27 Şubat 2020 Perşembe

Türkiye'nin Aile Fotoğrafı ***

TÜİK, 2019 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerini açıkladı. Buna göre,
2019 yılında evlenenler bir önceki yıla oranla yüzde 2,3 azalmış. Boşananların oranı ise bir önceki yıla göre yüzde 8,0 artış göstermiş. 

Önceki yıllara göre evlenme yaş ortalaması da artmış: Evlenen çiftlerden erkeklerin yaş ortalaması 27,9’a, kadınlarda ise 25’e çıkmış. Bu demektir ki evlenenler de daha geç evlenir olmuş.

Evlenmeler içinde yabancı uyruklularla evlilik oranlarına gelince, yabancı gelinlerle evlilikler, toplam gelinlerin yüzde 4,3’ünü oluşturuyormuş. Yabancı uyruklu erkeklerle evlilikler ise toplam erkeklere oranla 0,8’de kalmış. 

Yabancı uyruklu erkeklerle evlenen kadınlarda ilk üç sıra: Yüzde 31 ile Alman, 16,4 ile Suriyeli, 6,8 ile Avusturyalı damatlar olmuş.

Yabancı uyruklu kadınlarla evlenen erkeklerimizde ilk üç sıra ise, yüzde 14,5 ile Suriyeli, 11,7 ile Azerbaycanlı, 10,5 ile Alman gelinlermiş.

Boşanmalarda en yüksek üç il; binde 2,95 ile İzmir, 2,88 ile Antalya, 2,71 ile Muğla başı çekiyor. Boşanma oranlarının en düşük olduğu ilk üç il ise binde 0,25 ile Hakkari, 0,33 ile Siirt ve Muş.

Evliliklerle oranın en fazla olduğu üç ilimiz, binde 7,89 ile Aksaray, 7,86 ile Adıyaman, 7,77 ile Kilis olmuş.

Evlilik süresine göre boşanmaların oranı(yüzde): 2,6’ı 1 yıl dolmadan, 33,4’ü 1-5 yıl, 20,6’ı 6-10 yıl, 15,8’i 11-15 yıl, 10,8’i 16-20 yıl, 7,9’u 21-25 yıl, 8,8’i 26 ve üzeri yıllar arasında boşanıyor. 

Son bir yıl içinde meydana gelen boşanma olaylarından 139.660 çocuk etkilenmiş. Çocukların velayeti yüzde 76 oranında anneye verilirken yüzde 24’ü de babaya verilmiş.

Evlilik ve boşanmalarda bir de Konya'ya göz atalım: 2019 yılında şehrimizde evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 0,7 azalarak 15.30’a düşmüş. Boşananların sayısı da bir önceki yıla göre 2,1 artış göstererek 3.823’e yükselmiş. 

TÜİK'in evlenme ve boşanma istatistiklerini vererek sizleri rakamlara boğmuş olabilirim. Özetlersem, evlenmeler azalırken boşanmalar artıyor, yabancı uyruklarla evliliklerde artış var. Evlenme yaşı gittikçe yükseliyor, boşanmaların çoğunluğu evliliğin ilk beş yılı içerisinde meydana geliyor. Ekonomik durumu iyi olan illerde boşanmalar daha fazla iken geliri daha zayıf olan illerimizde boşanma oranı daha az. Boşanmalardan dolayı etkilenen çocuk sayısı da az değil. Tüm illerimiz Mersin'e giderken Konya tersine gitmemiş. Türkiye ortalamasında olduğu gibi Konya’da da evlenenler azalırken boşananlar artmış.

Kısaca Türkiye’nin aile fotoğrafı bu. Bu fotoğrafa, geçinemediği için ayrı yaşayan, resmiyete girmemiş, parçalanmış aileleri de dahil edersek karşımıza korkunç boşanma oranları çıkar. Siz ne dersiniz bilmiyorum ama Türkiye'nin bu medeni hali içimizi karartan cinsten. Bu görüntü kimseye huzur vermez. Çünkü mevzubahis olan toplumun en küçük parçası ailedir. Ailelerde huzur yoksa toplumda da huzur olmaz. Aileler çatırdıyor maalesef. Gidişat odur ki her yeni yıl, bir önceki yılı aratacağı ve boşanan aile sayısının daha da artacağını gösteriyor.

