23 Şubat 2017 Perşembe

"Bugün gönül kırdın mı?" **

Eskiden tekkelerde iki soru sorulurmuş:
1.      Bugün gönül kırdın mı?
2.      Namazını kıldın mı?
Birinci soruya evet diyene ikinci soru sorulmaz imiş...

Eski ve tekke kelimelerini duyunca içinizden birileri Celaleddin Rumi’nin: “…cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.dizeleriyle cevap vererek yeni şeyler söyle diyebilir. Doğru. Çünkü bu soruyu soracak tekke kalmadı bugün. Ama soru eskimez ve her asırda güncelliğini kaybetmeyecek bir soru.

Sahi, kaçımız ikinci soruya geçebiliriz? Günümüzde yapılacak sınavlara birinci soru olarak bu soru sorulsa sanırım çoğumuz ilk soruda kalırız. Hatta bize bir kolaylık sağlansa gönül kırdınsa da kırdığın gönlü yaz, sonra ikinci soruya geç dense…hangi birini anlatayım, hangi birini  yazayım deriz. Çünkü bir gönül kırmakla falan yetinmiyoruz bugün. Kırdığımız yumurta kırkı geçiyor maalesef.

Çoğu kırgınlıkların, incinmişliklerin, küskünlüklerin gerisinde hep gönül kırgınlığı yatmaktadır. Çünkü gönül yarası ve gönül kırgınlığı başka bir şeye benzemiyor. Gönül almak için çabalarken bir başka gönülü kırabiliyoruz. Kırılan kalbi tamir etmek mümkün olmuyor çoğu zaman. Tamir için özür dilense de, gönül alınsa da hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, mutlaka izi kalıyor. Zaman zaman akla geldikçe uykusunu kaçırıyor insanın.

Bugün bir başka sorunumuz daha var. Kırdığımız gönlün farkında bile değiliz. Kırmışsak da kolay kolay hatayı kabul etmeyiz. Çünkü eskilere göre kendimizi daha da geliştirdik. Hemen savunma refleksimiz devreye giriyor. Asla burnumuzdan kıl aldırmıyoruz. Bırakın özür dilemeyi…hatta özür dileyecek biri varsa o benden özür dilesin gibi sözler de söyleyebiliyoruz. Kolay kolay vicdanımızın sesine kulak vermeyiz. Bir an için vicdanımızın sesini dinlesek bile bu sefer egomuz devreye giriyor.  Asla özür diletmiyor.

Gönül kırmanın bizim gibi namazda gözü olmayanlara bir de faydası var. İlk soru da takılıp kalacağımız için nasılsa namaz kılıp kılmadığımız sorulmayacak diyerek kendimizi namazdan muaf gibi de görebiliriz. Sözlerimizi Yunus’un bir dörtlüğüyle noktalayalım:
“Bir kez gönül yıktın ise 
 Bu kıldığın namaz değil 
Yetmiş iki millet dahi 
Elin yüzün yumaz değil

Gönül kırmayanlardan, gönül yıkmayanlardan olalım inşallah! 23/02/2017

** 26/02/2017 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder