8 Aralık 2019 Pazar

Vekillere Geçiş Üstünlüğü ***

Gece 03.30 sularında biz yatağımızda mışıl mışıl uyurken vekillerimiz, dur durak bilmeden harıl harıl çalışarak bir yasa çıkarıyor. Bizim milletimiz "Helal olsun! Vekillerimiz uyumadılar, mesai kavramı demeden yasa çıkardılar" diye takdir edeceği yerde vekilleri eleştiriyor. Anlamadığım, çalışıp didinen insanları neden eleştiriyoruz? Çalışmanın ve yasa çıkarmanın neresi ayıp?

Neymiş efendim, çıkardıkları yasa, vekillere trafikte geçiş üstünlüğü veriyormuş. İtfaiye, ambulans gibi araçlara yasayla verilen geçiş üstünlüğünden, vekiller de faydalanacakmış. Cumhurbaşkanı veto etmez, onaylarsa yasa ile kırmızı ışıkta durmayacaklar, park yasağı onlar için işlemeyecekmiş. Araçlarına çakar takma hakkı da elde etmişler. Vekillerimize yasa ile verilen bu hakkı; onları kıskanan, içi fesat dolu bazı kişiler oturup kalkıp eleştiriyorlar. Tek kelimeyle ayıp diyorum, insaf diyorum. Bizim için çırpınan, gecesini gündüzüne katan vekillerimizin, şu ana kadar bu haktan yararlanmamaları aslında en büyük eksiklik. Elde ettikleri bu hak, denizde bir katre misalidir. Bunun için kanun çıkarmalarına bile gerek yoktu. Bugüne kadar kanuna gerek kalmadan bu haktan yararlanabilmeliydiler. Vekil oldukları gün doğuştan gelen haklar gibi bu hakkı elde edebilmeliydiler. Ama vekillerimiz usulsüz bir hakkı kullanmamışlar bugüne kadar. Bundan sonra kullanacaklar. Analarının ak sütü gibi helal olan bu hakkı kullanmalarında ne sakınca olabilir? Çok anlamış değilim. Üstelik çıkardıkları bu yasa ile kendilerine iyilik mi yaptılar yoksa kötülük mü? Bu da tartışılır. Çünkü kırmızı ışıkta geçmeleri, kelle koltukta gitmeleri demektir. Ne zaman, nereden geleceği belli olmayan kör  bir kurşun gibi kavşakta bir aracın gelip kendilerine maazallah çarpması da söz konusu. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını. Sonra vekil dediğin kırmızı ışıkta bekler mi? Onlar sizler gibi mi? Yapacak onca işleri var, katılacakları toplantı ve etkinlikleri var. İnsanımız neden vekillerin, kendileriyle aynı haklara sahip olmasını istiyor? Onların saniyeleri bile kıymetli halbuki.

Vekillere geçiş üstünlüğü veren bu hak, bir yönüyle eksiktir. Vekilin aile ve yakınlarına da bu hak verilmelidir. Niçin derseniz? Diyelim ki vekil, aile ve yakınlarıyla birlikte bir yere gidiyor. Bu kadar kişi bir arabaya sığacak değil ya. Vekile eşlik eden birden fazla araç var. Giderlerken kırmızı ışık yandı. Vekil geçti, yakınları kırmızı ışığa takıldı. Vekil bu durumda ne yapacak? Işığı geçince aracını sağa çekecek, arkadan gelen yakınlarını bekleyecek. Olur mu böyle şey? Bekleyecekse o zaman bu kanunun ne anlamı kaldı? Bence bu yasa, vekil yakınlarını ve kendilerine eşlik eden yol arkadaşlarını da kapsayacak şekilde genişletilmelidir. 

Hasılı ben yol üstünlüğü konusunda vekillerin yanındayım. Hatta trafikte drift yapma hakları da olmalıdır. Yakışır da üstelik. Onları gönülden destekliyorum. Kıskananlar çatlasın.

