23 Şubat 2017 Perşembe

İnsanımızı tanıyalım: Bir İnsan Profili

24/02/2015 tarihinde bir toplu ulaşım aracına bindim. Otobüs kalabalık mı kalabalık. Binen yolcular binmenin sevincini yaşarken sıra, aralarda tutunmak için yer bulmada. Kaptansa "Lütfen arka tarafa ilerleyiniz!" diye seslenmeye devam ediyor.

Bir kızımız da bindi, bir eliyle tutunurken diğer eliyle de -"Cep telefonu ile konuşmak yasak" uyarısına aldırmadan ve "Konuştuğumu diğer yolcular duyar ve rahatsız olurlar" demeden aradı birini, başladı anlatmaya:

-Az önce kimi gördüm biliyor musun? Fatmanur'u gördüm yanında biriyle beraber. Başında kabşonu vardı, beni görünce kapşonunu çıkardı, yanındaki sevgilisinin koluna biraz daha yaslandı, ben geçtikten sonra sevgilisi döndü döndü bana baktı, benimle ilgili ona bir şeyler söylüyor belli, ne yapmaya çalışıyor bu ya, sinir oldum, sonra kendisi de döndü bana baktı durdu, ne yapmaya çalışıyor bu ya, sinir oldum...

Arkadaşını bilgilendirdikten sonra telefonu kapattı, bir başkasını aradı, aynı gördüğünü bu sefer ablasına anlattı. Sonra ne mi oldu.Yeni yolcular bindikçe kızımız arka tarafa doğru ilerledi. Sesi duyulmaz ve görünmez oldu, daha başka kimleri aradı ya da arayacak kim bilir?..

Eskiden bu fiskoslar gizli yerlerde anlatılırdı, maalesef kalabalık bir ortamda herkesin duyabileceği bir ses tonuyla anlatıldığına göre dedikodu, fiskoslarımız ve günahlarımız da alenileşmeye başladı. Allah feraset, hidayet ve utanma duygusu versin.


Meraklısına not: Ben ne mi yaptım. Kızımız daha kaç kişiyle konuşacak ve bu Fatmanur kim onu düşündüm durdum.(!) Herkesin sessizliğine ben de sessiz kaldım ve bu dedikoduyu sanal aleme taşıdım. 25/02/2015

Hac ve umre yapmak için mukaddes beldeye gideceklere...

Öncelikle sizlere hayırlı yolculuklar diler, ibadetinizin mebrur olmasını dilerim. Daha gitmeden eşe dosta, akrabaya ne hediye getireyim telaşı içerisine kapıldınız.

Hediyeleşmek güzeldir. Kiminiz içten hediye getirme niyetindesiniz, kiminiz hediye getirmek istemese de "Getirmezsek olmaz, almazsak olmaz, başkası ne der" toplumsal baskı ya da ikilemi içerisine girdiniz. En güzel hediye ibadetinizin kabul olması ve geri dönmenizdir.


Dönüşte yapacağınız en güzel ikram hurma ve zemzem ikramıdır. Yok ben illa alacağım diyorsanız mağazalara gitmekten önce bir düşünün. Evimde bol miktarda mukaddes beldeden gelenlerden şahsıma verilen hediye mevcuttur. Ne mi var? Takke, tespih(33'lü,99'lı) seccade, kına mevcuttur. Uygun fiyatla evlere teslimat yapılır. Nakliye bedeli şirkettendir. 24/02/2015

"Bugün gönül kırdın mı?" **

Eskiden tekkelerde iki soru sorulurmuş:
1.      Bugün gönül kırdın mı?
2.      Namazını kıldın mı?
Birinci soruya evet diyene ikinci soru sorulmaz imiş...

Eski ve tekke kelimelerini duyunca içinizden birileri Celaleddin Rumi’nin: “…cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.dizeleriyle cevap vererek yeni şeyler söyle diyebilir. Doğru. Çünkü bu soruyu soracak tekke kalmadı bugün. Ama soru eskimez ve her asırda güncelliğini kaybetmeyecek bir soru.

Sahi, kaçımız ikinci soruya geçebiliriz? Günümüzde yapılacak sınavlara birinci soru olarak bu soru sorulsa sanırım çoğumuz ilk soruda kalırız. Hatta bize bir kolaylık sağlansa gönül kırdınsa da kırdığın gönlü yaz, sonra ikinci soruya geç dense…hangi birini anlatayım, hangi birini  yazayım deriz. Çünkü bir gönül kırmakla falan yetinmiyoruz bugün. Kırdığımız yumurta kırkı geçiyor maalesef.

Çoğu kırgınlıkların, incinmişliklerin, küskünlüklerin gerisinde hep gönül kırgınlığı yatmaktadır. Çünkü gönül yarası ve gönül kırgınlığı başka bir şeye benzemiyor. Gönül almak için çabalarken bir başka gönülü kırabiliyoruz. Kırılan kalbi tamir etmek mümkün olmuyor çoğu zaman. Tamir için özür dilense de, gönül alınsa da hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, mutlaka izi kalıyor. Zaman zaman akla geldikçe uykusunu kaçırıyor insanın.

Bugün bir başka sorunumuz daha var. Kırdığımız gönlün farkında bile değiliz. Kırmışsak da kolay kolay hatayı kabul etmeyiz. Çünkü eskilere göre kendimizi daha da geliştirdik. Hemen savunma refleksimiz devreye giriyor. Asla burnumuzdan kıl aldırmıyoruz. Bırakın özür dilemeyi…hatta özür dileyecek biri varsa o benden özür dilesin gibi sözler de söyleyebiliyoruz. Kolay kolay vicdanımızın sesine kulak vermeyiz. Bir an için vicdanımızın sesini dinlesek bile bu sefer egomuz devreye giriyor.  Asla özür diletmiyor.

Gönül kırmanın bizim gibi namazda gözü olmayanlara bir de faydası var. İlk soru da takılıp kalacağımız için nasılsa namaz kılıp kılmadığımız sorulmayacak diyerek kendimizi namazdan muaf gibi de görebiliriz. Sözlerimizi Yunus’un bir dörtlüğüyle noktalayalım:
“Bir kez gönül yıktın ise 
 Bu kıldığın namaz değil 
Yetmiş iki millet dahi 
Elin yüzün yumaz değil

Gönül kırmayanlardan, gönül yıkmayanlardan olalım inşallah! 23/02/2017

** 26/02/2017 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.