletin kurumlarına sokulan, zamanı gelinceye kadar gerçek yüzünü göstermeyen bir derin devlettir. Yani derin devletin kendisidir. Derin devlete zaman zaman farklı ideoloji sahipleri hakim olur. Birileri bu derin devlet ile bir başka derin devleti temizlemiş. Sonra kendisi derin devlet olmuştur. Bu yapı ile Ergenekon adı verilen kesim derin devletten temizlendi. Boşalan yere bu yapı geçti. 15 Temmuz ile birlikte bu yapı derin devletten temizlendi. Derin devlete şimdi başkası hakim oldu. Yani birileri bu  yapı ile birilerini temizledi. İşi bitince atıverdi.

FETÖ bir ABD projesidir. Senaristi ABD, aktörleri ise bizden. PKK terör örgütünün arkasında kim varsa bu yapının arkasında da o vardır. PKK ABD’nin dağ kadrosu, FETÖ ise şehir yapılanmasıdır. Öcalan’ı 1999’da Kenya’da derdest edip bize teslim eden ABD’dir. Aynı ABD aynı yıl Fethullah Gülen’i ABD’ye götürendir. Öcalan’a senin dışarıda işin bitti, içeride işin devam edecek dedi. Gülen’e de senin içerideki işin bitti, yanıma alıyorum dedi.

Gülen hareketi eliyle dünyanın çoğu ülkesinde okul açma projesinin mimarı da yine ABD’dir. Bugün Gülen başta olmak üzere birçok haini bize vermeyen yine ABD’dir. Bu yönüyle bakıldığı zaman gerçek FETÖ’cü ABD’nin kendisidir. Terör örgütünün başı olan Gülen ise hazırlanan senaryoyu oynayan başrol oyuncusudur. ABD PKK’ye ve FETÖ’ye destek vermezse bu örgütler bir hiçtir. Hem PKK hem de FETÖ ABD adına ülkemizde vekalet savaşı veren iki piyon örgüttür. ABD’ye hizmet ettikleri müddetçe makbuldürler. ABD yerlerine daha iyisini bulursa bunları bize teslim eder. Alın bunlarla oyalanın der. Biz boşuna birbirimizi FETÖ’cülükle suçlamayalım.

Darbeyle beraber ülkeyi terk edip başta ABD olmak üzere Batı ülkelerine kaçıp gidenler, bu yapının üst düzey askerleridir. Siz bunlara piyon da diyebilirsiniz. Gülen senaryoyu oynayan başrol oyuncusu ise kaçıp gidenler de bunun yardımcılarıdır. Ne Gülen ne yardımcıları senaryoyu yazandır. Hainler zaten senaryo yazamaz. Çalınan bir parmak bal ile rolünü oynar.

Gördüğünüz gibi nazarımda tek ve gerçek FETÖ’cü ABD’dir. Kaçıp giden hainleri ülkesinde besleyen ve koruyan Batı ülkeleri ise bu yapının gerçek yardımcılarıdır. Yani FETÖ’dürler.

Bunların dışında kalanlar ise bilerek veya bilmeyerek bu yapının içinde yer almış, bunlara inanmış, bunlarla iş tutmuş, bunların değirmenine su taşımış kişilerdir. Bunları gerçek FETÖ’cü görmem. Çünkü bunlar olsa olsa kullanılmış zavallılardır. (Devam edecek) 

Ülkenin FETÖ ile Sınavı (2)

Tüm bunları derken birilerini üyelikten kurtarma değil niyetim. Aslında 25 Temmuz kanlı ve menfur darbe kalkışması devlet ve millet işbirliğiyle püskürtüldükten sonra darbenin başarılı olamamasında en büyük payın sahibi Cumhurbaşkanı’nın yapıyla ilgili tasnif ve tespiti çok mükemmel idi. Sayın Cumhurbaşkanı yapıyı üçe ayırmış. Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet şebekesi. Ticaret ve ihanet şebekesi ile mücadelemizi sürdüreceğiz. İbadet kesimine dokunmayacağız demişti.

Bu güzel ve yerinde tasnif ve tespitten maalesef sapıldı. İhanet şebekesi zaten atı alıp Üsküdar’ı geçmiş, yurtdışına kapağı atmıştı. Ticaret erbabının çoğu da mal, emval ve yatırımını yurtdışına kaçırmıştı. Geriye dokunmayacağız denen ve bir zamanlar altın nesil denen ibadet kesimi kaldı. Bunlar da yurt içinde işinde ve gücünde idi. Bir FETÖ varsa o zaman bu FETÖ ile nasıl mücadele edilmeliydi? Sonra halk ne derdi? Hani sizin FETÖ’cüler diyecekti? Devlet de sürek avına çıktı. Bula bula elde kalan ibadet kesimi kalmıştı. Darbeden bu yana içeri atılan, hakkında işlem yapılan, devlet göreviyle ilişiği kesilenlerin çoğu bu ibadet kesimi idi. Yani yapının cemaat boyutuydu. Yapı, örgüt ve cemaat boyutu itibariyle bir ayrıma tabi tutulmadığı için yapı ile şu ya da bu şekil irtibatı olan veya irtibat kurmuş olanlar FETÖ’cülükle damgalandı.

Yurtdışına kaçmadığı halde FETÖ’cü olan yok mu? Varsa da onların çoğu lekelenmedi. Onlar bir şekil paçayı kurtardı. Her biri gemisini kurtaran kaptan oldu. Lekelenmedikleri gibi bugün çoğu etkili ve yetkili durumdalar. Bu tipler dün yapıyı öven, göklere çıkaran, bugün küfreden ve bela anan kesimdir. Dün överek, yapının güçlü olduğu zamanlarda işlerini yürüttü. Bugün küfrederek işlerini yürütüyor. Çekirdekten yetiştirilmiş kişilerin devletin üst kademelerinde görev yapıyor olması, mahkeme kararıyla bylock kullandığı tespit edilen kişinin seçimli de olsa devletin bir organında başkan olması verebileceğim örneklerdendir.

Cumhurbaşkanı 17-25 Aralık süreci ile birlikte bu yapı ile mücadele etse de yapının iç yüzü 15 Temmuzda ortaya çıktı. Yapı mensuplarının kullandığı bylock 2017 yılında Yargıtay tarafından terör örgütü üyesi kabul edildi. 15 Temmuzdan sonra FETÖ ile mücadele adı altında kurulan komisyonların, kişinin FETÖ üyesi olup olmadığını tespit için ortaya koyduğu kıstaslar zamanla değişti. Hatta süreç için milat olarak 17-25’i mi, 15 Temmuzu mu baz alalım tartışması bile yapıldı. 17-25 Aralık daha baskın çıktı. 2016 yılında kurulan komisyonlar üç yıl öncesi olan 17-25 Aralık arası kişilerde yapı ile bağını aradı. Bu bile geriye dönük suç ihdasına bir örnektir.

Görevden atılması gerekenler mahkeme kararı ile atılması gerekirken içinde hakim, savcı olmayan kişiler eliyle görevlerine son verildi.

Yargıtay 2017 bylock içtihadını yeniledi. Daha önce bylock terör örgütü üyesi için yeterli iken yeni içtihadında bylock içeriklerine bakılması, kimlerle görüştüğünün tespit edilmesi isteniyor.

Daha önce Bank Asya hesabı, bu bankaya para yatırma, Aktif Sen üyeliği gibi kriterler örgüt üyeliği için yeterli iken sonraları bu kıstaslardan vazgeçildi.

Sorgusuz, sualsiz KHK ile atılanların sayısı az değil.

Birçok davalar Yargıtay ve Danıştay’da bekliyor. AHİM’e giden dosyalar Türkiye aleyhine verilmeye başlandı. Yıllarca açıkta olan veya görevine son verildiği halde geri dönenler var. AHİM’de bekleyen dosyalar karara bağlandıkça Türkiye’nin suç dosyası kabaracak ve ülke olarak durmadan yüklü tazminatlar ödeyeceğiz.

Anlatmak istediğim, FETÖ ile mücadelede objektif kriterlerimiz oturmadı. Durmadan değişiyor.

Çok uzatmadan FETÖ sınavını iyi veremedik. Haklı veya haksız çokça mağdur ürettik. Esas hainlere dokunmadık. Çünkü gücümüz yetmedi. Elde olanlarla yetindik. (Devam edecek) 

Ülkenin FETÖ ile Sınavı (1)

Yazılarımı takip edenler bilir. Her telden yazmaya çalışırım.

Yeter ki ilgimi çeken, dert edindiğim bir konu ve yüzeysel de olsa dağarcığım yeterli olsun. Yeter ki içimde yazma isteği, yazma imkanı bulduğum bir boşluk ve ortam olsun.

Gördüğümü nasıl okuyorsam çalakalem yazmaya başlarım. Ama evde ama bir çay ocağında.

Yeter ki bir başına olayım. Önünü, arkasını düşünmeden başlarım cepten yazmaya. 

