Ana içeriğe atla

Vekilimi seçeceğim...Mutluyum mutlu...Neden mi?


1.Kim vekil seçilecek, hangi vekiller gidecek merakımı gidereceğim.
2.Seçim için 4 yıl beklemeyeceğim, ortalama yılda 1 meydanlar hareketlenecek.
3.Şehrin görünür yerleri rengarenk parti bayraklarıyla donatılacak.
4.Miting yapacak partinin yerel otoları cadde cadde anons ederek beni mitinge davet edecek.
5.Meydanlarda mitingler yapılacak, siyasi partiler gövde gösterisi yapacaklar. Ana arterler trafiğe kapanacak, yaya olarak yürüyemediğim yollardan yürüyeceğim, yürümeyen araç trafiği alternatif yollardan akacak.
6.Toplu taşıma aracı, beni bilmediğim yerlerde bırakıp yürüyeceğim, araca binmek için uzunca bir yol yürüyeceğim.Yıllarca veremediğim kilomu böylece vereceğim, yürürken yorulunca kendi kendime "Akılsız başı ayaklar çeker" diye homurdanacağım ama olsun o kadar.
7.Gittiğim her yerde konu zorluğu çekmeyeceğim, hangi parti ne kadar alır konuşması 7'den 70'e herkesin dilinde olacak. Bir taraftan da hangi parti ne kadar oy alacak bahsine gireceğim.
8.Miting esnasında simitçi, köfteci, amblem-bayrak satıcıları satış yapacak, mitingin bitiminde ise yine belediye temizlik işçilerine iş düşecek. Saatler öncesinde polisler görev yapacak, konuşmacıyı sevse de sevmese de renk vermeyecek. Miting alanını terk edenler de acaba mitingde ne kadar kişi varız diye yorumda bulunacaklar.
9.Mitingi düzenleyen partinin lideri dün başka bir ilde konuştuğunu noktası virgülüne dokunmadan tekrar edecek, öndeki fanatikler bir taraftan partinin bayrağını sallarken diğer taraftan alkış ve sloganla bağlılığını bildirecek, arka taraflarda da seyirciler dolduracak. Hele miting bir de kalabalık olursa lider coştukça coşacak.
10.Seçim günü gelir. Herkes evine çekilir seçim sonuçlarını izlemeye. Kanal kanal dolaşır, sonuçları erkenden almak için. Beklediği sonucu vermeyen kanalın sonuçlarını “yanlış ve yanlı haber veriyor“ diyerek homurdanacak bir taraftan. Gecenin ilerleyen saatlerinde kazanan lider “kazandım” konuşması yapacak, kaybedense görünmeyecek ve kısa bir not yayımlacak: ”Seçimlere hile karıştı” diye. 25/02/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder