30 Ekim 2023 Pazartesi

Sinan Canan, Diamond Tema ve Biz

Sinan Canan ile Diamond Tema’nın konuk olduğu Deniz Uras’ın sorular sorduğu “Tanrı/Felsefe Tartışması” başlıklı videoyu izleme imkanı buldum.

Bu programdaki konuklardan Sinan Canan’ı fırsat buldukça izlerim. Dopdolu, birikimli, muhatabına değer veren, katıldığı ve kendisinin sunduğu programlara değer katan, değer gören, düşüncelerini çok güzel bir üslupla açıklayan inançlı ve Müslüman olduğunu da gizlemeyen biri. En aykırı kişilerle kavga etmeden, sesini yükseltmeden kendini ve fikirlerini bir sohbet havası içerisinde açıklıyor. Boş konuşmuyor, demagoji yapmıyor, şunu alt edeyim demiyor. Kısaca ne yaptığını biliyor Sinan Canan. Kendisini her dinlediğimde ufkum açılıyor, kendinden yeni şeyler öğreniyorum. Geç de olsa iyi ki böyle birini tanıdım. İyi ki inancını kaybetmeden her platformda kendini ifade eden böyle entelektüel birikime sahip, bilim insanımız var. Allah sayılarını artırsın diyorum.

Programın diğer konuğu Diamond Tema’yı ilk defa gördüm. Fikirlerini yeni öğrendim. Programın ardından kimdir bu genç diye bir araştırdım. Daha 29 yaşında Arnavut doğumlu biri. Türkiye’ye küçük yaşta göç ederek okulları bu ülkede okumuş. Askerliğini burada yapmış. Belli ki Türk vatandaşı. Türkçeyi anadili gibi hatta bizden iyi konuşuyor. Aksanında bir yabancılık sezmedim. Kısaca adı soyadı dışında yerli biri ama agnostist.

Genci dinledikçe yaşımdan utandım. Bilgi, birikim, donanım, entelektüel bilgisi; yaşını başını almış, okumuş, nice aydın kimseden çok çok ileride. Bu yaşta bu kadar donanıma ancak şapka çıkarılır. Bilgisinin yanında efendiliği, tevazuu, üslubu mükemmel.

Bilgi ve donanım bakımından bize beş çeken bu genç, inanç yönünden bir agnostist. Bunu söylemekten, fikrini söylemekten de kaçınmıyor. Tanrı vardır veya yoktur diyemem. Çünkü ispatı mümkün değil inancı diyebileceğimiz agnostik bir düşünceye sahip olmasına rağmen inançlara saygısı, konuşmasına yansıyor. Kendilerini, Tanrı vardır diyenlerle Tanrı yoktur diyenlere oranla bilinemezlik gibi gri bir alanda tanımlıyor.

Programın sonunda sunucunun “25 altı genç nüfusta deizme kayma” sorusuyla ilgili olarak verdiği cevabı ve tespitlerini buraya alıntılıyorum:

"İnsanlar deizme yönelmiyor. Deist olduklarını keşfediyor. Deist her zaman vardı zaten. Benim kalbim temiz. Allah’ın benim ibadetime ihtiyacı yok diyen. Müslümanım dediği, namaz kıldığı halde zina vb. günah işleyen Müslümanlar da var. 

Halkın çoğunda sağlam dini bir temel yok. Gelenekten, kültürden geliyor. Okulda ve evinde öğrendiği bilgi vardı. Şimdi ise basın aracılığıyla dünyayı tanıyor. İnternete giriyor. Bir konuda bin hocanın, bin bilim adamının düşüncesini görüyor. Videosunu izliyor. Herkes kendi eğitimini bu yolla alabiliyor. Yabancı medyayı da izliyor. Dünyanın bir tek kendi mahallesinden ibaret olmadığını öğreniyor. Medya insana tüm dünyayı sunuyor.