Yazarken de konunun derinlemesine inmem. Ucu kime dokunur, ne mesaj verir demem.

Yazılarımın çoğunda mizah, hiciv olur. Bunu ciddi yazdığım yazılar da bile görmek mümkün.

İşlediğim konuya uygun bir anım varsa konuya ya anıyla başlar ya da anıyla bitiririm. 

Bir yazımda da değer verdiğim bir mülki amirin FETÖ'cü olmamasına rağmen görevden atıldığını, nice sonra suçsuz bulunup göreve iade edildiğini, göreve iadeden sonra emekliliğini isteyip köşesine çekildiğini ve içine kapandığını işlemeye çalışmıştım. Bu  şekil mağduriyet yaşayan çok sayıda kişi olduğuna değinmiştim.

Bu yazım üzerine bir arkadaş da "Biraz da gerçek FETÖ'cülerin hikayesini yazsan da mağdurlarını bilelim" yazdı.

Bu talep üzerine yazmaya çalışacağım. Bakalım becerebilecek miyim? Ki zor bir talep. Çünkü at izi, it izine karıştı dendiği bir ortamda kimin gerçek FETÖ'cü kimin FETÖ mağduru olduğunu tespit etmek mümkün değil.

Hikayesini bildiğimiz kişilerin mağduriyetinden söz edebiliriz. Burada soruyu soralım. Gerçek FETÖ'cü kim ya da kimlerdir? 

Bu konuyu irdelemek için önce bazı tespitlerde bulunmak lazım.

Adına şimdilerde FETÖ, önceleri Paralel Devlet Yapılanması, Hizmet Hareketi, Gülen Hareketi, cemaat denilen, bir zamanlar gelmiş geçmiş tüm hükümetler ve derin devlet tarafından açık veya gizli, korunup kollanan, gözetilen ve destek verilen yapı ile şu ya da bu şekilde irtibatlı olan milyonlar var. Bu yapının içinde olan herkesi FETÖ üyesi mi kabul edeceğiz? Yani toptancılık mı yapacağız? Bu konuda kanaatim, yapının cemaat boyutu ile örgüt boyutunu ayırmakla bu işe başlanmalıydı. Önce bunda bir konsensüs olmalıydı. 

Bunu ayırmak zor denirse 15 Temmuzda kim, nerede, buna bakılmalıydı. 15 Temmuz darbesine bilfiil katılmış, asker ve polise kurşun sıkmış, darbeyi teşvik etmiş, propagandasını yapmış; maddi, manevi  ve finansal destek sağlamış, darbeyi övmüş ise bu kişiler gerçek FETÖ'cü kabul edilmeliydi. Cemaatin içinde olduğu halde darbeye katılıp destek vermemiş kişiler FETÖ'cü sayılmamalıydı. Ayrıca darbe esnasında, darbe öncesi ve sonrası yurtdışına kaçanlar, kaçtığı halde dışarıda yapıyı över bir tavır içine girenler, devlet aleyhine çalışanlar, hakkında isnat olduğu için çağrıldığı halde ülkeye gelmiyorsa bu kişiler de gerçek FETÖ'cü kabul edilmeliydi. Bu bahsettiğim kesim (darbeye bilfiil katılan ve arandığı için yurtdışına kaçan) bir zamanlar tasnif yapılan ihanet kesimidir. Darbeye katılmadığı ve kaçmadığı halde bu ülke içinde kalanlar direk FETÖ'cü ilan edilmemeliydi. Bu kişiler hakkında acaba denmeli ve o değilden izlenmeliydi. Kendilerine bu yapıyla geçmiş bağınız var. Sizi takip ediyoruz. Hal ve hareketlerinize dikkat edin denebilirdi. Bu yapının gerçek yüzü ortaya çıktığı halde bu yapıyla iletişime geçip geçmedikleri takip edilmeliydi. Böyle bir durum olursa suç üstü yapılmalıdır. 

Ayrıca bu kişilerin FETÖ üyesi olup olmadığını tespit için sürek avına çıkılmamalıydı. 17-25 Aralığı baz alarak geriye dönük inceleme ve araştırma yapılmamalıydı. Yapılacaksa da üyelik için objektif ve ölçülebilir kriterler ortaya konmalıydı. Zamanında suç olmayan söz ve eylemler suç unsuru kabul edilmemeliydi. Çünkü aksi durum suç tespit edilmiş. Sırada bu suça suçlu bulmak olurdu. Nitekim yaptığımız da bu.(Devam edecek)