22 Mayıs 2022 Pazar

Torpil mi Yapmak İstiyorsunuz?

Yeni nakil gittiğim okulda, lise birinci sınıfta dersine girdiğim bir öğrencinin ortalaması 31 idi. Bu demektir ki karnesine 1 (bir) düşecek. Öğrenci aynı zamanda sınıfın başkanı idi. Okul idaresinden hepsi onu tanırdı. Bu öğrencinin bir müdür yardımcısının yanında ayrı bir yeri vardı. Kendisine geçer not vermem için müdür yardımcısı, falan sınıftaki N. iyi çocuktur gibi şeyler söyledi. Diğer söylediklerini unuttum ama edindiğim intiba, bu çocuğa zayıf vermesen iyi olur der gibiydi. 

Ne yapayım, ne edeyim. Bu çocuğa bu puanıyla geçer not vermem mümkün değil. Haydi bu çocuğa geçer not verdim. Diğer torpili olmayan çocuklar ne olacaktı. Onlara yazık olmayacak mıydı? Bu, haksızlık değil miydi ayrıca? Dersi zayıf olan diğer öğrencilerin suçu torpillerinin olmaması olmamalıydı. 

Sonunda kararımı verdim. N. isimli öğrencinin notunu baraj notu olarak kabul ettim. İki yazılı notu ortalaması 31 ve yukarısı olanlara geçer not verecektim. Puanı 30 ve altı olanların karnesine zayıf düşecekti. Öyle de yaptım. 31 ve yukarısını karneye iki düşecek şekilde sözlü notuyla 45'e tamamladım. 

Bana niye zayıf verdin diye gelen öğrenci olmadı. Şayet olsaydı, bir kriter koydum. Senin notun geçme kriteri değildi diyecektim. 

Ardından müdür yardımcısını araya koyan N. isimli öğrenciyi yanıma çağırdım. Bir daha birini hele müdür yardımcısını torpil yapması için gönderirsen, notun geçer not bile olsa seni asla geçirmem, haberin olsun dedim. Tamam hocam, özür dilerim diyerek bir daha kimseyi araya koymadı. 

Notu 31 olan bir öğrenciye torpil yapmam doğru mu? Değil ama torpile, torpili olmayanları da dahil etmem, bir nebze de olsa beni adalet dairesi içerisinde tuttu.

Bugün birilerine torpil yapanlara şunu söylemek isterim. Torpil mi yapmak istiyorsunuz? Torpil yapmayın, herkesi hakkıyla sınav yapın. Sınavı kazanan hakkıyla geçsin, kaybeden de hakkıyla kalsın, herkes hakkına razı olsun. Bunun için de objektif kriterlere uygun sınav yapmanın gerekliliğini herhalde söylememe gerek yok.

Objektif kriterlere uygun yaptığınız sınavda diyelim ki iki kişi tüm şartlarda eşit.  Bu durumda kuraya başvurmak, adayların önünde kura çekmek gerek.

Diyelim ki kriterler arasında kura yok. Bu durumda illa torpil yapmak zorunda kalırsanız, iki eşit seviyedeki insanın torpillisini alın. Bu durumda insanlara; arkadaş, falan kimseyle puanınız, şartlarınız, kriterleriniz vs. hep aynı idi. İkinizden birini alıp diğerini elemem gerekiyordu. Tercihimi tanıdığımdan yani torpili olandan yana kullandım, kusura bakma demek suretiyle söyleyecek bir sözümüz olur.

21 Mayıs 2022 Cumartesi

Adalet Duygusu Zedelenmeye Gelmez

Kahta'da üç ayrı binada eğitim yapan bir okulda çalışırken bir son sınıfın tefsir derslerine giriyorum. Aşırı talepten dolayı okul ikili öğretim yapıyor. Teneffüslerimiz beş dakika. Teneffüste ihtiyaçlarını gidermeye zorlanan öğrenciler ister istemez dersime benden sonra geliyor. Bir böyle iki böyle bir gün öğrencilere; arkadaşlar, bundan sonra dersime benden sonra gelenleri yok yazacağım. Lütfen zamana riayet edelim diyerek bir tavır belirledim. 

Koyduğum kuralın ilk öğrencisi Ali isminde bir öğrenci oldu. İlk dersime benden sonra geldi. Ali, kusura bakma. Koyduğum kuralı çiğnemek istemiyorum. Seni yok yazacağım. İster derse gir ister bu şekil kabul edersen, derse buyur dedim. Öğrenci, tamam hocam. Benim için kuralınızı bozmayın. Yok, yazıldığım için devamsızlığımı kullanacağım. Size iyi dersler diyerek derse girmedi. 

Yoklamayı aldıktan sonra derse geçtim. Dersin sonlarına doğru Vedat isimli bir öğrenciyi başını sıraya koymuş uyurken gördüm. Teneffüs ziliyle birlikte Vedat'a, sanırım uykun geldi. Teneffüste elini yüzünü yıka. Biraz da bahçede dolaşarak hava al. Biraz rahatladıktan sonra derse gel. Derse benden sonra gelebilirsin dedim. Öğrenci dediğimi yaparak derse benden sonra geldi.

Devir kredili sistemdi o zamanlar. Öğrenciler ders bazında yok yazılırdı. Aldığımız yoklamayı ay bitimi sisteme işlemesi için okul idaresine verirdik. Devamsızlık çizelgesini okul idaresine vermeden önce yanlışlık var mı diye öğrencilere okurdum. Buna özellikle dikkat ederdim. Öğrencilere de devamsızlığınızı yazın. Birlikte teyit edelim. Sizin için devamsızlık önemli, yanlışlık olmasın derdim. 

Ay sonu sınıfın devamsızlıklarını okuduğumda, sınıftan kimseden itiraz gelmezken Ali isimli öğrenciden; yanlış yazmışsınız, ben bu ay hiç devamsızlık yapmadım, itirazı geldi. Devamsızlığını not almış mıydın dedim. Evet, yazdım diyerek itirazını sürdürdü. 

Nasıl olur dedim. Geriye dönük ders günlerini zihnimden geçirmeye başladım. Düşüne düşüne benden sonra gelenlere uygulamaya koyduğum muamele geldi. Ali, ayın başında hani benden sonra gelmiştin de derse almamıştım. Hatırladın mı dedim. Anaaa, tamam hocam. Şimdi oldu. Hatırladım. Yoklamanız doğru dedi. Bir de aynı gün seni yok yazdım, arkadaşınız Vedat da benden sonra gelmesine rağmen onu yok yazmadım, haberin olsun dedim. Öğrenci, biliyorum hocam biliyorum. O gün benden sonra geleni alacak mı diye takip ettim. Vedat'ı aldığınızı gördüm dedi. Vedat'a, nasıl olduğunu anlatır mısın dedim. Vedat meseleyi anlatınca; hocam, iyi ki konuyu açıp mesele açığa kavuşmuş oldu. Ben, beni almadı ama başka birini dersine aldı. Öğrenciler arasında ayrım yapıyor diye hakkınızda bir yargıya varmış, bu öğretmen öğrenci kayırıyor diye düşünmüştüm. Çok teşekkür ediyorum dedi. 

Bu anekdotta beni sevindiren yönler: Birincisi, yanlış yapmadığım ortaya çıktı. İkincisi, hafızamdan dolayı Allah'a şükrettim. Üçüncüsü, zaman tünelinde seyahat ederek öğrencinin yanlışını kendisinin fark etmesini sağlamış oldum. Dördüncüsü ve en önemlisi, öğrencimin kafasında oluşan kayırmacılık yaptığım zannı yok olmuş oldu. Bu sonuncuyu önemsiyorum. Çünkü çok adil olmamakla beraber kimsenin adaletsiz olduğum şeklinde bir kanaate sahip olmasını istemem. Buna elimden geldiği kadar riayet etmeye çalışırım. Çünkü bana göre dünya adalet üzerine kurulu. Adaleti yok ettin mi, dünya yıkılır. Güvenin esası da adalettir. Zira adaletin olmadığı yerde güvenden bahsedilemez. Adalet ve güven bu hayatın olmazsa olmazıdır. Bir yerde bu ikisi varsa telafi edilebilir. Bu ikisinin olmadığı yerde ise barış ve huzur olmaz. Bu da toplumun temeline dinamit koymak demektir. Allah kimseyi adaletten ayırmasın.

MEB’de Şube Müdürü mü Olmak İstiyorsun? *

MEB'de şube müdürü olmak istiyorum.

Bunun için sınava girmen gerekli.

Girdim hem de iki sefer. Ama başarılı olmadım. Yazılıyı bile geçemedim. 

O zaman ısrar etme. Olamazsın.

Yok mu bunun bir yolu? Çok istiyorum. 

Var aslında.

Nedir o?

Gördüğüm kadarıyla geniş bir çevren var.

Olduğunda?

Onları devreye koyacaksın.

Ama sınav var diyorsun?

Sınav; gücü, kuvveti ve çevresi olmayan zayıflar içindir.

Şöyle şunun sırrını…

Çevreni devreye sokarak bir ilçeye milli eğitim müdürü olarak atanacaksın. Çünkü bu ülkede milli eğitim müdürü olmak şube müdürü olmaktan daha kolaydır. Yeter ki çevren olsun. 

Sonra?

Orada biraz görev yapacaksın.

Sonra?

Amirlerine gelip gidip -bunu çevren de yapabilir- ben ne olacağım? Önemli ve verimli yıllarım hep ilçede mi geçecek? Kaç yıldır bu görevi yaparak davama hizmet ediyorum. Bedelse bedel ödedim. Çocuklarım da büyüdü. Git-gel de olmuyor… Böyle olmayacak. Ben ayrılmak istiyorum. Yalnız en verimli çağımda ayrılmak da istemiyorum. Edindiğim tecrübe ve birikimimi devletime hizmet ederek devam ettirmek istiyorum diyeceksin. Bunu gelip gittikçe alttan alta yapacaksın. 

Beğenmiyorsan istifa et derlerse...

Demezler. Çünkü sen onların taşradaki eli ayağısın. Haydi vazgeçtin. Onlar da bunu kabul ettiler. Onlar geniş çevrene ne diyecekler? Buna cesaret edemezler.

Ama ben şube müdürlüğü istemiştim. Sen bana ilçe milli eğitim müdürlüğü öneriyorsun.

Az sabır. Dokuz ay nasıl bekledin?

Pardon, buyur.

Şimdi sen uzak ya da yakın bir ilçede ilçe MEM müdürü olarak görev yaptın değil mi?

Evet.

İşte bundan sonra amirlerinle iyi geçinmenin ve geniş çevreye sahip olmanın meyvelerini toplayacaksın.

Nasıl? Ben hala taşrada ilçe müdürüyüm.

Bundan sonra işi kılıfına uydurmak için prosedürü uygulayacaksın. Vereceksin bir dilekçe. Dilekçende emsal veya bir alt görev istiyorum diyeceksin. Bunu yani içerikte neler yazacağını amirlerin iyi bilir.

Sonra?

Sonrası ihya oldun demektir. Yani senin için 76.maddeyi işletecekler.

Kim yapacak bunu?

Çevren, amirlerin... 

Hızlan biraz.

Çevren siyasileri devreye sokacak. Siyasiler bakana ulaşacak. Bakan da 657 sayılı DMK'nin 76.maddesinin kendisine verdiği yetkisini kullanarak seni merkezdeki boş şube müdürlüklerinden birine atayacak.

Bu kadar kolay mı? Ama ben şube müdürlüğü sınavlarını kazanamamıştım.

Sen hala orada mısın? Şube müdürü oldun, haberin yok. Git odana. Hayırlı olsun çiçekleri gelmiştir bile.

Oh be şükür! Bu, en büyük hayalimdi.

Burada bir sorun olacak ama kafana takma. Olur, böyle mide bulandıran şeyler. Bunlara hazmedeceksin.

Beni şube müdürlüğünden mi alacaklar?

Ne alaka. 76.maddeden atandığın için kimse sana bir şey yapamaz.

O zaman ne?

Sınavsız atandığın bu şube müdürlüğüne, orada gözü olanlar seni çekemeyecekler. Seni ve seni atayanları eleştirecekler. Varsın eleştirsinler, varsın konuşsunlar. Haksızlık bu desinler.

Haksızlık nerede burada? Anlamış değilim.

Efendim şöyle: Taşrada sınavla atanmış şube müdürleri var. Hani senin girip de kazanamadığın sınav. İşte onlar 6.5.4.3.2.bölgelerde yıllardır görev yapıyorlar. En büyük hayalleri diğer bölgeleri bitirip merkez ilçede şube müdürü olarak çalışmaktır. Sen ve senin gibi çevresi genişler bu boş kadroları hülle yoluyla sınavsız doldurunca, onlar merkeze gelemiyorlar. Tüm mesele budur.

Bu bir mesele değil ki... Kim dedi onlara sınava girin kazanın diye. Üstelik ben o sınavlılara müdürlük yaptım. Ayrıca sınav her şey değildir. Keşke sınava hazırlanacaklarına, bu eforlarını geniş çevre edinmeye ayırsalarmış. Hâsılı, onlar çevresizliklerine yansınlar.

Son sözün bu mu?

Bu.

Böyle bir koltukta yani başkasının hakkı olan bir koltuğa oturunca vicdanın rahat edecek mi?

Hem de hiç olmadığı kadar. Altta kalanın canı çıksın.

O zaman hayırlı olsun. Gönül huzuru içinde o koltuğa oturabilirsin.

Sağ ol da bir şey daha soracağım. Bu 76.madde nasıl bir madde ki gökte aradığımı yerde buldum?

Bu madde, ben yaptım oldu maddesidir. Hak etmeyenlerin, hak edenlerin hakkını gasp ettiği maddedir. Sınavla öğrenci alan okulda boş kontenjan oluşunca sınavı kazanamamışlardan sınavsız öğrenci almak gibidir.

Yani kötü bir madde, öyle mi?

Maddede kötülük yok. İçin rahat olsun. Zira senin ve sana teşne olanların kötülükle işi olmaz. Esas kötülük, o maddeyi hoyratça kullanan insanlardadır.

Anladım ama alacağın yok tıpkı hak edenlerin alacağının olmadığı gibi. Müsaadenle.

Nereye, hayırdır?

Namaz geçiyor. Namazımı kılacağım. 

Allah kabul etsin. Üzerine iyi gider.


*23/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.