18 Aralık 2017 Pazartesi

Dünya, beşten büyük olmalı!

'Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilan eden' ABD'nin bu kararının uygulanmamasını için verilen Filistin tasarısı BM Güvenlik Konseyindr gündeme alındı. Güvenlik Konseyinde konuşan ABD temsilcisi, kararı  veto edeceklerini söylemiş. 

BM'e bağlı o kadar ülke ABD'nin bu haksız ilanını reddedecek. Bir ABD bu kararı veto edecek.

Yesinler sizin dünyaya getirmek istediğiniz adalet anlayışınızı ve çoğunluğun isteği dediğiniz demokrasinizi!

Biri, 'Dünya; beşten büyüktür' dediğinde hop oturup hop kalkıyorsunuz. Az bile söylemiş adam. 

Lanet olsun sizin güce dayalı, güce tapan adalet ve demokrasi anlayışınız! O işgal ettiğiniz Güvenlik Konseyinde hep güvenlik sorunu yaşarsınız inşallah! 

Zulmünüz abad olmayacak, yıkılışınızı bu asrın insanları görür de o günü bayram olarak kutlar inşallah! 18.12.2017 Ramazan Yüce

Muhaliflik, Bazılarının Genlerinde Var *

Yıllardır toplanıp doğru dürüst karar almadan dağılan, hiçbir ağırlığı ve gücü olmayan bir teşkilat var: İslam İşbirliği Teşkilatı. Üyeleri de malumunuz İslam ülkeleri. Üye sayısı da 57'dir. Dünyadaki devlet sayısının yaklaşık üçte birine tekabül eden bir sayı. Sayıları çok ama güçleri sayılarıyla orantılı değil. Ha varlar, ha yoklar. Çünkü temsil ettikleri gücün farkında değiller. Lider olma gibi bir hedefleri yok. Yıllardır güdülmeye alışmışlar zira. Varlık sebeplerini inandıkları dinden ve halkından değil, efendilerine bağlılıklarından alırlar.

Trump'un Kudüs'ü başkent ilan etmesiyle birlikte teşkilatın geçici dönem başkanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı'nı olağanüstü toplantıya çağırarak İstanbul'da bir toplantı düzenledi. ABD'nin Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilan etmesini kabul etmeyen ve bu kararı kınayan bir dizi karar alındı bu toplantıda. Bu toplantıda alınan kararlar, dünya kamuoyunda ses getirdi. Alınan kararlardan bir tanesi de "Doğu Kudüs'ün Filistin devletinin başkenti olarak ilan edilmesiydi.

Kamuoyu, bu toplantıyı ve açıklanan kararları takdirle karşılarken bu kararları beğenmeyen müzmin muhaliflerimiz sosyal medyada paylaşımlarıyla, dost sohbetlerinde konuşmalarıyla arzı endam ettiler. "Vay efendim, bu karar Kudüs'ün diğer yarısından vazgeçme anlamına gelir. Kudüs, bölündü mü ki Doğu Kudüs'ten bahsediyorsunuz..."

Ne dersiniz bu şekil yorum veya konuşmalara? Nasıl bir mantık, nasıl bir bakış açısı bu? Siz anlayabildiniz mi? Böyle düşünenlerin niyetleri, maksatları ne? Gerçekten ne yapmak istiyorlar? Böyle düşünürken ve bunu dillendirirken dinleyenlerin küçük dillerini yuttuklarının farkındalar mı acaba? Birine muhalif olmak, onun her dediğine karşı çıkmak aldıkları terbiyenin bir gereği midir? Faydası var mı bu şekil konuşmanın?

Bu şekilde düşünenler, samimi olmaya samimi. Bu tipler idealist, fakat realiteden haberleri yok veya gerçekle yüzleşmek istemiyorlar. İstesek de istemesek de, Orta Doğu'da çıbanbaşı olsa da bize rağmen 1948 yılında İsrail diye bir devlet, Filistin topraklarında kuruldu. 1948'de zaten Kudüs'ün batısı elden çıkmıştı. 1967'den beri de Doğu Kudüs işgal altında. BM kararlarına rağmen İsrail, işgal ettiği toprakları bırakmıyor ve hemen hemen tüm Filistinliler esir durumda. 

Merak ediyorum, Müslümanların bugünkü dağınık ve pejmürde hali ortadayken İsrail'i işgal ettiği topraklardan çıkarmak mümkün mü? Maalesef hiçbir güç İsrail'e diş geçiremez. Biz Kudüs'ün tümünü istemek gibi bir hamaseti bir tarafa bırakalım, en azından Doğu Kudüs'ü elde etmek için uğraşalım.

100 yıl oldu Filistinlilerin esareti. Daha ne kadar devam edecek? Filistinlilerin de bizim gibi sıcak yuvaya ihtiyaçları var. Oturduğumuz yerde mangalda kül bırakmamak en kolay yoldur, ucuz mücahitliktir. Olaylara biraz da Filistinlilerin gözüyle bakmak gerekir diye düşünüyorum.

Dünyada siyaset, hamaset üzerine yürümüyor maalesef. Realiteden hareketle ayakları yere basan bir siyaset izleyelim. Vara yoğa, laf olsun diye muhalefet etmeyelim. Bir tasarruf hoşumuza gitmiyorsa doğrusu ne şekilde olmalıdır? Bunun yolunu gösterelim. Değilse susalım. 18.12.2017 Ramazan Yüce

* 20/12/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde ve Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.

17 Aralık 2017 Pazar

"Baba! Bana bilgisayar al sana!"

- Baba, bana bilgisayar al sana!
-Var oğlum ya bilgisayar. Üstelik tabletin, cep telefonun ve laptopun da var ya.
-Onlar yeterli değil, ihtiyacımı gidermiyor. Daha donanımlı olacak benim istediğim.
-Oğlum, evdeki bu kadar bilgisayar senin işini görmüyor öyle mi?
-Evet iyi bildin.
-Ne yapacaksın? Onu söyle!
-Oyun oynayacağım?
-Eldeki olanlarla oyna!
-Her oyunu kaldırmıyor onlar.
-Kaç para senin istediğin?
-4 bin ila 6 bin arasında değişir.
-Sen bu kadarlık bilgisayarı sırf oyun  oynamak için mi istiyorsun?
-Evet.
-Oğlum, ben senin gibisini görmedim.
-Niye ki, ne yaptım ben?
-Daha ne yapacaksın oğlum? Benim bildiğim bilgisayar istenirken "Ödev yapacağım" denir. Bilgisayarı aldırdıktan sonra dilediğin kadar oyun oyna.
-Ne yapayım, yalan mı söyleyeyim? Oyun oynayacağım işte.
-Sana yalan söyle demiyorum. Ama şeffaflığın bu kadarı da fazla değil mi?
-Ne zaman alacaksın?
-Derslerini engeller bu. Almayı düşünmüyorum. Yoksa alırım.
-Bırakalım artık bu klişe lafları! Ben ne yaptığımı biliyorum. Ders zamanı ders, oyun zamanı oyun.
-Klişe ha! Bunu da mı duyacaktım senden? Git o zaman harçlıklarından 1000 lira biriktir, alalım o zaman.
-Tamam söz mü?
-Sözüm söz... Ama gidip ağabeylerinin birinden 500, öbüründen 500 alıp işte biriktirdim diye önüme koyma.
-Baba, istediğin bin lira değil mi? Nasıl bulursam bulayım. Bana sınır getirme.
-Bizzat kendi harçlıklarından biriktireceksin. Başka türlü kabul etmem.
-Tamam, biriktirip önüne koyacağım o parayı.

Ve bizim oğlan hummalı bir şekilde para biriktiriyor. Yakın bir zamanda önüme parayı atarsa hiç şaşırmam. Zira onu hiç bu kadar azimli görmedim. 17.12.2017 Ramazan YÜCE