19 Haziran 2020 Cuma

Hiç Ahiret Sorusuyla Karşılaştınız mı? ***

Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, diğer kurumlar, özel kuruluşlar ya da yüksek lisans veya doktora öğrencileri tarafından zaman zaman önümüze bir konu ile ilgili hazırlanmış bir anket konur. Anketlerin bazısı yapabilir misin şeklinde gönüllülük esasına dayalı iken bazılarının doldurulması dayatmaya dayalı: Şu tarihe kadar yapılacak denir. Cevap vereceğin anket sorularının bazısı matbu iken çoğu dijital ortamda yapılmaktadır.

Herhangi bir konuda araştırma, inceleme, sorun tespiti bakımından birtakım verilere ihtiyaç olabilir. Bunun için de anketlere ihtiyaç vardır.
 
Basit gibi görünen anketin hazırlaması ve okunması zor olsa gerek. Zira hiç anket hazırlamadım. Soruları hazırlayacaksın, anketi kimlerin dolduracağını belirleyip onlara ulaşacaksın. Verilen cevapları bilimsel veriler ışığında oranlayacaksın. Hata payını belirleyeceksin gibi. Bunlar, anket hazırlayan ekibin işi ve profesyonellik gerektirir. Biz, bizi ilgilendiren yani anket doldurma kısmına bir göz atalım. Zira anketleri biz dolduruyoruz. 

1.Hatır veya zorunlu önüne konan anketi "Aman! Anket değil mi? Getir iki dakikada doldurayım, diyorsun. Anketin içine girdikçe kazın ayağının hiç öyle olmadığını anlıyorsun. Soru içinde sorular var soruların içerisinde, hem de sayfalar dolusu. Hele bu anketi elektronik ortamda yapıyorsan cevap verdiğin sorunun altında yeni soru pencereleri açılıyor. Sorular ise daha görmesek de teşbihte hata olmasın, ahiret sorusu gibi sorular. Bazen sorgu melaikesinin yeni sorusuna muhatap olmamak için "fikrim yok" seçeneğini işaretlemek zorunda kalıyorsun. 

2.Soruların içine girdikçe iş inada bindi deyip önce anlamaya çalışıyorsun. Anladık diyelim. Cevap vermeye kalkıyorsun. Karşına o biçim cevaplar çıkıyor ki apışıp kalıyorsun. İşte size bir örnek:
a- Hiç Katılmıyorum
b-Oldukça Katılmıyorum
c-Kısmen Katılıyor- Kısmen Katılmıyorum
d-Oldukça Katılıyorum
e-Tamamen Katılıyorum
Şansınız var. Bu cevaplar en az seçenekten oluşuyor. Bir de en alt tarafa diğer seçeneği konuyor ki yaz yazabilirsen.

3.Anket doldurmak sıkıcı da olsa en sevindirici yanı "Anket bitmiştir. Kaydet’e basınız" cümlesidir. Aslında en sevindirici olanı  hiç ankete katılmamaktır.

4.Yapılan bu anketler ne kadar bilimsel ne kadar doğru cevaplar veriliyor ne derece doğru okunuyor? Bu anket sonuçları nerede kullanılıyor yoksa anket yapmış olmak için mi yapılıyor, bu da ayrı bir konu.

Hasılı, bugüne kadar herhangi bir anket doldurmadı iseniz dünyanın en şanslı insanı ve Allah'ın sevgili kulusunuz demektir.