Evliliklerin ilk beş yılında bitmesini anlayabiliyorum. Çiftler birbirini denedi, olmadı diyelim. 20.ve 25.yılında biten evlilikler var. Çok anlaşılır gibi değil. Her boşananın kendince haklı bir sebebi olabilir. Ama evliliğin meyvesi olan çocuklar olduktan sonra “Anlaşamıyoruz, ayrılalım” durumunu anlamakta zorlanıyorum. Zira orta yerde kalan çocuklarımızın, bu durumu anlaması daha bir zor olsa gerek. Onlara bunu yaşatmaya hakkımız yoktur diye düşünüyorum.

Eskiden bir tanıdığımızla karşılaşınca hal hatırdan sonra çoluk çocuk nasıllar, ne yapıyorlar diye sorardık. Bu gidişle soramayacağız. Çünkü dün evli olan çiftler bir bakmışsın, yollarını ayırmışlar. Sormakla yaralarını depreştirmiş oluyoruz... Allah kimsenin aile saadetini bozmasın.

***04/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

26 Şubat 2020 Çarşamba

Bir Sevindim Bir Sevindim!

Birkaç kalem ihtiyacım için bir alışveriş merkezine gittim. Alelacele alacaklarımı aldıktan sonra kasaya yürüdüm. Yaptığım alışveriş 130 lira tuttu. Ödeme için kartı uzattım. Bir poşet ver demeden kasiyer: Size bir de poşet vereyim” dedi, rafın masanın altından iki poşet verdi, bir taraftan da ödememi çekti.

Birkaç kalem eşya için kartımdan çekilen 130 lirayı düşünmedim. Önüme konan iki poşete bir sevindim bir sevindim. Sormayın. Hem de iki defa birden. Çünkü önüme konan iki poşet. Poşete sevinilir mi demeyin. Poşeti bedavaya getirdim ne de olsa. Elli kuruş cebimde kaldı. 

Birkaç kalem eşya için karta çekilen 130 TL'nin “Sonra bir de ödemesi var” diye düşüneceğim yerde ederi 50 kuruş olan bedava poşete sevindiğimi garipseyebilirsiniz. Siz garipseseniz de edindiğim bu iki sirke, pardon poşet bana  bal gibi geldi. Kasiyer bana o anda aldıklarımı koymam için  poşet yerine boş mezar bile verse hayır demezdim. Bu, anlatılmaz ancak yaşanır.

Gördüğünüz gibi gani gönüllüyüm. Azla sevinebilen birisiyim. Fazlasında gözüm yok. Bir poşet bana 130 lirayı unutturdu, yarama merhem oldu. 

Bu arada poşeti paralı hale getirenlere de bir teşekkürü borç bilirim. Çünkü onlar poşeti paralı hale getirmeselerdi, ben bana verilen poşetlere sevinebilecek miydim? Karamsarlığın hakim olduğu, gülmeyi unuttuğumuz, yarınlara güvenle ve umutla bakamadığımız bugünlerde iki poşet bir nebze de olsa dertlerimi unutturup mutlu etti.

Siz de beni memnun etmek ve sevindirmek isterseniz büyük olsa da fena olmaz ama gördüğünüz gibi küçük şeylere sevinebilen birisiyim. 

Racülün Yes'a *

Konyalı iseniz Zafer'deki Nasuh Bey Camiini biliyor olmalısınız. Bugün size bu camide görev yapan cami imamından bahsetmek istiyorum. Tanımadığım bu imamın İnternette 22 dakikalık bir videosunu izledim. (Meraklıları için adresi veriyorum: https://youtu.be/GmOKsYdZr34)

İlahiyat ön lisans mezunu olan Ahmet Sardoğu, İHL'yi de dışarıdan bitirmiş. Aynı zamanda hafız olan imam Ahmet, imamlıktan önce 6 yıl kadar zabıta olarak görev yapmış. Çevresinin "Sana çok yakışır, niye imamlık yapmıyorsun" demesiyle Diyanet'e geçerek Konya Ereğli'de imam-hatip olarak göreve başlar. 5-6 ay önce de Nasuh Bey Camiinde göreve başlar. 

Konya'da o kadar cami ve din görevlisi varken bu imamı, diğerlerinden farklı kılan ve beni hakkında yazı yazmaya iten neden, hocanın heyecanı, gayreti ve kendisini tamamen mesleğine adamış olmasıdır. 

Çiçeği burnundaki imam; kendisini tanıtmak, muhitini tanımak, mahallelisini camiye çekmek, onlara ve çocuklarına dini konularda yardımcı olmak amacıyla -hakkında çekilen videodan anladığım kadarıyla- geldiği andan itibaren dur durak bilmiyor, koşuşturuyor: Mahallesindeki esnafı ziyaret ediyor, size ve çocuğunuza Kur'an okutayım, sizi camiye bekliyorum, sizinle tanışmaya geldim, diyor. Akşam namazından sonra yatsı ezanı okununcaya kadar evlerin zillerine basıyor, kendisini tanıtıyor, okuyup faydalanmaları için ücretsiz kitap hediye ediyor. 80 kadar öğrenciye Kur'an dersi veriyor, dini bilgiler anlatıyor. İçlerinde hafızlık yapan öğrencileri de varmış. Cami cemaati de artmış.  Ev ziyaretlerinde, muhitinde çokça olan Suriyelilerle iletişim kurabilmek amacıyla yanında kendisine eşlik eden Arapça bilen bir tercüman da bulunduruyor. 

Kendisiyle en yakın zamanda tanışmak, yaptıklarını ağzından dinlemek ve arkasında namaz kılmak istediğim Nasuh Bey Camii imamı Ahmet Bey, yaptıklarında ne kadar samimi, yükselme veya şöhret olma niyeti mi var, muhitine güven verdikten sonra insanlardan maddi olarak faydalanma yoluna gider mi bilmiyorum. Umarım yaptıklarında samimidir ve bozulmadan aynı şekilde devam eder. Belki bu şekil veya başka şekil görev yaptığı muhitinde etrafına ışık saçan bizim bilmediğimiz başka meslektaşları da vardır. Vazifesini devlet memuru ötesine taşıyan, bir kişinin yüreğine dokunmaya çalışan ve yaşantısıyla etrafına örnek olan, yaptığı ve söyledikleriyle amel eden bu tür hizmet aşıklarının sayısını Rabbim artırsın inşallah.

Nasuh Bey Camii İmamı Ahmet Bey ile röportaj yapan kişi, Ahmet Bey'e "Bu işleri yapmadaki amacın nedir" diye sorunca "Racülün yes'a olmak istiyorum" cevabı veriyor Ahmet Bey. Bu cevabı duyunca Sayın Sardoğu'nun görevini dert edindiğini ve gereğini yapmaya çalıştığını anlıyorum. Yazıma başlık olarak verdiğim bu kelime sıfat ve mevsuf olarak Yasin Süresi 20.ayette geçiyor. Ayetin meali "Şehrin öbür ucundan bir adam, koşarak geldi ve  'Ey kavmim, bu elçilere uyun' dedi". Ayette geçen Racülün yes'a, koşan adam veya koşarak gelen adam, demektir. Allah kendisinden razı olsun, karşılığını sadece Allah'tan bekleyen misyon sahibi kişilerin sayısını artırsın.

Not: Yasin Süresi ikinci sayfada "Racülün yes'a" şeklinde geçen kişinin; Hatay'da medfun bulunan, adına cami yaptırılan, ve günümüzde önemli ziyaret yerlerinden sayılan Habib-i Neccar olduğu bazı tefsir kitaplarında geçmektedir. Habib-i Neccar, şehirlerine gelen üç elçiyi kurtarmak isterken şehir halkı tarafından şehit edilir. Allah rahmet eylesin.

*28/02/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.