Bana bu ülkenin en garip, en pratik insanı kim deseniz ilk başa koyacaklarımın arasında bazı pazarcı esnafı gelir.
Müşterinin görebileceği şekilde en öne meyve ve sebzenin en güzellerini albeni diyecek şekilde istifler. Sen gözünle önden beğenirsin, almaya karar verirsin, acaba arkası da böyle mi diye tezgahın arkasına doğru nazar etmeye kalkarsan "Hepsi aynı" diyerek sana güven vermeye çalışır. Gözün bir öne, bir arkaya gider tekrar. İçine sinmese de almaya karar verirsin. Üstelik adam hepsi aynı dedi. İki kuruş için yalan söyleyecek değil ya. İki kilo verir misin sözüne karşılık poşeti kaptığıyla doldurmaya çalışması bir olur. Kardeş, aman iyisinden ver desen, adam; "Bak buradan veriyorum" der. Meyve ve sebzeyi ikişer üçer alır bir eliyle. Nazik ve kibar bir şekilde poşetin içine koyar. İstediğin kilonun üzerinde vermeye çalışır. İki kilo istesen, 'İki buçuk yapalım mı' veya 'Düz hesap yapalım mı' der. Bazen olur der, bazen de olmaz dersin. Tartar tartmaz, terazinin üzerindeyken poşeti başlar. İyilik ve hizmette sınır yok yani.
Diğer alışverişleri de buna benzer şekilde yaptıktan sonra evinin yolunu tutarsın. Güç-bela evin mutfağına koyarsın. Bundan sonra senin işin bitmiştir. Hele şükür diyerek ellerini yıkadıktan sonra oturma odasına geçersin. Yorgunluğu atayım diye hafifçe uzanırsın. Acı acı gelen sese kulak kabartırsın ne oluyor diye. Ses eşinden gelir. "Aldığın şeylerin çoğunu attım, çürükmüş. Keşke almasaydın, görmedin mi bunların çürüklüğünü?" der. "Nereden göreceğim. Adam benim görmemem için her yolu denedi. Bir defa ben adamın poşete doldurduklarını değil, tezgahın önündekileri beğenmiştim. Öndeki ile aynı olanın arkasından verdi bana. Çünkü aynıymış." dersin. Bu konuşmayı böyle nazik bir şekilde yapmazdın tabi. Biraz değil epey kızarak konuşursun. Hatta "Değer miydi be adam! Üç kuruş için rızkına haram kattığına..." diyerek hayır duadan da eksik etmezsin adamı.
Gözünün önünde seni ayaktayken kandıran bu adamlar aslında pazar yerlerinde eriyip gidiyor. Ağzı laf yapan, eli müthiş çalışan, tezgahın önüne en güzel ve iri olanlarını koyan, arka taraftan sana çürük-çarık dolduran, akşama kadar tezgâhını bu şekilde bitirip evinin yolunu tutan bu yetenekleri savaşta düşmanı yanıltma işinde kullanılsa daha iyi olur. Bunlardaki mahatwt, yetenek ve ikna kabiliyetine hiçbir düşman askeri dayanamaz, pes eder. Ülke bir savaşı daha böylece kazanmış olur. Cephede bunlar sayesinde savaşın masabaşı görüşmelerini de bunlara bırakmak lazım. Böylece cephede kazanıp masada kaybetmemiş oluruz. Adamlar hem sevap kazanır, hem de çok para kazanırlar.
Ben önerimi sundum. Bu tip pazarcıları cephede değerlendirmek devlete kalmış. İster kabul eder, ister kabul etmez. Ama bir vatandaş olarak devletten istediğim anasını boyayıp babasına pazarlayan bu tip adamları pazar yerlerinden uzak tutsun. 18.11.2017
18 Kasım 2017 Cumartesi
Ah Şu Gruplar!
Ne olur, beni kapalı veya açık herhangi bir gruba eklemeseniz! Paylaşımınızı alenen sayfanızdan yapın, herkes görsün. Benden kimseye hayır olmaz, hele grubunuza. Kalabalık etsin diye ekliyorsanız ayağınıza dolanırım.
Haydi kambersiz düğün olmaz deyip eklediniz. Ben de katılmak istemiyorum dedim çıktım. Hala ne diye tekrar tekrar ekleyip durursunuz. İşi tadında bırakın artık. Şakaysa bu yaptığınız, sevmem. Ciddi ise hiç sevmem.
Ha bu arada bilmiyorsanız söyleyeyim. Benim değişik terör örgütleriyle bağlantım var. Yarın bunlar ortaya çıkarsa aynı grupta olmamız dolayısıyla başınız belaya girer. Nereden tanıyorsun diye sorarlar. Türkiye burası. Haydi gidin işinize... 17.11.2017
Haydi kambersiz düğün olmaz deyip eklediniz. Ben de katılmak istemiyorum dedim çıktım. Hala ne diye tekrar tekrar ekleyip durursunuz. İşi tadında bırakın artık. Şakaysa bu yaptığınız, sevmem. Ciddi ise hiç sevmem.
Ha bu arada bilmiyorsanız söyleyeyim. Benim değişik terör örgütleriyle bağlantım var. Yarın bunlar ortaya çıkarsa aynı grupta olmamız dolayısıyla başınız belaya girer. Nereden tanıyorsun diye sorarlar. Türkiye burası. Haydi gidin işinize... 17.11.2017
Okul Kantincilerinin Feryadını Duyacak Yok mu? *
Nerede
bir okul kantini çalıştıranı görseniz, hepsi dert küpü. Bir dokun, bin ah işit,
derler ya. İşte öyle. Beğenmiyorlarsa niye çalıştırıyorlar, bırakıp gitsinler
diyebilirsiniz. Yapacak iş olsa bundan sonra bir tanesini kantin işletmecisi
olarak göremezsiniz. Naçarlığa yapıyorlar bu işi. Acaba bir hal yolu bulunur mu
diye bekliyorlar?
İçinizden
bol bol kazanıyorlar, zevkten dört köşe olmalılar diye düşünebilirsiniz. Kazın
ayağı hiç öyle değil, içine girer veya az bir gözlemlerseniz işin vahametini
anlarsınız. Bilmeyenler neyi var kantincilerin diyebilir? O zaman söyleyeyim.
Kantinciler yasaklardan şikayetçi. Çünkü kantinler yok satıyor, yani hemen
hemen her şey, yasak oğlu yasak. İsterseniz neler yasak bir bakalım. MEB'in
sayfasında satılması yasak ürünler şunlar:
“Enerji,
gazlı, aromalı, kolalı, aromalı doğal mineralli içecekler; aromalı şurup,
içecek tozu ve su, meyveli içecek ve tozu, meyveli doğal mineralli içecek,
yapay soda, meyveli şurup, sporcu içecekleri ve suları, meyve suyu konsantresi;
kızartmalar, cipsler, çerezler; çikolatalar, gofretler, tüm şeker ve şekerleme
türleri; guarana, guarana özü, eklenmiş kafein içeren ürünler; kremalı,
çikolata dolgulu, jöleli, kekler ve pastalar (yaş pastalar, ekler, kruvasan,
donuk, parfe, mozaik pasta, muffin cupcake vb.); hamurlu, şerbetli tatlılar,
tatlandırıcılı yiyecek ve içecekler; krema, Hindistan cevizi sütü ve kreması;
çay ve kahve tarzı içecekler (liseler hariç).”
Listede açıkça göremedim ama sanırım, bisküvi çeşitleri de yasak. Ama hakkını yemeyelim, satılması caiz olan ürünler de var. İsterseniz bir de onlara göz atalım:
“Meyveler,
çiğ tüketilebilen sebzeler, salatalar, kuru meyveler, kuruyemişler, içme suyu,
süt (pastörize), taze sıkılmış meyve ve sebze suyu, yoğurt, ayran, pastörize
peynir, günlük haşlanmış yumurta, çeşnili ekmekler satışı uygun bulunan
gıdalar. Ayrıca tam buğday ekmeği, tam buğday unlu ekmek, karışık tahıllı ekmek
vb. ürünlerden yapılan, yumurta veya beyaz peynir, turşu hariç taze domates,
havuç, marul, biber vb. sebzelerle yapılan sandviçler, doğal mineralli su,
şekersiz gıdalar.” Eksik olmasınlar, en azından yukarıdaki ürünlerin satışına
izin veriliyor.
Peki,
öğrenciler yukarıdaki yasaklanmış ürünleri yemiyor mu? Yemez olur mu? Hem de
alasını yiyor. Nereden derseniz? Satılması yasak olan bu ürünler okul
kantinleri dışında bakkalda, markette…her yerde satılıyor. Okul bahçesinin
demirinden bile dışarıdaki esnaf getirip satıyor. Öğrenci gizli-kaçak alıyor
demir parmaklıkların arasından. Her yerde satışı caiz olan bu ürünler nedense
okul kantinlerine haram.
Amaç,
çocukların obeziteden kurtarılması ve sağlıklı beslenmeleri olsa gerek. Tamam,
güzel bir karar. O zaman bu ürünlerin bırakın satışını, üretimini de
yasaklayalım. Bu ürünler zararlıysa her yerde yasaklayalım ve bu yasağa her
birimiz uyalım ve sıkı bir denetime tabi tutalım. Çünkü bu çocuklar bizim
geleceğimiz. Yok, bunu beceremiyorsak o zaman kantincilerin suçu ne burada?
Çocuk ne yapacak? Dışarıdan şu ya da bu şekilde aldığını kantincinin gözünün
önünde açıp yiyecek. Yazık değil mi, yüksek bedellerle okul kantinlerini
kiralayıp işleten kantincilere! Gücümüz sadece onlara yasak koymaya ve onları
denetlemeye mi yetiyor?
Uygulanmayacak
ve uygulanması mümkün olmayan bu yasakları sürdürmeye çalışmak ve hala bir orta
yol bulmamak gülünç geliyor bana. Eğer bu uygulama böyle devam edecekse -ki devam
etmesi mümkün değildir- o zaman kapatalım okullardaki kantinleri. Bari çocuklar
beslenmelerini evlerinden getirsin, bu işe kökten bir çözüm bulalım.
Kantinciler de bu vesileyle rızıklarını başka yerlerde arasınlar. Bu arada kantinci falan değilim, haberiniz olsun. 18/11/2017 Ramazan YÜCE
* 20/11/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 20/11/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)