Aşkı dayatma çabası aşkta nefreti, dini dayatma çabası dinde nefreti doğurur. Dindar nesil yetiştirme çabası, belli okulları dayatma, videolarda kafa kesen görüntüler dinden uzaklaşmaya neden oluyor. Dinsizlerin insanları dinden çıkarma etkisinin, dindarların insanları dinden çıkarma etkisinden daha az olduğunu düşünüyorum. 

İnsanların deizm yönelmesindeki en büyük etken dindarların kendileridir." Diamond Tema

Burada agnostizmi anlatacak, bu inancın reklamını yapacak, bu düşünceye sahip kişileri ayıplayacak değilim.

Anlatmak istediğim, bu gencin dışında ateist, deist ve agnostik olan başkalarını da dinleme imkanı buldum. Dinlediklerimden hareketle vardığım sonuç; deist, ateist ve agnostist olduğunu söyleyenler, başta İslam dini olmak üzere diğer dinleri birçok Müslümandan daha iyi biliyorlar. Tüm dinleri ve İslam dinini adeta yiyip yutmuşlar. Niçin inkar ettiklerini niçin eleştirdiklerini niçin deist, ateist ve agnostist olduklarını biliyorlar. Akıllarına yatmayanı sorguluyorlar. Kısaca geldikleri noktaya araştırarak gelmişler. İddia, tez ve eleştirdiklerinin altı dolu. Geldikleri noktaya bilinçli bir tercihle gelmişler. Allah inancına mesafeli veya inkar noktasında olsalar da veya bilinemezlik halini yaşasalar da bu duruma bir tahkike sonucu ulaşmışlar. Teşbihte hata olmasın, bir nevi kendi inançlarında tahkiki iman üzereler. Müslümanda olması gereken tahkiki iman onlarda var.

Buradan hareketle kendisini Müslüman olarak tanımlayan biz Anadolu Müslümanlarının kahir ekseriyeti ise taklidi imanla yaşayamaya devam ediyoruz. Neye, niçin, nasıl inandığımızı bilmekten, bunu ifade etmekten, inancımızı anlatmaktan, anlattığımızla insanları ve kendimizi ikna etmekten ve örnek olmaktan aciziz. Bilinçli bir deist, ateist ve agnostist karşımıza çıksa, tezleri ve getirdikleri eleştirilerle bizi alt eder, teslim bayrağını çekeriz. Ki güzel bir üslupla da tartışamayız. Bunları kafir, dinsizlikle suçlarız. Kısa yoldan cehenneme göndeririz.

25 yaş altı gençlerde; deistliğe, ateistliğe, agnostistliğe, nihilizme yönelim ne kadar bilmiyorum ama YouTubelarda, ne konuştuğunu bilen, bilgi ve düşüncesini güzel bir üslupla ifade eden bu gençlerin, kafası karışık gençlerimizi yanlarına çekmeleri hiçten değil. Bunların aksine kendisini din görevlisi olarak tanımlayan kişilerin bilgi, donanım, özellikle üsluplarıyla bu toplumun gençliğini ikna edebilmeleri mümkün değil. Hele söz ve eylem çelişkisi bizde olduğu müddetçe gençlerin dinimizde kalması mümkün değil. Unutmayalım ki mesafe, soğukluk başka inançların veya inançsızlık inancının habercisidir.

Bence din adına söz söyleyenlerin kendisini sorgulamasında fayda var. Kimseyi suçlamadan, hiçbir savunma, mazeret ve gerekçe üretmeden. Soğukkanlı bir şekilde derinlemesine bir analiz gerek. Yarın değil, hemen şimdi. Çünkü yarın çok geç olur.

29 Ekim 2023 Pazar

İsrail Neden Çok Acımasız?

Başlığı, "Yahudiler Neden Çok Acımasız" şeklinde de anlayabiliriz. Yalnız bunu tercih etmedim. Çünkü Yahudilik bir dini, bir milleti temsil etmekte. İsrail ise sınırları belli bir Yahudi devletidir. İsrail'in yaptığı da tüm Yahudileri bağlamaz. Çünkü İsrail'in yaptıklarını onaylanmayan Yahudiler de var. Kısaca bir ırk ve dinî hedef almadan İsrail üzerinde duracağım.

İsrail niçin acımasız? 

Niçin orantısız güç kullanıyor? 

Niçin çoluk çocuk demeden öldürüyor?

Dünyanın tepkisine rağmen niçin geri çekilmiyor? 

Niçin durmadan öldürmüyor? 

Niçin sadece öldürmeyi iyi biliyor?

Niçin bu kadar gaddar?

On emirde "Öldürmeyeceksin" denmesine rağmen arzımevud uğruna bu gözü dönmüşlük niye?

Filistinlilere uyguladığı bu soykırım niçin? 

Kısaca İsrail dendi mi acımasızlık, kan, gözyaşı, kin, intikam, katliam, terör, cinayet vb. durumlar gözümün önüne geliyor. Adeta kandan besleniyor. 

İsrail'in bu durumda olmasını geçmişinde aramak lazım. Nasıl ki psikologlar problemli insanların problemlerini çözmek için çocukluğuna iniyorlarsa, Yahudilerin bu durumda olmalarının sebebini tespit etmek için İsrail oğullarının geçmişine gitmek gerektiğini düşünüyorum.

Yahudiler tarih boyunca bir yurt edinememişler.

Mısır'da köle muamelesi görmüşler.

Çölde 40 yıl sersefil olmuşlar. 

Güç bela yurt edindikleri Kudüs tarihte iki defa yerle bir edilmiş. 

Sürgüne gönderilmişler. Sürgün hayatı yaşamışlar. 

Gittikleri her bir ülke bunları kolay kolay kabul etmemiş. 

Dışlanmışlar. 

Horlanmışlar. 

İtilip kakılmışlar. 

Sabun yapılmak üzere fırınlara atılmışlar. 

Lanetlenmişler. 

Lanetli kavim olarak bilinmişler. 

Yaşamak için belki de kimliklerini gizlediler. 

Adeta yokluğa mahkum edilmişler. 

Gelen vurmuş, giden vurmuş...

Tüm acılı ve sıkıntılı durumlarına rağmen pes etmemişler. Böyle geldik böyle gideceğiz dememişler. Kenetlenmişler. Bilgide mesafe kat etmişler. Ticarette ilerlemişler. Para ve bilgi bunlarda olunca her ülkede bir güç olmuşlar. Güçlü bir lobi oluşturmuşlar. 

Para, pul, bilgi, teknoloji, güç ve her türlü imkan olsa da kendilerine ait bir devletleri olsun istemişler. Bunun için güçlerini kullanarak bugünkü Kudüs çevresinde küçük bir devlet kurmuşlar. Filistinlilerden zorla alınarak kurulan bu devletin yaşaması ve genişlemesi için tüm dünyadaki Yahudiler adeta seferber olmuşlar. Bu devletin yaşaması ve tehlikeye girmemesi için ayak bağı gördükleri Filistinlilerden kurtulmaları gerekiyor. 

Bu anlattıklarım herkesin bildiği bilgiler. Çok acımasız olduklarına ve devlet terörü uygulamalarına gelince, geçmişte kendilerine yapılanları başkasına uyguluyorlar. Çünkü geçmişte ezilen ve horlananların psikolojisi, güçlenince başkasını ezmektir. Kısaca, 

Ezilen ezer. 

Horlanan horlar. 

İncinen incitir. 

Öldürülen öldürür. 

Nefret edilen nefret eder. 

Acımasızlığa acımasızlık... 

Tüm bunlar ve daha fazlası genlerine işlemiştir. 

28 Ekim 2023 Cumartesi

Asırlık Çınar *

Asırlık Çınar
Türkiye Cumhuriyetinin dini yoktur sloganıyla büyüdüm. Dini yok demek dinsiz demekti. Bir devletin dini olmaz mıydı? Dinsiz devlet olur muydu? Hele yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede dinsizlik... Olacak şey değildi.

Miting ve yürüyüşlerde "Dinsiz devlet yıkılacak elbet" diyenlere eşlik ettim. Yıkınca ne olacaktı. Ona da çaremiz vardı: "İslami devlet kurulacaktı elbet". Böyle bir düzen kurulunca devlet İslami bir devlet olacak. Devletin düzeninde İslami yasalar hakim olacak. Hakça paylaşım olacaktı. O yüzden küçüklüğümde katıldığım her miting ve yürüyüşte sloganla da olsa bu dinsiz devleti hem yıktım hem kurdum. Bu işi miting sonrası özel sohbetlerde de dillendirdim. Bu dinsiz devleti çok defa önce yıktım sonra kurdum. Bu tür sohbetler de çok tatlı olurdu. Gecenin ne zaman geçtiğini bilemezdim.

Bu dinsiz ve genç Cumhuriyeti yıkamadım. Halbuki ne kadar da içten atmıştım sloganları. 

Gel zaman git zaman benden 40 yaş büyük Cumhuriyet büyüdü. Aynı Cumhuriyette ben de büyüdüm. Ben 60'ı devirdim. Cumhuriyet ise 100 yılı. 

Devletin dini hala olmamasına rağmen Cumhuriyet 100 yılı devirerek kökleşe kökleşe yoluna doludizgin devam ediyor. Asırlık çınar oldu. 60'ına merdiven dayayan ben ise yaşa bağlı olarak tökezlemeye başladım. Öyle görünüyor ki ben tökezleye tökezleye bu fani aleme bir gün veda edeceğim. Çiçeği burnundaki genç Cumhuriyet ise ben ona kelimeyi şehadet getirtemeden asırlık yaşının ardından ilelebet nice yüzyıllar yaşayacak.

Küçüklüğümdeki devletin dini İslam olmalı hayalinden ise vazgeçeli çok oldu. Hatta devletin dini olmamalı diyorum. Çünkü devletin dini olmaz. 

Halkın dini olur ama devletin dini olmaz. İlla devletin dini olacaksa, devletin dini adalet olmalıdır. Çünkü bir devlette adalet olursa, o devlet ilanihaye yaşar. Adaleti yoksa zulüm devleti olur ki zulümle abat olamayacağı için sonsuza kadar yaşayamaz. 

100 yılı devirmesine rağmen Cumhuriyetimiz hala genç ve eksiklikleri hala çok. Bu aşamadan sonra yapılacak iş, bu genç Cumhuriyetin eksikliklerini gidererek nice asırlar yaşamasının önünü açmaktır. Bu da devlet eliyle adaleti tesis etmekle olur.  Adalet olursa, o devlet İslam'a en uygun devlet olur. Çünkü mülkün temelidir adalet ve her şeyin başıdır, ortasıdır ve sonudur. Devletin adaleti yoksa bu devletin adında dini İslam yazsa ne olur, yazmasa ne olur?

Hüseyin Hatemi’den dinlemiştim geçmişte. Ben sloganla yaşarken o ise ayakları yere basan biri idi. İdeal hukuk, meri hukuk derken programda konu İslam anayasasına gelmişti. Aklımda kaldığı kadarıyla Hatemi, “Yaşayan ve yürürlükte olan anayasalar içerisinde İslam’a en uygun anayasa Almanya anayasasıdır. Çünkü adında İslam olsa da olmasa da bir anayasada adalet hakim ise o anayasa İslamidir” demişti.

Ne yapıp ne edip hem anayasamızda hem mahkemelerde hem toplumsal ilişkilerde, kısaca hayatın her alanında devlet ve millet olarak adaleti tesis etmemiz, asırlık çınarı adaletle doldurmamız gerekiyor. Çünkü adaletin olduğu yerde huzur olur, güven olur. Kestiği parmak da acımaz. Devlet de ebet müddet yaşar.

Bu vesileyle asırlık Türkiye Cumhuriyetinin 100.yılı hayırlı olsun. Nice sonsuz yüzyıllara hep birlikte inşallah.

*30/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır