7 Aralık 2019 Cumartesi

Psikopatın Önde Gideni *

Ordu'da cinayete kurban giden yirmili yaşlardaki genç kız, yüreğimizi dağladı. Allah kimseye böyle acılar vermesin. Öldürülen kızın suçu mu var? Yok. Kız caniyi; cani, kızı tanıyor mu? Hayır. Katil kim? Daha önce on üç yaşında bir çocuğu 12 yerinden bıçakla öldürmeye teşebbüsten hapse girmiş ve kapalı cezaevinden açık cezaevine geçtikten sonra hapisten kaçmış biri. Kaçar kaçmaz da ilk cinayetini işliyor.

Katilin, kurban seçtiği kızı nasıl öldürdüğüne dair verdiği ifadeler kan donduran cinsten. Hapisten kadın, çocuk...önüne kim çıkarsa öldürmek için kaçmış. Önce daha kolay öldürürüm düşüncesiyle tabanca aramış. Tabanca bulamayınca bıçak çalmış. Bıçak, yiyecek, içecek, giyim her neye ihtiyacı varsa çalarak elde etmiş. Nasılsa bütün dükkan ve mağazalar onun. Zaten bugüne kadar çalışarak bir şey elde etmemiş. İş olarak çalmayı ve öldürmeyi meslek edinmiş. Bir de takip etmeyi iyi biliyor. Gözüne kestirdiği zayıf kimseleri takip ediyor. Bahtına da bu kız çocuğu çıkıyor. Niçin öldürüyormuş? Kendisinden daha iyi imkanlarla yaşadıkları için insanları kıskanıyormuş. Hapisten çıktıktan sonra da öldürmeye devam edecekmiş. Yaptığından da pişman değilmiş. 

Açık cezaevinden kaçtıktan sonra yakalanma kararı çıkarılan bu kişi, işlediği cinayetten sonra kendisini yakalayan iki polisten birini de polis arabası içinde yine bıçakla yaralıyor.

Kim bu katil? Devlete ait yurtlarda büyümüş. Yetimhaneden çıktıktan sonra ömrünü hırsızlık yaparak geçirmiş biri. Daha doğrusu psikopatın önde gideni. Devlet şimdi onu tekrar cezaevine koydu. Daha önce yetimhanelerde ve cezaevinde nasıl yedirip içirdi ve büyüttü ise şimdi de hapishanede beslemeye devam edecek.

Öldürmek için yaşayan ve tüm planlarını zayıf ve savunmasız gördüğü kişileri öldürme üzerine kuran bu seri katil üzerinde daha fazla durmayacağım. Birçok kişinin dediği gibi idam edilsin de demeyeceğim. Bu katil şu ana kadar yaşamamalıydı, kim vurduya gitmeliydi. Peşine de kimse düşmemeliydi.

Yazımın bundan sonraki kısmında bazı tespitlerde bulunacağım. Katilin bu noktaya gelmesinde bizim daha doğrusu sorumluluk makamında olan kişilerin payı üzerinde duracağım. Bu seri katilin yetişmesinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun (SHÇEK) payı olduğunu düşünüyorum. Maalesef SHÇEK'e ait yurtlarda bu şekil yetişen psikopatların sayısı az değil. Kimi şiddet görmüş kimi tacize uğramış, kimi de sevgiden yoksun yetiştiği için hayatla barışık değil. Bereket devlet, bu yetimhanelerin bol psikopat ruhlu insanlar yetiştirdiğinin farkına vardı da kimsesiz çocukları "Sevgi Evleri" adıyla ev ortamlarında yetiştirmeye başladı. Anlatmak istediğim bu kişinin böyle bir psikolojide olmasını çocukluğunda aramak gerek.

Taammüden adam öldürmeye teşebbüsten sonra 20 yıl ceza alan bu kişi, kapalı cezaevinden nasıl açık cezaevine konur? Sanırım ceza kanununda bir sorun var. Haydi kondu diyelim. Bu kişi açık cezaevinin duvarından atlayarak nasıl kaçar? Cezaevinin duvarları atlanıp kaçılacak kadar alçak mı? Cezaevinin güvenliğinden sorumlu güvenlik görevlileri bu kişi kaçarken elleri armut mu topluyordu? Cezaevi yönetiminin büyük ihmali var.

Bir diğer husus, katil, masum bir cana kıydıktan sonra iki polis tarafından yakalanıyor, polis otosuna bindiriliyor. Katile ne kelepçe takılıyor ne de suç aleti kendisinden alınıyor. Merak ettiğim, bu katile kelepçe takılmayacak da kime takılacak? Burada bu polislerin büyük ihmali var.

Sonuç olarak bu olay oldu. İnşallah bir beteri daha olmaz. Bu olayda bir suçlu arayacaksak katilden ziyade kendimizi sorgulamalıyız. Bu katili bu şekil psikopat yapan, çocukluğunun geçtiği yurt hayatı ve oralardaki sorumlu kişilerdir. Caniye iyi halden açık cezaevi  imkanı veren mevzuattır. Caniyi gözlerinin önünden kaçıran ve gerekli güvenlik tertibatını almayan cezaevi yönetimidir. Kimse kusura bakmasın. Bu saydığım kurum ve kişiler bu katilin suç ortağıdır, cinayette pay sahibidir. Laftan, sözden anlamayan bu tipleri, kader mahkumu kabul edip cezalarında indirim düşünen siyasilerimize de bu psikopatın yaptığı kulaklarına küpe olsun.

* 09/12/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

5 Aralık 2019 Perşembe

Yön Özürlü İsen Ne İşin Var Trafikte?

—Nereden geliyorsun?
—Arabaya yakıt aldım.
—Daha geçen almamış mıydın?
—Evet. Depo boşaldı. Doldurdum yeniden. Almayayım mı?
—Ne bileyim, doğru dürüst arabaya binmiyorsun. Çünkü ben seni hep toplu taşıma araçlarını tercih ederken görüyorum ama görüyorum ki yakıt almaktan da geri kalmıyorsun.
—Doğru diyorsun. Arabaya fazla binmiyorum ama bindiğim zaman binmediğim zaman yakmadığım yakıtı yakıp telafi ediyorum.
—Bu nasıl oluyor?
—Gittiğim yeri bulamayınca şura mıydı, bura mıydı dönüp dolaşıyorum. Döndüğüm yeri kaç bir defa turluyorum. 
—Günümüzde Navigasyon diye bir teknoloji var. Adresi girdin mi seni gideceğin yere bırakıyor. Kullansana! Yüklü değil mi telefonunda?
—Yüklü olmaya yüklü. Üstelik gideceğim yere Navigasyonu açıp ona göre gidiyorum. Buna rağmen böyle oluyor.
—Navigasyon yanıltmaz, elinle koymuşsun gibi seni bırakır adrese.
—Beni bırakmıyor işte. Bana yol tarif etmekten yoruluyor. Pes ediyor sonunda.
—Nasıl?
—Baktı olmayacak, ben hala gideceğim yeri bulamadım. Bana "Kuzey doğu yönünde ilerleyiniz" diyor.
—Hah işte! İlerle sen de o yönde.
—İlerleyeceğim ilerlemesine de...ah ilerleyeceğim kuzeydoğu yönünü bulabilsem, daha ne isterim. 
—Nasıl bulamazsın? Demiş ya sana kuzeydoğu yönünde ilerle diye.
—Bulamıyorum işte! Navigasyona rağmen...
—Anladım, sen yön özürlüsün.
—Şükür anladın.
—O zaman bu özrünle ne işin var trafikte? 
—Haklısın, çıkmamam lazım. Buna inat mı dersin yoksa cahil cesareti mi? Çıkıyorum işte. Ama bir iyi yönü var. Çok dolaşsam da, gideceğim yere zamanında varamasam da uzun mesafe gibi bol km yaparak menzilime varıyorum. Çoğu zaman da gittiğim ev sahibi ya telefonla tarif ediyor ya da yola çıkıyor. Yakıt da işte böyle böyle bitiyor.
—Böyle durumlarda psikolojin nasıl?
—Psikolojim iyi. Sinirim tavan yapar, pimi çekilmiş bir bomba olurum. Boşalır da boşalırım. Arabayı deli danalar gibi sürer, bir taraftan da konuşurum.
—Kiminle?
—Kiminle olacak? Kendi kendime elbet. Daha doğrusu kızarım: "Yön özürlüsün. Ne işin var trafikte? Otur oturduğun yerde" der dururum. Yanımda başkası varsa o da nasibini alır. Bugüne kadar hiç es geçmedim.

PISA Sonuçları Yüreğimize Su Serpti ***

Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır. Amacı, öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmektir. Ayrıca gençlerimizi daha iyi tanımak; onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini daha açık bir biçimde ortaya koymaktır.

PISA’da zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır. (pisa.meb.gov.tr)

Üç yılda bir yapılan ve Türkiye’nin ilk defa 2003 yılında katıldığı 2018 PISA sonuçları açıklandı. 2015 PISA sonuçları ile 2018 sonuçlarına bir göz atalım: Türkiye'nin okuma becerileri alanında 2015 yılında;
*428 olan ortalama puanı, 2018 yılında 38 puanlık artışla 466'ya,
*420 olan ortalama matematik puanı 34 puanlık artışla 454'e,
*425 olan ortalama fen puanı 43 puanlık artışla 468'e yükseldi.
Üç alanda da puanların 2015 yılına göre yükseldiği, en büyük iyileşmenin de fen okuryazarlığında elde edildiği görülmektedir.

79 ülkenin katıldığı PISA sonuçlarına sıralama bazında bakarsak;
* Okuma becerilerinde 50'nci sırada iken 40.
* Matematik okuryazarlığında 50'nci sırada iken 42.
* Fen okuryazarlığında 54'üncü sırada iken 39. sıraya yükseldi.

Bir istatistik daha verelim. SETA’nın (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) 2018 PISA sonuçlarına dair hazırladığı analize göre “Matematik haricinde fen ve okuma alanlarında kız öğrencilerin performansı, erkek öğrencilere göre daha yüksek” olduğu ortaya çıkmıştır. Bu istatistik de beni yanıltmadı. Kız çocukları biz geliyoruz diyor. Bunu da merkezi sınavlardaki başarılarından ve kamuda görev alan kadın sayısından anlayabiliriz. Eskiden kamuda görev yapan erkek nüfus kadınlara göre daha fazla iken bu oran kadınların lehine hızlı bir şekilde değişmektedir.

2018 PISA sonuçları istediğimiz gibi mi? Değil elbet. Daha iyi olamaz mıydı? Olurdu elbet. Ama 2015 PISA sonuçlarına göre 2018 PISA sonuçları yüreğimize su serpti desek yanlış olmaz. Çünkü 2015 PISA sonuçlarına göre Türkiye puanını artırdı. (2015 sonuçlarının gerisine de düşebilirdik.) Artırdığımız puan istediğimiz gibi olmasa da geleceğimiz adına ümit vericidir.

2018 PISA araştırmalarına katılan ve 2015 değerlendirmesine göre çıtayı yükselten öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Bir üç yıl sonra yani 2021 yılında yapılacak olan yeni bir değerlendirmede yeni 15 yaş grubu öğrencilerimizin 2018 PISA sonuçlarını daha yukarılara taşıyacaklarına yürekten inanıyorum. Yeter ki biz bu çocuklarımıza güvenelim. Çünkü güven, başarıyı tetikleyen öğelerin başında gelir.

***07/12/2019 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.