4 Nisan 2024 Perşembe

Dip Dalga

Her seçimde seçmen sandıkta mesaj verir. Sandığın dili yoktur ama sonuçtan hisse çıkarılır. Sonucu okuyan ve gereğini yapan bu piyasada var olmaya devam eder. Sonucu okuyamaz, okusa da gereğini yapmaz, tespit ettiğiyle kalırsa mevcudu koruyamadığı gibi bazen hızlı bazen de yavaş yavaş erir ve yok olur gider.

Bu kısa açıklamadan sonra seçmenin vermek istediği mesajın ne olduğu üzerine kafa yormak istiyorum. 

Herkes hemfikir ki seçmen üç dönem belediyeleri ve iktidarı verdiği partiye 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde ilk sarı kartını göstermişti ve AK Partiye üç dönem verdiği kredi notunu düşürmüştü. Hükümet kurulamayınca ve muhalefet koalisyon kuracak iradeyi göstermeyince, 7 Haziranda gösterdiği sarı kartı üç ay sonra yenilenen seçimde kaldırarak yeniden tek başına iktidara taşıdı.

AK Parti 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde elliye yakın oyla iktidar olsa da erimeye devam etti. Parti alacağı tedbirlerle erimeyi önleyeceği yerde her seçime yanına yeni ortaklar alarak iktidarda kalmaya devam etti. Halkın bu partiyi iktidarda tutmasında en büyük etmen bu partiye alternatif olmamasıdır. Alternatif olmadığı için seçmen 2024 mahalli seçimlerine kadar sabretti. O kadar seçimde verdiği destek bir çaresizliğin sonucu idi. Bir umut belki düzeltir dedi ve hiçbir partiye bugüne kadar vermediği desteği verdi. 

2024'e gelince seçmen dedi ki:

Görüyorum ki senin kendini ve ülkeyi düzeltecek çapın kalmadı. Artık bıçak kemiğe dayandı. Biz kaht-ı ricalden dolayı sana ardı arkasına yüz verdikçe astar istemeye devam ediyorsun. Yetti artık buraya kadar dedi ve ikinci sarı kartını gösterdi.

Sen sandın ki alternatifim yok. Bunların eli mahkum bana dedin. Hop bakalım. Dur orada. Kim demiş alternatifin yok diye. Unutma ki alternatifi biz çıkarırız dedi ve alternatifimiz CHP dedi. Hem öyle destek veriyorum ki 2019 yılında vermediğim meclis çoğunluğunu bu sefer veriyorum dedi. 

Seçmen CHP'ye; bak, 89 yılında verdiğim şansı değerlendiremedin. Bundan dolayı seni bir otuz beş yıl kızağa çektim. Yani cezalandırdım. An itibariyle cezanı kaldırıyorum. Çünkü her insan ikinci bir şansı hak eder. Değerlendirdin değerlendirdin. O zaman 2028'de başımın tacısın. Değerlendiremezsen, üçüncü bir şansı rüyanda bile göremezsin dedi. 

Yüzde altılık bir oran hiçbirinize güvenmiyorum diyerek sandığa gitmedi. 

Sandığa giden yüzde yetmiş sekizin önemli bir oranı içine sinerek bir partiye oy vermedi. Seçimden bir beklentisi de yoktu. 

Sandığa giden seçmen 2023 genel seçimleriyle birlikte içine kapanmış, siyaset konuşmaz olmuştu. Şu partiye, bu partiye oy vereceğim demedi. Önemli bir kesimi seçim geçmiş olmasına rağmen oy verdiği partiyi izhar etmedi. Çünkü AK Partiye verirken de utandı, CHP'ye verirken de utandı. Çünkü kime dese, verecek parti bulamadın mı endişesini taşıdı. Kabine giren, bu Allah ile benim aramda dedi ve eveti CHP'ye bastı. Bunu yaparken de seçmenler birbirleriyle kavilleşmedi ve çoğunluğun beklemediği bir sonuç ortaya çıktı. Herkes sonuca şaşırdı. Bunun adı dip dalga idi. 

Bu seçimde ceketimizi koysak kazanırız denilen kaleler el değiştirdi. AK Partinin kaleleri bir bir CHP'nin eline geçti. 

Seçmen AK Partiye sabrımızı çok zorladın. Sabır sabır nereye kadar dedi. O kadar kredinin bedeli bu ağır tablo olmamalıydı dedi ve cezasını kesti. 

Şimdi hakem rolünü yerine getiren seçmen CHP'yi izlemeye koyuldu. Bu krediyi iyi kullanırsan, 2028'de ülkeyi teslim ederim, AK Partiye de güle güle derim dedi. 

Gecikmiş Yüzleşmenin Telafisi Yoktur

Hata ve yanlış kelimelerini birlikte aynı anlamda kullansak da elde olmadan ve farkına varmadan kişinin işlediği kusura hata denirken bile bile yapılan hataya ise yanlış diyoruz. Birinde kasıt yok, diğerinde var.

İnsan olup da hata ve yanlış yapmayanımız yoktur. Çünkü hatasız insan olmaz. Ne kadar mükemmel olsa da insanın gündelik hayatında ve hayatın evrelerinde hata yapmaması mümkün değildir. Çünkü hata yapacak bir fıtratta yaratılmışız. Hatasız biri varsa o da hiç eksikliği olmayan Allah'tır. 

Elhasıl bilerek veya bilmeyerek hata ve yanlış yaparız. Hata ve yanlışı masum ve makul hale dönüştüren ise hata ve yanlışın farkına varıldığı zaman bundan hızlıca vazgeçmektir, U dönüşü yapmaktır ve her hata ve yanlışın sonucunda da taraflardan özür dilemek, hata ve yanlıştan vazgeçmek ve doğrusunu yapmaktır. Bu bir erdemdir. Bunu da en kısa zamanda yerine getirmek gerekir. 

Hata ve yanlıştan vazgeçmek aynı zamanda kişinin kendisiyle yüzleşmesi demektir. Bir daha bunu yapmayacağım sözüdür ve yaptığından pişmanlık duymak demektir. Aynı zamanda verdiği zarar var ise zararı tazmin etmektir. Eğer hata ve yanlış yapan kişi, telafisi zor ve ağır bedeller gerektiren bir hata ve yanlış yapmış ve de etkili bir makamda ise görevinden istifa etmek suretiyle köşesine çekilip yerini taze kana teslim etmesidir. İlgili kişi aynı zamanda yapılan eleştirilere de açık olmalıdır. 

Hata ve yanlışların mimarı ilgili kişi, zamanında hatasıyla yüzleşmez, hatadan kurtulma yollarını aramaz, hata ve yanlışları halının altına süpürerek görmezden gelir, hata ve yanlışında ısrar eder, düzeltmeyi ihmal eder, geçen zaman diliminde zamanında önlem almadığı için girdiği maceralardan ve inadından dolayı ceremesini sessiz yığınlar çekiyor, bu çekilen sıkıntıyı görmezden gelmeye devam eder, uzun süre körler ve sağırlara oynadıktan sonra o kadar başarının ardından bir mağlubiyet gelir ve hata ve yanlışları masaya yatırmaya kalkarsa buna badü harab'il Basra denir. Çünkü Basra harap olduktan sonra o yıkılıp dökülen Basra sittin sene kendine gelmez. Düzelse de orası Basra olmaz.

Basra nasıl düzelsin ki? Halbuki bunun yolu sıcağı sıcağına hatayla yüzleşmektir. Soğumuş ve kangren olmuş sorunların içinden çıkmak ve eski günlerdeki gibi başarı çıtasını yükseltmeye çalışmak beyhude çaba olur. Çünkü ardı arkasına yapılan hata ve yanlışlar birike birike sorunlar çözülemeyecek kadar büyümüştür.

Nerede hata ve yanlış yaptık üzerine istediği kadar kafa yorsun, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Çünkü kokuşma ve yozlaşma başlamıştır. Kokuşma ve yozlaşmanın ise tedavisi ve telafisi yoktur. Bu badireden ne kadar kurtulmaya çalışsa da eski görkemin yakalayamadığı gibi küçülen küşüle yok olmaya mahkumdur. 

İktidara Giden Yol

Türkiye seçmeni; milliyetçi, muhafazakar, İslamcı, laik-seküler, merkez sağ ve merkez sol diye genel hatlarıyla ayrılsa da

Seçmen analizi yapılırken futbol takımı tutar gibi parti taassubu var dense de

Bazı il, ilçe ve bölgeler bazı partilerin kalesi olma özelliğini kaybetmiyor şeklinde bir genel kanaat olsa da

Genel ve mahalli seçimlerde iktidar ve muhalefet pek değişmiyor, Türkiye yönetiminde ağırlıklı olarak merkez sağ iktidar oluyor dense de

Türkiye seçmeni sağduyulu bir seçmendir. Düşünür, taşınır, önünü ve arkasını hesaplar. Sandığa gider ve hakemlik rolünü en güzel şekilde yerine getirir. 

Vatandaşın genel temayülü milliyetçi, muhafazakar, İslamcı, merkez sağ olsa da her önüne geleni iktidara taşımaz. İktidara getirmek istediğini önce yerel yönetimlerde teste tabi tutar. Belediyelerde hizmeti görürse o partiyi iktidara taşır. İktidara getirdiği, ülke yönetimini çeker çevirir, ağzına yüzüne bulaştırmaz, yolsuzluğa bulaşmaz, sorunları çözer ve yönetim zaafı göstermezse o partiyi tekrar tekrar iktidara taşır. Baktı ki iktidardaki tökezlemeye başlarsa futbol maçındaki teknik direktörlerin oyuncu değişikliği için yedek futbolcuya ısınma emri verdiği gibi vatandaş da yedeğinde tuttuğu partiyi yerel yönetimlere getirerek ülke yönetimine hazırlar.

Ne demek istediğimi örneklerle açıklayayım. 

80 ihtilalinin ardından, 83 yılında yapılan genel seçimlerde, Turgut Özal'ın ANAP'ı tek başına iktidar oldu. Ardından 84 yılında yapılan mahalli seçimlerde illerin çoğunu yine ANAP kazandı. 88 yılındaki genel seçimleri yine ANAP aldı. İlk dönemdeki hizmeti göremeyen vatandaş 89 yılında ANAP'a sarı kart gösterdi ve belediyelerin çoğunu SHP'ye verdi. SHP vatandaşın bu kredisini hoyratça kullandı. Başta İstanbul olmak üzere yolsuzluk ayyuka çıktı. 91 yılında yapılan genel seçimlerde ANAP yeterli çoğunluğu alamadı. DYP ile SHP hükümeti kurarak ülkede koalisyon hükümetleri dönemi başladı. 

94 yılına gelindiğinde, yapılan mahalli seçimlerde, 91 yılında yüzde 10 barajını MÇP ve IDP ile birlikte seçime RP listelerinden seçime girerek barajı alan RP'i, çoğu il belediyelerini alarak yerel yönetimlerde iktidar oldu. Belediyelerde kendini gösteren RP'i, yapılan genel seçimlerde birinci parti oldu. Kısa süreliğine de olsa kurulan hükümetin büyük ortağı oldu ve ülkeyi yönetti. 

2000'li yıllar ülkede tek parti hükümetlerinin kurulduğu yıllar. 2001 krizinin ardından tek başına iktidara gelen AK Parti 2002, 2007, 2011, 2015, 2018 ve 2023 seçimlerini alarak ülkeyi tek başına yönetti. Bu uzun zaman aralığında yapılan mahalli seçimlerde de AK Parti belediyelerin çoğunu alarak yerel yönetimlerde iktidar oldu. 

AK Parti'nin bu kadar yıl genel ve yerel seçim kazanmasında başka sebepler olsa da milli görüş ve AK Parti belediyeciliğinin katkısı büyüktür. Bir de 89 yılında yerel yönetimlerde iyi bir performans göstermeyen SHP'nin de imajı önemli bir etmendir. 

2023 seçimlerine, 2018 seçimleri gibi ittifakla giren AK Parti, genel seçimleri kazanmada zorlansa da CHP'nin başını çektiği ittifak güven vermediği için yarışı önde tamamladı. Daha önceki seçimleri kazanmada hiç zorlanmayan AK Partinin bu seçimlerde zorlanmasında enflasyon, hayat pahalılığı önemli bir etken oldu. 

2024 mahalli seçimlere gelindiğinde, hayat pahalılığından iyice bezen halk daha önceki seçimlerde verdiği desteğini çekti ve belediyelerin çoğunu tıpkı 89 yılında olduğu gibi CHP'ye verdi. 

Seçmen, 2024 mahalli seçimlerinde verdiği destekle, CHP'yi yerel yönetimlerde test edecek. Başarılı bulursa 2028 yılında ülke yönetimini CHP'den bir Cumhurbaşkanına teslim edecek. Başarılı olamazsa, ideolojik davranırsa, 89 yılından 2024 yılına kadar 35 yıl iktidarı ve doğru dürüst belediye vermediyse yine iktidarı vermeyecek ve teslim ettiği belediyeleri de geri alacaktır. 

Kısaca halk CHP'yi yerel yönetimlerde getirerek teste tabi tutuyor. Çünkü iktidara giden yol yerel yönetimlerden geçiyor. Geçmiş siyasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Bekleyip göreceğiz.