24 Nisan 2024 Çarşamba

Çuvalla Para Dönemi

"Bir eşek yükü kadar para verdim", 

"Dünyanın parasını harcadım/verdim", 

"Kendini satsan, ödeyemezsin/alamazsın", 

"Bir çuval para verdim/döktüm", "Çuvalla para verdim", "Bir çuval dolusu para verdim"

gibi ifadeler kullanılırdı eskiden. Bu ifadeler abartı olsa da dökülen ve saçılan paranın çok olduğu anlaşılırdı.

Geçmişte abartılı söylenen bu cümleler, günümüzde gerçek oldu. Hayaldi, gerçek oldu da diyebiliriz buna. Artık abartı yok. Hayatın acı gerçeği var.

Yine eskiden birinin veya bir şeyin değersiz olduğunu ifade etmek için "Gavur parasıyla beş para etmez" deyimi kullanılırdı. Bu deyim de öyle zannediyorum, yabancı paraların çok değersiz olduğu zamanlara binaen söylenmiş olmalı. Bugün bu deyimin de bir anlamı kalmadı. Çünkü tersi bir durum söz konusu. Buna, nereden nereye diyebiliriz.

Bu deyimden hareketle, ülkemizde TL gibi tedavülde olan dövizlere bir bakalım. Bakalım diyorum ama yazdığım anda yazdığım kurun miktarı ertesi gün değişecektir. Yine de yazacağım. En azından paramızın yabancı para karşısında değerinin ne seviyede olduğu hakkında bize bir fikir verir.

24 Nisan 2024, saatlerin 00.06'yı gösterdiği zaman,

1 ABD doları= 32,52 TL

1 avro=34,86 TL

1 İngiliz sterlini= 40,53 TL

Bu demektir ki 1 ABD doları için 33 TL, 1 avro için 35 TL, 1 İngiliz sterlini için 41 âdet yüz lira vermemiz gerekecek. Kazara bu yabancı paralardan 5-10 bin almak zorunda kalırsak, en büyük paramız olan 200 TL'den kaç adet vermemiz gerektiğini varın siz hesap edin. Para sayma makinesi olmadan sayabilmek zaten mümkün değil. İyi ki 2005 yılında paramızdan altı sıfır atılmış. Ya bir de atılmasaydı ne halde olurduk? Bir dolar almak için 32 milyon 52 bin lira vermek zorunda kalacaktık. 

Bugün kazara bir ev almaya kalksak, evin değeri 2-3 milyon olsa öyle zannediyorum, bir çuval dolusu para götürmemiz gerekecek tapuya. 

Bir araba almak için de durum bundan farklı değil. 

Böylece eskinin çuvalla para harcadım sözleri gerçek oldu. 

Artık "Gavur parasıyla beş para etmez" sözü "Türk parasıyla beş para etmez" şekline dönüştü. 

Elinde üç kuruş arta kalan parası olan, parasını TL'de tutmuyor. Paranın değerini korumak için soluğu döviz bürosunda veya kuyumcuda alıyor. Çünkü cebinde veya hesabında para tutan bilir ki cebindeki yüz liranın ertesi gün kaç lirası çalınacak. 

Kimse doğru dürüst cebinde para taşımıyor. Çünkü kabarıklığı rahatsız ediyor. Havale ve EFT ile işi geçiştiriyor. 

Bu durumu nereden nereye geldik diyenler bir kez daha düşünsün. Öyle hamaset yapıp bizim paramız TL demeye benzemez bu. Her şeyimiz dövize endeksli. 

Efendim yol, köprü, otoban, çift yol, alt yapı yapıldı. Dün bunlar yoktu. Türkiye nereden nereye geldi. Herkesin evi ve arabası var. Yollar arabadan geçilmiyor demeye benzemez bu. 

Elbette güzel hizmetler bunlar. Yalnız paranın değerini koruyamadıktan ve yabancı para karşısında milli paramızı pul ettikten sonra ne işe yarar bizim gelişmemiz? Milli gururumuza dokunmuyor mu bir dolar için 33 TL verirken? Bundan öte ayıp olur mu hiç? Bir ülke için bundan öte zillet olur mu? 

Geçmişten günümüze yapılan yol, köprü, inşaat, alt yapı gibi hizmetleri sayanlar, ülkeye gelen sıcak parayı yola, köprüye, otobana saçarak enflasyonu azdırdığını biliyor mu acaba? Menderes, Özal ve Erdoğan, ülkeye giren her sıcak parayı yola, köprüye ve inşaata döktü. Bak nasıl geliştik dedirtti. Hepsi ülkenin geleceğinden ziyade bir sonraki seçimi nasıl kotarırız hesabı yaptı. Geldiğimiz nokta ise sıcak paranın yerli yerinde kullanılmadığına en güzel örnektir. Keşke bu sıcak paralar yatırım, üretim ve istihdamda değerlendirilebilseydi...

Bence hatasıyla, sevabıyla, bilerek veya bilmeyerek bir ülkeye yapılan en büyük kötülük o ülkenin parasının pul edilmesidir. Bir millet de parası kadar millettir. Ötesi mi dersen kaçmaktır, mazeret üretmektir ve lafügüzaftır.

23 Nisan 2024 Salı

Müteferriçliğimden Kesitler (2)

Bir önceki yazımda günlük rutin yürümeye nasıl başladığımı anlatmaya çalışmıştım. Sizin için hiç önemi olmasa da günlüğümde yer alsın diye aklımda kalan yürüyüş güzergahlarımı yazmaya çalışacağım. Yürüdüğüm yerlerin mesafesini Konya dışındakiler bilmese de Konyalılar bilir.

Meram Yaka-Altın Apa Barajı. Bugüne kadar mesafesi uzun en uzun  güzergah. 2 defa gidiş-geliş, bir dönüş. Her gidiş geliş süresi toplam beş saat.

Meram Yaka-Takkeli Dağ. Bu yürüyüşümde 1675 m. yüksekliği olan dağa, yolundan değil, yamaçlarından çıktım. Toplam dört saat sürdü.

Meram Yaka-Sarayköy (3 kez) gidiş-dönüş. 

Meram Yaka-Sille (3 kez) gidiş-dönüş.

Meram Yaka-Eski Sanayi Köprüsü (Koyuncu Petrol),

Meram Yaka-Meram Bağları-Dutlukırı Millet Bahçesi-Antalya Çevre Yolu (3 saat),

Meram Yaka-Akyokuş Tepesi (defalarca),

Meram Yaka-Akyokuş-Takkeli Dağ hizası (defalarca),

Meram Yaka-Tavus Baba, 

Meram Yaka-Meram Dere,

Meram Yaka-Adliye,

Meram Yaka-Alaeddin Tepesi,

Meram Yaka-Mevlana Kültür Merkezi,

Meram Yaka-Kozağaç, 

Meram Yaka-Gazze Caddesinden Antalya Çevre Yolu, 

Meram Yaka-Harmancık, 

Meram Yaka-Karatay Terminali,

Meram Yaka-Otogar,

Meram Yaka-İstasyon-Ahmet Özcan Caddesi-Altıyol,

Meram Yaka-Gazze Caddesi-Antalya Çevre Yolu-Dutlukırı Millet Bahçesi-Lalebahçe, 

Meram Gar-SÜ kampüsü gidiş, 

Meram Gar-Kulesite-Belh kavşağı, 

Meram Gar-Kule Site-Fetih Caddesi-Ahmet Özcan Caddesi,

Alakova-Meram Gar geliş,

Meram Gar-Aziziye-Mevlana,

Meram Gar-Meram Tıp Fakültesi Yeni ve Eski Hastaneleri,

Meram Gar-Şehir Hastanesi, 

Güneysınır Mevlana Mahallesi-Gürağaç dağı, 

Güneysınır Mevlana Mahallesi-Güneybağ dağı, 

Aklımda kalanlar bu güzergahlar.

Hasılı pandemi geçmiş olmasına rağmen arabaya binmek, toplu taşımayı tercih etmek benim için en son çare. Hep ilk ve son tercihim yürümektir.

Dinç bir vücuda sahip olmak, sağlıklı yaşamak ve göbeği eritmek için yürümek bire bir. Şiddetle öneririm. Bir müteferriç de siz olmak istemez misiniz? Haydi göreyim sizi...

Türk Futbolunun Gelişmesine Dair Önerilerim

Eskiden her takımda birkaç yabancı olur, geriye kalan futbolcuların çoğu Türk futbolcu olurdu. Son yıllarda takımlarımızdaki Türk futbolcu oranı değişti. Tüm takımlarımızın on birinde çoğunluk artık yabancı futbolcu.

Takımlarımızda yabancı futbolcu bolluğu olsa da hakemlerimiz Türk idi.

Ali Koç'un haksızlık yapılıyor, VAR hakemleri istiyoruz isteği doğrultusunda kritik maçlarda yabancı VAR hakemine görev verilir oldu.

Fenerbahçe'nin Sivasspor ile yaptığı maç gösterdi ki yabancı VAR hakemi de FB'nin kötü gidişine çözüm olmadı. Bizim VAR hakemleri bugüne kadar bu sezon FB lehine 16 penaltı vermiş. Bu penaltıların 12 tanesi FB mağlupken ya da berabere iken gelmişti. Penaltıların zamanlaması da manidardı. Genelde son dakikalarda ve uzatmalarda FB lehine penaltı kararı verildi. Bu sezon kulüpler arasında en fazla penaltı verilen unvanını koruyor FB kulübü. Gel gör ki Ali Koç'un isteği üzerine Sivasspor maçında görev yapan yabancı hakem bir kural hatası yaparak maçın uzatmalarında FB'ye vereceği yerde Sivasspor takımı lehine penaltı verdi. FB teknik direktörü haklı olarak "Şampiyonluğa oynayan takıma son dakika penaltı verilmez" dedi. Ama dinleyen kim? Sonunda FB şampiyonluk yolunda Sivas'ta iki puan bırakarak şampiyonluğa oynayan GS ile aradaki farkı dört puana çıkarmış oldu. Hasılı Fener'e yabancı VAR hakemi de derman olmadı.

FB'nin bu durumuna üzüldüm doğrusu. Bu sezon şampiyon da olamazsa hiçbir kupa elde edememiş olacak.

Yabancı VAR hakemine rağmen FB niçin mağdur ediliyor? Düşündüm taşındım. Sonunda buldum galiba. Sanırım yarı Türk yarı yabancı hakem olmayacak. Hakemlerin hepsi Türk olunca da olmuyor, sadece VAR yabancı olunca da olmuyor. 

Bu durumda ne yapılmalı? Futbolumuz nasıl gelişir? İşte tartışma götürmez önerilerim:

Maçları yönetecek orta, yardımcı ve VAR hakemleri tümden yabancı olmalı. 

Futbolcuların çoğu yabancı olunca teknik direktörler de kesinlikle yabancı olmalı.

Yerli futbolculara ülke sınırları içerisinde herhangi bir kulüpte oynayamazsın diyerek onlara yol verilmeli. Kulüplerin tüm futbolcuları da yabancı olmalı. 

Federasyonun başına da bir yabancı başkan getirilmeli. 

Kulüplerin başkan ve yönetim kurulu üyeleri de yabancı olmalı. 

Kısaca, seyirci dışında futbolun her kademesinde hep yabancılar istihdam edilmeli.

Futbolda başlatılan bu yabancı furyası başarıya ulaşırsa bürokrasi ve ülke yönetimi de yabancılara devredilmeli.

Burada sadece bir yabancı VAR hakemine 80 bin ödüyoruz. Tüm hakemlere ve diğer kademelerde istihdam edilecek yabancılara para mı yeter denebilir. Yabancı VAR hakemine 80 bini bulan diğerlerine de bulur. Yeter ki istensin. Bunun için gerekirse İngiltere tefecilerinden borç bile alabiliriz. Yeter ki futbolumuz gelişsin. Seyir zevki için bu uğurda gidecek paranın lafı olmaz. Baktık olmadı, TL’den vazgeçip paramızı da yabancı parasına döndürebiliriz.