Ana içeriğe atla

Türkiye'nin Aile Fotoğrafı ***


TÜİK, 2019 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerini açıkladı. Buna göre,
2019 yılında evlenenler bir önceki yıla oranla yüzde 2,3 azalmış. Boşananların oranı ise bir önceki yıla göre yüzde 8,0 artış göstermiş. 

Önceki yıllara göre evlenme yaş ortalaması da artmış: Evlenen çiftlerden erkeklerin yaş ortalaması 27,9’a, kadınlarda ise 25’e çıkmış. Bu demektir ki evlenenler de daha geç evlenir olmuş.

Evlenmeler içinde yabancı uyruklularla evlilik oranlarına gelince, yabancı gelinlerle evlilikler, toplam gelinlerin yüzde 4,3’ünü oluşturuyormuş. Yabancı uyruklu erkeklerle evlilikler ise toplam erkeklere oranla 0,8’de kalmış. 

Yabancı uyruklu erkeklerle evlenen kadınlarda ilk üç sıra: Yüzde 31 ile Alman, 16,4 ile Suriyeli, 6,8 ile Avusturyalı damatlar olmuş.

Yabancı uyruklu kadınlarla evlenen erkeklerimizde ilk üç sıra ise, yüzde 14,5 ile Suriyeli, 11,7 ile Azerbaycanlı, 10,5 ile Alman gelinlermiş.

Boşanmalarda en yüksek üç il; binde 2,95 ile İzmir, 2,88 ile Antalya, 2,71 ile Muğla başı çekiyor. Boşanma oranlarının en düşük olduğu ilk üç il ise binde 0,25 ile Hakkari, 0,33 ile Siirt ve Muş.

Evliliklerle oranın en fazla olduğu üç ilimiz, binde 7,89 ile Aksaray, 7,86 ile Adıyaman, 7,77 ile Kilis olmuş.

Evlilik süresine göre boşanmaların oranı(yüzde): 2,6’ı 1 yıl dolmadan, 33,4’ü 1-5 yıl, 20,6’ı 6-10 yıl, 15,8’i 11-15 yıl, 10,8’i 16-20 yıl, 7,9’u 21-25 yıl, 8,8’i 26 ve üzeri yıllar arasında boşanıyor. 

Son bir yıl içinde meydana gelen boşanma olaylarından 139.660 çocuk etkilenmiş. Çocukların velayeti yüzde 76 oranında anneye verilirken yüzde 24’ü de babaya verilmiş.

Evlilik ve boşanmalarda bir de Konya'ya göz atalım: 2019 yılında şehrimizde evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 0,7 azalarak 15.30’a düşmüş. Boşananların sayısı da bir önceki yıla göre 2,1 artış göstererek 3.823’e yükselmiş. 

TÜİK'in evlenme ve boşanma istatistiklerini vererek sizleri rakamlara boğmuş olabilirim. Özetlersem, evlenmeler azalırken boşanmalar artıyor, yabancı uyruklarla evliliklerde artış var. Evlenme yaşı gittikçe yükseliyor, boşanmaların çoğunluğu evliliğin ilk beş yılı içerisinde meydana geliyor. Ekonomik durumu iyi olan illerde boşanmalar daha fazla iken geliri daha zayıf olan illerimizde boşanma oranı daha az. Boşanmalardan dolayı etkilenen çocuk sayısı da az değil. Tüm illerimiz Mersin'e giderken Konya tersine gitmemiş. Türkiye ortalamasında olduğu gibi Konya’da da evlenenler azalırken boşananlar artmış.

Kısaca Türkiye’nin aile fotoğrafı bu. Bu fotoğrafa, geçinemediği için ayrı yaşayan, resmiyete girmemiş, parçalanmış aileleri de dahil edersek karşımıza korkunç boşanma oranları çıkar. Siz ne dersiniz bilmiyorum ama Türkiye'nin bu medeni hali içimizi karartan cinsten. Bu görüntü kimseye huzur vermez. Çünkü mevzubahis olan toplumun en küçük parçası ailedir. Ailelerde huzur yoksa toplumda da huzur olmaz. Aileler çatırdıyor maalesef. Gidişat odur ki her yeni yıl, bir önceki yılı aratacağı ve boşanan aile sayısının daha da artacağını gösteriyor.

Evliliklerin ilk beş yılında bitmesini anlayabiliyorum. Çiftler birbirini denedi, olmadı diyelim. 20.ve 25.yılında biten evlilikler var. Çok anlaşılır gibi değil. Her boşananın kendince haklı bir sebebi olabilir. Ama evliliğin meyvesi olan çocuklar olduktan sonra “Anlaşamıyoruz, ayrılalım” durumunu anlamakta zorlanıyorum. Zira orta yerde kalan çocuklarımızın, bu durumu anlaması daha bir zor olsa gerek. Onlara bunu yaşatmaya hakkımız yoktur diye düşünüyorum.

Eskiden bir tanıdığımızla karşılaşınca hal hatırdan sonra çoluk çocuk nasıllar, ne yapıyorlar diye sorardık. Bu gidişle soramayacağız. Çünkü dün evli olan çiftler bir bakmışsın, yollarını ayırmışlar. Sormakla yaralarını depreştirmiş oluyoruz... Allah kimsenin aile saadetini bozmasın.

***04/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde