1 Haziran 2020 Pazartesi

Cemaatle Kılınan Namazlarda Saf Düzeni (1) ***

Cemaatle namaz kılınırken kametle beraber cemaat saf düzenine geçtiğinde imamın, "Safları sık ve düzgün tutun" uyarısını işitmeyeniniz yoktur. İmamlarımız bu uyarıyı, saflar çok düzgün olsa dahi yapıyorlar.

Safları sık ve düzgün tutmanın dini hükmü nedir bilmiyorum ama bu konuda değişik hadis kitaplarında, safları sık ve düzgün tutmamız ile ilgili değişik cümlelerle geçen çok sayıda hadisi şerif var. Bu hadislere göre safları sık ve düzgün tutmak -herhalde- sünnet olsa gerek.

Camilerdeki saf düzeninde sorun yok. Cemaat, bir uyarıya gerek duymadan ip gibi düzgün bir şekilde saf tutuyor. Çünkü camilerdeki yeni halılar desenli. Bir seccadeyi andırıyor. Herkes ayağını nereye koyacağını, başının secdede nereye geleceğini biliyor. Sorun, safların sık tutulmasında. Cemaatten bazıları hadislerde belirtildiği gibi omuzlar omuza, ayaklar ayağa değecek şekilde saf tutmaya, bunun için araya girmeye, yanına birini almaya çalışırken bazıları da safların bu kadar sıkı tutulmasından hal ve hareketleriyle rahatsızlıklarını belli etmektedirler. Hatta bazıları yanına kimseyi almamak için baya bir çaba sarf ediyor ya da burayı doldur diyenin davetine icabet etmemek için epey bir uğraşıyor.

Safların düzgünlüğünü anlarım. Çünkü peygamberimiz, oğlu İbrahim'in mezarını düzgün kazmayan mezar kazılarına mezarı niçin düzgün kazmadıklarını sorar. Aldığı cevap "Nasılsa az sonra kapanmayacak mı" olur. Bunun üzerine peygamberimiz "Allah güzeldir, güzel olanı sever" demek suretiyle işlerin düzgün yapılması gerektiğini belirtmiştir. Safların sık tutulmasına gelince, peygamberimiz zamanında bildiğim kadarıyla Mescidi Nebi'ye gelen Müslümanların sayısı, cami almayacak şekilde çok değildi. Peygamberimizin safların sık tutulmasıyla ilgili sözlerini bu durumda nasıl anlamak gerek? Bu konuyu anlamak için o günkü sosyal dokuya bir bakmak gerekecek. Peygamberimiz Medine'ye geldiğinde ilk yaptığı işlerden bir tanesi de şehirdeki sosyal barışı sağlayacak adımlar atmak olmuştu. Çünkü şehrin yerlisi Evs ve Hazreç kabileleri birbirlerine husumet halinde idi. Şehre Mekke'den gelen evi, barkı olmayan muhacirler vardı. Yaptığı çalışma ile peygamberimiz Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki husumeti kaldırmış, muhacir ile ensarı kardeş ilan etmişti. Peygamberimiz, şehirdeki insanların kardeşçe yaşamaları için çaba sarf etse de zaman zaman aralarında anlaşmazlık ve tartışmalar çıkıyor olmalı ki eski alışkanlıklarına dönmesinler, birbirlerine kenetlensinler, Müslüman potasında erisinler, kardeş gibi olsunlar diye saf konusunda sık sık uyarma gereği duymuş olabilir. Çünkü şehir küçük bir kasaba o gün için. Herkes birbirini tanıyor, kimin kiminle husumeti ve kırgınlığı olduğu biliniyor. Safların sık tutulması ile ilgili tüm sözleri ben böyle anlıyorum. Zaten Müslim’de geçen şu hadis, safların sık ve düzgün olmasıyla ilgili diğer hadisleri, özellikle son cümle açıklar nitelikte: ‘Râcih(değerli) akıl sahibi dirayetlileriniz hemen arkamda, onlardan sonra gelenler daha arkada, daha sonra gelenler daha arkada durunuz! Sizleri çarşı pazar çekişmelerinden sakındırırım!’ buyurdu.” Safla ilgili bazı hadislerde geçen “Aranıza şeytan girmesin” şeklindeki uyarıları da sahabenin işin ciddiyetine varmasını sağlamak olarak değerlendiriyorum. (Bu konuya devam edeceğim.)

***04/06/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

31 Mayıs 2020 Pazar

Cami İnşaatları Üzerine *

Salgın dolayısıyla camilerin kapanması, camilerde cemaatle namaz kılınamaması, 2,5 ayın ardından bahçesi müsait olan az sayıdaki yerlerde sosyal mesafeye riayet ederek cuma kılınması, cami müştemilatının dışında geniş mahallerde namaz kılınması bize gösterdi ki mevcut camiler ve yeni yapılacak camiler üzerine kafa yormamız gerekecek. 

Daha önce cuma kılınan irili-ufaklı mevcut camilerimize bir göz atarsak camilerin çoğu, ileriden görünmeyecek şekilde -sanki ülkenin yer sorunu varmış gibi- yüksek binaların arasına sıkışmış/sıkıştırılmış ya da dört bir köşesinden yol geçirmek suretiyle kuşa döndürülmüş durumda. En iyi caminin müştemilatı, namaz kılınan yer yani cami; minare, görevli lojmanı, tuvalet, gasil hane ve şadırvandan ibaret. Maalesef çoğu camimizin doğru dürüst geniş bir bahçesi yok. Halbuki cami dediğimiz yer mesire yeri, çarşı merkezi, insanların buluşma ve minare ve ağaçlarının gölgesinde oturduğu yer  ve aracıyla gelen insanların aracını rahat bir şekilde park edip ibadetini yapabileceği yerler olmalı. Cami ve müştemilatı sadece camiye gelenlere değil, tüm halka hizmet eder şekilde, bahçesinde oturanın hoşça vakit geçireceği şekilde düzenlenmeli. Caminin oturduğu alan ve bahçesi öyle planlanmalı ki cemaatle kılınan namazlar, cami içinde veya bahçesinde kılınacak şekilde mevsimine göre ayarlanmalı. Bunun için cami yapılacak yerin çok büyük bir alanı kapsaması gerekiyor. 

Mevcut camiler için halihazırda bir şey yapılamaz. Bu camiler binaların arasında işlevlerini yerine getirmeye devam edecekler. Sadece birbirine yakın ve cemaat sayısı fazla olmayan camilerin bir tanesinde cuma kılacak şekilde planlama yapılabilir. Diğer camilerde sadece vakit namazları kılınabilir.

Bundan sonra yapacağımız yeni camiler için çok geniş yerler tahsis etmek lazım. Öyle her arsasını bağışlayanın istediği yere cami yapımından vazgeçilmeli. Birbirine yakın camiler arasında belli mesafe olması şartı getirilmeli. Aynı mahallede birbirine yakın, birbirine sesi duyulan, aynı yürüyüş mesafesinde çok sayıda küçük cami yapımından vazgeçilmeli.

Belirlenen geniş bir yere öyle cami yapılmalı ki yapılan bu cami, mahallenin  -tek- camisi olmalı ve cami, her türlü müştemilata sahip olmalı. Cami, hava şartlarına ve salgın gibi olağanüstü durumlara göre planlanmalı. Yerine göre namaz içeride kılındığı gibi dışarısında da kılınmalı. Çünkü havaların sıcak olduğu sair zamanlarda cami içinde namaz kıldığımızda sıcaktan sırılsıklam oluyoruz ya da içeriyi serinletmek için durmadan klima çalıştırıyoruz. Halbuki bahçede kılınsa ne terleme olacak ne de klima çalışacak. Doğal yollarla serinleyemediğimiz klimalar, çoğu zaman hastalığa da sebebiyet vermektedir. Üstelik hem klima alırken hem de kullanırken giden elektrik masrafı da ayrı bir konu.

*05/06/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Bayram Yasağının Faydaları

Bu bayram garip bir bayram oldu. Zira bugüne kadar kutlamadığımız bir bayramdı. Daha doğrusu yapmadığınız bir bayram oldu. O yüzden bu bayram tatsız ve tuzsuz bir bayram olarak hafızamızda hep yer alacak. Tüm olumsuzluklarının yanında bayramın iyi yönleri yok muydu? Bence istemediğimiz kadar bu bayramın iyi ve hayırlı yönleri de vardı. Zira bir ilk olan bu bayram ilklere imza atmasıyla da hatırlanacak. Bu yazımda bunlara yer vermeye çalışacağım:
1.Şehirlerarası yolculuklar ve tatil beldesine gitme olmadığı için her bayram olan can pazarı bu bayram yaşanmadı. Bu bayram, bayram tatili boyunca trafik kazalarının olmadığı bir tatil olarak istatistiklerdeki yerini aldı. 
2.Bu bayram masrafsız bir bayram olarak hatırlanacak. Çünkü bayram hazırlığı çerçevesinde ne bayramlık aldık ne lokum, şeker aldık ne de baklava. Almışsak da eve yetecek kadar aldık. Sılayı rahme veya tatil beldesine gidilmediği için yakıt, yol veya otel masrafı olmadı. 
3.Yorgunluk ve koşuşturma olmadı. Çünkü ziyaretleşme yapılmadı. Haliyle eşi, dostu bayramlayacağım, hepsini yetiştireceğim telaşesi olmadı.
4.Biz bayram yapamasak da midemiz en iyi bayramını yaptı. Çünkü ikramlardan mahrum kalınca midemiz bozulmadı.  Önceki bayramlarda özellikle ramazan bayramlarında orucun arkasından yediğimiz tatlı türü yiyeceklerde fazla kaçırınca ve karıştırınca midemiz bozuluyordu. Haliyle biz de bayram yapmış olduk sayesinde. Değilse midenin verdiği sıkıntıyı biz çekecektik. 
5.Cadde, sokak ve meydanlar hiç olmadığı kadar sessizdi. Gürültü nedir, bilmedik.
6.Evde çok doğal yaşadık. Zil çalacak, biri gelecek heyecanı ve endişesi yaşamadığımız için bayramlıklarımızı bile giyme gereksinimi duymadık.
7. Bayram ziyaretine gidemediğimizden dolayı kimse ziyaretime gelmedi diye gönül koymadı. Biz de gidemedik pişmanlığı duymadık.
8. Yemekli misafir gelir düşüncesiyle evin hanımları fazlaca yemek yapma zahmetine girmediği için yorulmadı. Herhalde böyle bayrama sevinenlerden biri de onlardı.
9.Bayram ziyareti olmadığı için karşılıklı ziyaretleşme de olmadı. Başka yerleri bilmem ama Konya'da diğer zamanlarda gidilecek yerleri bitiremedim diyenlerin çoğu, karşılıklı tebrikleşme yaparak fazla sayıda ziyaret yapmayı daraltmaktadırlar. Yani ben sana, sen bana ziyareti. Halbuki olması gereken önce davranan ziyaretini yapar. Ziyaret yapılan da gelmeyene gidecek şekilde yapılan bayramlaşma daha makul olanı.
10.Bayramlaşmaya gitmediğimiz için ev sahibini bulamadığımız için boş dönmedik.
11.Kimse bizi bayram günü arayarak evde misiniz demedi. Zira herkes evindeydi.
12. Telefonla bayramlaştığımız kimse "Büyüdün gayri. Telefonla kutlar oldun" demedi.
13.Telefonla bayramlaşma dolayısıyla sair zamanlardakinden daha çok kişiyi arayarak gönüllerini aldık.

Daha neler neler... Say say bitmez bu bayram yasağının faydaları....