***12/12/2019 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.

Tir Tir Titriyor Zavallı! *


Pazar günü görevli olduğum sınavdan çıktım, otobüs durağına geçtim, otobüsüm gelmesini bekliyorum. Hava buz gibi. Eksiye yakın bir hava var. Üzerimde kışlık kazak, üstünde ceket, onun da üstünde montum, pantolonumun altında kışlık pijamam var. Boynumu dahi kapattım. Sadece başım açık. Buna rağmen üşüyorum. Çünkü üşüten bir hava var.

Az sonra durağa bir kız çocuğu geldi. Kışa uyumlu bir şekilde üzerinde mont, ayakkabı olarak da çizme giymiş. Duraktaki banka oturdu. Otururken üşümenin de ötesinde tir tir titriyor. Üst ve ayakları mevsime ve hava şartlarına uyumlu bu kızımız, dar bir pantolon giymiş altına. Belli ki pantolonun altında giydiği bir kışlığı yok. Çünkü giydiği pantolonun diz kapakları, avuç içinden daha büyük bir şekilde açık. Moda gereği malum yırtık. Üşümeyip de ne yapsın. Kalktı oturdu, gözü hep otobüste idi. Bir an evvel otobüse binse de otobüsün kliması ve kalabalığın nefesiyle biraz ısınsa... 

Ben ise tüm bu olup bitenleri izledim. Ne de olsa az önce sınavdan çıkmıştım. Sınavda görevim gözetmenlikti. Sınav bitiminde de gözetmenliğim bu şekil devam etti.

Üşüyeceğini bile bile bir insan tüm soğuk ve ayazı içine alacak şekilde diz kapağı açık bir pantolonu niçin, nasıl, neden giyer? Ne üşümeden vazgeçiyor ne de modadan. İnsan moda diye kendisine bu kadar eziyet eder mi? Üşüyüp tir tir titrese de, uğruna hastalansa da değiyor anlaşılan. Çünkü moda giydiği ne de olsa.

Yazın çokça gördüğümüz yırtık pantolon modasına alışamadım. Ama mevsim yaz olsa kızımız emsallerine uydu, böyle giyindi diyeceğim. Bana garip gelse de yırtık yerden rüzgar girer, harareti söndürür. Fakat mevsim kış. Tepeden tırnağa giyinik olduğumuz halde üzerimizdeki giyim kuşam üşütürken, bundan dolayı dışarıya çıkmaya üşenirken kızımız bana bir şey olmaz, ben giyerim dercesine çıkmış dışarıya. Ondan sonra da tir tir titriyor. Üzüldüm zavallının durumuna ama acımadım. Çünkü böylesi bir durumu isteyen kendisi. Kendi düşen ağlamaz.

Otobüse bindikten sonra ben bu konuyu yazmaya başladım. Yanıma oturan gençten biri "Ağabey! Bunlar böyle giyinerek üşümüyorlar mı" deyince başımı kaldırıp gence baktım. Kızı gösterdi. Gencin gösterdiği kıza baktım. Karşımızda ters istikamet oturan kızımız benim durakta gördüğüm kızdan başkası değildi. Benden sonra o da binmiş meğer. Gence, üşümez mi? Az önce durakta gördüm bu kızı. Tir tir titriyordu üstelik. Bak onu yazıyorum ben de dedim. Genç, konuşmak istiyormuş gayri. "Üşüyorsa neden böyle giyiniyor o zaman?" dedi. Gidip kendilerine sormak lazım. Ama başına ne gelir bilemem, dedim. Müsaade isteyip indim otobüsten.

* 11/12/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


"Ya Hayır Konuşun ya da Susun!" ***


*Birlikte iş tutacağınız, yola çıkacağınız kimseleri iyi seçmelisiniz. 
*Bu kimselerle yol arkadaşlığınız pazara kadar değil, mezara kadar sürsün. Öküz ölünce ortaklığınız bozulmasın.
*Bu mümkün değil, bir müddet sonra yollarınız ayrılacaksa sen yoluna, ben yoluma deyip yollarınızı ayıracak, farklı kulvarlarda yolunuza devam edeceksiniz. Gerekirse birbirinize rakip de olabilirsiniz.
*Rekabetinizi fazilet ve erdemlilik üzerine kurun. Rekabetiniz esnasında "Birbirimize rakipliğimiz ayrı, dostluğumuz ve eski hukukumuz ayrı. Biz birbirimize rakibiz, asla düşman değiliz. Geçmiş hukukumuza halel getirmeyiz," deyin. 
*Geçmiş birlikteliğin ardından yollarınızı ayırdıktan sonra birbirinize kırgın da olsanız asla aleyhinde konuşmayın. Birileri sizin yanınızda yer alıp eski dostlarınıza vurmaya kalkar ve size övücü sözler eder ve eski arkadaşlarınızı kötülemeye kalkarsa "Siz kim oluyorsunuz da benim eski dostlarıma laf ediyorsunuz. Lütfen, yerinizi ve haddinizi bilin. Bir daha da benim dostlarımı ağzınıza alırken besmele çekin" diyerek lafı ağızlarına tıkayın. Ki olması gereken de budur.
*Rekabetiniz esnasında birbirinize çelme takmayın. Belden aşağı vurmayın. Hele eski defterleri karıştırmayın. Ki eski defterlerde yazılı olanlar sizin birlikte iken ortaya koyduğunuz eserlerdir. Rakibimi zor durumda bırakacağım diyerek eski defterleri açarsanız, o defterlerin tozlu sayfalarında kaybolur gider, gücünüze de kaybedersiniz. Üstelik izlediğiniz bu yol ve yöntem, sizi de töhmet altında bırakır. Çünkü bir ve beraber iken birbirinize verdiğiniz sorumluluk ve yetki ile yaptınız bunu. Asıl olan, bir tasarruf yanlış ise bir ve beraber iken engellemek ve karşı çıkmaktır. Eğer o gün elinizde yetki var iken sesinizi çıkarmamış iseniz bugün konuşmanızın bir anlamı yok. Adama "Ne iş! Dün neredeydin? Geçti Bor'un pazarı!  Sür eşeğini Niğde'ye." derler. Dün içinize sinmediği halde "Bu yaptığınız içimize sinmedi" dememiş ve ortaklık bittikten sonra sesinizi çıkarıyor, eski dostlarınızı yerden yere vuruyor ve ahlak abidesi kesiliyor, eski arkadaşlarınızı dürüst olmamakla suçlarsanız bunun ne rekabette ne dostlukta ne dinde ne de ahlakta yeri vardır. Bu durumda adama "Madem dürüst değillerdi, onca yıl niçin beraber yol yürüdünüz? Siz insan sarrafı değil misiniz?" demezler mi?

Bugüne kadar bir tarafım oldu ama asla tarafgir olmadım. Kendi bildiğim doğruları söylemeye çalıştım. Yine söylüyorum. Bu gittiğiniz yol, yol değildir. Böyle gitmeye devam ederseniz sözünü ettiğiniz lafların altında kalır, birbirinizi bitirirsiniz. Sizinle beraber savunduğunuz değerler de alta iner. Bir daha da ne siz ne de savunduğunuz değerler zirve yapar. Yol yakınken "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır konuşsun ya da sussun." Zira hayır konuşmuyorsunuz. Şunu unutmayın ki gittiğiniz yolun düzgün ve yaptıklarınızın doğru olduğundan emin iseniz önünüze rakip olarak kim çıkarsa çıksın, sizi kim tökezletmeye çalışırsa çalışsın, şayet doğru yolda iseniz size kimse engel olamaz. Başkasının sapıklığı size zarar veremez. Yeter ki erdemli hareket edin, ideallerinize ulaşmak için prensipleriniz olsun. Birbirinizle uğraşmayın. Birbirinizi iterek çekerek sadece kendinize zarar verir, sizi sevenleri de üzersiniz.

***10/12/2019 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.