Sorduğum gereksiz bir soru olsa da sormuş
bulundum. Zira nasıl ki hangi anne babadan ne zaman ve hangi renkte
doğacağımıza dair tercih hakkımız yoksa ölürken de şöyle öleyim gibi bize
verilmiş bir tercih hakkımız yok. Allah herkese hayırlı uzun ömür ve hayırlı
ölüm nasip etsin.
Tercih hakkımız
olmasa da ölümün kapımı şöyle çalmasını isterdim. Hiç yatağa bağlı kalmadan
ayakta ölmek. Ani ölümden bahsetmiyorum. Yine kendi ihtiyaçlarımı güç bela
karşılayacak şekilde birkaç gün yatağa bağlı kaldıktan sonra ölmek, herhalde
ölümlerin en güzeli olsa gerek. Bu birkaç gün içinde ziyaretime gelen olursa,
eşin ve dostumla helalleşmiş olurum. Baş ucumda beni dinleyen olursa tecrübelerimi
paylaşırım. Sonra alın bu dünya sizin olsun. Zira Abbas yolcu deyip çekip giderim.
Kimi nasıl bir
akıbet ve ölümün beklediğini, hangi tür ölümün kişi için hayır olduğunu
bilmesek de kimsenin istemeyeceği ölüm türü, herhalde başkasına muhtaç olacak
şekilde aylar ve yıllarca yatağa bağlı kalarak yaşayıp ardından ölmek olsa
gerek. Çünkü böyle bir ölümde kendi ihtiyacını kendin karşılayamıyor, kalkıp
dolaşamıyor ve bir başkasının bakımına muhtaç oluyorsun. Bu durum hem hasta
için hem de bakan/lar için zor olsa gerek. Bu durumda bakan da bakılan da ölümü
temenni eder ama ölümün pimi Allah'ın elinde. O ne zaman derse, o zaman olur.
Ne bir saniye gecikir ne de öne alınır. Ama şu var ki bu duruma düşeceğini
yatağa mahkum olduktan sonra gören biri öyle zannediyorum, keşke aniden
ölseydim diyerek ani ölümü temenni eder.
Her ne kadar
bizleri nasıl bir ölümün beklediğini bilmesek de yatağa fazla bağlı kalmadan
ölebilir miyiz? Tecrübelerime dayanarak bu konuda görüşümü yazmak istiyorum.
Etrafımda yatağa bağlı ne kadar tanıdığım varsa hepsinin genel özelliği
vücutlarını fazla çalıştırmaması. Çoğu erken emekli olmuş ya da oğlan kıza
karıştım artık. Geçmişte çok çalıştım. Bundan sonra onlar bana baksın deyip
köşesine çekilen, abdest ve namaz dışında herhangi bir iş yapmayan kimseler
bunlar. Sabah akşam köşesinde oturur. Öğün kaçırmadan yemeğini yer. Her
yemekten sonra vücuda çöken ağırlık nedeniyle uzanıp yatar. Bunlar mesaisi ve
yapacak bir işi olmadığı için ne yediğinden zevk alır ne de içtiğinden. Buna
rağmen vücut çalışmış ve yediğini eritmiş gibi açlık hissi çekerler. Halbuki
çektikleri his açlıktan ziyade öyle hissetmeleri. Vücut yorulup yediğini
eritmeyince eğer şeker gibi bir hastalıkları yoksa hepsinin genel özelliği kilo
almaları ve göbeklerinin çıkması. Yaşadıkları bu hal onlara üşengeçlik ve
tembellik olarak geri döner. Az bir yeri yürümeyi dahi gözleri kesmez. Öyle ya
bu yaşta yürümemeliydiler. Kendilerini böyle ikna ederler.
Emeklilik ve
yaşlılığımda hiçbir iş yapmayacağım deyip köşesine çekilen bu tipler, aslında
farkına varmadan kendilerine ve vücutlarına en büyük kötülüğü yapanlardır. Çünkü
hareketsiz ve yorulmayan vücut içten içe çöker, koflaştır ve hantallaşır.
Vücudun zekatı olan yürümeyi ve hareket etmeyi uzun süre ihmal eden bu rahatlarına
düşkün kimseler oturdukları yerde şuram ağrır, buram ağrır, diyerek kendilerini
dinler dururlar. Yok yere kendilerini ilaca verirler. Sanırlar ki dermanları
ilaç. Çoğunun önünde bir poşet ilaçları olur. Halbuki çoğunun ilaçlık bir
şeyleri yok. Sorun hareketsiz vücut. Hepsi için söylemiyorum ama erken yaşta
köşesine çekilen, yeme, içme dışında elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemek rahatına
düşkün bu kimseleri bekleyen en büyük tehlike, ahir ömürlerini yatağa bağlı
olarak geçirmeleridir. Çünkü işlemeye işlemeye vücut işlevini yitirmeye,
haliyle zayıflamaya başlar ve tehlikelere karşı koruma özelliği olan vücudun
bağımlılık sistemi görevini yapmamaya başlar. En ufak bir tehlikede de yatağa
mahkum eder.
Bir de geçmişte
çalışmış, emekli olduktan sonra da çalışmaya devam eden ve yaşına uygun işler
yapan, gezip dolaşan ve yürüyüş yapan kişiler vardır ki bu tipler kolay kolay
yatağa bağlı kalıp ölmezler. Tabir yerindeyse Allah yarı yatakta yarı ayakta
iken onların canını alıyor. Bu tipler, işleyen demir ışıldar misali vücudunun
hakkını vermişlerdir ve kimseye muhtaç olmadan gitmişlerdir.
Benim bu konudaki gözlemlerim bu yönde. Katılır veya katılmazsınız. Sizlerin aksi yönde yani tezimi çürütecek örnekleriniz olabilir. Bu örneklerin genele teşmil edilemeyeceğini söyleyebilirim. Siz siz olun, şu kadar vakit çalıştım, dinleneceğim deyip köşenize çekilmeyin. Yaşınıza uygun amatör bir meşgale bulun, bu yaşımda işe yarıyorum deyip iç huzuru yaşayın. Çünkü hangi yaş grubunda olursak olalım, miskinlik bize yakışmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder