8 Şubat 2017 Çarşamba

Çamurlaşıyoruz hemen

Bu ülkede düşmeyeceksin. Kazara düşersen asla kaldıran olmaz. Hatta elimizde imkan olursa bir tekmede biz vururuz. Kimsenin hata yapma gibi bir lüksü olamaz. Yoksa görürsün hanyayı ve Konya'yı.

Kendimizi burnumuzdan kıl aldırmayacak şekilde mükemmel görürüz. Kimseye laf da söyletmeyiz. Hata yapan insanı kazanma gibi bir vazifemiz yok. İnsanları değerlendirirken "Beşerdir, şaşar" sözünü unutup vurdukça vuruyoruz. Yakışmıyor gerçekten. Haydi diyelim ki bir insan bilerek veya bilmeyerek bir hata yaptı, bir paylaşımda bulundu, bir seviyesizlik  yaptı. Kendisinden beklenmeyen bir harekette bulundu. Hemen üzerine çullanıyoruz. Adamı anasından doğduğuna doğacağına pişman ediyoruz. Adamın seviyesizliğine alçalarak vurmaya devam ediyoruz. Ne anası kalıyor, ne de babası. Hakaretin bini beş para. Eğer adam önlerine çıksa inanın gözünü kırpmadan öldürecekler. Aslında böyle yaparak kendi çap ve seviyelerini de göstermiş oluyorlar. Benim de aslında senden farkım yok, sen tencere isen ben de kapağım demektir bu. Yapılan densizliğin karşılığı bu değil. Ya adamı muhatap almayıp yoluna devam edersin, ya da seviyeli cevap verirsin. Bizim yaptığımız düpedüz terbiyesizliktir. Ahlak hiç değil. Etik değerlerden geçtim bizim insanlık sorunumuz var.

Bir defa bir insanın görüşü, görüşün yazıya dökülmesi, sanalda paylaşılması bir vitrinlik iştir, satışa çıkmadır. İsteyen alır, istemeyen almaz. Herkesin müşterisi vardır. Biri bir görüş paylaştığı zaman herkes ona uyacaktır, beğenecektir diye bir kural yoktur. tasvip edersen beğenirsin, onaylayıp yorum yazarsın. Onaylamaz isen beğenmezsin, cevap vermezsin, yok kabul eder, görmezden gelirsin. İllaki cevap vermen gerekiyorsa edep ve üslubunu bozmadan medenice cevap verirsin. Hızını alamadıysan gider adamın bulunduğu yere hakaret etmeden protesto hakkını kullanır, bulunduğu görevden istifaya davet edersin. Paylaşım seni rahatsız etmişse, rencide etmişse Bilgi Edinme başta olmak üzere hakkını arayabilirsin, savcılığa suç duyurusunda bulunabilirsin, manevi tazminat davası açabilirsin.

Ben bu ülkenin insanını anlamıyorum gerçekten. Hakaretlerle nereye varmak istiyoruz? Ne kazanacağız böyle davranmakla. Ayrıca hakaret etme ve savunma konusunda da objektif değiliz. Eğer kendi görüşümüze paralel bir paylaşım görmüşsek adamın devlet memurluğu falan aklımıza gelmez: "Adamın kralısın" deriz. Muhalif bir görüş ise basıyoruz çığlığı ve yaygarayı. Kendimizden veya değil, siyasi söylem yapması yasaklanan biri bir paylaşımda bulunduğu zaman ilk önce kendi savunduğun fikri savunan devlet memuruna da karşı çıkmamız gerekiyor. Teşbihte hata olmasın; herkes kendi köpeğini bağlarsa, köpeğine sahip çıkarsa, köpeğine haddini bildirir, onun cezasını kendisi verirse bu tür paylaşımlar gündemimizde olmaz. Kimse de bundan rahatsız olmaz. Maalesef sanal alem siyasi görüşünü ifade eden devlet memurlarıyla dolu. Hem iktidarı savunan hem de muhalefeti savunan. Önce ortak noktada buluşalım. Siyasi söylemde bulunan kim olursa karşısında yer alabiliyorsak ben o kişilerin alnından öperim. Ama kimse yoğurdum ekşi demiyor.

Birbiriyle seviyeli bir şekilde konuşamayan, medenice cevap veremeyen; itiraz, şikayet, protesto hakkını kullanamayan bizim gibi okumuşlardan bu ülkeye hiçbir katkı olmaz. Havasını teneffüs ettiğimiz bu ülkede birbirimizi siyasi söylemlerimizden dolayı kırp geçireceksek -ki öyle maalesef- seviyeli bir üslup geliştiremeceksek siyasetten önce edep ve ahlak öğrenelim. Değer mi yanlış bir paylaşım dolayısıyla insanların birbirini üzmesine. Bu tür hareketlerimiz bizim seviyemizi gösterdiği gibi insanlıktan nasibimizi almadığımızın da göstergesidir. Kime ne yararı var bu üslup ve söylemlerin? Siyasetiniz batsın sizin. Sizin gibi seviyesizlerin yaptığı siyasetten de hayır gelmez. Burnundan soluyan, muhalifini düşman gibi gören tiplerin oluşturduğu ortam ancak gerginlik doğurur. Bundan da bu ülke zarar görür.

Herkes yerini, seviyesini, makamını, haddini bilsin. Devlet memuru musun sadece işini yapacaksın. Siyasete karışmayacaksın. Devlette çalışan ister hizmetli, ister memur, ister öğretmen, ister müdür kim olursan ol, sadece kendi işini yap. İster iktidarı sev, ister nefret et. İster iktidara yakın ol, ister muhalif. Öncelikle hepimiz ikircikli davranışı terk edelim. Ben kendim devlet memuru olarak her türlü paylaşımı yapacağım, ama birileri yapamayacak. Yasaksa herkese yasak, serbest ise herkese serbest olmalı. Yasak devam ediyorsa devlet paylaşım sahibi memurun yakasına yapışmalı, hesabını sormalı. Yok yasak mevzuatı uygulanmayacaksa o zaman önce yasağı kaldırın, kim ne yaparsa yapsın. Çünkü bu ülkenin en büyük sorunlarından biri de yasakların ciddiye alınmayıp çiğnenmesidir.

Hasılı, siyasi söylemlerde bulunan devlet memurlarına hesap sorulurken aynı zamanda dili ve kalemi hakaretten başka bir şey bilmeyen kişilere de hesap sorulmalıdır. Çünkü bizim hakkımızdan ancak kuralları uygulamak gelir. Kimsenin çiğnediği yasak, yaptığı hakaret yanına kar kalmamalı. 08/02/2017

Kıvrak Eğitim

-Oğlum, niye erken geldin okuldan?

Bugün kıvrak eğitim yaptık.

-Öğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler?

Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir.

Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var?

Öğretmenler toplantısı varmış.

Niye şimdi toplanıyorlar ki?

Çalışma  programında bugünmüş.

Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün?

Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi.

-Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı?

Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı?

İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ederken onlar gelip toplantılarını, zümrelerini yapsalar ne olur? Kıyamet mi kopar. Plansızlığımız buradan belli. Daha eğitim ve öğretime yeni bismillah dedik. Ardından hemen toplantı geldi. Tatil; öğretmen, öğrenci herkesin işine gelir. Ama bu yapılan doğru değil. Her tatil sizi ve öğretmeni okuldan biraz daha soğutur, uzaklaştırır. Eğitim ve öğretimin yeri başka, toplantının yeri başka. Birini yaparken diğerini yıkmamak gerekir. Her şeyden önce eğitim ve öğretim bir plan işidir. İyi planlamak lazım. Sonra bu devirde ikili öğretim mi olurmuş.

Baba, imkan meselesi bu işler. Bina eksikliğinden yapılıyor bunlar.

İyi de evlat! Benim bildiğim devlet hiçbir imkanı esirgemiyor okullardan. Bakan sürekli açıklıyor. Bütçeden en fazla pay eğitim ve öğretime ayrılıyor diyor. Hala ikili öğretim de neyin nesi? Eğer imkanlar el vermiyorsa o zaman devlet farz olan bu mesele varken niye müstehap ile uğraşıyor?

Hemen meseleyi dini konuya getirdin yine. İkili öğretimden bahsediyordum. Sen işi farz-müstehaba getirdin.

Konuyu değiştirmedim. Mademki para yok. Devlet yeterince bina yapamıyor, tekli öğretime geçemiyor. O zaman ne diye okulları etkileşimli tahta ile donatıyor?

Ama akıllı tahta ile ders işlemek iyi oluyor. O da ihtiyaç.

Ben ihtiyaç değil demedim ki. Oturacak yerimiz yok. Bunun için öncelikli olarak oturacak yerler yapmak gerekirken biz, sığamadığımız binanın aksesuar işleriyle uğraşıyoruz. Burada farz dediğim mesele, önceliğimiz bina yapmak ise onu yapalım. Binayı yaptıktan sonra o dediğin akıllı tahtalara sıra gelsin. Yazık değil mi size! Sabahın erken saatinde, karanlıkta yola çıkıyorsun, diğeri öğle okula gidiyor. Akşam hava karardıktan sonra dersten çıkmak zorunda kalıyor. Önceliğimiz bu arızi durumun giderilmesiydi.

Tamam baba, Tartışmaya girmeyelim. Kıvrak mıvrak. Doğru ya da yanlış. Halihazırda bahtıma okuldan erken çıkma fırsatı çıktı. Ben onu bilirim. Bu fırsatı biraz daha İnternetten oyun oynayarak değerlendirmem lazım. Sen devlet meselelerini git yetkililere anlat. Tabi, seni dinlerlerse… 08/02/2017

 

7 Şubat 2017 Salı

Başarısız olmanın 41 yolu *

Genelde başarılı olmanın yolları anlatılır, başarısız olmanın yollarına pek değinilmez. İsteyenlere faydalı olur umuduyla burada başarısız olma yollarını çok ayrıntıya girmeden ifade etmek istiyorum:
1.Bir hedef koymayın.
2.Ders çalışıyormuş gibi yapın.
3.Konuları derinlemesine değil, yüzeysel okuyun.
4.Olumsuz deneyimlerinize takılıp kalın.
5.Hazır bulunuşluk düzeyinizi düşük tutun.
6.Bir konuyu iyice anlamadan problem ya da test çözmeye başlayın.
7.Kitap okumayın.
8.Bir şey yiyip içerek veya yatarak çalışın. (Bu şekilde beyin beslenme moduna geçer.)
9.Odanızda açık olarak TV, bilgisayar, cep telefonu bulundurun.
10.Hem müzik dinleyin, hem sakız dinleyin, hem de ders çalışın. (Hatta bir de kulaklı takarsanız tam olur.)
11.Kafanızın dışına yatırım yapın. (Dış görünüşünüze yatırım yapın.)
12. Sizi eleştiren veya yol gösterenin ağzını hemen kapatın.
13.Başkasından sık sık yardım alın.
14.Herkesin sizi sevmesi için çaba sarf edin. (Sınavınız varken arkadaşın sinemaya mı çağırdı, gezmeye mi davet etti, hiç hayır demeyin.)
15.Sınava, sınav gecesi hazırlanın.
16.Ders notu tutmayın, başkalarının notlarını fotokopi ettirin.
17.Zamanı har vurup harman savurun. Nerede akşam orada sabahlayın.
18.Erken yatıp erken kalkmayın. Kahvaltınızı okulda, ödevlerinizi de son gece yapın.
19.Derse zamanında gitmeyin, sınavlara son anda yetişin.
20.Sigaraya başlayın, alkol alın. (Birine az, diğerine çok vakit harcarsınız)
21.Öğrenilmiş çaresizliğe düşmemek için öğrenirken en kolay konuları seçin. Hiç risk almayın.
22.Sınavda sınav kağıdını bitirir bitirmez öğretmene teslim edin, hiç kağıdı incelemeyin. Hemen dışarıya çıkın.
23. Başkasıyla rekabet edin. (Birisiyle rekabet ediyorum diye ders çalışmak, sizi bir yere kadar taşır. Ondan sonra yavaş yavaş ya yarıştan vazgeçer ya da başarısızlığı kabul etmeye başlarsınız.)
24.Az çalışın, az yorulun. Çalışmanızı yeterli görün. Ardından çok yüksek başarı bekleyin.
25.Görev ve ödevleri hep yarına, ertesi güne erteleyin.
26.Sürekli keyif alıcı işler yapmaktan ve tembel olmaktan zevk alın.
27.Her sınavdan 100 almaya çalışın. (Bunu yeterli görün ki sonun başlangıcı olsun. Süreci değil, sonucu değerlendirin. Sınavlardan 100 almanız, o konuyu 100 düzeyinde bildiğinizin göstergesi değildir...)
28.“Battı balık yan gider” atasözünü çok kullanın.
29.Siyasi gruplara katılın, bol bol boykotlar yapın. Öğrenci olduğunuzu ve sorumluluklarınızı unutun.
30.Derslere devam etmeyin, yerine arkadaşların imzanı atsın. (Doktor, avukat olabilirsin ama asla etik değerlere sahip bir meslek erbabı olamazsın.)
31.Profesyonel kopya çekin. Çaba sarf etmeden, çalışmadan kazanın.
32.Sürekli tembellik yapın. Zira her dersin bütünlemesi ve telafisi var.
33.“Çalışmadım, çalışsaydım başarırdım,” deyin.
34. “Öğretmen iyi anlatmıyor, sınavda zor soruyor, notu kıt, bana taktı,” deyin.
35.“İmkanlarım yoktu,” deyin.
36.“Başkası gibi kopya çekseydim ben de yüksek alırdım,” deyin.
37.Günü  kurtarmak için yaşayın ve ona göre çalışın.
38.Yarını düşünmeyin, hep anı yaşayın.
39.Ödev yapmak, konu araştırmak için ailenize bilgisayar aldırın, ardından internet bağlatın. Sonra dijital oyunlara kaptırın kendinizi.
40.Aileniz her istediğini yapsın ve alsın, bir dediğinizi iki etmesin. Sizin için saçını süpürge etsin. Siz hiç sorumluluk almayın.
41.Ailenizin sizin için aldığı akıllı cep telefonunu hiç yanınızdan ayırmayın. Yolda, çarşıda, pazarda, okula giderken ve gelirken, ders çalışırken yüklediğin müzikler sürekli beynini işgal etsin…

     Veli ve öğrencilerin “Sen bizi yanlış anladın. Biize başarısızlığın değil, başarmanın yollarını anlat" dediklerini duyar gibiyim. O zaman bunun kolayı var. Yazdıklarımın tersini yapın, başarıyı yakalarsınız derim. Fakat bu tersten yapma hoca’nın oğlunun durumuna benzemesin. Hoca, oğluyla beraber unu öğütmüş, değirmenden geliyor. Un çuvalı eşeğin sırtında en önde, oğlu arkasında. Hoca ise yaşın da getirdiği durum dolayısıyla en arkada kalmış. Arkada kalsa da gözü eşekte hocanın. Bir bakar ki eşek dere kenarından geçiyor, çuval dereye düştü düşecek. Hoca kendi kendine: “Koşsam yetişemem, oğluma söylesem; aksi mi aksi. Her dediğimin tersini yapar. Onca emek de boşa gidecek. En iyisi ben tersini söyleyeyim. Oğlan doğrusunu yapsın” der. Aklına gelen bu fikir sayesinde hoca kendine de hayran kalır. Hemen seslenir: Oğlum! Çuval dereye düşecek. Kakala gitsin” der. Oğlu başını çevirir: Babacığım! İlk defa senin dediğini yapacağım” diyerek çuvalı dereye itekler.

Not: Bu konuyu ele alırken  ilk 32 maddesini Prof. Dr. Necati  CEMALOĞLU’nun 05/02/2017 günü  “kamudanhaber.net” sitesinde yayımlanan “Başarısız olmanın ipuçları” başlıklı yazısından yararlandım. 07/02/2017

* 06/03/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.