Ana içeriğe atla

Bayram Yasağının Faydaları

Bu bayram garip bir bayram oldu. Zira bugüne kadar kutlamadığımız bir bayramdı. Daha doğrusu yapmadığınız bir bayram oldu. O yüzden bu bayram tatsız ve tuzsuz bir bayram olarak hafızamızda hep yer alacak. Tüm olumsuzluklarının yanında bayramın iyi yönleri yok muydu? Bence istemediğimiz kadar bu bayramın iyi ve hayırlı yönleri de vardı. Zira bir ilk olan bu bayram ilklere imza atmasıyla da hatırlanacak. Bu yazımda bunlara yer vermeye çalışacağım:
1.Şehirlerarası yolculuklar ve tatil beldesine gitme olmadığı için her bayram olan can pazarı bu bayram yaşanmadı. Bu bayram, bayram tatili boyunca trafik kazalarının olmadığı bir tatil olarak istatistiklerdeki yerini aldı. 
2.Bu bayram masrafsız bir bayram olarak hatırlanacak. Çünkü bayram hazırlığı çerçevesinde ne bayramlık aldık ne lokum, şeker aldık ne de baklava. Almışsak da eve yetecek kadar aldık. Sılayı rahme veya tatil beldesine gidilmediği için yakıt, yol veya otel masrafı olmadı. 
3.Yorgunluk ve koşuşturma olmadı. Çünkü ziyaretleşme yapılmadı. Haliyle eşi, dostu bayramlayacağım, hepsini yetiştireceğim telaşesi olmadı.
4.Biz bayram yapamasak da midemiz en iyi bayramını yaptı. Çünkü ikramlardan mahrum kalınca midemiz bozulmadı.  Önceki bayramlarda özellikle ramazan bayramlarında orucun arkasından yediğimiz tatlı türü yiyeceklerde fazla kaçırınca ve karıştırınca midemiz bozuluyordu. Haliyle biz de bayram yapmış olduk sayesinde. Değilse midenin verdiği sıkıntıyı biz çekecektik. 
5.Cadde, sokak ve meydanlar hiç olmadığı kadar sessizdi. Gürültü nedir, bilmedik.
6.Evde çok doğal yaşadık. Zil çalacak, biri gelecek heyecanı ve endişesi yaşamadığımız için bayramlıklarımızı bile giyme gereksinimi duymadık.
7. Bayram ziyaretine gidemediğimizden dolayı kimse ziyaretime gelmedi diye gönül koymadı. Biz de gidemedik pişmanlığı duymadık.
8. Yemekli misafir gelir düşüncesiyle evin hanımları fazlaca yemek yapma zahmetine girmediği için yorulmadı. Herhalde böyle bayrama sevinenlerden biri de onlardı.
9.Bayram ziyareti olmadığı için karşılıklı ziyaretleşme de olmadı. Başka yerleri bilmem ama Konya'da diğer zamanlarda gidilecek yerleri bitiremedim diyenlerin çoğu, karşılıklı tebrikleşme yaparak fazla sayıda ziyaret yapmayı daraltmaktadırlar. Yani ben sana, sen bana ziyareti. Halbuki olması gereken önce davranan ziyaretini yapar. Ziyaret yapılan da gelmeyene gidecek şekilde yapılan bayramlaşma daha makul olanı.
10.Bayramlaşmaya gitmediğimiz için ev sahibini bulamadığımız için boş dönmedik.
11.Kimse bizi bayram günü arayarak evde misiniz demedi. Zira herkes evindeydi.
12. Telefonla bayramlaştığımız kimse "Büyüdün gayri. Telefonla kutlar oldun" demedi.
13.Telefonla bayramlaşma dolayısıyla sair zamanlardakinden daha çok kişiyi arayarak gönüllerini aldık.

Daha neler neler... Say say bitmez bu bayram yasağının faydaları....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde