2 Ocak 2023 Pazartesi

Evlilik Sözleşmesi

Kız isteme, söz kesme, nişan, kına, düğün ve nikah yapmak suretiyle evliliklerimizi birleştiriyor.  

Başlıklar halinde saydığım bu evlilik aşamalarında tatlı yorgunluğun ötesinde düğünler, ağırlığını erkek tarafı çekmek suretiyle taraflara büyük maddi külfet getirmektedir. Bu külfet dolayısıyla aileler haydi deyince düğüne kalkışamıyor. 

Düğün ve evlilikler büyük maddi külfet getiriyorsa da burada düğünlerden ve düğünlerin getirdiği maliyetleri işlemeyeceğim. Taraflar zorlansa da düğünler bir şekil olup gidiyor. Ya düğün sonrası? Hep cicim ayları şeklinde mi devam ediyor? Buna kimse evet diyemez. Çünkü bazı evlilikler başlar başlamaz, bazısı evliliğin üç beş yılında bitiyor bazısı da uzatmalarla bir süre devam ediyor. Anlatmak istediğim değişik gerekçelerle boşanmaların arttığı. 

Evlilik kadar tasvip edilmese de boşanmalar da haktır. Geçinemiyorlarsa, elbette yollarını ayıracaklar. Yalnız en ufak bir anlaşmazlıkta ayrılmak için mahkeme kapısına başvurmak da doğru değildir. Çünkü her boşanma çoğu insanın bir ömür boyu yaşayacağı, psikolojisinden kurtulamayacağı şekilde onulmaz yaralar açabiliyor. Hele bir de arada çocuk varsa, en büyük sıkıntıyı da çocuk çekmektedir. Bu yüzden evlilikleri birden bitirmemek gerekir diye düşünüyorum. 

Evlilikleri birden bitirmemek için de evlilik aşamasında nikahtan önce veya nikahla birlikte hayatını birleştirecek eşlerin aralarında bir evlilik sözleşmesi yapmalarında fayda var. Bu sözleşme, eşler arasında bir sorun ortaya çıktığı zaman soruna nasıl yaklaşacaklarına dair bir yol haritası olacaktır. Evliliği sağlam temeller üzerine kurmak için eş adaylarının bir araya gelerek inceden inceye düşünmek suretiyle bir sözleşmeye imza atamalarında fayda var. Burada eşlere ufuk açıcı olması için sözleşmeye dair bazı örneklere yer vermek istiyorum:

1.Alacağımız kararları birbirimizle istişare ederek alacağımıza, ortak karar olmadan bir şeyi almaya kalkmayacağıma,

2.Konuştuğumuz konuda hemfikir olmadan tek başına karar vermeyeceğimize,

3.Konuşurken bağırmadan, çağırmadan, şiddete başvurmadan nazik ve kibar bir şekilde saygı ve sevgi çerçevesinde davranacağımıza,

4. Yanımızda bir başkası ve çocuk varken sesimizi yükselterek konuşmayacağımıza,

5. Bir isteğimizin olması için dayatma yapmayacağımıza, isteğimizi sık sık tekrarlamayacağımıza, 

6. Birbirimizin ailesine gereken ilgi, alaka ve saygıyı göstereceğimize, 

7. Ailelerimizi kıyaslamayacağımıza,

8. Bir konuyu konuşmak için uygun ortamı bekleyeceğimize, birimiz sinirli ve gergin olduğunda konuyu başka bir zaman görüşmek üzere erteleyeceğimize,

9. Ev ortamında aramızda olup bitenleri başta ailelerimiz olmak üzere kimseyle paylaşmayacağımıza,

10.Sorunlarımızı kimseye duyurmadan kendi aramızda zamana yayarak çözmeye çalışacağımıza, sorun çözülemediği takdirde aileleri çağırarak sorunumuzu masaya yatıracağımıza, 

11. Birbirimizin kalbini kırdığımız ve üzdüğümüz zaman özür dileyeceğimize,

12. Birbirimizin kırmızıçizgisine saygı göstereceğimize,

13.İyi ve kötü günde sırt sırta vereceğimize, problemin üstesinden birlikte geleceğimize,

14. Birbirimizle hiçbir zaman iletişim ve diyaloğu kesmeyeceğimize... vs.

İşbu sözleşme şahitler huzurunda taraflarca imza altına alınmıştır.

1 Ocak 2023 Pazar

Acınası İnsanlar

Bazı insanlar vardır ki kızıyorum. Sonra kızdığıma kızıyorum. Kızmak yerine bunlara ancak acınır diyorum. Evet acınasılar. Çünkü acınası olduklarını bilmekten de acizler. Hallerini, kapasite ve çaplarını bilmeden her konuda söz söylemekten de geri kalmazlar ve başkasını ayıplarlar. Güçleri yeterse ayıplamakla kalmazlar. Bir kaşık suda boğarlar. Çünkü bunlar;

Hayata tek gözlükle ve başkasının penceresinden bakarlar. 

Kendilerine ait bir duruşları yoktur. Aidiyet duygusuyla güce yaslanarak kimlik sahibi olduklarını sanırlar.

Görüş ve düşünceleri varsa bu fikirlerini değiştirmeden hep aynı düşündüklerini övüne övüne söylerler. 

Dini yaşantıları nasıl bilmiyorum ama kendilerini din konusunda uzman görürler. Hayata hep bu gözle bakarlar. Savundukları din de toplumda kabul görmüş örfe dayalı bir dindir. Geçmişte yazılıp çizilenler günümüzde geçerliliği olmasa dahi bunlar için yol haritası niteliğindedir. Üzerine toz kondurmazlar. Kondurmaya kalkana karşı ağızlarını bozarlar. Bir din dışına atmadıkları kalır. Körler ve sağırlar olarak birbirlerini ağırlarlar. Kendileri gibi düşünmeyene iyi gözle bakmazlar. Dini kendi tekellerinde görürler. 

Kendilerini yenilemeyi zül addederler. 

Okumazlar ve araştırmazlar. Tüm okudukları, sınıf geçmek için okudukları ders kitaplarıdır. Üzerine hiçbir şey koymadan bir ömür boyu satmaya çalışırlar.

Elleri kolay kolay cebe gitmez. Boş mezar bulurlarsa hayır demezler. 

Çoğu sabah akşam siyaset yapar. Kendileri gibi düşünmeyenler nankördür, satılmıştır, yabancıların uşağıdır. Ülkenin tek sahibi ve yerli unsuru olarak görürler kendilerini.

Hayatlarını başkasından korkarak geçirirler. 

Slogan ve hamaset diz boyu.

Konuştuklarıyla, yaptıklarıyla, hal ve hareketleriyle kendi gibi düşünmeyen insanların içerisinde gülünç duruma düştüklerinin de farkında değiller.

Sevdiklerinin gözündeki çöpü görmezken başkasının gözündeki merteği görürler.

Aşırı saldırgan ve savunmacıdırlar.

Ne çağı okuyabiliyorlar ne yeni neslin ne istediğinden haberdarlar.

Ne yazık ki dünyaya ve dünyanın gittiği yöne doğru söyleyebilecekleri bir şeyleri yoktur.

Herkesle İyi Geçinmenin Yolu

Bundan sonra herkesle iyi geçirmenin yollarını buldum. Ne de olsa yarım asrı aşkın bir tecrübe var. Biraz geç oldu ama olsun, zararın neresinden dönülürse kardır.

Bundan sonra kimseye otur, kalk, şunu yap, bunu yapma, gözünün üstünde kaşın var, bir gözün kör, kulağın sağır demek yok. 

Adam, birine küfür mü ediyor, "Oh oh! Ne güzel küfrediyorsun, keşke ben de yapabilsem, yerden göğe kadar küfretmekte haklısın. Aslında az bile yapıyorsun" diyeceğim. 

Adamın görüşü bana hiç uygun değil mi? Katılmıyorum yok, saygı duyuyorum demek yok. Ne güzel görüşün var böyle, ağzına sağlık, diyeceğim. 

Adam kendini olduğundan farklı mı anlatıyor. İçimden ikiyüzlü desem de dıştan doğrusun, haklısın diyeceğim. 

Bugün görüşü farklı olsa da kardeş sen eskiden bu konuda şunu diyordun demeyeceğim. 

Adam bir şeyi birden fazla mı anlatıyor. İlk defa duymuş gibi dinleyeceğim. 

Adam birini kötülüyor mu? Onunla birlikte onu ben de kötüleyeceğim. 

Adamın görüşü saçma mı? Yüzüne gülüp arkasından konuşacağım. Hatta ne orijinal fikrin var diyeceğim.

Bir yere gelmek mi istiyorum, çalmadık kapı bırakmayacağım. Aldığım koltuğun hakkını vereceğim. Bana referans olanlara hep şükran duyacağım ve emrinde olacağım. Öyle ya kim yapar bu devirde bu iyiliği. 

Ülkede cami, Kur’an Kursu ve imam hatip okulları dikkat çekici bir şekilde fazlaca yapılıyor ve çokça açılıyor mu? Lafı hiç eğip bükmeden, içinde cemaati ve öğrencisi yok demeden, israf bu demeden, gerekirse boş kalsın, ne güzel! Yapanlara, emek sarf edenlere ve sebep olanlara teşekkürü borç bileceğim. Varsın bir kişi gelsin. Buralar Allah’ın evi, okuyanlar da Allah’ı öğreniyor. Cami, Kur’an Kursları ve imam hatip okulları bu toplumun bir itibarıdır. İhtiyaç fazlası da olsa itibardan ödün vermeyelim diyeceğim.

Baktım, kalabalıklar emir almışçasına aykırı fikir serdedenlere saldırıyor mu? Yapmayın, adamı linç etmeyin, asmadan önce son sözünü bir dinleyin demeyeceğim. Gireceğim kalabalıklar içerisine. Taşın büyüğünü ben atacağım. Öyle ya böylelerine anladığı dilden konuşmalı.

Hasılı, güç nerede ben oradayım. Mağdur yerini ve haddini bilecek. Zira bana mağdurluk değil, mağrurluk yakışır.