9 Ocak 2023 Pazartesi
Nasıl Ölmek İsteriz?
Bir İllüzyon Hali midir Yaşadığım?
Bugün size dilimize Fransızcadan
geçmiş, Türkçesi yanılsama olan illüzyon kelimesi hakkında bilgi
vereceğim:
Yanılsama ve gözbağı
şeklinde iki anlama geliyormuş illüzyon.
Ad olarak yanılsama:
"Görünüşün gerçek sanılmasına yol açan algı ya da duyu yanılması."
demektir. "Mesela, su içindeki küçük balığın büyükmüş gibi
görünmesi."
Ruh biliminde terim
olarak kullanıldığında, "Var olan nesneyi veya canlıyı yanlış, farklı ya
da değişik olarak algılama." demektir.
Gözbağı (mecazen),
"Düşünmeyi ve duyuları yanıltan şey.", bileşik ad olarak, "El
çabukluğu ve becerileriyle, gerçekte olmayan bir şeyi oluyormuş gibi gösterme
sanatı." demekmiş.
Kısaca illüzyon veya
yanılsama, "Duyu yanılsaması ve yanılsama olarak bilinir. Gerçek bir
nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesi"
demektir.
Bu konuyu ele
almamın sebebi, acaba bu yanılsama halini mi yaşıyorum sorusunu kendi kendime
sormamdandır. Gerçekten olmayan bazı şeyleri gerçek mi sanıyorum? Görme organım
gözlerimde, işitme organlarım kulaklarımda, koklama organım burnumda, tat alma
organım dilimde ve dokunma organım derimde bir sorun mu var? Bu organlarım
işlevini yitirdi de benim mi haberim yok?
Bildiğim kadarıyla
gözümde bir sorun yok. Üstelik 2.75 miyop olarak kullandığım gözlük numaram,
1.5'a düşerek bu yaşımda daha iyi görmeye başlamışım. Akranlarımın ve yaşça
benden küçük olanların okumak için yakın gözlüğü kullandığı bir devirde, ben
hala gözlük takmadan çıplak gözle okuyabiliyorum. Kulaklarım işlevini bilfiil
yerine getiriyor. Üstelik sese duyarlıyım. Yediğim ve içtiğimden zevk aldığıma
göre dilimde bir sorun yok. Dokunandan veya bir yere dokunmakla haberdar
olduğuma, o şeyin soğuk ve sıcak olduğunu bildiğime göre derimde de bir sorun
yok. Koku alma duyumu nispeten kaybettim. Her kokuyu alamadığımı itiraf ediyorum.
Beş duyu organımdan
burun dışında dört duyu organım işlevlerini fazlasıyla yerine getirdiğine göre
acaba gördüğümü, duyduğumu yanlış değerlendiriyor, yanlış bir algıya kapılıyor
olabilir miyim? Olan bir şeyi olmamış, olmamış bir şeyi olmuş gibi
değerlendirme durumum olabilir mi? Kısaca gözlem, değerlendirme, analiz tespit
ve anlayışımda bir sorun olabilir mi? Okuduğumu yanlış anlıyor, gördüğümü
farklı görüyor ve farklı hissediyor olabilir miyim? Kısaca her yönüyle bir
yanılsama hali mi benim yaşadığım?
Beni tüm bu soruları sormaya ve kendimden şüphelenmeye iten, aynı duygu ve düşünceleri paylaştığım ve aynı iklimden beslendiğim kişilere yabancılaşmam. Acaba ben mi yabancılaştım, onlar mı? Onlar çoğunluk olduğuna, onların sesleri gür çıktığına ve kendilerinden emin konuştuklarına göre acaba bir başına olan ben yozlaşmış olabilir miyim? Zira sözüm yabancılaşmış, fikirlerim yabancılaşmış, yazılarım yabancılaşmış... Üstelik aynı duyarlılıkta da değilim. Bu durum bir alanda değil; siyasi, sosyal, kültürel, dinen ve ahlaken de böyle. Neden-sonuç, sebep-sonuç ilişkilerine bakışımız da öyle. Onlar Hanya’dalar, bense Konya’dayım. Onlar Mersine doğru yol alırken ben tersine gidiyorum. Çoğunluk yanılamayacağına göre öyle zannediyorum, benim hayata bakışımda, olayları değerlendirişimde ve her şeyi algılayışımda bir sorun var. Nasıl böyle oldum, inanın ben de bilmiyor ve anlamıyorum. Yediğim, içtiğimde midir, okuduklarımdan mıdır, bilmiyorum. Bir özeleştiri yapıp kendime geleceğime, koku almayan burnumun dikine gidiyorum ve hepsine ilaveten aynı dili de konuşmadığımızı iddia ediyorum. Kendimi Ashabı Kehf gibi görmem ama yaşadığım şoka bakılırsa, tıpkı onlar gibi uzun yıllar uykuda kalıp, mahallem aya giderken acaba ben yaya kalmış olabilir miyim? Bir başına olmam, bundan mıdır?An itibariyle Yedi Uyurların yaşadığı şoku yaşıyorum zira. Hasılı yaşadığım bu illüzyon halinden kurtulmam ve tez elden kalabalıkların içine karışmam gerek. Allah aklıma, duyularıma, anlayışıma, istikametime vs. mukayyet versin.
Yandığımın Resmi
Pazar pazar, pazartesi sendromunu yaşarken
önüme bir alışveriş listesi kondu. Listenin başında beyaz ve renkli deterjan
vardı. Sonrasını okumadım. Bu dert önceki derdimi unutturdu. Vara cumartesi,
pazar da çalışsaydım. Pazartesi sendromu da nedir ki dedim.
Bir düşüncedir
aldı beni. Alsam ne kadardır, hangi markette indirim vardır, düşün dur.
Komşudan istesek, ekmek ve yumurta değil ki bu.
Hemen aklıma,
biraz kirli giyinemez miyiz, giydiğimizi çıkarıp sonra giyemez miyiz dedim.
Pazar pazar soğuk esprileri sevmem dedi ev. Espri yapan kimdi halbuki. Hiç
olmadığı kadar ciddiydim üstelik. Bu devirde, bu zamanda alışveriş yapmak büyük
cesaret isterdi çünkü.
Daha ben bunları
hazmetmeye çalışırken arka arkaya şunlar da lazım denmez mi? Mübarek vur
dediysem, öldür demedim ki... (bulaşık deterjanı, un, yumurta, peynir, irmik
vs.)
Markete gitmeden,
market daha bana vurmadan içimi bir düşüncedir aldı. Ya bu yazımı birileri
okursa. Ondan sonra al başına belayı. Çünkü her şeyden nem kapan, niyet okuyan,
her şeyi kendine ve bir yere çeken bir güruh türedi bugünlerde. Hemen "Sen
hayat pahalılığından dert yanıyorsun. Sen git bu alacaklarını Almanya'dan al
bakalım, kaç lira tutacak? 80'den önceki kuyrukları unutmadık daha. Bunu sana
hatırlatırım. Tüm bunları ve dış güçleri de ihmal etme..." diyecekler. O
yüzden bu yazdıklarımı unutun.
Komşudan
isteyemeyeceğime göre içinizde bana, daha önce fazlaca aldığı renkli ve beyaz
deterjanı aldığı fiyattan verecek var mı? Veremem diyeniniz olursa, fiyatlar
makule ininceye kadar bana birkaç çay bardağı borç verecek olanınız var mı?
Bunu da veremem derseniz, çamaşırları size getirsem de sizde yıkansa olmaz mı?
Şöyle on, on beş kişi çıksa her birinize bir defa getiririm.
Sözün özü, bilin ki çarem sizsiniz. Eğer siz de çare olmazsanız, yandığımın resmidir. Allah ne beni ne sizi başkasına, eşe-dosta, özellikle namerde muhtaç etmesin, başkasının eline baktırmasın. Altından kalkamayacağımız dert vermesin. Kendi yağımızla kavrulmayı nasip etsin. 09.01.2022