11 Kasım 2021 Perşembe

Değişmez İki Yasa *

Kur’an-ı Kerim’in her ayetinin bizlere vermek istediği mesajları vardır. Bu yüzden her bir ayet bizler için önemlidir. Özellikle toplumsal yasalar benim dikkatimi daha bir çeker. Burada bizim için bir formül olan birbiriyle bağlantılı iki ayete yer vereceğim:

İlki, “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.” (Rad 11)

Diğeri, “Bu, bir topluluk iyi gidişini değiştirmedikçe Allah'ın da verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden ve Allah'ın işiten, bilen olmasındandır.” (Enfal 53)

Her iki ayet de sünnetullah dediğimiz Allah’ın değişmez toplumsal yasalarındandır. Bu yasaları yerine getirenin veya getirmeyenin inancı burada önemli değildir. Kim yasaların gereklerini yerine getirirse değişim ve nimet kaçınılmazdır.

İlk ayete gelirsek; bir toplum, bir devlet veya kişiler mevcut durumlarından memnun değil iseler öncelikle mevcut durumlarından vazgeçecek. İyi, düzgün ve güzel olmak için ne yapılması gerekiyorsa ona çaba gösterecek. Vazgeçmezlerse, mevcut kötü hal üzere hayatiyetlerine devam ederler. Yerlerinde saydıkları için gerisin geri de giderler. Yani tüm iş ve işlemler kuralına göre yapılacak ki semere alınabilsin. Bunu yapmadan oturdukları yerden diledikleri kadar veryansın etsinler. Allah hiçbirinin ve hiç kimsenin durumunu değiştirmez. Fark etti iseniz burada topyekun bir düzelme yani mevcut durumdan vazgeçme söz konusu. Herkes taşın altına elini koyacak. Burada az sayıda kişilerin çabası yeterli olmaz. Kurtarıcıya da yer yoktur. Yani herkes düzelmek isteyecek, bunun için çaba gösterecek. Allah da bu istek ve çabanın gereğini yerine getirecek. Bu da nimet olarak döner toplumlara.

İkinci ayette ise değişimin sonunda gelen nimetlerin devamına işaret edilmektedir. Söz ve fiilleriyle değişime imza atan toplumlar, kendilerine bahşedilen nimetlerin ellerinden alınmasını istemiyorlarsa, gidişatlarını değiştirmeyecekler ve üzerine koymaya devam edecekler. Allah bunlara nimetlerini verdikçe verir. Yeter bunlara verdiğim bu kadar nimet demez. Kur’an Yolu Tefsirinde bu ayet için şu açıklamaya yer verilir: “…Allah verdiği bir nimeti durup dururken, nimete mazhar olan kulda bir değişiklik meydana gelmeden geri almaz, zıddı ile değiştirmez. Önce insanlar, Allah’ın hoşnut olmadığı bir şekilde değişirler, öz değerlerine yabancılaşırlar, ellerindeki nimetin şükrünü yerine getirmez, onu gerektiği yerde, gerektiği gibi kullanmazlar, şımarırlar, nimetlerin Allah’ın lütfu ile ilişkisini unutur, kerameti kendilerine mal ederler; güç, servet, ilim, iktidar gibi ilâhî nimetleri zulüm için kullanırlar... İşte böyle değişen ve bozulan insanların elinden nimet, onu veren Allah tarafından alınır ve yerine zıddı (felâket, mahrumiyet, sıkıntı) verilir.”

Demek ki ikinci ayette bahsedilen yani kişi ve toplumlara verilen nimetin geri alınmasında;

-İnsanların hoşa gitmeyecek şekilde değişmesi,

-Değerlerine yabancılaşması,

-Verilen nimetin ne için verildiğinin unutulması,

-Nimetin gerektiği yerde, gerektiği gibi değil de zulüm yolunda kullanılması,

-Şımarıklık gösterilmesi,

-Nimetin kendilerine mal edilmesi vs.

Bu iki ayet Allah’ın değişmez yasası olduğuna göre toplumsal olayları bu ayetler çerçevesinde ele almak lazım. Bu ayetleri sadece toplumsal olaylarda değil, siyasi olaylarda da göz önünde bulundurmak gerek. Bu durumu bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki bir siyasi parti, kendini güzel anlatmış ve yapacaklarına da halkı ikna etmişse halk o partiyi iktidara getirir. O parti iyi çalışır, ülkeye hizmet ederse halk o siyasi partiye tekrar tekrar iktidar nimetini bahşeder. Eğer o iktidar, sorunları çözmeye yanaşmadığı gibi her şeyi ağzına yüzüne bulaştırmaya başlar, yozlaşır, halkı okuyamaz noktaya gelir ise halk yavaş yavaş desteğini çeker ve bir bakarsınız ki bir seçimde o partiye yol verir. Türkiye’nin geçmiş iktidarları hep böyle geldi, böyle gitti. Eğer birileri, iktidar nimetine devam etmek istiyorsa ne yapması gerektiğini bu ayete bakarak karar vermeli. Böyle yapmayıp desteğini çekmeye başlayan halka kızmak, onları nankör gibi görmek ucuz siyasettir ve intihardır. Bunun da siyasette yeri yoktur.

*26/11/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Doğu Toplumlarının Özellikleri *

Geri kalmış, gelişmekte olan, iki ayağı üzerinde duramayan, kendi kendine yetmeyen, küresel ve bölgesel çapta güç olma hayali kuran ama bir türlü güç olamayan millet, ulus ve toplulukların genel karakteristik özellikleri:

·    Çok önemli bir millet olduklarına kendilerini inandırmışlardır. Daima geçmişle övünürler. Övme ve yerme tutkunudurlar. Gelmiş ve geçmiş kişilerle yaşarlar. Onlarla yatar, onlarla kalkarlar. Övgüleri aşk, yergileri nefret mesabesindedir. Övdüklerini ölümüne severler, sevmediklerinden de ölümüne nefret ederler. Övdükleri bir nevi mehdi, yerdikleri ise deccaldır. Ülkelerinde iyi bir şey olmuşsa sevdiklerinin eseridir. Onlar olmasaydı, bugün böyle olunmazdı anlayışı hâkimdir. Ülkelerinde bir kötülük, geri kalmışlık olmuşsa bunun müsebbibi de yerdikleri kişilerdir. Övdüklerini durmadan ve her yıl dönümünde anarlar, referanslarını onlardan alırlar. Kendileri durmadan övdüğü gibi başkalarının da övmelerini beklerler. Yerdikleri ise yılanın başıdır. Onlar hiç iyilik yapmamış, onlarla ve onları savunanlarla mücadele etmek gerekir.

·    Soğukkanlılık, basiret, feraset vs. hak getire. Yangına körükle gidilir. Duygular aklın ve mantığın önüne geçer. Slogan ve hamaset onların şah damarlarıdır. Bunlarla yaşarlar, bunlarla ölürler. Ayakları bir türlü yere basmaz.

·   Kutuplaşma had safhadadır. Her kutbun da kendilerini kurtaracak idolleri vardır. Bir daha gelmeyecek bu idoller onlara Allah tarafından bahşedilmiş bir lütuftur ve bunlar aşılamaz. Yani bunlar bir numara ise ardından kim gelirse gelsin ancak ikinci sıraya yerleşir. Asla boynuz kulağı geçmez.

·     Bol konuşma ve gevezelik hâkimdir. Konuşmaya gelince varlar ama icraatta yoklar. İcraatı hep başkasından beklerler.

·    Cari açıkları had safhadadır. Kendi kendilerine yetmez. Üretici değil, tüketicidirler. Başkaları üretecek, yeni icatlara imza atacak. Bunlar da bastırıp parayı o üretilenleri kullanacak. Hep borçla yaşarlar. Bu marifetleriyle gelecek nesilleri borç batağının içine sokarlar.

·        Kendilerinden başka kimseyi de beğenmezler. Değilse çatlar ölürler.

·       Her biri iyi bir niyet okuyucusudur. Senin ne dediğin değil, onların ne anladığıdır önemli olan. Ön yargı kendilerinden ayrılmaz bir parçadır. Seni, kafalarında oluşturdukları şablonla değerlendirirler.

·   Mazeret, gerekçe ve bahane üretmede üstlerine yoktur. Gerçeklerle yüzleşmezler, algılarla yaşarlar. Kendileriyle asla yüzleşmezler. Geri kalmışlıklarının müsebbibi hep başkasıdır. Özellikle dış güçlerdir. Başkaları bunlara hep düşmandır. Kendilerinden başka dostları yoktur. Bizim bizden başka dostumuz yok diyenler de kendi kendileri ile geçinemezler.

·   Demokratlıkları, fikir ve vicdan özgürlüğüne hayranlıkları gücü ellerine geçirinceye kadardır. Her birinin gönlünde ve mayasında şiddet vardır.

·         Ağızlarından adalet, ehliyet, liyakat gibi kavramları düşürmezler ama her biri öyle kadrolaşır ki şeytan bile parmak ısırır.

·         Kurum kültürü, ekip ruhu yoktur. Kurumlar kişiye endekslidir. Kişiyle doğar, kişiyle büyür, kişiyle ölür.

·         Hiçbir şeyleri şeffaf değildir. Şeffaf görünümlü kılıfına uydurma yolu izlenir vs.

*27/11/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

10 Kasım 2021 Çarşamba

Saygı Duruşu

Babacığım, bugün aklıma ne geldi biliyor musun?

—Ne geldi oğlum?

—Hani öleceğiz ya.

—Evet.

—Kimin ne zaman öleceği bilinmez ama olur ya önce vefat edersen ne yapalım?

—Nasıl, ne yapacaksın?

—Tören falan.

—Ne töreni? Ömrünü tamamlayana ne yapılıyorsa onu yapacaksın.

—Biliyorum da bir farklılık yapabilir miyiz?

—Mesela?

—Saygı duruşu gibi.

—Yanlış anlamadıysam cenazeme gelenleri saygı duruşunda bulunmaya mı çağıracaksın?

—Aynen öyle.

—İşin yok mu senin? Sabah sabah aklına bu mu geldi? Sonra daha nefes alıyorum. Görüyorum ki gözlerimi yummamı bekliyorsun. Miras bırakacak olsam da böyle bir beklentiye girsen hiç gam yemeyeceğim.

—Nasılsa öleceğiz hepimiz.

Öyle tabi. Yine de ölümünün ardından bir şeyler yapmak isteriz evladın olarak.

—Git, sabah sabah dalganın zamanı değil. Hele bu soğukta hiç çekemem.

—Hiç olmadığı kadar ciddiyim.

—Peki, ne yapmayı düşünüyorsun?

Mesela, ölünce kaç dakika saygı duruşunda bulunalım? Bunu merak ettim. 5 dakika yeter mi? 

—Yetmez oğlum, beş dakika neye yeter. Gelenler yorgunluktan yıkılıncaya kadar dursunlar. Sonra cümle alem benim cenazemi konuşsun. Bulduk başa belayı, sen ölmedin, biz öldük desin. Git Allah aşkına şuradan. Sabah sabah dert ettiğin şeye bak. Rüyanda mı gördüm ölümü mü yoksa? Sonra ben öldükten sonra saygı duruşunda bulunsan ne olur, bulunmasan ne olur. Saygı duyacaksan, içinden gelerek sağlığımda saygı duy.

Baba ciddiyim ben.

Ben de ciddiyim evlat. Hem de hiç olmadığı kadar senin ciddi olduğun gibi.

Yani?

Sen cenazeme gel yeter. Başka da bir şey istemem.

Anladım. Peki, her ölüm yıl dönümünde seni analım mı?

Anmayın evlat. Şayet cenazeme gelirseniz benim için üç gününüzü ayırın. Çünkü taziye üç gündür. Ardından işinize gücünüze bakın. Sonra sen sağ, ben selamet. 

—Peki, 40.gününde bir şey yapmamızı ister misin?

Abartma evlat. Bırakıver artık. Her fani gibi öleceğim. Beni mezarımda rahat bırakın. Siz de rahatlayın. Eş dost da rahat etsin. Kabak tadı verdi bu muhabbetin. 

Yani seni anmayalım mı? Yoksa unutulur gidersin.

Varsın unutulup gideyim evlat. Beni unutmayıp da turşumu mu kuracaksınız?

Kızma babam. Evladın olarak yanında olduğumuzu göstermek istiyoruz. Ama görüyorum ki istemiyorsun. Madem hiçbir şey yapmamızı istemiyorsun. Bari, sosyal medyada seni her yıl dönümünde unutulmaz yapalım. 

—Ne olacak böyle yapınca?

—Sevenlerin bana bu alemde başsağlığı dileyecek.

—Tövbe ya Rabbi. Evlat, taziye üç gün dedim. Bu taziye her yıl tekrarlanmaz. Bana bir iyilik yapmak ister misin?

—Tabi, emrindeyim baba.

—Beni rahat bırak. Kapıyı da dışarıdan ört. Bir daha da her aklına eseni benimle paylaşma. Bu dediklerini de ne sen söylemiş ol ne de ben duymuş olayım. Bunu da kimseye söyleme. Gülünç duruma düşersin. Bunu uygulamaya kalksan da kendin de bezersin, başkasını da bezdirirsin.