***23/06/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

17 Haziran 2020 Çarşamba

Kaldırımlarla Aranız Nasıl? ***

Mecbur kalmadıkça arabaya binmem. Fırsat buldukça yürürüm. Yürümeyi seviyorum. 
Yollara paralel bir şekilde taş, kilitli taş, mermer gibi şeylerle hafif yüksekçe yapılmış yaya yolu dediğimiz kaldırımlar, araç trafiğinin yoğun olmadığı tenha yollar, mahalle araları ve bazı parklarda bulunan yürüyüş parkurları yürüyüş için ilk akla gelen yerlerdir.
Çarşı merkezlerinde bulunan kaldırımlar insan yoğunluğu bakımından kalabalık olduğu için seri yürümeye çok müsait değil. Her yerde yürüyüş parkuru yok. Geriye mahalle aralarında bulunan sokak ve caddeler kalıyor. Sokak kaldırımları, buraya kaldırım yaptık anlamında öylesine yapılmış süs kaldırımlardır. Üzerinde yürünmez. Çünkü daracıktır. Geniş kaldırım yapılmaya kalkılsa orta yerde zaten yol kalmaz. Yürümek için geriye mahalle aralarından geçen alternatif yolların kaldırımları kalıyor. Çünkü bu yolların kenarına yapılmış kaldırımlar biraz daha geniş. Öyle ya! Yollar araçlarınsa kaldırımlar da yayaların. 
Yayalara ait bu geniş kaldırımlara rağmen kaldırımlarda yürümek maharet ister. Yürümek için bol zigzag çizmek zorundasın. Çünkü kaldırımlarda yürüyen yayanın dışında ne ararsan var: Aynı hizada olmayan ağaçlar, özel mülkün bahçesinden sarkan ağacın dalları, yönlendirici ve bilgilendirici trafik levhaları, beton direk, demir direk, ağaç direk, elektrik ve telefon kutuları, kaldırımın tam ortasına gömülmüş çöp konteynırları, kaldırıma araç konmasının önüne geçmek için kaldırım üzerine sabitlenen demir dubalar, yönlendirici okul levhaları, reklam panoları, otobüs durakları, kaldırımda bisiklet sürenler vs. Birkaç sene öncesine kadar esnafın kaldırım üzerine teşhirlik ürün koyma modası vardı. Belediyelerin sıkı denetim ve uyarıları sayesinde bereket şimdi kaldırımlara teşhirlik ürün konmuyor. Kaldırım üzerinde tüm bunları görmeye alıştık. Bu yüzden kaldırıma çıkınca dümdüz gitmen mümkün değil. Sürekli sağa, sola sapman gerekecek. Hafif bir dikkatsizlik kaldırım üzerindekilerden birine çarpman demektir. Hepsine dikkat etsen bile sağdan gitmeyip sana çarpacak gibi tersinden gelen, hiç istifini bozmayan tipler çıkıyor karşına. Bu cinslere yol vermek için araçların seyrettiği yola inmen gerek. Zaman zaman çökmüş kaldırımlar, taşı çıkmış veya taşı oynayan kaldırımlar da eksik değil. 
Yaya yolu diye bildiğimiz kaldırımları bizim milletimiz bir başka amaçla daha kullanıyor: Kaldırımlara aracını park ediyor. Kimi enlemesine, kimi boylamasına aracını koyuyor. Bu, diğer yürümeye engel kaldırım işgallerine rahmet okutan cinsten. Çünkü geçemezsin. Bu durumda yapacağın tek şey yürümeye devam için yola inmek. Yolun kenarına inmek de yeterli değil. Ta yolun ortasına, araçların vızır vızır geçtiği yere kadar kendini tehlikeye atarcasına inip yürümelisin. Çünkü yolun kenarında da park edilmiş diğer araçlar var. Tüm bunları yaparken yani geçip giderken hem kaldırım üzerindeki hem de kaldırıma paralel park edilmiş araçlara azami gayret göstermek gerek. Çünkü araçlar pahalı ve önemli. Bir yaya olarak ben kimim ki... Kaldırımlar ve yol kenarları işgal altında olduğundan dolayı yürümek için önden ve arkadan araç çarpsa ne olur. Önemli olan araçların zarar görmemesidir. 
Hasılı bu ülkede yürümek zor mu zor, mesele mi mesele. Bu yüzden yayaların yürümesine engel olacak şekilde kaldırımlar bu şekilde amacı dışında kullanılıyor ve buna engel olunamıyorsa en iyisi kaldırımları kaldırmak. Başka da aklıma bir şey gelmiyor.

***20/06/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

16 Haziran 2020 Salı

Göbek Sorunumuz *

Başlığı görünce "bıktık senin göbeğinden, bize ne arkadaş" demeyin. Rahat olun. Göbeğimden bahsetmeyeceğim. Zira göbeğim Abbas'ın kör kazı gibi atıştırmalarımın ve hareketsizliğimin bir sonucu ve bu, benim sorunum. Sizi kendi sorunlarımla meşgul etmeyeceğim. Size bir başka göbekten yani dönel kavşaklardan bahsedeceğim. Zira bu kavşaklar da önümüzde taşıdığımız göbekler gibi sorun. 
Trafiğe çıktığımızda tek tip kavşakla karşılaşmayız. Tip tip kavşaklar var. Önce kavşak çeşitlerine bir bakalım: Kontrolsüz ve kontrollü kavşaklar, modern dönel kavşak, dönüş adası kavşağı, 3 yönlü T kavşağı, köprülü ve trafik ışıklı kavşaklar. Kavşakların çeşit çeşit olmasında sanırım kavşak ihtiyacı olan yerin genişliği ve bağlantılı yollar göz önüne alınıyor olsa gerek.
Bu kavşak çeşitlerinden, görüntüsü yuvarlak olan modern dönel kavşağa biz Konyalılar, kavşak yerine göbek demeyi tercih ederiz. Özellikle adres tariflerinde bu tabiri çok kullanırız: Arkadaş, şöyle düz gideceksin. Az sonra önüne bir göbek çıkacak. Bu göbeği geçeceksin. Düz devam edeceksin. Önüne bir göbek daha gelecek. Bu göbekten sağa döneceksin. Sonra adresi  orada bir daha sor" gibi.
Göbeklerle ilgili sorunlara gelince;
1.Bazıları trafiği rahatlatırken bazıları trafiği tıkıyor. Yine bazıları trafik kazalarını en aza indirgerken bazıları da kazaya davetiye çıkarıyor. Kazaların önemli bir kısmı da kavşaklarda meydana geliyor.
2.Belediyelerimiz -hikmeti nedir bilinmez- kavşaklarda sık sık değişikliğe gidiyor. Bir kavşağa alışıyorsun. Bir başka gelişinde dönel kavşak kaldırılmış, yerine başka bir çeşit kavşak konmuş oluyor. Bazılarına önce ışık konuyor, sonra kaldırılıyor ya da tersi. Bazı kavşaklarda sağ tarafa kontrollü geçiş için uygun yer olmasına rağmen bir yol açılmıyor. İkinci düzenlemede sağa bir yol açılıyor.
3.Işık konmamış dönel kavşaklarda yol önceliği kimin tereddüdü yaşanıyor. Bazısında "Öncelik kavşakta dönenlere ait" yazarken bazısında herhangi bir uyarı yok. Kimi sürücüler döndüğü her kavşakta yol benim diyerek gazlayıp giderken kimi de yol kendisine ait olmasına rağmen "Burası Konya. Ne olur ne olmaz" deyip düz geçenlere yol verir. Kiminin trafikten anladığı "Öncelik daima düz gidene ait" diyerek dönel kavşaktan çıkana hiç öncelik tanımaz. Dönel kavşaktan çıkan da "Yol benim. Bu hakkımı kimseye yedirmem" derse bu iki inatçı sürücüden ortaya, nur topu gibi bir kaza çıkar. Bazı sürücüler de "Yol benim. Bunu biliyorum ama bunu gel de karşı tarafa  anlat" deyip karşılıklı "Sen geç" centilmenliği yapar.
4.Dönel kavşağa göbek dendiğini bilmeyen yabancılar, göbekli yol tarifini anlamakta epey bir zorluk yaşıyorlar. Çünkü tarifi unutup bu göbek ne demeye odaklanıyorlar.
5.Göbeklerde ışığa yakalanmamak için hızlananlar, sarı yanarken geçenler, bana yeşil yandı nasılsa deyip hızını düşürmeden kontrolsüz geçenler, kendisine yeşil yandığı halde geçeyim mi geçmeyeyim mi düşünenler, sarı ışığın yanmasıyla birlikte önde durana "uyuma, acele et" dercesine kornaya basanlar, önündeki ışığı değil de karşı tarafın ışığına bakanlar, ateş alırcasına kalkanlar, yol önceliği olan yayalara yol vermemek için gaza basıp korna çalanlar, döneceği yere uygun durmayıp sağdan sola ya da soldan sağa geçmeye çalışanlar, "U dönüşü yasak" levhasına aldırmayıp U dönüşü yapmaya kalkanlar, dönemeyip geri manevra yapanlar, kavşağa gelmeden önce birbiriyle kapışanların kavşakta durdukları zaman el-kol işaretleriyle atışmaya devam edenler, bununla yetinmeyip işi fiziki kavgaya götürenler yine kavşaklarda görmeye alışkın olduğumuz kavşak sorunlarımızdandır.

*20/06/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.